02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Ankara 251/24 Nisan 2009 KeremileAslı’nınölümsüzaşkısahnede NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet tarihinin en önemli bestecilerinden biri kabul edilen Ahmed Adnan Saygun’un bestelediği “Kerem Operası”, 56 yıl aradan sonra yeniden başkentlilerle buluşuyor. Bestecinin Tasavvuf felsefesine dayandırarak yarattığı bu eser, müzik otoriteleri tarafından bugün “Ulusal Türk Operası’nın çıkış noktası ve yol gösterici modeli” olarak değerlendiriliyor. “Kerem Operası” 56 yıl sonra yeniden başkent sahnelerinde. Kerem ile Aslı’nın ölümsüz aşk hikâyesinin anlatıldığı eser, özü zedelenmeden iki perde olarak sahneleniyor. Mehmet Ergüven’in yönettiği eserin sahne tasarımını Nihat Kahraman, kostüm tasarımını Sevtaç Demirer hazırladı. Koroyu ise Gökçen Koray çalıştırdı. İlk kez 22 Mart 1953 tarihinde, Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) sahnelendiğinde eserin başrollerini o dönemde Aydın Gün (Kerem), dünya opera tarihinin en büyük sopranolarından biri kabul edilen Leyla Gencer (Aslı) ve Belkıs Aran (Aslı) üstlenmişlerdi. Günümüzde ise ADOB solistleri Metin Turan ve Ünüşan Kuloğlu (Kerem), Selva Erdener ve Mehlika Karadeniz’in (Aslı) dönüşümlü olarak seslendirdikleri eser, yeni düzenlemesi ile yarın saat 20.00’de başkentlilerin beğenisine sunulacak. Eserin konusu ise ADOB tarafından hazırlanan tanıtım bülteninde şu sözlerle dile getiriliyor: A “Birinci perde, birinci sahne: Tepe üstünde bir mesire... Kerem daha ilk bakışta Aslı’ya aşık olur. Gerçi babalar arasında yaşanan gerginlik bu ilişki için büyük bir sorundur ancak aşk hiçbir engel tanımaz. İkinci Sahne: Kerem’in babası Han’ın sa rayında bir oda... Aslı’nın babası tarafından ihanete uğrayan Han son derece öfkelidir. Eşi Hanım Sultan ise Kerem ile Aslı’nın henüz doğmadan birbirlerine verilmiş olması nedeniyle çok üzgündür. Kerem Aslı’ya vurulduğunu söylerken acı ha berle karşılaşır. Aslı, son gelişmeler karşısında babasıyla ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Üçüncü Sahne: Kerem, yanında annesi ve kalabalık bir arkadaş grubunun eşliğinde Aslı ile ilk karşılaştığı yere gelmiştir. Bundan böyle yaşamının tek amacı Aslı’ya kavuşmaktır. Dördüncü Sahne: Dağ başında gece. Kerem düşünde Aslı’nın sesini duymaktadır. Uyandığında ise Aslı çoktan yok olmuş, çobanın çaldığı kaval sesiyle gün ağarmaya başlamıştır. İkinci perde, birinci sahne: Eski bir medrese odası... Kerem, iç sesini simgeleyen İhtiyar ile başbaşadır. Bilgelik katına ulaşmış yaşlı, elindeki bardakta Aslı ile özdeş sonsuz sukunet iksirini tutmaktadır. Kerem bunu içmeyi kabul etmeyince yine kabusun eşiğinde bulur kendisini. İkinci Sahne: Kerem, kendisiyle aynı yazgıyı paylaşan ‘varamamışlar’ ile bambaşka bir boyut kazanmış arayışını sürdürmektedir. Oradan geçmekte olan kervanın sesi duyulur. Bir yolcu, Aslı’nın çok yakında olduğunu muştular. Üçüncü Sahne: Sarayın bahçesi... Yarışmaya giren aşıklar arasında ilk sırayı alan muradına erecektir. Ancak hiçbiri başarılı olamaz. Son anda hünerini gösteren Kerem oybirliğiyle ödüle hak kazanır. Bir kez daha iç sesiyle hesaplaşma olanağı bulan Kerem için İhtiyar’ın çağrısına uyma zamanı gelmiştir artık. İksiri yudumladığında sonsuz sukunete karışmış Aslı ile gökyüzünde buluşmaya hak kazanmıştır.” ‘Üç Nefes’Almanya’dan sonraTürkiye’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) içerisinde kurulan Modern Dans Topluluğu’nun (MDT), daha önce değişik eserleriyle izleyici karşısına çıkan üç koreografı; Bürge Öztürk Kayacan, Alpaslan Karaduman ve Devrim İleri’nin eserlerinden oluşan “Üç Nefes” isimli çağdaş dans gösterisi, Almanya’dan sonra başkentte sahneleniyor. Dünya prömiyeri Almanya’nın Bonn kentinde, 18 ve 19 Haziran 2008’de gerçekleştirilen “Üç Nefes”te, üç farklı konu işleniyor. MDT Sanat Yönetmeni Bürge Öztürk Kayacan’ın, “Benim Gibi Adamlar” isimli koreografisi, “yalnız olmadığını fark edemediği için yalnızlık çekenlerin hikâyesini” konu ediniyor. Günlük yaşamda rastlantı eseri karşılaşılan ancak birbirini tanımayan insanların aklından geçenler anlatılıyor. Alpaslan Karaduman’ın “Bağımlı” isimli çalışmasında, insanın ihtiyacından fazlasına sahip olma çabası ve bu yaklaşımın meydana getirdiği sosyal çürüme metafor yüklü bir anlatımla danslaşıyor. Oyunun finalinde, bir fanusun içine hapsolan dansçılar, cam yüzeyde nefeslerinden oluşan buğunun arkasında gözden kayboluyorlar. ‘Her şey ne çabuk hatıra oluyor...’ Devrim İleri de “Üç Nefes”te yer alan koreografisi “AnıToplayıcısı”nı; “Her şey ne çabuk hatıra oluyor, zaman her şeyin içinden geçiyor. Zaman yaşamak için az geliyor . Geçen zamanın arkasından sebepler unutuluyor. Anlar ve anımsananlar kalıyor. Geçmiş, gelecek ve anda bir kadın duruyor, elinde bir bavulla... Biliyor insansız anı olmuyor” sözleriyle tanımlıyor. MDT’nin “Üç Nefes” başlıklı gösterisi; 27 Nisan, 2 ve 18 Mayıs tarihlerinde de Ankara Opera Sahnesi’nde izleyici ile buluşacak. 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle