Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Ankara 289/15 Ocak 2010 Dünyaca ünlü piyanistimiz Onay, yurt izlenimlerini, konserlerini, müzikteki gelişmeleri anlattı ülsin Onay, dünyada adından söz ettiren piyanistimiz. Piyano çalmaya henüz 3.5 yaşındayken annesi ile başlamış. O günden sonra da piyanoyu hiç bırakmamış. Çünkü piyano Onay’ın yaşamında çok önemli bir yer tutmuş. Sevincini de üzüntüsünü de piyano başında, dünyaca ünlü bestecilerin eserlerini çalarken dinleyiciler ile paylaşmış. Çünkü o, müziğin her şeyin üstesinden geldiğine inanmış. Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) ile dünyaca ünlü, romantik dönemin önde gelen Polonyalı piyanist ve besteci Frédéric François Chopin’in 200. doğum yılı nedeniyle konser veren sanatçı ile müzik yaşamını konuştuk: Bütün dünya bugün romantik dönemin önde gelen Polonyalı piyanist ve bestecisi Frédéric François Chopin’in 200. doğum yılını, çeşitli konserlerle kutluyor. CSO da bu konserlerden birini sizinle gerçekleştirdi... I Türkiye’nin en köklü sanat kurumu olan CSO, 200. doğum yılında dünyaca ünlü bu besteci ve piyanisti unutmadı. Çünkü Cho ‘Anadoluinsanı klasikmüziği severekdinliyor’ G ? Selda GÜNEYSU pin, çok erken yaşta yitirdiğimiz bir besteci. Erken yaşta, henüz 39 yaşındayken, dünyaya gözlerini yummuş ancak sayısız güzel eser bırakmış ardında. CSO eşliğinde verdiğimiz konserde çaldığım, bestecinin 2. Piyano Konçertosu’nun da müzik tarihinde çok önemli bir yeri var. Çok küçük yaşlarda, bildiğim kadarıyla 20 yaşındayken bestelemiş bu eseri Chopin. Chopin’in müziğinin dünya genelinde tanınmasına ve sevilmesine yaptığım katkılar nedeniyle Polonya tarafından “Üstün Hizmet Nişanı” ile onurlandırılmam galiba bu duruma etken oldu. Ancak ben kendimi Chopin’in müziğinin uzmanı olarak görmüyorum. Onun müziğini iyi yorumlamam nedeniyle başkaları bana bu tür sıfatlar yakıştırılıyor. Yoksa ben dünyaca ünlü besteciler Ludwig van Beethoven’ın da, Wolfgang Amadeus Mozart’ın da ve diğer bestecilerin de eserlerini çalmayı çok seviyorum. Ama tabii Chopin’in ayrı bir yeri var bende. Çünkü Chopin’in eserlerinde, son derece lirik bir müzikte örneğin, birdenbire müthiş bir volkan gibi fışkıran haykırışları da görebilirsiniz. Bu nedenle onun müzikal anlayışını kendime yakın görüyorum. Ayrıca Chopin salt piyano için yazmış eserlerini. Piyanonun inanılmaz renklerini çıkarmış eserlerinde. ‘DünyadaherkesGoetheokuyormu?’ Peki bu konser salonları sizce yeteri kadar kullanılabiliyor mu? I Elbette. Tabii ufak tefek aksaklıklar olabiliyor. Belki çok iyi bir piyano bulmada güçlük çekilebiliyor ama ben yine de ülkedeki durumu kötü görmüyorum. Bizden daha kötü durumda olan ülkeler var. Örneğin Güney Amerika. Ben o turnede çok zor piyano bulunduğunu gördüm. Maddi sorunlar var. Dünyada her şey kolay değil aslında. Bizim durumumuz da bu nedenle kötü değil. Çünkü bana göre klasik müziğin kaderi her yerde biraz aynı. Elitist görünüyor. Bugün dünyada herkes Goethe okumuyor örneğin. Bu tür işler zahmet gerektirir. Daha çok okumamız gerek bugün, daha çok matematikle uğraşmak ve daha çok müzik dinlemek... Bizim ne yazık ki Chopin, Beethoven gibi dünyaca ün yapmış bestecilerimiz yok dencek kadar az... I Ahmet Adnan Saygun’umuz var, Ulvi Cemal Erkin’imiz var. Kim bilir belki ileride bizim de bu türlü bestecilerimiz olacak. Çünkü besteciler, hele ki dünyaya mal olmuş besteciler, belli bir zaman sonra keşfedilir. Bizde olmayacağını kim garanti edebilir? Siz, “Üstün Yetenekli Çocuklar Yasası” kapsamında yurtdışında müzik eğitimi gördünüz... Müzik eğitiminin, özellikle klasik müzik eğitiminin önemi bugün yeteri kadar anlaşılmıyor şeklinde yorumlar yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz ? I Müzisyen bir aileden geliyorum. Piyanoya üç buçuk yaşındayken annem ile başladım. İlk konserimi de 6 yaşındayken TRT İstanbul Radyosu’nda verdim. “Üstün Yetenekli Çocuklar Yasası” kapsamında, iki yıl Mithat Fenmen ve Ahmed Adnan Saygun tarafından Ankara’da özel eğitim gördüm. 12 yaşında Fransa’ya gönderildim. Piyano çocukluğumdan itibaren benim için bambaşka bir şeydi. Bazen çok büyük zorluklar yaşadım. Çünkü çalması çok zor bir alet ve önemli çalışmalar gerektiriyor belli bir seviyeye gelmek için. “Acaba ileride bezginliğe uğrar mıyım” diye düşünmüşlüğüm çok olmuştur ancak müziğin gücü o kadar büyük ki her şeyin üstesinden geliyor. Eğitim de, özellikle müzik eğitimi, çok önemli. Ancak ben karamsar değilim. Bizim ülkemizde çok yetenekli gençlerimiz var. Bence ileride onlar adlarından söz ettirecekler. Diğer ülkelerde durum biraz vahim. ‘Müzik her şeyin üstesinden geliyor’ Diğer ülkelerdeki gençlerin durumunu nasıl görüyorsunuz? Türkiye ile kıyaslar mısınız? I Her şeyden önce pek çok ülkede konserler verdim. Gözlemlediğim şu: Tamamen refah düzeyde olan ülkelerin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar az. Ülkelerin çoğunda gençlerin çok büyük sıkıntıları var. Alkol, depresyon, intihar vakaları artmış durumda. Özellikle Avrupa ülkelerinde, İngiltere’de, Almanya’da, gençleri sokaktan topluyorsunuz. Bu onların geleceklerinden umutsuz olmalarından kaynaklanıyor. İleriye dönük bakış açıları son derece karamsar. Bir de gençler bu atmosfer içindeyken yakınmaya yönelik müzikler dinliyorlar, bu onların durumunu iyice teyit eder hale geliyor. Türkiye’de ise her şeye karşın gençler daha olumlu bakabiliyorlar yaşama. Ben o nedenle gençlerimize güveniyorum. Anadolu’yu nasıl değerlendiriyorsunuz? I Anadolu’ya çok severek gidiyorum. Oradaki insanların klasik müzikten anlamamaları gibi bir durum söz konusu değil. Çok severek dinliyorlar ve klasik müziğe ilgililer. Tabii bazı yerlerde, belki ilk kez böyle bir konsere gelmiş olmanın heyecanıyla, büyük illerdeki yurttaşlar gibi tamamen sessiz bir ortamda dinlemiyorlar konseri. Aralarında konuşuyorlar. Ancak bu onların şaşkınlıklarından ve dinledikleri müziği anlamak istemelerinden ileri geliyor. Bu da çok normal. Ama daha sonra bir bakıyorsunuz ki konser devam etsin istiyorlar. Onlardan aldığım enerji çok olumlu. Şimdi Anadolu’ya yeni yeni konser salonları yapılmaya başlanmış bu da son derece güzel bir gelişme. 16