Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    
                
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                5 ARALIK 2021
6
21. yüzyılda bile kadınlar ‘Sabine’leşir
Yaratıcı yıkım
İzleyeni derinden yakalamayı başarıyor
İsimsiz heykeli
‘Titane’ herkese 
göre değil
Tam bu noktada şiddet dozunun uç nok-
Julia Ducournau’nun 
talara vardığı kimi sahneler öyle kolay 
Cannes’da Altın 
kolay herkesin kaldırabileceği cinsten 
Palmiye kazanan filmi değil, sonra izleyip de eleştirmene küfür 
sallamayalım rica ederim.
‘Titane’ haftanın öne 
38 yaşındaki Julia Ducournau 
çıkan yapımlarından. 
Cannes’da tek başına Altın Palmiye ka-
zanan ilk kadın sinemacı. Gereksiz 
Şiddet dozunun yer yer 
EMRAH ama ilginç bir bilgi daha verelim; Jane 
İsimsiz’in 
hayli yükseldiği film 
Campion’a Altın Palmiye veren jürinin 
KOLUKISA fitili serginin 
herkese göre değil belki 
başkanlığını da Louis Malle üstlenmiş-
açıldığı gün 
ti! Elbette Cannes gibi “yenilikçi” sine-
tutuşturulmuş ve sergi bitene 
ama hem sinemasal 
mayı ödüllendirme iddiasında olan bir fes-
kadar, aylarca yanmaya, eriyip, 
ASLIHAN DAĞISTANLI AYSEV
anlamda son derece çarpıcı hem 
tivalin 75 yıllık tarihinde topu topu iki ka-
metamorfoz geçirip, yok olmaya 
dın yönetmene Altın Palmiye vermiş olma-
de cinsiyet politikaları açısından 
bırakılmış. Bu kadar özenle, en 
sı da üzerinde uzun uzun düşünülmesi gere- nümde duran devasa mumdan 
ufak ayrıntısına kadar dikkatle 
güçlü bir söyleme sahip.
ken bir ayıp. heykellerin, yol yol, damla 
yapılmış emeğin, yaratıcısı 
damla, aheste ama istikrarlı bir 
tarafından yakılmak üzere 
YARANIN ANLATTIĞI
azimle eriyişini izlerken, “mum 
ransız sinemacı Julia tasarlanmasında şiirsel bir 
İnsan bedeniyle olan meselesi soruldu-
Ö ağlamadıkça alev gülmez” di-
Ducournau’nun ikinci uzun özgürlük olduğunu 
ğunda hem annesinin hem de babasının dok-
yen Mevlana’nın sözleri zihnimi sarıyor. Canın 
metrajlı filmi “Titane” tıpkı düşünüyorum.
tor olduğunu hatırlatan Ducournau (biri jine-
kuvvetlenmesi için nefsin erimesi gerekiyor. Top-
ilk filmi “Raw” gibi bir oto-
kolog diğeri dermatolog) “Öyle ya da böy-
lumun gelişmesi, cinsiyetler üstündeki mahpus kade-
F mobil kazasıyla başlıyor. Kısa 
le deriyi kesip içine bakacağım. Biri olabil-
rin bitmesi için de bizi geriye atan, eski kalıpların, dü-
filmi “Junior”dan bu yana aynı karakter ad-
mek için çok kişi olmak gerekiyor bence. 
şüncelerin tutuşup, yolun aydınlanması. Gerçek bir 
larını kullanan yönetmen bir kez daha Justi-
Hayata bakışımın çok varoluşçu bir biçimi 
sanatçının yapması gereken de yolu aydınlatmak. 
ne, Adrien, Alexia isimlerine sahip karakter-
var. Bana göre yaşamak deriyi parçalamak-
 İsviçreli sanatçı Urs Fischer’in mumdan yaptığı 
lerle şekillendirmiş hikâyesini. Bununla da 
tır, kendine yaklaşmaya çalışmaktır. Yara-
ünlü enstalasyonu ‘İsimsiz’in önünde dururken, Fisc-
kalmamış, kendisine bir hayli yakın hissetti-
lar yoluyla da olur bu başka yollarla da” di-
her de benim gibi mi düşündü emin değilim. Ama 
ğini söylediği Justine karakterini kariyerin-
yor. “Titane”ın açılışında babasıyla birlikte 
Paris’teki Bourse De Commerce Müzesi’nin Rotan-
deki üç filminde de aynı oyuncuya ( Garan-
bir trafik kazası geçiren ve kafatasına titan-
da salonundaki mega esere bakarken benim aklımdan 
ce Marillier) oynatmış. Bunlardan da öte, iz-
yum bir parça takılan Alexia (bu ilk sahne- geçenler bunlar.  
lemiş olanlar anımsayacaktır, hem “Raw” 
lerde 10-12 yaşlarında) 20 yıl sonra oto şov 
 İsimsiz adlı yapıt daha önce başka ülkelerde ser-
hem de şimdi “Titane” insan bedeni üzerine 
organizasyonlarında erotik dans gösterile- gilenmiş. Ancak Fransa’da ilk kez bu salonda gös-
hazmı pek de kolay olmayan sahnelerin yer 
ri yapan ama sağ kulağının hemen üstünde-
terimde. Fischer, eserini kubbesi 40 metreyi bulan 
aldığı ve “body horror” (beden korkusu) tü-
ki korkunç yara izini saklama gereği duyma- Rotanda’nın ölçeğine uyacak şekilde yeniden tasar-
rünün uç noktalarında gezinen hikayeleriyle 
yan bir kadın olarak çıkar karşımıza. lamış. Salonun dairesel şekline uygun yerleştirilmiş 
bir başka ortaklık da içeriyor. 
dırmıştım. Lakin çocukların görmelerini istemedikleri-
Kafasındaki yara izini ve izin hemen al- mumdan sandalyeler ve ortalarında bir kadın ve iki er-
nizi kaçırmamak gibi özel bir yetenekleri var. “O kadı-
BAZI SAHNELER UÇ NOKTADA
tındaki titanyum kaplamayı sahiplenmiştir kekten oluşan bir heykel üçlemesi bulunuyor. 
nın canını neden acıtıyorlar anne?” sorusuna, meydan-
Alexia, ama bir yandan da kendini ifade et-
“Raw” merkezinde kanibalizmin (yam-
da sıradan bir şey gibi duran heykelin azameti altında, 
İKİ ROMALI ERKEK ARASINDA SABİNE
yamlık) olduğu bir hikâyeyi anlatırken, “Ti- mek adına şiddeti de içselleştirmiştir ve sa-
nasıl cevap vermeliydim?  Sabine kadınlarının uğradı-
 Mum dediysem evde yaktıklarımız gibi değiller. 
tane” akla “Crash” ve “Videodrome” gi- çına taktığı metal çubukla en ufak bir vicda-
ğı tacizin yüzyıllarca en ünlü ressamlara “ilham” olma-
Taştan yapılmış gibi gözüken heybetli anıtlardan bah-
bi Cronenberg filmlerini getiren tuhaf ni sorumluluk duymadan cinayet işlemek-
sını ben kendime bile izah edemezken, bir çocuğa nasıl 
sediyorum. Yandıklarını görmeseniz, gerçeğinden as-
hikâyesiyle cinsel kimlik, aşk, öteki olmak te maharetlidir. Film cinsiyetin geçişkenli-
açıklayabilirdim? 
la ayırt edemeyeceğiniz bu sandalyelere oturup, mü-
ği, cinsel yönelimlerin çeşitliliği gibi konu-
gibi temalara eğiliyor. Bu sefer içinde gös-
Tabii bugün geldiğimiz durumu da açıklayamıyorum. 
ze gezmekten yorulmuş ayaklarınızı dinlendirmek is-
terişli bir Cadillac ile sevişen (ve ondan ha- larda ve ötekine bakış meselesinde zihin açı-
Mitolojik taştan heykelleri geçtim, capcanlı kadınların 
tersiniz. O derece sahici hepsi. Çeşit çeşit tasarım san-
mile kalan) bir kadın ve yıllar önce kaybetti- cı bir tavra sahip. Sert sahneleriyle şok ede-
Sabine gibi her gün katledilme haberlerini ve bu haber-
dalyesi arasında bir de gayet banal bir uçak koltu-
ği oğlunu bulduğunu sanan acılı bir babanın rek uyarırken bir yandan da insani yakınlığa 
lerdeki “olağanlaşmayı” izah edemiyorum. Ne diyebili-
ğu var. Pandemide yapamadığımız seyahatleri yüzü-
yer aldığı yer yer masalsı yer yer katıksız dair yumuşak sahnelerle karanlığın içine bir 
rim ki? Söylenecek söz belli: Erkeğini durduramayan ül-
müze vuruyor. İster istemez hostesin “kemerlerinizi 
bir kabus gibi sert bir drama var karşımızda. nebze ışık düşürüyor.  
kelerde, 21. yüzyılda bile kadınlar Sabine’leşir. 
bağlayın, uçağımız inişe geçti” demesini bekliyorum. 
Neyse ki Urs Fischer’in Paris’teki mumdan Sabi-
Koltuğun, metal ve kumaş yerine mumdan yapıldığı-
ne’nine yapılan katliam anıtı eriyor... Balmumu sı-
FİLMİN NOTU: 8/10 
nı dokunmadan anlayamayacağım pürüzsüz yüzeyin-
vılaşırken, kalıcı ve gerçek gibi görünen şeyler 
de, müze görevlisine çaktırmadan, parmaklarımı gez-
kırılgan ve hayali oluyor. Kader tersine çevri-
diriyorum: “Vay!”  
liyor... Taş gibi gözüküp, mum gibi eriyen 
Tabii esas mevzu tam ortadaki ana heykel grubu: 
ROUSSELLE 
adamların o azametli kolları patır patır 
Sanat tarihinin tartışmasız en ünlü heykellerinden bi-
Onun 
yere düşüyor. Yaratıcı yıkım işliyor. 
ri olarak gösterilen Sabine Kadınlarının Tecavüzü/
ismi yok. 
VE LINDON Sabine’e saldırıyı yapan mum-
Kaçırılması eserinin bir replikası. Giambologna’nın 
Kaderi 
dan adamın kafası, deforme yü-
1583’te yaptığı orijinal eser blok mermerden yapılmış, 
Agathe Rousselle
belli: 
zü ve boş gözleri ile artık 
BAŞROLLERDE
Fischer’in kopyası ise 3D yazıcı ile balmumundan. Bi-
Yok olmak. 
yerde. Ayaklarımın dibin-
rebir aynı mitolojik sahne canlandırılıyor: İki Romalı 
de yatıyor. Şaşkın bakı- Ta ki kolektif 
erkek arasında saldırıya uğrayan bir Sabine kadını. Er-
yor gözlerime. Yüz-
hikâyemizden, 
enüz ilk filminde şaşırtıcı bir girmeye aday bence. İtfaiye şefi Vincent keklerden biri savaş ganimeti olarak gördüğü kadına 
yıllarca meydanla-
hatırımızdan erkek şiddeti 
öyle vahşetle saldırıyor ki, zor yutkunuyorum. 
performansa imza atan genç rolünde bedenine sürekli steroid enjekte 
ra hükmetmiş-
tam anlamıyla silinene kadar. 
H oyuncu Agathe Rousselle ile eden yaşlanmış alfa erkek tiplemesinde Yıllar evvel orijinalini gördüğüm Floransa’daki Sig-
ti ama işte 
O vakte kadar yanacak bu 
norina Meydanı’na ışınlanıyorum. Erkek gücüne methi-
bir yıla yakın bir süre çalışarak onu ha- Vincent Lindon yine hayal kırıklığı ya-
her devrin 
mumlar. Lakin bugün Sabine’lerin 
zırlayan Ducournau özellikle androjen ratmıyor ve özdeşleşmesi zor bir karak- ye düzen Herkül gibi heykellerin yanında, kadını kurban 
bir sonu 
ve cinsel bir obje, tacizi/kaçırmayı da olağan bir şey gibi canına kıyan veya buna göz yuman 
bir tip bulmak ve bunu da inandırıcı kı- ter de olsa izleyiciye ilginç bir açı sun-
var.  
labilmek istediği için tanınmamış bir makta özel bir katkıda bulunuyor. Tüm gösteren sanat eseri beni iliklerime kadar sarsmıştı. Sa-
taş kalpliler de,  cinsiyetleri metalaştırıp, 
natı güzeldi ama kadına bakışı beni rahatsız etmişti. Bu 
yüz arayışına girmiş. Rousselle bundan bunlara Ducournau’nun provokatif ba-
kurbanlaştıran algı yöneticileri de bilsin. 
sonra nasıl bir oyunculuk kariyeri sür- kış açısı ve ustalıklı rejisi de eklenince kadar gerçekçi ve vahşi bir sahnenin heykelini daha ön-
Yeni bir dünya geliyor. Mumdan zalimler 
ce hiç görmemiştim. 
dürür bilemeyiz ama sırf bu roldeki per- ortaya yadsınamayacak bir sinema ola-
ağlarken, Sabine’lerin alevi güçleniyor. Ve 
formansıyla bile unutulmazlar arasına yı çıkıyor. Hele çoluk çocuk oturduğumuz kamusal bir alan-
alevimiz sönecek gibi değil. 
da sergileniyor oluşu tuhaf gelmişti. 5 yaşındaki kı-
zımın görmemesini umarak adımlarımızı hızlan-
OTOBÜSTEKİLER Kemal Urgenç
pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr
5 ARALIK 2021 SAYI: 1656
n Yayın Koordinatörü
İmtiyaz Sahibi: 
HİLAL KÖSE ÖZTÜRK 
CUMHURİYET VAKFI adına 
n Görsel Yönetmen 
ALEV COŞKUN
MÜNEVVER OSKAY
Genel Yayın Yönetmeni 
n Editör DENİZ ÜLKÜTEKİN
AYKUT KÜÇÜKKAYA
n Sayfa Tasarım EMİNE BİLGET
Sorumlu Müdür
n Reklam Genel Koordinatörü 
HAKAN AKARSU
ESRA BOZOK
Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. 
Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 
(20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 e-posta: reklam@cumhuriyet.com.tr 
Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. 
Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Dağıtım: 
Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
DEVAMLILIK HATASI
            
    
