Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 EKİM 2019 5 “Küçükken dedemin paltosunu giyer bambaşka bir insan olarak gelirdim içeri. İnsanların eğlenmesini seviyorum, beni oyunculuğa getiren bu sanırım. Kendimi konforlu hissetmediğim yerlerde olmuyorum.” “Video film zamanı bütün aile, 20 kişi, aynı anda gülüp aynı anda ağlıyordu. Ne güzel iş dedim. İnsanları bir araya topluyor, hem ağlatıyor, hem güldürüyor! Galiba o zamanlardan istedim oyunculuğu...” “Karakterin vicdanını anlayıp sevmeye çalışıyorum ki onu oynayabileyim. Kendimden çok referans almıyorum. Çok seviyorum mesleğimi. Keyifle, huzurla, kendine güvenle yapılacak bir iş.” Ozan Güven’le tiyatro, film, oyunculuk, babalık ve dünya dertlerini konuştuk “Sokakta çok gülücüklerle dolaşmıyorum ama arkadaşlarım eğlenceli bir insan olduğumu söylüyorlar.” O şimdi bir mülakatçı Ozan Güven, şu sıralar hem sahnede hem de beyazperdede. Yeni bir dizinin çekimlerine başlıyor. Tiyatro oyunu Don Kişot’um Ben’i ve bir mülakatçıyı canlandırdığı Cem Yılmaz filmi 2 Arada’yı konuşmak üzere buluştuk. Sohbetimiz dünya meselelerine uzandı. “İnsanları bilinçlendirmek mi olur? Daha fazla okumak mı? Kimin elinden ne geliyorsa... ‘Ben haberlere bakmıyorum’ diyebilirsiniz ama gerçek orada duruyor. Bence haberdar olmak, bilmek ve bir şey yapmak gerekiyor” diyor. u Nasılsınız diye sorayım önce? Vallahi iyiyim. Pazartesi sabahı... Sabah 7’de kalktım, Ali’yi okula bıraktım. Spor yaptım, sonra da sizinle buluştum. u Aranız nasıl, kuşak çatışması var mı sizde de? O yaşlara yeni geldik. Şunu ara sıra soruyorum; “Ergenlik, merginlik... Hani bir sorun olursa söyle.” “Ne sorunu yaa, çevredekiler büyütüyor bu ergenliği. Normalim, gece yatıyorum sabah kalkıyorum yine aynı!” dedi. Lise ikide... u Nasıl karar vermiştiniz baba olmaya, genç yaşta? 29 yaşındaydım. Kendimi bildim bileli, bir oğlum olsun, adı da Ali olsun istiyordum. u Birlikte ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Biz çocuk oldu diye hayatımızı çok fazla değiştirmedik. Onun keyfi yerinde. Ben nereye gidersem Ali benimle gelebilir. Bütün arkadaşlarımla arkadaş zaten, hatta benden daha iyi arkadaş. Şimdi arkadaşlarım Ali’yi arıyorlar, beni değil. Derslerinde ilkokul üçe kadar yardım edebildim, sonrasında beceremedim! (gülüyor) u Sizi izlediğinde çok eleştirir mi? En sert eleştirmenimdir benim o. Çok açık sözlü ve çok objektif bir yerden bakıyor meselelere. O doğduktan sonra bir işi kabul ederken bunu Ali seyredecek diye düşünürüm. O beğeniyorsa tamamdır diyorum. u Don Kişotum Ben’i beğenmiştir kesin. Beğendi... 17 Ekim’de Baba Sahne’de oyunumuzun ikinci sezonunu açıyoruz. herkes haksızlığa karşı... u Don Kişot’un maceralarını hiç atlamamış gibisiniz... Mihail Bulgakov’un çok iyi uyarlaması oyun. 1600 sayfalık bir eseri iki buçuk üç saate sığdırmak hakikaten zor oldu. Anlatılacak çok şey var. Hepsine değinmek istiyoruz. İçinde müzik de var. Sahnede iki buçuk saat su gibi akıyor, açıkçası. u Bence de... Günay Hanım da çok çok iyi... Günay (Karacaoğlu), Müjdat Gezen mezunudur. Hocalık da yapıyor. 30 senedir sahneden hiç inmiyor. Hem antrenmanlı, hem çok yetenekli. Onunla oynadığım için mutluyum. u Don Kişot’un hikâyesinde sizi ne çekti peki? Dünyanın en çok bilinen ama en az okunan romanı. Herkesin Don Kişot hakkında bir fikri var; doğru ya da yanlış. Kulağımda tınısı olan bir roman kahramanını canlandırmak heyecan verici. u Oyunda günümüze de pek çok gönderme var... Yüzyıl sonra da oynasa güncelliğini kaybetmeyecek. Büyük eserlerin alameti farikası. Dünyada insanların davranış biçimleri, üç aşağı beş yukarı aynı. Özünde herkes haksızlığa karşı, herkes huzuru arıyor... u Sahnede seyirciyle göz göze olmak nasıl bir his? Sahne çok yabancılık çektiğim bir yer değil ama Don Kişot’um Ben’e başlarken biraz çekindim açıkçası. Sağ olsunlar Baba Sahne, yönetmenimiz ve ekip arkadaşlarım sayesinde çok yabancılık çekmedim. Sahneye kimlerle çıktığınız önemli. u Sevdiğiniz insanlarla iş yapmak sizin için çok önemli belli ki. Bir yandan “Hep Cem Yılmaz filmlerinde oynuyor” diyenler oluyor... Uzun yıllar Cem Yılmaz’la film yapmaya devam edeceğiz. Keyif alıyoruz, işimizi iyi yaptığımızı düşünüyoruz. Cem’den bağımsız yaptığım işler de var. Onun da benden bağımsız yaptığı şeyler var. Memnun olmayanlar izlemesin! u Cem Yılmaz filmlerinden hangisi özel sizin için? İlk tanışma olduğu için G.O.R.A.’nın yeri birazcık ayrıdır. u Vizyondaki Karakomik Filmler’e dönecek olursak... Teknik olarak dünyada bir ilk. Tek biletle, birinci perdede bir film, aradan sonra bambaşka bir film seyrediyorsunuz. Bizim için de başka bir deneyim. Birikmiş bir sürü hikaye vardı, hepsini anlatmak istiyorduk. Sinemada çeşitlilik için de hoş fi kir olduğunu düşünüyorum. u Sizi nasıl izleyeceğiz? Ben ilk filmde 2 Arada’da oynadım. Film feri botta geçiyor. Feribotun yeniden yapılandırılmasıyla alakalı kadro değişikliğiyle ilgili bir durum var. Ben de o kadro değişikliğine karar veren mülakatçıyı oynuyorum. Benim için en teresan bir deneyim oldu. Yine olmayan bir mesleği canlandırdım! u Sevdiğiniz işi yapmanın yolu nereden geçiyor sizce? İnsanların açıkçası kendilerine birazcık dürüst olmaları gerekiyor. Oyunculuktan örnek vermem gerekirse, aslında yeteneği olan herkes oyunculuk yapabilir ama gerçekten sevmek ve akıl yürütmek, çalışmak, kendini geliştirmek zorundasın. Birisi tek rolüyle Oscar alabilir ama ömrü boyunca bunu meslek edinecekse üzerine işçiliğini koymak zorunda. Dürüstlük ve cesaret bence en önemli iki kilit sözcük meslek seçiminde. ikinci bahar olmasaydı... u Herhalde hayatta pek çok konuda kilit kelimeler dürüstlük ve cesaret... Zaten öyle yaşıyorsanız, mesleğinize de özel hayatınıza yansıyor. İnsan mutlu olduğu işi yaparken faydalı olabilir. Ekonomik koşullar, zorluklar belirleyici ama en azından işi yaparken ondan keyif almayı denemek daha iyi sonuç doğurur bence. u Birlikte çalıştığınız ekipte sizi ne yorar? Benim bir işi kabul etme safhası zor oluyor. Kafamdaki bütün soru işaretlerini temizledikten sonra bir işe giriyorum. Eğer bir iki çapan kaldıysa bile o işi yapmıyorum. Set, sahne sert bir yerdir. Eğlenmediğim, zevk almadığım sürece yapmam. u Oyunculuk kariyerinizin dönüm noktası neydi? Konservatuvarda modern dans okudum. O dönemde Şahika Tekand’da tiyatro yapıyordum. Beşiktaş’ta ayakkabı satıyordum, karşıya geçip okulda bale yapıyordum. İkinci Bahar’da oynamam teklif edildi. Oyuncu olmama sebeptir İkinci Bahar. Kabul etmesem olmazdı diye düşünüyorum. Sonra hep öyle bir iş aradım. Çok seçici gibi gözüküyorsam bir sebebi bu. u Televizyon dizisinde oynar mısınız bu şartlarda? Son TV dizim Muhteşem Yüzyıl’dı. Açıkçası, 140, 160 dakika, günün birinde oynayabilirim ama mümkünse oynamayayım. Hem yazana, hem yönetene, hem oynayana çok zor. Yaşlandım artık! Yeni bir diziye başlıyorum başka platformda. Yakında duyurusu yapılacak. u Az önce dediniz ya siz de huzuru arayanlardan mısınız? Çevrenizde olan şeylerden etkilenmemeniz mümkün değil. Ne kadar huzurlu olabilirsiniz? “Ben iyi olayım gerisi yalan dolan” deseniz de öyle olmuyor. Keşke herkes iyi olsa. En az zararla, ne yapabiliriz? Buna bakmak gere kiyor. Herkesin elinden bir şeyler gelebilir. u İklim krizine karşı mesela... Yapılacak çok şey var. Kalabalıklaşıyoruz giderek... Belki de biraz dingin olursak daha az enerjiye ihtiyacımız olur. İhtiyaçlarımızı küçültüp, ufak şeylerle mutlu olursak belki çok daha huzurlu bir dünyada yaşayacağız. Ama insanların harekete geçmesi için somut bir şey görmesi gerekiyor ne yazık ki... Yarın sel olacak deniyor mesela, insanlar yine de önlem almayabiliyor. Pozitif bilimlere güvenmeli. u Sel olduktan sonra da bir şey olmuyor ki bizde! Memleketimiz biraz mukavemetli! Doğa olaylarına da siyasete de! Demek ki baş edebiliyorlar. Baş edemeyeceğimiz zamanlar da gelecek umarım o zaman Allah hâlâ bizimle ilgileniyor olur! göbek adım muharrem! u Siz yedi sekiz yaşlarındayken aileniz Almanya’dan dönmüş. Şimdi herkes Avrupa’ya kaçmak istiyor! Benim hiç öyle bir niyetim yok. Ben buraları terk etmek başka bir yerde mesleğimi yapmak istemiyorum. Ben bizim hikâyelerimizi biliyorum. Ben Hollywood’da Michael’in hikâyesini anlatamam. u Ama siz Hollywood’a çok yakışırdınız bence! Hollywood’un da çok umrunda! (Gülüyor) u Hollywood hayaliniz yok mu? Hayır yok. Niye ütopik hayallerim olsun? Göbek adım Muharrem benim. (Gülüyor) u Niye ütopik olsun ki? Muharrem de gerçekten çok geleneksel bir isim ama! Rahmetli dedemin adı... Elbette Hollywood prodüksiyonu ister insan ama zaten ona yakın işleri burada yapmaya çalışıyoruz. O şartları buraya getirmek, sanatçının ömründe harcayacağı en önemli vakit diye düşünüyorum. u Peki geçmişle aranız nasıl? Geçmişi hatırlıyorum sadece, geleceğimi didiklerim. Geçmişte olumlu olumsuz hayatımızı etkileyen şeyler vardır ama yapacak bir şey yok. Oldubitti. “Memleketimi çok seviyorum. Türkçe düşünüyorum. Türkçe hikâyeler anlatıyorum. Kaçıp gidince burdaki sorunlar bitmiyor ki. Yangın yeriyken burası uzaktan bakınca nasıl mutlu olabileceksiniz yurtdışında? Benim fikrim bu. Hepimiz öleceğiz bir gün! Bir oğlum var elbette ki bir sürü endişem oluyor o ayrı...” hilal köse Güven, en son Fi’de oynadı. Yeni dizisi de bir dijital platformda yayımlanacak. “Takım elbiseyi değiştirip ertesi sene başka bir diziye girmeyi sevmiyorum. Bile isteye hep farklı karakterleri oynadım” diyor. CTucaommmha.utmrr’iıdyeet Cumhuriyet Pazar “45 yaşın sakinliğini, durağanlığını sevdim. Hakikaten seni donduracağız deseler, 4550 yaş arasını seçerdim.” sinema seyircisi “Seyirciye iyi bir şey verdiğinizde filme gidiyor. Sinema seyircisinin yok olduğunu düşünmüyorum. Sinemaya, tiyatroya gitmek başka bir kültür. Kitap okumak gibi... Ülkede bu alışkanlıkların daha fazla insana sirayet etmesi gerekiyor. Vazifemiz ve isteğimiz bu sanat dallarıyla ilgilenenlerin sayısını artırmak olmalı.” NE YAPMALI? “Üretmek, sinemaya daha fazla iş yapmak gerekiyor. İş yapmak için bunun ekonomisini ayarlamak gerekiyor. Seyirciye ona kıymet verdiğinizi hissettiren bir prodüksiyonla film yaptığınızda karşılığını alıyorsunuz zaten. Aslında ülkenin refahı ile sanat sepet işleri doğru orantılı ilerliyor.” SANATIN GÜCÜ “Zaten bir sürü şeyin karışık olduğu dönemde, insanlar, bir film seyrederek, bir tiyatroya giderek, bir kitap okuyarak bir nebze dertlerinden kurtulup, enerjilerini başka şeylere akıtırlarsa belki huzur bulabilirler. Sanatın insan psikolojisi, sosyoloji üzerinde çok etkili olduğunu düşünüyorum. Gücümüz yettiğince sanat yapmaya devam edeceğiz.”