22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 Ocak 2011 Cuma 340 Başkentli‘Zorba’yısevdi Hassan daha önce 23 Nisan’da Ankara’ya gelmiş 21 ANKARANT Murat KIŞLALI mkislali@yahoo.com Anıtkabir de mi özelleştirilecek? nadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara’nın önde gelen kültürel turistik merkezlerinden biri. Sadece 2009 yılında, müzeyi 272 bin turist gezdi. Gişelerine bırakılan 1,5 milyon liradan fazla hasılat ile Türkiye’de en fazla gelir elde eden 9. müze oldu. Şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu müzeyi özelleştirdi. Sadece bu müzeyi değil, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin aralarında bulunduğu Türkiye’nin önde gelen 50 müze ve örenyeri özelleştirildi. Bunların içinde Topkapı Sarayı’ndan Ayasofya’ya, Göreme Açık Hava Müzesi’nden Efes Örenyeri’ne neredeyse bildiğiniz bütün müze ve örenyerleri var! Bir bakıma Türkiye’nin kültürel mirası satılıyor. Tabii Kültür ve Turizm Bakanı, haziran sonunda yaptığı açıklamada “gişelerinin işletimi” ile “giriş kontrol sistemlerinin modernizasyonu ve yönetimi işi”nin ihale edileceğini söylerken “özelleştirme”den bahsetmedi. Ama kullanılan “işletim, modernizasyon, yönetim” gibi göz kamaştırıcı ifadeler, ihale yapılıp sonuçlar ortaya çıkınca, yapılan işin bu müze ve örenyerlerinin gişelerinin özel sektöre devredilmesi, yani özelleştirilmesi olduğu gerçeğini gizleyemedi. Bakanlık kendisini “Özelleştirme yapmıyoruz, kiraya veriyoruz” diye savunuyor. Ama mülkünü kiraya verenin, kiracısına düzenli olarak komisyon ödediği nerede görülmüş? İşte Müze ve Örenyerleri ihalesinin şartnamesinde de yapılan tam anlamıyla bu: Uygulama başladı ve bakanlık gişeleri özel sektöre verdi. Buradan gelecek gelir bakanlık hesabında toplanacak. Bu hesaptan da özel sektöre bir pay aktarılacak. Yani bakanlık “kiraya” verdiği müze ve örenyerlerinin gelirinden “kiracısına” komisyon ödeyecek. Üstelik ihaleyi alan firma, Türkiye’deki önemli müzelere giriş olanağı tanıyan Müzekart’ın kapsamını da genişletebilecek. Evet, ihale şartnamesinin ilgili hükmü açık: “Müzekart’ın tasarım, fonksiyon, kapsam, çeşitlendirmesi ve geliştirilmesi teklif konusudur.” Bir başka deyişle, bu ihaleyi alan firma, “Müzekart’ın kapsamını çeşitlendirmek ve geliştirmek” adına örneğin Anıtkabir’i sisteme dahil edebilir ve Anıtkabir veya içindeki müzelere girişten gelir elde edebilir. Bunu engelleyecek bir hüküm var mı? Yok. Bunu yapacak kadar ileri gidemezler mi? Emin misiniz? A NKARA Daha önce Türkiye’ye, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında gelen Mısırlı dansçı Hany Hassan, bu sefer “Zorba”da dans etmek için konuk oldu Ankara’ya. Hassan, opera ve baleye daha çok destek verilmesini istiyor ve Türkiye’de çok yetenekli dansçılar olduğunu söylüyor. Kahire Opera ve Bale Kumpanyası’nın başdansçılarından Hanny Hassan, “Kuğu Gölü”, “Don Kişot”, “Romeo ve Jüliet”, “Sindrella”, “Le Couersier”, “Carmen Sweet”, “Marrgert Tout”, “1001 Gece” ve “Hamlet” gibi pek çok eserde yer almış. 2003 yılında, misafir sanatçı dansçı olarak Renato Geratco Dans Kumpanyası ile “Carmen” ve “Dört Mevsim”de oynamak üzere İtalya’ya davet edilmiş. Kahire Opera ve Balesi ile birlikte de başta ABD, Rusya, Çin, İtalya, Yunanistan, Avusturya, Meksika olmak üzere pek çok ülkede konuk olmuş. Şimdi de “Zorba” adlı eserde başrol oynamak üzere An A SELDA GÜNEYSU kara’daydı. Klasik balenin yanı sıra Sirtaki danslarının da yapıldığı eser için Hassan, “Eserin müziklerini baleseverler, ruhlarının derinliklerinde hissediyor. Kimi zaman coşkulu anlar yaşıyorlar, kimi zamansa çok duygulanıyorlar. Çünkü eserin danslar eşliğinde anlattığı aşk, tutku, dostluk ve özgürlük duyguları insanı bambaşka yerlere götürüyor. Tüyleriniz diken diken oluyor” diyor. ‘İyi bir ekip oluşturduk’ Türkiye’de çok zorlu ama bir o kadar da eğlenceli çalışma süreci geçirdiklerini anlatan Hassan, Ankara’ya daha önce de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri dahilinde katıldığını, şehri çok beğendiğini söylüyor. Ancak İstanbul kadar değil. Çünkü Hassan, çeşitli yapımları sahnelemek üzere İstanbul’a da konuk olduğunu ve oradaki şehir yaşantısını daha canlı bulduğunu anlatıyor. Ankara’da, Ankara Devlet Opera ve Balesi gibi bir kurumun varlığının çok önemli olduğuna da değinen Hassan, “Çünkü Türkiye’de çok yetenekli dansçıların olduğunu gördüm. Arkadaşlarla çok iyi bir ekip oluşturduğumuzu düşünüyorum” diyor. ‘Eleştirmenlerimizin sayısı çok az’ Eserde başrolde yer alan bir diğer isim de Ayşem Sunal. Onu en çok üzen nokta Türkiye’de opera ve bale alanında çok iyi eleştiriler yapan eleştirmenlerin sayısının hayli az oluşu. “Çok iyi eserleri sahneye taşıyoruz. Çok ciddi emekler veriyoruz. Ülkemizde çok da iyi dansçılar var ancak bazen sanki ‘kendimiz çalıyoruz, kendimiz söylüyoruz’ gibi hissediyorum. Çünkü yaptığımız eserler ne yazık ki yeteri kadar kitlelere ulaşmıyor. Bir sanatçının performansı üzerine yeterli eleştiriler yapılmıyor, örneğin Londra’daki gibi. Halbuki ciddi eleştiriler, sanatçıyı da zenginleştirir ve ileriye taşır. Eserlerin gündeme gelmesi bu sanatların gelişimi açısından çok çok önemli” diyor. Cankat Özer de izleyicilerin eserde “büyük bir coşku, kavga, duygusallık, mücadele” göreceklerinin altını çiziyor. Eser sezon sonuna dek görülebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle