Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                17 TEMMUZ 2022
4
Kültürün önemli bir parçası olan meyhaneler bir bir yok oluyor. Eskinin eğlenceleri, arkadaşlıkları da mumla aranıyor
eski istanbul meyhaneleri
eyhane kültürü bize 
Rumlardan kalma 
bir gelenek. Yaşa-
nan tarihi olaylar 
Msonucunda bura-
larda yetişen garsonlar ve komi-
ler çalıştıkları mekânları devra-
larak geleneği devam ettiriyorlar 
ve tabii isimleri bir bir değişiyor. 
e B 
Agop’un Meyhanesi oluyor size 
Bo ZCuk
Hasan’ın Yeri...
Meyhaneler, meze ve içkinin 
birlikte arzı endam ettiği önemli buluşma yerleriy-
di. Gerçek meyhanelerde amaç yemek yemek de-
ğil, içki içmekti. Aslolan meydi yani. Akşamüze-
ri müdavimler yavaş yavaş gelmeye başlardı. Bakır 
veya tahta kürsüler üzerine mezeler sıralanır; be-
yaz peynir, yazın Topatan kavunu, kışın Kırkağaç 
kavunu, pilaki, çiroz, torikten yapılmış lakerda, ta-
rama salatası, tuzlu sardalya, turşu, Kayseri pastır-
ması ve kızarmış mid-
ye servis edilirdi. Bu 
sofranın adı “çilingir 
sofrası”ydı. Kalp ka-
pısının açıldığı sof-
İstanbul’un, iki 
raydı o sofra. Masada 
kıtanın üzerine konuşulanlar masada 
kalacak ve bu güven-
kurulmuş bir 
le şeref sözü verile-
liman kenti olması 
rek kadehler “Şerefe” 
diye kaldırılacaktı. O 
nedeniyle keyifsiz ve 
yüzden herkesle otu-
meyhanesiz olması 
rulmaz, herkesle arka-
daşlık edilmezdi.
beklenemezdi.
“Barba” ismiy-
le anılan meyha-
ne patronları baş-
lı başına insan sarrafıydı. Eskilerin deyimiyle 
“babayani”ydi onlar. Tıpkı Şair Nedim’in dediği 
gibi “Meyhane taşradan mukassi (kas-
vetli) görünür amma bir başka lezzet, 
bir başka letafet vardır içinde.”
Üç t Ür meyhane
Bu ikram meyhanelerin açıldığına ilişkin şık Elbette adabına göre içilmesi gerekir fakat hiç kim-
O dönemde üç tür meyhane vardı. Ge-
bir davetmiş. senin başka bir insanın yaşamına karışma yetkisi ol-
dikli meyhaneler yasal ruhsatlı işletmeler-
Meyhanelerden bahsetmişken Krepen mamalıdır. Şimdilerde yapılmak istenen, kimliksiz 
di. Koltuk meyhaneler ruhsatsız çalışıyor-
Pasajı’ndan söz etmemek olmaz. Anlatılanla- ve hafızasız kentler yaratmak. Oysa bir kent sokak-
du. Ayaklı meyhaneler ise marjinal ola-
ra göre Beyoğlu’nun en güzel pasajıymış. Edip larıyla, binalarıyla, kokusuyla ve en önemlisi de ta-
nıydı. “Seyyar meyhane” de diyebiliriz. 
Cansever, Cevat Çapan, Behçet Necatigil, Sa- rihiyle gerçek bir kent olabilir. Bu kentte yaşayan-
Kuşağının altındaki kadeh doldurularak 
it Faik ve Orhan Veli gibi isimlerin anılarında ların en büyük korkusu, mekânlarla birlikte anıla-
müşteriye verilirdi. Ayaküstü içilen içki-
bolca yer tutar. Ne yazık ki 1960 sonlarında ya- rı da kaybetmek sanırım. Her geçen gün sakilleşen, 
nin yanında bir avuç leblebi de ikramdı.
nan pasajın içindeki tüm meyhaneler o zaman- restorasyon adı altında zarif binaların katledildiği ve 
Beyoğlu meyhanelerini iki seyyar satı-
lar ıssız bir sokak olan Nevizade’ye kayıyor. en önemlisi de hoşgörünün olmadığı bir kentle karşı 
cı şenlendirirdi. İlki bol malzemeli midye 
Böylece bir tarih daha yok oluyor. karşıyayız ne yazık ki.
dolma satan Ermeni Karnik, diğeri ise ci-
Bizdeki çok katmanlı kültürel yapı bilindiği Uskumru dolması, mumlanmış balık yumurta-
ğer tavayı kekik, ince doğranmış soğanla 
gibi yaşamın her alanına etki etmiştir. Yemek sı, taramalar, topikler maziye karıştı belki ama her 
sıcak satan Kriyakos’tu. Böyle bir ortam-
kültürümüzden müziğimize, sosyal yaşamımız- şeye rağmen direnen bir avuç insanla anılara sahip 
da Rumu, Türkü, Ermenisi birbirlerine iç-
dan insan ilişkilerine kadar muhteşem bir kim- çıkmalıyız. Beyoğlu Balık Pazarı’ndaki mezeciden 
kiler ısmarlayıp Rumca ve Türkçe şarkı-
lik oluşmuştur. Şarabın ve zeytinyağının ana- aldığım birkaç parça mezeyi tahta masamın üzerine 
lar söylerlerdi.
vatanı olan bu coğrafyada rakı içmek de çok küçük tabaklarda diziyorum. Rakının beyazına es-
Size “unutma bizi dolması”ndan bah-
eski bir gelenektir. kiler karışıyor. Siyah beyaz bir film sanki gözümün 
setmek istiyorum. Ramazanda kapalı ka-
önünde. Radyoda Sabite Tur Gülerman... “Müm-
lan meyhanelerin ustaları, hatırlı müşteri- Rakı ötekileşti Rildi
kün mü unutmak güzelim, neydi o akşam. Rüya gi-
lerinin evlerine bayramın ilk günü bir bü-
Bugün geldiğimiz noktada ise yaftalanmak 
bi, hülya gibi bir şeydi o akşam.” O zaman tüm gi-
yük tabak midye dolma gönderirlermiş. 
hatta ötekileştirmek için bahane olmuştur rakı. 
denlere selam olsun...
se Bud
       
Ragnarok’la gösterişli bir geri dönüş yapan Thor bu kez bir melodramın içinde kaybolmuş görünüyor
Asgard’da aşk başkadır: 
Bk Ba ak
basakbicak 
@gmail.com
Thor Love And Thunder
arvel sinematik evreninin gös- peri masalı paketi mevcut. Hatta Olympos’a gide-
terişli İskandinav Tanrısı Thor, rek Tanrılardan yardım istedikleri sahnede, Rus-
2017’de “yenilenen” anlatısıy- sell Crowe’un sert Yunan aksanıyla canlandırdı-
la bir kez daha kendi öyküsü- ğı Zeus’la seyir zevkinin artırıldığını söylemek 
Mnün başrolünde. Ancak Taika mümkün. Fakat bütününde, Waititi’nin Thor gibi 
Waititi’nin Thor: Ragnarok’ta karakterin çark- genişlemeye fazlasıyla hazır bir öyküyle ne yapa-
larına yağ süren dokunuşu, “Thor: Love and cağını bilemediğini hem yaratılan kötünün Chris-
Thunder”da (Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü) dü- tian Bale’in çabasına karşın inandırıcılıktan uzak 
zeni “yalnızca” işler hale getirmiş. olmasından hem de Ragnarok’ta yakalanan mi-
“Aşk, ölüm, fedakârlık, intikam, inanç... zah düzeyine bile erişilememesinden tahmin et-
Hepsi bir filmde!” Bu slogan, ilk bakışta tüm mek zor değil. Ragnarok’un kendisini ciddiye al-
duyguları size aynı anda yaşatmaya çalışan bir maktan uzak tavrı ve Thor kişiliğine getirdiği yo-
Yeşilçam öyküsü izlenimi yaratsa da durum rum, filmin ve doğal olarak anlatının izlenirliği-
pek öyle değil. Çizgi roman dünyasının devi ni katmerlendirmişti. Love and Thunder ise sele-
Marvel’ın sinemasal yolculuğunun son halkası finin baskın mirası altında ezilerek eğlence kis-
“Thor: Love and Thunder”, Ragnarok’la konu- vesi altında belli belirsiz bir özgüven yükleniyor. 
ya yeni bir soluk getiren Waititi’nin ellerinde Ve bu inanç, finale doğru geleneksel Marvel yön-
bir garip klişeler yumağına dönüşüyor ve sade- temleriyle birleştiğinde Love and Thunder’ı bü-
ce yolunu kaybetmiş bir öykü olmakla kalmı- yük bir felakete sürükleyen romantik komedi yo-
yor; öncülüyle başlattığı yenilenmeyi de yerle lunun taşlarını birer birer döşeyen bir hata hali-
yeksan ediyor. Öyle ki girizgâhında bir “Tanrı ne geliyor.
Kasabı” olarak kurguladığı yeni kötüsü Gorr’u Şu bir gerçek ki Guns N’ Roses’dan, Led 
(Christian Bale) tanıttıktan sonra gülünç ol- Zeppelin’e, nefis bir seçkiyle gösterisini süsleyen 
Gorr’un güdüsünü ve dolayısıyla Thor’un ye- pım. Karşımızda ne korku sularının derinlikle-
maktan uzak bir planda, Thor’un motor kul- Waititi’nin, Love and Thunder’ı -her şeye karşın- 
ni görevini öğreniyoruz: Asgard halkının rehin rine dalarak türü zenginleştiren “Doctor Stran-
lanan uzaylı baykuşlarla savaştığı ve bir par- seyredilir kıldığını itiraf etmeliyim. Bunda Chris 
alınan çocuklarını kurtarmak... ge In The Multiverse of Madness” ne de “Spi-
ça politik sos tadı veren tapınak sekansıyla an- Hemsworth’ün karakterinin her yeni budağını ko-
der Man: No Way Hom”e gibi tüm serile-
latısını şekillendirmeye başlıyor. Ragnarok’la t Üketi CiSi ÇOCUkla R laylıkla özümseyen tavrının katkısı ve CGI efekt-
ri kapsamayı başaran bir harika var. Şüphesiz 
giderek insanileşen, kilo alan, kaybeden, bu- Evet, “Thor: Love and Thunder” Marvel’ın lerle kurgulanan evrenin gösterişli doğasının etki-
vitrininde yetişkinler için tasarlanmış Thor’un 
nalıma giren “Gök Gürültüsü Tanrısı”nın, va- si büyük. Fakat yine de merak etmekten kendimi 
genetiğiyle oynanmış son filmlerinin aksine, 
eski aşkı, şimdilerde Mighty Thor olarak iz-
roluş sıkıntısı yaşayan bir “rock star” gibi hal- asıl “tüketicisinin” çocuklar olduğunu hatırla- alıkoyamıyorum: Thor’un gerçekten böyle bir 
lediğimiz yeni süper kahraman sevgilisi Jane 
kı selamlamasının peşi sıra Voldemort “kılıklı” 
yan ve öyküsünü buna göre kurgulayan bir ya- melodrama gereksinimi var mıydı? 
Foster’la (Natalie Portman) eklemlenen şık bir 
PUanım: 5/10
ıç şa
ro
ru
            
    
