Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
?
2 ocak 2022
4
me özelliğimiz statik bir biçimde durduğu
Kostümlü siyasi eylemler,
yerde duruyor çünkü doğal evrim, kültürel
absürt evlilik seremonileri,
Antik çağlardan postmodernizme...
evrimden çok çok daha yavaş ilerliyor.
sanal kimliklerle kullanılan Klasik modernizmde, 19. yüzyı-
lın sonuna doğru bu olgu kendisini
sosyal medya hesapları, roman
“Doppelgänger” motifi ile gösteriyor. Mr.
kahramanlarına öykünen
Hyde, aslında Dr. Jekyll’in maskeli ver-
siyonu, Dr. Jekyll’in tam anlamıyla “gizli
insanlar... Kendine ikili bir evren
rolü”. Aynısı Dorian Gray için de söylene-
yaratma eğilimi, günümüzde
Kim
bilir. Klasik erkeklik ve kahramanlık ku-
ve önümüzdeki metaverse
rumu çözüldükçe, alenilik yok oldukça bu
“bölünmüşlük” içsel olmaya başlıyor. Or-
çapında belki de kanıksanmış bir
talık “poker surat”lardan geçilmez oluyor.
eylem olarak karşımıza çıkıyor,
Pr O. Df . r
POSTMODnrei ZMin e Tik Si
çıkacak... Postmodernizmin
n ve Za T k aya
Postmodernizmde bu ikililiğin “yan et-
hangi rolü
mitleri, kolektif var oluş
kileri”, yani dışsal tehditlerin asimetrik bir
kimliklerini aşındırdığı çağımızda,
biçimde yok olması, düşmanın belirsizli-
ği, 11 Eylül gibi olaylar görünürde ütopik
farklı “personalar” eşliğinde
geç kapitalizm çağı bireyini baş edilemez
yaşayan benliğimizin antropolojik
bir paranoya ile baş başa bırakıyor. Eski-
Postmodern
nin aleni ve görünür “dış düşmanı” (haç-
köklerinde var olan korku ve
insan,
lı ordusu, Müslüman ordusu, ABD, SSCB)
oynuyor
kendini güvende hissetme arayışı,
yerini görünmez ve komplo teorilerinin
bilincinde
kendine yeni mecralar arıyor.
salgın gibi yeşerdiği paranoyak biyotop-
farklı bir
lara bırakıyor. Dolayısıyla aynı zaman-
Cevap ise kendinizi istediğiniz
sürü kimlik da görünürde saldırganlığın “azaldığı” or-
role büründürebildiğiniz
tamda (dünyamızın hiçbir zaman şimdi ol-
barındırıyor.
“roleplay” evrenleri. duğu kadar barışçıl olmadığı söyleniyor)
İlkel
grup içi dinamikler de bundan nasibini alıp
herkes kendi şahsına münhasır karşıtlık-
dürtülerle
lar topografyalarını yaratmaya, tasarlama-
nsan ortaya çıktıktan sonra
sosyal
ya başlıyor: Bu da postmodernizmin doğ-
önemli bir sorunla karşı karşı-
kimliğimiz,
rudan tanımlarından biridir kanımca. Ko-
ya kaldı: Kendisini düşmanca
lektifin bu denli alt gruplara bölünmesi, en
kariyer
bir çevre karşısında buldu. An-
başta ortak anlatı, yani meta öykü denilen
İ lamaya kapasitesi olduğu, an-
odaklı
ortak paydayı yok ettiği için her grup ken-
cak bilgisiz olduğu için -hard disk var, ya-
davranışları- dince “mikro-meta öykücükler”ini yarat-
zılım yok da diyebiliriz buna- bu düşman-
maya koyuluyor.
mızla ahlaki
ca çevreden hep kaçmaya çalıştı: Bütün
ütopyaların, regresif arkadyaların, iyi du-
idealarımız G Çilk al Tü ST
rumda olunduğu halde hoşnut olmamanın
İnternet ile birlikte bu alt gruplara bö-
ve artık
başlıca sebepleri bunlardır. Daha farklı bir
lünme, “kamusal alandaki” rollerden fark-
sanal dünya deyişle, insanı, insan yapan unsurun her
lı “kimliklere” bürünme adeta salgına dö-
halükârda bulunduğu durumla barışama-
nüşüyor. Sosyal medyadaki sıradan he-
avatarımız
ma, boyun eğememe özelliği vardır denile-
sap kimliklerinden tutun, pastiş misali ya-
belli
bilir. Arnold Gehlen bunun arkeolojik se-
ratılan özgeçmişleri, terzide oluşturulmuş
çatışkılarla beplerinin, insanın “kusurlu yaratık” olma-
Dr. Jekyll ile birer kıyafetmişçesine üstlerine geçirilen
sından kaynaklandığını belirtir. İnsanoğlu-
Bay Hyde “persona”lar sayesinde “gerçeklik” kavra-
tek bir
nun ne hızlı kaçabilme ne de silah olarak
mı tamamıyla altüst oluyor. “Gerçek”liği,
bilinçte
kullanabileceği zehri, iğnesi, pençesi, diş-
olmayan rollere büründürmek günlük ek-
leri, kanatları vardır. İnsanı insan yapan,
yaşıyor. mek halini alınca roleplay artık roleplay
onu maddi -ve bizim bağlamımızda çok
fark olmadığı, “hayvanların” akraba oldu- Film seyrederken kahramanın kıyafetle- olmaktan çıkıyor, gerçeği “sanala”, “sana-
Bunun
önemli: manevi- her türlü şüpheye sevk
ğu şeklinde kendisini gösterir. rini giymek (Rocky Horror Picture Show lı” da gerçeğe dönüştüren bir dinamik ola-
sebebi de
eden ortamdan kaçabilme özelliğidir. Ev-
Hangi “hayvan” en önemli düşman ise rak karşımıza çıkıyor. Parçalanmış bir kol-
- 1975) veya ülkemizde popüler Osman-
rimsel olarak bu “kusurlu yaratığın” biyo-
onunla transandantal bir akrabalık ilişki- lı dizileri izlenirken o dönemin kılık kı- lektifte de herkes karşı olduğu için bütün
insanın
lojik havuzdan kaybolmamasının yegâne kadim evrimsel mekanizmalar devreye gi
si kurulur: Avrupa ve Asya için “likant- yafetlerine bürünmek, son derece ikircik-
doğal
sebebi “sıvışabilme” kabiliyeti olarak gö- ropi” (kurda dönüşme), Güney Ameri- li bir uğraş aslında: İlkinde “sallantıda” rerek bu rollerin gerçeklikle örtüşüp ör-
evriminin
rülebilir. Günümüzde yaşayan insanlar da ka için jaguara dönüşme gibi. Korku, gö- olan haklar savunulurken diğerinde taraf tüşmemesi önem teşkil etmiyor. Bu rolep-
rüldüğü üzere “canavarı” antropomorfi- lay topografyaların en önemli “yan ürünle-
dolayısıyla en başarılı biçimde kızışan or- olunan siyasi görüşün kalıcılığından emin
kültürel
tamlardan hayatlarını kurtarabilenlerin, ev- ze (canavar biçimli insan), insanı da “ca- olunmadığının göstergesi olarak da yo- rinin” başında “posttruth” (gerçeklik öte-
gelişimle
si) gelmektedir: Ne kadar mikro anlatı-
rimsel bağlamda halefleridir. navarlaştırarak” keskin karşıtlığın olmadı- rumlanabilir.
aynı hızda ğı bir “orta dünyada” buluşturuyor her iki lar mevcutsa o denli “doğrular” ve hatta
Dolayısıyla başlangıçtan günümüze kül-
i uilcikirk ğşar
cephenin üyelerini. Türkler örneğin kurt- tür tarihine, sınırları gitgide bulanıklaşan, “doğa kanunları” vardır o evrenlere dair.
ilerlememesi.
Gayet tabii ki ilk mitolojik öğeler de yu- tan türemişlerdir mitolojiye göre. Mitolo- Oyunların bambaşka dünya simülasyonla-
birbirine ozmotik biçimde geçiş yapan ma-
karıda bahsedilen bilişsel “donanımımız-
ji, böyle “metamorfoz” hikâyeleri ile do- rı inşa etmesi ile simülasyonların korkunç
nikeik anlamda karşıt olan iki topograf-
la” son derece ilintilidir: Bu paralel evren-
ludur. Dinler tarihinin daha ileri dönem- ya eşlik ediyor: Bütün ötekileştirmelerin bir şiddetle “gerçeğe” dönüşmesinin de bu
ler yaratarak rahatlama ilk mitik oluşum- lerinde bu “iki dünyayı” birleştirme ken- sürecin sadece bir yan etkisi olduğu yad-
kaynağında birinci doğamıza (Carel van
larda “hayvanlarla” “insanlar” arasında disini “Trickster” (Düzenbaz) figüründe sınamaz: ABD’deki okul katliamları bu
Schaik) içkin olan bizleri sıkı biçimde bir-
ve farklı dünyaların sentezlenmeleri ken- olayların hiç de münferit olmadığı gerçe-
birimize bağlayan “iç grup” dinamikleri,
disini “güven olmayan”, her an, her şeyi ğinin altını çizer niteliktedir.
öte yandan bizi gerçek veya hayali biçim-
mümkün kılan eserikli varlıklarla göste- Siberuzay, oyunlar, Hollywood sinema-
de tehdit eden “dış dünya” unsurları.
rir: Klasik Yunan mitolojisinin “Hermes”i sı, dark web, herhangi bir ada devletindeki
POk Su Talr
hem hırsızların hem de tüccarların tanrısı- banka hesapları: Kim hangi rolü oynuyor,
dır hem tanrısal habercidir, baştanrının ke- “Bulanıklaşma” burada sadece dışsal kim hangi komplo teorisinin bir parçası so-
Rocky, Horror
olarak sınırların, ırkların, devletlerin ve
lamını insanlara “aktarır”, “çevirir” hem ruları bütünü, balta girmemiş orman kar-
Picture Show
dogmaların -kısacası “meta öykülerin”- sı-
de ölmüşlerin ruhlarına “psychopompos” maşasını andırdığı için, süreç bu düğüm-
(ruhların rehberi) şekliyle öte dünya yol- vılaşmasını kastediyor. İçsel evrim mira- lerin çözülememesinden ötürü kendi yan-
sında bu bağlamda kolay kolay değişim ol-
culuklarında mihmandarlık eder: Hem en gınına körükle gitmiş oluyor. Bunun gayet
“tepeye” hem de en “alta” ait olması, in- muyor. Demek oluyor ki eskinin emniyet tabii ki politik arenaya da dehşet bir etki-
sanoğlunun dünyayı korkularını azaltmak duygusu veren “millet”, “din”, “emniyet” si var: Hangi demokratın hangi mafya üye-
gibi kavramlar küresel biçimde aşınırken
için bütün olguları gerçekçi hale getirme- siyle ilişki içerisinde olduğu, hangi ahlak
sinin en klasik dışavurumudur. İnsanoğlu- bilişsel evrimimizin bir mirası olan, biri önderinin hangi insan kaçakçısı ile işbirliği
nun bilişsel sistemi en eski çağlardan gü- emniyetli, diğeri tekinsiz “iki dünya” oluş- yaptığı, hangi parti üyelerinin hangi seçim-
nümüze kadar bu hususta uzmanlık dere- turma alışkanlığımızda bir değişiklik ol- den sonra hangi partiye geçeceğini büyük
cesinde evrimleşmiştir. muyor. “Sıvışma”, tehlikeli ortamı terk et- bir olasılıkla kendileri de bilmiyorlardır.
Dildeki çürümeye karşı George Orwell ile bir hatırlatma
‘Düşünemeyeceksiniz’...
azılarımı okuyunca görüşle- zıda M. Dikmen eksik bulduğu nok-
rini bildirmek isteyen okurlar talama yüzünden Oya’yı eleştirmiş:
e-posta gönderiyorlar, yazınızı “Türkiye bir noktalı virgül yüzün-
Y
şöyle okudum, böyle okudum den Limni’yi kaybetti, Oya Hanım”
diye. Pek çoğu da devamını demiş.
yazmamı, şunlardan da söz etmemi rica HHH
ediyor. Ben de diyorum ki gazete yazıla- Cumhuriyet gazetesinin, yüksek
rında boyut kısıtlaması vardır, olmalıdır dil duyarlılığına sahip okuru İpek
da zaten. Çünkü gazete okuru kitap oku- Gürkaynak da bir başka yazımdan
r eülk
ru gibi değildir, okuyup geçer, anlayaca- sonra bana şunları yazmış: (Aynen
ğı bir şey varsa onu anlar ve gazeteyi de alıntılıyorum çünkü çok “ekonomik
ie
atar. (Kitabı okuyup atan okur var mıdır, ve hızlı” bir dili var.) “Sıkıntı yok
bilmem. Hiç duymadım.) Yine o okurlara konulu bir anekdot: Çok sevgili bir
inceulker@
derim ki boyut kısıtlamasından dolayı ba- gmail.com arkadaşım var; neredeyse elli yıldır
layca güdülebilecek insan tipini yaratmak için ne
zen düşünceyi daha kapsamlı olarak ge- Londra’da yaşıyor, BBC Türkçe’den liğinin, usumuzda yarattığı tahribat…” Ben ya-
yapıyor, biliyor musunuz? Bir dil komisyonu ku-
zımda “düşünce tembelliği”nden söz etmemiştim,
liştiremez insan ama yazımı okuyunca si- emekli. İki yıl kadar önce, Datça’da-
ruyor ve o komisyonun en önemli işlerinden biri
zin aklınıza bunlar geldiyse zaten yazı iş- ki yazlığından bana nefes nefese te- “usumuzda yarattığı tahribat”tan da söz etmemiş-
dildeki sözcük sayısını azaltmak. Amaç ne? “Dü-
tim ya da yazıyı bunları anlatmak için “yazmış”
levini yerine getirmiş demektir. lefon etti, çabucak bir şey sormak istediğini söy-
şüncenin hareket alanını daraltmak”. (Çünkü söz-
HHH ledi. ‘Sıkıntı yok ne demek?’ Musluk onarımına ama bunlardan söz etmemiştim. Benim eksik bı-
cüklerin sayısı ne kadar fazla olursa düşüncenin
raktığım yeri gazetenin Pazar eki editörü Deniz
“Bir Virgül Uğruna” başlıklı yazımdan sonra, gelen adam, arkadaşımın söylediği bir söz üzerine
yayılım alanı da o kadar geniş olur.)
Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşım olan, İn- ona bu yanıtı vermiş; arkadaşım hemen içeri koş- Ülkütekin tamamlamış.
Yani düşüncenizi dile getirmek için aynı anlam
HHH
giliz dili ve edebiyatı bölümünün kahraman ho- muş bana telefon etmeye!”
alanını paylaşan ve farklı yan anlamları ve kul-
calarından Oya Başak, dikkat ve titizliğin vurgu- Demek ki bir “sıkıntı” var! Ben uydurmamışım. “Düşünce tembelliği” konusu çok önemli. Dil-
lanım özellikleri bulunan sözcüklerden hangisi-
le düşüncenin arasındaki ilişki konusunda bir ya-
lanmasını çok önemsediğini söyledi ve devamı- Cumhuriyet gazetesinin 19 Aralık 2021 tarih-
ni seçeceğinizi “düşünmeyeceksiniz” çünkü se-
nı yazmamı istedi. Ama kendisi bana bırakmadan li Pazar ekinin dördüncü sayfasında yayımlanan zı yazmıştım. Bu kez George Orwell’ın 1984 ad-
çeneğiniz olmayacak. Şu sözcüğü mü kullansam,
lı romanından söz edeceğim. O romanda totali-
devamını getirdi: Efendim, Murat Dikmen’in de- yazımın tanıtımı birinci sayfada şöyle yapılmış:
bu sözcüğü mü kullansam, yok. “Düşünmemeye”
kanlık yaptığı dönemde kendisi bölüm başkanıy- “Olur olmaz yerde sıklıkla kullanılan ve ucu söz- ter yönetim kendi işine gelecek insan tipini, da-
buradan başlayacaksınız.
ha doğrusu “düşünemeyen” ve sonsuza kadar ko-
mış, bir gün Oya’nın dekanlığa gönderdiği bir ya- cük katilliğine kadar ilerleyen düşünce tembel-
nc
ra er
ek er