14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ARALIK 2014 / SAYI 1498 7 Serdar Saydam hayatını ve ilk albümünü anlatıyor... Müzik dolu bir fabrikam var V ersace’den Kenzo’ya, Armani’den Dior’a kadar dünya çapında birçok modacıya kumaş veren Türkiye’nin en mutlu oldum ama kendimi yalnızca tekstilci, kumaşçı olarak görmedim. Hem modacı olarak hem de modanın bir parçası olarak önemli tekstil kuruluşlarından olan Saydam gördüm. Bunu da müzik sağladı. Yaptığım Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı her şeye burnunu sanat soktu. Tasarımcılarla, Serdar Saydam tüm söz ve müzikleri modacılarla yoldaş oldum, bizim bir rüyamız kendisine ait olan “Lamia’nın Torunu Sonsuz vardı, onun peşinden gittik. Doğru insanlarla, Aşk” albümünü yayımladı. Albüme Jehan doğru zamanlarda, doğru yerlerde bir araya Barbur, Atakan Akdaş, Osman Ziyagil ve geldik. Merve Utandı Kalkan sesleriyle katkıda Kumaşla kurduğunuz özel bir bağ var bulunuyorlar. Caz, alaturka ve tasavvufun iyi mı? harmanlandığı temiz bir albüm olmuş bu. Biz Renkleri seviyorum, koyu bir adam de Serdar Saydam ile hayatı ve değilim. İçimde tutmak müzik serüvenini konuştuk. istemediğim farkındalıklarım var Albümünüzün adı ve bunları bir şekilde yansıtmak “Lamia’nın Torunu Sonsuz istiyorum. Kumaş ise hayatımızın Aşk”. Anneannenizin ismi bir parçası, büyük bir parçası. Lamia. Nedir hikâyeniz? Biz her şeye dokunuruz. Tensel Yedi yaşında başladım bir ilişkimiz var, meslek hastalığı müziğe, önceleri klasik eğitim belki de. Dokunduğum pek çok aldım ama hiçbir zaman nota şeyi anlarım, analiz ederim, belki öğrenmedim. Çünkü neyi duysam onu çalıyordum, öğretmen bana çalarken ben onu öğrenmiş ALİ DENİZ USLU de hissederim ve yanılmam. Piyanonun tuşlarına dokunmak da öyle benim için. oluyordum. O yüzden de nota Bunca yoğunlukta piyano okumaya gerek duymadım hiç. Türk sanat çalmaya nasıl zaman ayırabildiniz, piyano müziği ise hep kulağımdaydı, ninni gibiydi. biraz nankördür, ihmal ederseniz hemen Anneannem ise çok özel bir kadındı, onunla silkeler adamı. büyüdüm. Yalnızca müzik kültürü anlamında Ben her akşam çalarım, terapimdir müzik. değil, hayatımda hep çok önemli bir kadın Aksatmam çünkü nefes alırım, soluklanırım. olarak yaşadı, şu an da gönlümdeki yeri Zaten uzun gecelerde yanlış çaldığım büyük. Atatürk’le sohbet etme fırsatını eserlerden çıktı bestelerim! Bir sözmüzik yakalamış bir kadındı, silah arkadaşlarından aynı anda geliyor bende. Epey başına buyruk birinin kızıydı zaten. Disiplini, nezaketi, yapıyorum müziğimi. Albümde ise elbette bir dünyaya bakışı ile günümüzde kaybolan zaman yolculuğu, anneannem, çocukluğum, İstanbullulardan biriydi. “Hadi oğlum bana çocuklarım, lise yıllarım, tüm hayatım orada... piyona çal” derdi. Ne isterse hemen dinleyip, Prodüksiyon ve kayıt aşamasında da eldeki deşifre edip ona çalardım. Bu albümle bestelere hiç müdahale etmedim, ne anneanneme gönül borcumu ödüyorum, hissediyorlarsa onu verdiler. teşekkür ediyorum. Zaten sevgisini hep yanımda taşıyorum. Bir de çocuklarıma bıraktığım en güzel mirasım bu. Tekstil sektöründesiniz ve ses getiren Albümde sanat müziği de, caz da, tasavvuf da var bir markasınız. Öte yandan. Biraz da Albümünüzdeki müzisyenler de oradan bakalım duruma? inanılmaz. Jehan Barbur, Atakan Akdaş, Fransız lisesinde okurken hocamız bir Osman Ziyagil, Merve Utandı Kalkan, Ediz test yapmıştı, ilgi alanlarımız üzerine bir Hafızoğlu, Aziz Şenol Filiz. araştırmaydı. Benim sonuçlarımda iki tepe Onları dinlemeyi zaten çok seviyordum, noktası vardı; biri piyano diğeri işletme. Ve Caz denince de Nardis özellikle sevdiğim hayatım boyunca öyle de oldu. Ya baba bir mekân zaten. Yapımcı Aziz Şenol Filiz mesleği ya müzikti yolum. Tabii öncelikle ile bu yola çıktık, aranjör Cem Tuncer ile bir baba mesleği ağır bastı. Babama çok araya gelip şarkıları dinledik. Hiç acelem de küçükken sormuştum “Niye tekstili seçtin?” yoktu, işe başlamak beni mutlu ediyordu diye, cevabı beni tekstile bağlamıştı; “İnsanlar ama bir anda kartopumuz çığ gibi büyüdü. mutlu günlerinde kumaş alırlar. Onlar mutlu Zaten ben işin mutfağına da çok girmedim, olunca sen de mutlu olursun” demişti. yarattığım şeyin büyümesini izliyordum. Ben İşte ben de yıllarca insanları mutlu ederek doğru insanlara bıraktım hislerimi. Büyük Fotoğraf: VEDAT ARIK müzisyenler onlar, onların da bu çalışmadan keyif almaları, ruhlarını katmaları beni en çok mutlu eden şeydi. Hepsi ruhtaştı, hepsi kendi albümü gibi sahiplendi, ortaya bu güzellik çıktı. Klasik caz ve Türk sanat müziği enfes bir harman, buna tasavvuf da inanılmaz yakışıyor. Ruhani, insanı kendine çeken tadı yakalıyorsunuz böylece. Fabrikanızda nasıl bir patronsunuz, fabrikanız nasıl ya da? Ben ona fabrika değil moda üssü diyorum. Zaten fabrikayı organize sanayi bölgesine taşıdıktan sonra baştan yarattık. Mesela sürekli müzik yayını var içeride. Dokuma gürültülü iştir ve özel kulaklıklarla ses önlenir. Ben o kulaklıkları müzikli yaptım. Bunun için özel ekipman getirdik. Genelde benim istediklerimi dinliyorlar ama ben yokken kendi müzikleri koyuyorlar. Yalnızca dokuma atölyesi değil tüm fabrika müzikli. En son gittiğimde oyun havası çalıyordu, istek parçalar da oluyor! Fabrika bittiğinde dört duvar teslim ettiler, ben ise duvarları yıktırdım ve çünkü çalışanlar yeşili görsünler istedim, her tarafı cam yaptırdım. İnsanların ışığa, güneşe ihtiyacı var çünkü. Orada da iki piyanom var, biri misafirleri ağırladığım alanda, diğeri ofisimde. Anneannemin bana Serdar Saydam tüm dünyaya kumaş veriyor. Ürettiği ipek kumaşlar, İngiliz prensi William’ın eşi Kate Middleton, Jennifer Lopez, Rihanna ve Barack Obama’ya elbise oluyor. Ama Saydam sektördeki başarısının yanında müziğe tutkulu. Ve anneannesine adadığı, “Çocuklarıma mirasım” dediği albümü “Lamia’nın Torunu Sonsuz Aşk”ın heyecanını yaşıyor. Üstelik pek çok ünlü müzisyen de bu albümde. Moda üssü dediği fabrikasında da müzik eksik olmuyor. bıraktığı para ile aldığım manevi değeri çok büyük olan Steinway’im de orada. Pera Palas’ta düzenlenen albüm gecesinde albümün mistik ruhuna uygun bir de defile vardı. Bu tarz başka etkinlikler olacak mı ya da sahneler? Özlem Süer “Sonsuz Aşk”ı hazırladığı özel kostümlerle yorumlamıştı. Bu olayı Paris’te, New York’ta, Londra’da, Tokyo’da yapabilir miyiz bunu düşünüyoruz şimdi. Albüme hayat veren ekibi de bir araya getirip canlı performanslar yapmayı düşünüyorum yakın zamanda. l [email protected] Tuba Yurt’tan sakin bir merhaba DENİZ ÜLKÜTEKİN T uba Yurt, Türkiye’de, pop müziğin yeni seslerinden biri. Akustik ve nostaljik sesleri harmanladığı ilk albümü Aşk’a Emanet’le müzik dünyasına merhaba dedi. Kendisini kitlelerin tanımasına sebep olan şarkısı ise, Doğukan Manço ile yaptığı, Sakin Ol isimli şarkıydı. Youtube’da tam 32 Milyon izleyici gören şarkıyla dikkat çeken Yurt, kendini ve kariyerini bize anlattı. Öncelikle kendinizden ve müzik kariyerinizden bahseder misiniz? Nasıl başladı? Nasıl süreçlerden geçtiniz? 1987 Belçika doğumluyum. Uzun yıllar Bursa’da yaşadım. 1999’da Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuarında profesyonel müzik eğitimi almaya başladım. Klasik Batı müziği eğitimi gördüm ve viyola çalıyorum. 6 yıl boyunca da Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrasında viyola sanatçısı olarak görev aldım. Halen viyola dalında yüksek lisansıma devam ediyorum. Yanı sıra konservatuvar eğitimim devam ederken Bursa’da çeşitli mekânlarda sahne almaya başladım. 8 yıl boyunca şarkı söyledim ve sahne tecrübesi kazandım. 6 Aralık 2013 yılında ilk albümüm ‘Aşk’a Emanet’ ile beni dinleyenlerle sevenlerimle buluştum. Beklediğinizi buldunuz mu? İlk albümüm benim için aslında bir merhabaydı, güzel tepkiler aldım. Beni ve sesimi iyi bir şekilde ifade eden akustik bir albüm oldu. İlk hesapta da müzik piyasasında yer edinmek zor. Ama bu albüm benim için güzel bir farkındalık yarattı. Geri dönüşlerden de oldukça mutluyum. Doğukan Manço ile yaptığınız düet, sizi başka bir noktaya taşımış görünüyor. Doğukan Manço ile nasıl bir araya geldiniz? Aslında Doğukan ile öncesinde bir tanışmışlığımız yoktu. Bizi birlikte çalıştığımız yol arkadaşlarımız bir araya getirdi. Sonrasında tanıştığımızda bu projeden bahsetti kendisi. Daha yolun başında böyle yıllara damgasını vurmuş bir Sezen Aksu ve Uzay Heparı şarkısının şans olduğunu düşünerek projeyi kabul ettim. Ardından Doğukan Tuba Yurt, Doğukan Manço ile yaptığı düetle kısa sürede ile çalışmalarımız başladı ve güzel bir enerji yakalandı. Siz de Hadise gibi Belçika doğumlusunuz. İnsanlar sizi ona benzetiyor dikkat mu? çekti. Tabii ki bu tarz konularla karşılaşmak normal, hâlâ daha karşılaşıyoruz. Sonuçta Hadise de çok değerli, Türkiye’de kendini ispatlamış bir isim. Ama ben kendi adımı ve kendi tarzımı yaratmak için uğraşıyorum. İnşallah da Tuba Yurt olarak hafızalara kalırım. 90’lı yıllar ve günümüz müzik arasında ne fark var? Genelde repertuvarımda 90’lı yılların şarkılarını fazlasıyla barındırıyorum. 90’lı yılların müziği benim için çok farklı bir yerde, çünkü o dönem yapılan şarkıların daha duyguya yönelik olduğunu düşünüyorum. Konserlerimde 90’lı yılların şarkılarını söylemekten daha fazla keyif alıyorum. Günümüzdeki şarkılardan da uzun yıllar hafızalarda kalacak tabii ki şarkılar var. Günümüz şarkıların maalesef daha çabuk tüketildiğini düşünüyorum. l [email protected] Taner Timur AKP’nin önlenebilir KarşıDevrimi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle