Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 25 MAYIS 2014 / SAYI 1470 SAYFİYE HAFİFLİK HALİ ESRA AÇIKGÖZ ıl bitse, yaz gelse de kendimizi bir an önce denize atsak, güneş altında saatlerce hiçbir şey yapmadan, en fazla kitapdergi okuyarak geçirdiğimiz günlere ulaşsak. Bu sefahat çoğumuz için bir hafta sürse de biz hep onun hayaliyle yaşıyoruz. Çoluk çocuğun keyifle denize girip, mangal yapabileceği bir yazlık hayaliyle yılları deviriyoruz. Çünkü “Sayfiye Hafiflik Hali”. İletişim Yayınları’ndan çıkan bu kitap, sayfiyenin tarihsel sürecinden başlayıp, sayfiye hayallerine, dönüşen sayfiye kentlerine, yazlıkların sosyoekonomik analizine kadar uzanan bir tablo sunuyor bize. Gerisini kitabın derleyeni Tanıl Bora anlatıyor. Sayfiye Hafiflik Hali kitabının oluşma fikri nereden çıktı? Sayfiye üzerine bir kitaba neden ihtiyaç duydunuz? Tohumu, Borga Kantürk’le Özge Calafato’nun birikte yaptıkları “Sayfiye Raporu” çalışması attı. Borga Kantürk’ün sayfiye yerlerini mevsim sonu terk edilmiş halleriyle işleyen fotoğraflarına Özge Calafato’nun yazdığı kısa metinlerden oluşan bu çalışma, zaten kitabımızda yer alıyor. Bu ikilinin yanı sıra başka sanatçıların da eserlerinin yer aldığı “Sahibinden Sayfiye” sergisi, 24 Mayıs29 Haziran arasında İstanbul’da Tütün Deposu’nda izlenebilir, bunu da haber vereyim… Kitap, bu tohumdan yeşerdi. Bu çalışmanın 25. kitabı olduğu “Memleket Kitapları” dizisine çok uygun bir iş olacağını düşündük. Sayfiye olgusu, memleketin fizikîmimarî ve beşerîkültürel coğrafyasını keşfetmek için kullanışlı bir harita sunuyor. Bizzat memleket haritasının değişik köşelerine bucaklarına bakmaya da; Birçok şeye, kitabın kapağındaki fotoğraftaki gibi pastel bir ışık altında bakmayı sağlıyor. 19 yazarın kaleminden anlatılıyor sayfiye hayatı. Sayfiyenin tarihsel sürecinden bahseden de var, kendi çocukluk sayfiye anılarını anlatan da. Bu yöntemi neden seçtiniz? Yazarlar seçkisini neye göre belirlediniz? Memleket kitabı derlemelerinin birçoğunda olduğu gibi bu kitapta da, bilgilendiriciincelemeci yazılarla edebî anlatılar, denemeler yan yana duruyor, bazı Simit arabaları Fotoğraf: BORGA KANTÜRK Y yazılarda da iç içe geçiyor. Kitap, üç bölüm. İlkinde Türkiye’de sayfiye olgusunun tarihsel seyrine ve edebî izlerine göz atan yazılar var. İkincisinde, Türkiye’nin bazı sayfiye mekânlarını konu eden yazılar. Üçüncü bölümde ise, “sayfiye ruhunu” yoklayan yazılar yer alıyor. Sayfiyenin “ruhlarını” demek daha doğru olacak! Zira sayfiyede farklı hayaller, farklı beklentiler buluşuyor. Beklentilerin, hayallerin büyüklüğü oranında az zamanda çok duygusal çalkalanmalar oluyor. Yaz aşklarının gözde mekânı değil midir sayfiye? Kısacası olabildiğince değişik yerleri, olabildiğince değişik deneyimleri, ruh hallerini anlatan bir yazı toplamı olsun istedim; sanırım bu maçı çıkarabilecek bir yazar kadrosu da çıktı ortaya. Önsözde sayfiyenin sınıfsal dönüşümüne; aristokrasiden burjuvaziye, ondan da orta sınıfa hatta güvenceli Yaz geldi. Tatil planlarını daha yılbaşında yapan pek çok insan gün saymaya başladı. Biz de size bir tatil kitabı önerelim: “Sayfiye Hafiflik Hali”. Kitap, sayfiyenin tarihsel sürecinden dönüşen sayfiye kentlerine kadar geniş bir perspektif sunuyor. edecek bir ayna olarak görebilirsiniz. Sadece sınıf kültürlerini değil, toplumsal kültürün farklı cephelerini sayfiye tarihimiz üzerinden okuyabiliriz. Laikdindar yarılmalarını, her nevi kimlik mücadelelerini de okuyabiliriz mesela. Türkiye’de şehirlerin, mekânların dönüşümü adına da ipuçları veriyor kitap. Sizi şaşırtan noktalar oldu mu bu anlamda ya da sizin izleniminiz nedir? Bu sorunun harekete geçireceği kelime katarı, malum: Tahribat, betonlaşma, yağma… Kelimeleri birleştirirseniz, sayfiye raporu çıkar! Bence bu meselenin denizle ilişkili yanı, başlı başına üzerine düşünülmeye değer; Yeri gelmişken: “Üç tarafı denizlerle çevrili” bir ülke olarak denizcilikle ilişkimiz hakkında bir başka Memleket Kitabı var, geçen sene çıkmıştı: Orhan Berent’le Murat Koraltürk’ün derlediği “İskeleye Yanaşan”… Neyse… Kıyıların turizm sermayesince gaspını, deniz kirliliğini, şu uğursuz kelime katarına eklemeliyiz. İnşaat endüstrisi ahtapotunun sayfiyeye uzanan kollarının, bu toplumun denizle zaten pek salim olmayan ilişkisini iyice çirkinleştirdiğini de düşünüyorum. Günümüz şehirli insanı için sayfiye hayali hayatın amacı. Koca bir yıl, bir haftanın özlemiyle geçiyor. Hatta günümüzde gençliğinin son dönemini yaşayan insanların en büyük hayallerinden biri, kalan hayatını bir sayfiye mekânında sürdürmek. Sıkıştırıldığımız hayatların kurtarıcısı gibi görülüyor. Bu durum sayfiye kavramında, hayatında bir fark yaratıyor mu? Kitabın alt başlığı, tarif ettiğiniz o ümide işaret ediyor: “Hafiflik hayali”. Sayfiye, ille tembellik ütopyası olması gerekmez, zorunluluklardan kaçışın, gönlüne göre “takılmanın”, rahatlamanın, ölçülü biçili zamandan kurtulmanın mekânı olarak hayal edilen yer. İçinde yaşadığınız hayat sizi kastıkça, size anlamsız geldikçe, başka olmayanyerler yanında ütopya biliyorsunuz bu demek!, sayfiyenin de hayali genleşiyor. Ama tabii, hayatınız neyse, siz neyseniz, sayfiye haliniz de o oluyor! l Fotoğraf: ÜMİT KIVANÇ olabilen işçilere doğru inişinden bahsediyorsunuz. Nedir bu dönüşüme neden olan? Şu an sayfiye dediğimizde nasıl bir sınıfsal yoğunluk aklımıza gelmeli? Sayfiye ve onunla birlikte düşünülecek yaz tatili tecrübesi, sanırım öncelikle orta sınıf kültürünün bir parçası olarak düşünülmeli. Daha doğru bir ifadeyle, orta sınıf ideolojisinin ve ortasınıflaşma idealizasyonunun bir parçası… Türkiye’de yazlığa gitmek ve yazlık sahibi olmak, orta sınıf ideolojisinin oluşumunda ve yeniden üretiminde önemli bir rol oynadı gibi geliyor bana. Göreli refah dönemlerinde veya koşullarında, işçi sınıfına orta sınıf ruhu üflemeye de yaradı. Kitaptaki bazı yazılarda da bu sezgiyi tahkim eden gözlemlere rastlayabilirsiniz ama bence bu konu başlı başına bir sosyolojik çalışmayı hak ediyor. Tabii bu konu, sorunuzun kuşatabileceği alanın sadece bir parseli. Sayfiyeyle ilişkiyi veya en az onun kadar önemli; ilişkisizliği, sınıf kültürlerini mukayese Utandırma servisi İnsanoğlu “eşek” demeyi öğrenmeden önce, eşeği kullanacağı sözcüğü öğrenir, yani “deeh!” demeyi... Kemal Ateş İtalya notları (1) ATAOL BEHRAMOĞLU “Başka Gökler Altında” adlı kitabımda yer alan “Venedik” başlıklı yazının altında “9 Kasım 2009” tarihini gördüğümde bir an gözlerime inanamadım. Demek ki bir önceki İtalya yolculuğumun üzerinden birkaç ay sonra beş yıl geçmiş olacak… Sanırım zamanla insan ilişkisinde genel bir yanlışlık, bir uyuşmazlık var… Bir önceki yolculuğun Venedik izlenimleri taptazeyken, aradan baş yıl nasıl geçmiş olabilir… Yaşam sürecinden kopup giden bu beş yıl nasıl geçti, hak edildi mi?.. Geçen zaman düşünüldüğünde, sanki tek bir an, tek bir saniyeymiş gibi geliyor insana… Yaşandı ve bitti… Bitti mi?.. Arada bir yazdığım güncelerime göz attığımda, yaşanmış olanlar ancak o zaman yeniden anımsanıyor… Bir de kitaplar… Onlar, geçen zamanın tanıkları gibi duruyor ve nedense (fotoğrafların tersine) pek de eskimiyorlar… Birkaç yıl önceki fotoğraflara bakmak bile üzüntü verici olabilirken; kitaplar, yazılar, şiirler, geçen zamanı umursamazca sürdürüyorlar zamansız varoluşlarını… *** Venedik’e bu kez 1112 Mayıs günlerindeki “Uluslararası VIII. Venedik Şiir Festivali”nin konuğu olarak gittim… Adı büyük, bütçesi oldukça sınırlı bir festival bu… Yanı sıra, Venedik’in ve genel olarak İtalya’nın, pahalı bir kent ve ülke olduğunu söylemeliyim… Resmi açılış sonrasında “Bistrot de Venise”de, Raffaelli yayınevince özenle basılan şiir kitabım için tanıtım toplantısı yapıldı. Şiirleri çeviren, kitabın yayınına emek veren şair dostlarım Paolo Ruffilli ve Zingonia Zingone uzunca konuşmalar yaptılar… Ben birkaç şiirimi, arkadaşlarım İtalyancalarını okudular. Bütün konuk şairler oradaydılar. Fakat toplantı sadece benim kitabım için düzenlenmişti. Ertesi gün “Campo Santa Margherita”nın büyük salonunda, İtalya’dan ve başka ülkelerden şairler, şiirlerimizi okuduk. Başka ülkelerden şairler şiir okurken arkadaki ekrandan İtalyanca çeviriler de akıyordu… Şiir severlerle dolu salonda gerçek bir şiir şöleni yaşandı… Her ikisi de şair olan Giuliana Grando ve Anna Lombardo’nun yönetimindeki Venedik Şiir Festivali, geride bu kente yaraşır ışıktan izler bırakarak sonuçlandı… Venedik notlarımı bitirmeden, Venedik Ca’Foscari üniversitesi Türkoloji bölümü öğrencileri için yine kitabımın ve Türk şiirinin tanıtılması amacıyla, bölüm başkanı, değerli Türkolog ve kültürümüzün gerçek dostu Prof. Gampiero Bellingeri’nin (üstte) üniversitede düzenlediği toplantıdan da söz etmeliyim. Bellingeri Türk edebiyatı üzerine önemli yapıtların yazarı ve İtalyanca çevirmeni. Çevirileri arasında N. Hikmet, Yahya Kemal, Y. K. Karaosmanoğlu, Tarancı ve O. Atay’ın yapıtları da var. Nedim’in şiirlerinden yaptığı, küçük bir kitap oylumunda bir önsözün yer aldığı çeviriler kitabının ise bir başyapıt olduğunda kuşku yok… Öğrencilerle sıcak, samimi bir toplantı gerçekleştirdik… Gampiero Bellingeri gibi, kültürümüzün başka ülkelerde tanıtıcısı olan kültür elçilerimize sonsuz teşekkür borçluyuz… Bologna, Florensa ve Roma notlarımı, önümüzdeki bir, belki birkaç yazıya bırakıyorum…l ataolb@yahoo.com Düşünsentır Monotonizm nasılsa değişen bir şey yok. GÜNLÜK yazacağıma HAFTALIK, AYLIK yazıyorum.. Mehmet Tuncer Misafir şair Off the record Yalnızlık kalıtıma zarar veriyor! Sen de kalıt bize... Sen beni yalnızlığa, ben seni şiire mahkum ettim ey sevgili!.. İbrahim Ormancı Petşop Dağ tepe mi bıraktılar baharda yollarında yürünecek *** Çiçek olsaydım Bu dünyada geceleri açardım *** Bahar yorgunuyum olsun Seni taşırım Misafir çizer: Viladimir Khakhanov Haftanın sanat çizelgesi Heykel azarlanacak!.. *** Karasinekler çiftleşmeye başladı Yaz ağır olacak Süreyya Berfe İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Miyase İlknur Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın / cumdergi@cumhuriyet.com.tr C M Y B