Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 OKURKEN Türey KÖSE 29 Temmuz 2011 Cuma 369 urathan Mungan’ın “Şairin Romanı”, “şair”in kadim zamanlarda geçen ütopyasınınromanı.Kitapyayımlandığındahemen okumayabaşladım,ancakkesintisizokuma olanağıbulamadığındanbıraktım.Meclistatile girdikten sonra yeniden kitabı elime aldım ve kendimi Mungan’ınogörkemlisözsözcükhayalşölenlerinebıraktım. Kitabıbitirdikten,cinayetlerinesrarınınçözülmesindensonrageriyedönüpbazıbölümleriyenidenokudum.Nedeolsa, “İnsan hayatı hayal ile hakikat arasında kestirme yollar aramakla geçiyor”. Bazen bu “kestirme yollara” kolayca sapıveriyor okur... Adı yerküre olan bir başka gezegenin anakarasında geçiyor olaylar. “Şairin Romanı”nın kahramanları; açık denizlerden 50 yıl önce terk ettiği ana karaya dönen bilge şair Bendag, şiir filozofu Mooth, ikizlerinden ayrılıp Mooth’un peşine takılmış Zeey ile Tagan, “yarı mecnun, yarı kahin, yarı şair” Ümma, kadın şair Lelalu, polis Gamenn, sözlükçüler, rüya terbiyecileri, şairler ve şairleri öldüren katiller. Mekânlar; yollar, rüya havuzları, uyku hanları, dargın göller, büyü ormanları, şiir kuyuları, on üç dolunaylı gökyüzleri. Paralel kurguyla ilerleyen öyküleri takip ederken, 50 yıllık zaman kaydırmasını ancak esrarın açıklığa kavuştuğu son bölümlere doğru anlayabiliyorsunuz. Dil ustası Mungan bu fantastik romanında isimler, sözcükler uydurmuş, kentler yaratmış. Kitabı bir polisiyeolarakdaheyecanlaokuyabilirsiniz. Ama daha dikkatli okurlar; ikizlik, katilmağdur , hakikathayal , yaratıcılıkkıskançlık, yaşlılık ve bilgelik temalarınının işlendiği bu yapıttan çok daha zengin okurluk hazları devşirebilirler. Gaveleana menekşesinin sadece kadınların elinden su içmesi ama sadece erkeklere kokması gibi; bazı sözcüklerin sesisözü de ancak bazı okurlara ulaşır... Murathan Mungan verdiği röportajlarda “İyi bir romandan aklımda hayatımın sonuna kadar unutamayacağım en az üç sahne kalmalı” diye bir ölçü koyuyordu. “Şairin Romanı”ndaki “Şairin Kuyusu” başlıklı bölüm bu “unutulmaz” sahnelerden biri. Bu öyle bir kuyu ki; genç şair gidip kuyunun başında şiirini okur, eğer kuyu şiiri şairin kendi sesiyle yankılıyorsa şairliği onaylanıyor. Yok, şairin şiirinde başka şairlerin sesi duyuluyorsa eğer bu kez onların sesiyle yankılayarak şairin kendi sesini henüz bulamamış olduğunu söylüyor. Diğer “unutulmaz” sahneler; çocukların “büyüyüyünce nasıl biri olmak istiyorlarsa öyle” kardan adamlar yaptığı okul bahçesi, mavi kamass çiçeği tarlalarının büyüsü, Lelalu’nun şiirlerini taşıyan güvercinler...Ve elbette, cinayetlerinin esrarı çözülürken bir uçurtmayla beraber uçuruma “uçan” katilin anlatıldığı bölümün görsel ve duyusal zenginliğini anmadan olmaz... Şairin Romanı, bir yandan Ursula Le Guin’in ütopyalarını çağrıştırıyor, öte yandan okuru Binbir Gece Masalları’na götürüyor. Kitap doğaya, şiire methiye, şaire sevgi ve saygı destanı. Burçlarına şiirlerin dikildiği bir gezegende hayatın anlamı şiirle ölçülüyor, iyi şiirşair kutsanıyor, şiirsel adalet peşinde koşuluyor. Yazar, “Çöken uygarlıklardan her zaman iki şey kalır geriye: Şiir ve çömlek.Yerkürenineneskitanıkları” diyor.Kitapta“şiir adları” var, ama şiir yok. Sadece bir tek dize var, şiirlerini güvercinlerle dört bir yana salan kadın şair Lelalu’nun “Adım bir kuş biçimi alacak, sonra başka bir dile konacak” dizesi. Murathan Mungan’ın sözcükleri kanatlanmış,“ŞairinRomanı”nakonmuş,ıskalamayın.Kitap,592 sayfa ve 15 yılda yazılmış. Evet, çok uzun; ama ne diyordu “şair” Omayra’da “Bütün zamanları birden yaşayanlar bilir/zaman geçirgendir/ büyük rüyalar uzun sürer.” Şairin Romanı, Metis Yayınları, 592 sayfa M ‘Şair’in ‘romancı’ olarak ‘uzun rüya’sı BehzatÇ. Bulgaristan yolcusu SELDA GÜNEYSU A NKARA “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” adlı dizideki Behzat karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) oyuncusu Erdal Beşikçioğlu, 17 Ağustos tarihleri arasında Bulgaristan’ın Varna kentinde düzenlenen “II. Uluslararası Monodram Tiyatro Festivali”ne konuk olacak. Beşikçioğlu festivalde, Ankara’da büyük ilgi gören “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyunla Bulgar sanatseverlerin karşısına çıkacak. Bulgaristan’ın Varna kentinde, Roma hamamları antik kalıntıları bölgesinde gerçekleştirilecek olan festivalin amacı, dünya tiyatrosunun yıldızları ile bu türün en iyi örneklerini sunmak. Varna Belediyesi’nin des teğiyle, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) ve UNESCO Kültür Dairesi’nin himayesinde “Yıldızlara Doğru Dünya Sanat Forumu” tarafından düzenlenen festival kapsamında, 3 Ağustos’ta, “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” adlı dizideki Behzat karakteriyle dikkatleri üzerine çeken ADT oyuncusu Erdal Beşikçioğlu’nun rol aldığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyun sahnelenecek. Aynı gün, festival komitesince düzenlenen basın toplantısı, kokteyl ve gösterilerle “Türkiye Günü” ilan edilecek. Nikolay Vasiliyeviç Gogol’un yazdığı, Cem Emüler’in proje tasarımını ve yönetmenliğini yaptığı “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı tek kişilik oyunda Beşikçioğlu, 20082009 sezonu için, Baykal Saran adına ve anısına ailesi tarafından verilen “Yılın Tiyatro Sanatçısı” ödülüne değer görülmüştü. Dekor ve kostüm tasarımı Sertel Çetiner’e, ışık tasarımı Seyhun Ayaş ve Zeynel Işık’a ait oyun, üç sezondur ADT tarafından sahneleniyor. Ancak oyun en büyük ilgiyi, geçen sezon görmüştü. Ketencoğlu eylülde Ankara’da NHKM’dekonserverecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İlk müzik eğitimini, ortaokul yıllarında körler okulunda alan bir akordeon ustası Muammer Ketencoğlu. 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde başladığı eğitimi sırasında değişik ülkelerin halk müziklerine ilgi duydu. Başlangıçta, çağdaş Yunan müziği; Laika ve Rebetika ile tomurcuklanan bu ilgi, yıllar içinde genişleyerek Balkan ve Batı Anadolu müziği ağırlıklı bir temele oturdu. Ketencoğlu eylülde “Zeybek havaları” konseriyle Ankaralı dinleyicilerle buluşacak. Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Ankara’nın, Açık Hava Sahnesi’nde konser verecek sanatçıyı aslında Ankaralılar yakından tanıyor. Sanatçı pek çok aydının anma etkinliklerinde, türküler seslendiriyor. Ketencoğlu, özellikle 1989 yılından sonra folklor üzerine araştırmalar yaptı. Böylece repertuvarı zenginleşen sanatçı, 20 yıldır tüm dünyanın geleneksel müziklerini içeren özel CD’ler çıkardı. Sanatçı, 1993 yılından beri Kalan Müzik bünyesinde pek çok çalışma gerçekleştirdi. 1993’te eski ve yeni Yunanca şarkılardan oluşan ilk albümü “Sevdalı Kıyılar/Latremena Akrogalia” ile dinleyiciye “merhaba” dedi. 2001 Nisanı’nda sanatçının çocukluk düşü olan “Karanfilin Moruna/Anadolu Zeybekleri” yayınladı. Ketencoğlu’nun 1980’lerden beri çok yakın dost olduğu seçkin müzisyen Cengiz Onural ile beraber kaydettiği bu albüm; hem zeybek müziğinin hayat bulduğu iki ülke Türkiye ve Yunanistan’ın müzik geleneklerini harmanlayan bir deneme, hem de kitapçığındaki yazılar ve katkıda bulunan müzisyenler açısından bir belgesel yapıt niteliğinde.