29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 26 MAYIS 2013 / SAYI 1418 Bu kitap görüşemediğim her vicdani retçi kadar eksiktir P ınar Öğünç’ün Hrant Dink Vakfı tarafından yayımlanan kitabının ismi “Asker Doğmayanlar”. “Vicdani ret” çok menem bir konu. Çünkü vicdani retçiler zorunlu askerliği reddeden, militarizmi sorgulayan ve bu uğurda çok ağır bedel ödeyenler. Bu arada bir de hatırlatma Türkiye’de ilk kez Vicdani Ret Derneği geçen hafta kuruldu. Öğünç de vicdani retçilerin zorlu hikâyelerini bir araya getirdiğini anlatıyor ve ekliyor; “vicdani retçiler hayata dair bir çağrıda bulunuyorlar. Sözleri de, hâlâ sağ olup da bir gün bu biçimde ölebilecekler için!” Kitapta 14 isim var, isimleri nasıl belirlediniz? Buluşulan bir nokta olsa da, çok farklı yollardan geçerek vicdani retçi oluyor insanlar. Kimi bizzat askerliği tecrübe ederek, kimi politik, kimi ahlaki, kimi dini gerekçelerle... Herkesle uzun uzadıya görüşmek istiyordum, ALİ DENİZ bunun da bir kitap hacmine USLU göre sınırı var. Bu farklı yolları olabildiğince yansıtabilecek isimlerle görüşmeye gayret ettim. Herkes ayrı bir ucundan anlatıyor. Girişe de yazdım, bu kitap görüşemediğim her vicdani retçi kadar eksiktir. Sizi en çok etkileyen hikâye neydi? Birini diğerinden ayıramam. Hepsinden ayrı bir şey öğrendim. İlla vicdani retle, militarizmle doğrudan alakalı şeyler değil. Hayata dair gösterdikleriyle ilham vericiydiler. Zorlandığınız anlar oldu mu? Örneğin İnan Suver’in şimdiye kadar kaç kez cezaevine girdiğini, nerede, ne kadar kaldığını hatırlayamaması söyleşi sırasında beni zorlasa da, meselenin kendisini çok iyi anlatıyor aslında. Güncel bir konu olduğundan sürekli yeni gelişmelerin olması, davası sürenlerin, yeni dava açılanların son durumlarının güncellemesini yapmak bir tür zorluk olabilir belki... Görüşmeyi kabul etmeyenler de oldu mu? Vicdani ret tarihi açısından önemli olduğundan Pınar Öğünç “Asker Doğmayanlar” kitabında 14 vicdani retçinin hikâyesini konu ediyor. Ögünç’e göre buluşulan ortak payda aynı olsa da çok farklı yollardan geçerek vicdani retçi oluyor insanlar. Kimi bizzat askerliği tecrübe ederek, kimi politik, kimi ahlaki, kimi dini gerekçelerle... görüşmeyi ayrıca dilediğim ama tekrar o dönemlere dönmek, her şeyi tekrar anlatmak istemeyen biriki retçi oldu. Haklılar, buna da hiçbir şey denemez. Korktuğu, baskıdan çekindiği için “vicdani ret”i dile getiremeyenlerin sayısının yüksek olduğunu düşünüyorum. Siz çalışmanız boyunca nasıl bir harita çıkardınız? İnsanlar baskıdan çekinmekte haksız değiller. Fakat şu da var, imza attığı uluslararası anlaşmalar yüzünden er ya da geç Türkiye’nin düzenlemek zorunda kalacağı bir hak bu. Hatta 82 Anayasası’na göre de tanımlı bir hak. Farkında bile değiliz. 72. madde askerlik hizmeti için “Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” diyor. Mesele bunun şimdiye kadar düzenlenmemiş olmasında, bu hakkı görmezden gelen Askerlik Kanunu’nda. Daha bir de düşünce ve kanaat hürriyetini düzenleyen 25.26. maddeler var. Yani o kadar doğal bir hak talebi ki bu, marjinal bir çabaymış gösteriliyorsa, bu ‘doğallığının’ fark edilmesinin istenmemesindendir. Ve evet haklısınız, belki insanlar sesli olarak başka bir şey demek zorunda bırakılıyor ama içlerindeki ses başka bir şey söylüyor. Hayata dair bir çağrıda bulunuyorlar. Sözleri, hâlâ sağ olup da bir gün bu biçimde ölebilecekler için. Bu yüzden sorgulayalım diyorlar. Bunu kim yabana atabilir? Hikâyeler arasında Hayri Kamalak’ın yaşadıkları daha farklı. Zira oğlunu şaibeli bir şekilde kaybetmiş. Evet, 2009’da oğlu Volkan’ın birliğinde atış talimi sırasında intihar ettiği söylenmiş. Ama birçok detay Volkan’ın ailesini ikna etmiyor. Babasının anlattığına göre çok isteyerek askere giden ve hayatla bağı çok kuvvetli bir çocukmuş Volkan. Davayı AİHM’ye de taşıdılar. Bütün hayatlarını değiştiren bu olaydan sonra Hayri Bey vicdani redden haberdar olarak reddini açıklamış. Artık bütün çabası hem Volkan’ın anısını yaşatmak, hem kışlalardaki bu şaibeli ölümlere dikkat çekmek. Benzer biçimde mağdur olmuş aileleri bir araya getirmek için uğraşıyor. Vicdani reddiyle de askerlik kurumuna dair bir mesajı var. Çok önemli bir iş yapıyor. İntiharların “şehitlerden” fazla olduğu açıklanmıştı. Bu da medyanın görmezden geldiği bir gerçek. Kışla içindeki ölümlerde bana en tuhaf gelen şey, sonrasında “Başka bir şey değil, intihar...” gibi açıklamalar yapılması. Tamam bazılarının gerçekten intihar olduğunu da biliyoruz. Ama bu genç insanlar ölümü tercih edecek neler yaşıyor orada, yine çok sorgulamıyoruz. “İntiharsa, tamam o zaman...” mı denmesi gerekiyor? Bu normal mi? Zorunlu askerlerin dışında, birçok rütbelinin de intiharı seçecek noktaya geldiğini biliyoruz rakamlardan. Asker intiharları militarizmin cinayetleridir sonuçta. Tepkiler gelecektir, tepkileri nasıl yorumluyorsunuz, memleketin hali ortada? Bu soruya, sizin sorunuzdan bir parçayla cevap vereyim. Evet, memleketin hali ortada. Tüm bunların üzerine, ancak doğruyu ölümden, savaştan yana görenlerin tepkisi olur. Vicdani ret hareketinin geleceği üzerine neler düşünüyorsunuz? Vicdani retle ilgili bir yasal düzenleme yapılması bu mücadelenin sonu değil. Ondan sonra yerine önerilen sivil hizmetin neye benzeyeceğini tartışacağız. Ne kadar süreyle, ne kadar cezalandırıcı olacak. Vicdani reddin bir hak olarak tanındığı ülkelerde tartışma total ret üzerine kurulu. Total retçiler, militarizme hizmet olarak gördüklerinden zorunlu askerlik yerine önerilecek sivil hizmeti de reddediyor. Türkiye’deki vicdani retçilerin bir kısmı total retçi. Fakat daha bunu konuşmaya sıra gelemedi. Vicdani Ret Derneği’nin bu yıl 15 Mayıs’ta kurulmuş olması önemli. Gelecekte hem retçilere destek, hem de bu tür tartışmaları merkezileştirmek açısından mühim bir rolü olacak. Kitapta bir de lüzumlu bilgiler bölümü var. Okuyucunun buna ihtiyacı olduğunu düşündünüz değil mi? İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden anayasaya, konuşurken geçen yasa maddelerinden oluşuyor daha çok o bölüm. Haklarımızı bilelim diye... l [email protected] Vicdani ret bir haktır ESRA AÇIKGÖZ A Kürt Vicdani Ret Hareketi’nin 2010’daki kampanyasında 257 kişi reddini açıkladı. Bir başka listede 63 kişinin yurtdışından ya da yurtiçinden siteye maille retlerini skere gitmeyeceğim... Türkiye gibi askeriyenin açıkladıklarını görebiliriz. peygamber ya da baba ocağı sayıldığı bir ülkede Vicdani retçilerin Türkiye’de karşılaştıkları en bu sözü dillendirmek hiç de kolay değil kuşkusuz. büyük zorluklar ne? Ancak 90’ların başından beri söyleniyor bu cümle. Sonuç, Bugüne kadar tutuklanan bütün vicdani retçiler söyleyenleri için işkence, baskı, cezaevi demek. Dünya askerlik şubelerinde, askeri birliklerde, “disko”larda, vicdani retçiler günü olarak kutlanan 15 Mayıs’ta kurulan askeri cezaevlerinde baskı ve işkence görmüşlerdir. Vicdani Ret Derneği işte bu sürece müdahil olmayı, Hiçbir sivil denetime tabi olmayan ve adeta bir toplama vicdani retçilere sahip çıkmayı amaçlıyor. Sorularımızı, kampı gibi idare edilen bu yerler, vicdani retçi Enver Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı Oğuz Sönmez yanıtladı. Aydemir’e yapılan işkenceler kamuoyuna yansıyınca ilk Bu derneği kurmaya sizi ne itti, fikir nasıl gelişti? kez TBMM İnsan Hakları Komisyonu tarafından, birkaç 1989’da Sokak dergisinde Tayfun Gönül’ün ve cezaevini kapsayan, yüzeysel ve askeri fazla rahatsız ardından Vedat Zencir’in vicdani ret açıklamalarıyla etmeyen bir incelemeye tabi tutulmuştur. Komisyon başlayan bu süreç çok zorlu bir mücadeleyle bugünlere inceleme sonucunda: Askeri cezaevlerinde “ıslah değil, geldi. 1995’te tutuklanan vicdani retçi Osman Murat Ülke cezalandırma var” dedi. Yüz binlerce asker kaçağından için başlatılan kampanyalarla vicdani ret farkı olmayan vicdani retçiler AİHM’nin hareketi daha görünür oldu. Sonrasında “sivil ölüm” olarak adlandırdığı tüm kamu tutuklanan her retçi için mücadele haklarından mahrum bir yaşama zorlanıyor. Türkiye’de süreçleri yaşandı. Ancak organize Vicdani retçilerin ve destekçilerinin vicdani olmaktaki yetersizlikler desteği olumsuz mücadelesi ve Avrupa Konseyi’nden retçi olmak, etkiliyordu. Hemen her retçi askeri gelen baskılar karşısında, 2007’den işkenceyi, cezaevlerinde baskı ve işkenceyle bu yana GBT yoklamalarından cezaevini göze karşılaşıyor, peş peşe gelen asker kaçakları ve vicdani retçiler davalara hukuki ve insani destek muaf olmuşlardır. Son anayasa almayı gerektiriyor. bulmakta zorluk yaşıyordu. Son referandumuyla getirilen; Geçen hafta kurulan olarak tutuklanan vicdani retçi “mahkeme tarafından verilen Vicdani Ret Derneği, Ali Fikri Işık’a neredeyse hiç bir yakalama kararı olmadıkça onlara yalnız olmadıklarını sahip çıkamadık. Ali ile bunu hiç kimsenin alıkonamayacağı” hissettirecek, hukuki tartışıp, uzun zamandır niyet edip kuralıyla vicdani retçiler daha rahat gerçekleştiremediğimiz derneği hareket edebilmekte. Son yıllarda destek verecek. Tabii kurmaya karar verdik. uygulanan “çürük” raporu verip ki asıl amaç, vicdani Kesin sayı bilinmiyordur ama kurtulma modeli de hükümet için ret hakkının vicdani retçilere dair bir istatistik, “rahatlatıcı” bir faktör. Ancak hükümetin tanınmasını veri var mı? gereken yasayı çıkarmadan bu sağlamak. savaskarsitlari.org sitesindeki listede “görmeme”, “üzerinden atlama” yöntemleri bugün için 184 retçi olduğu görülüyor. politikalarındaki tutarsızlığın da ifadesi. Derneğin öncelikli hedefi ne? Vicdani ret hakkının tanınması ve vicdani retçilerle dayanışma. Zorunlu askerlik sistemine karşı çıkıyoruz. Askerlerin “disiplin” adına maruz kaldıkları her türlü baskı ve işkenceye karşı askerin de insan hakkı olduğunu söylüyor, TSK’nin sivil denetimini istiyoruz. Bu denetim olmadığı için, “kaza”, “intihar”, “şehit” adı verilen “şüpheli” asker ölümlerine artık kimse inanmıyor. Bu davaların ele alındığı, hiçbir hukuki norma uygun olmayan askeri mahkemelerin verdiği kararlara da güvenilmiyor. Kaldı ki ikili yargı sistemi olmayacağı için askeri yargı hemen kaldırılmalı. Vicdani ret, savaşın asker unsuru olmaya karşı çıkıştır. Derneğimiz savaşın bütün unsurlarına, silahlanmaya, askeri organizasyonlara karşıdır. Mayın ve askeri atıkların bir an önce yok edilmesini istiyoruz. Bizler militarizmin yalnızca kışlada olmadığını, toplumsal yaşamın da militer kuşatma altında olduğunu, ailede, okulda, işte hatta muhalif yapılarda bile bu anlayışın etkin olduğunu biliyoruz. Barışçı bir kültür için militarizasyona karşı da mücadele edeceğiz. Birleşmiş Milletler’in “Askerlik yapanlar, askerlik yapmaya karşı vicdani ret hakkından mahrum edilmeyecektir” kararına rağmen Türkiye’de hâlâ “Halkı askerlikten soğutmak” gerekçesiyle pek çok insan yargılanıyor... Türkiye altına imza attığı bütün insan hakları sözleşmelerine rağmen vicdani ret hakkını tanımıyor. AİHM, 2011’de Ermenistanlı vicdani retçi Bayatyan için verdiği kararla vicdani ret hakkını AİHS’nin 9. maddesi “din ve vicdan özgürlüğü” kapsamına alıp, Avrupa Konseyi’nin tüm ülkerine bu hakkın yasal olarak düzenlenmesini zorunluluk olarak ifade etti. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye 2011 Aralık’ına kadar süre tanıdı. Ancak Türkiye hâlâ bu karara uymadı. Üye olduğu Avrupa Konseyi içinde anayasasında vicdani ret hakkını tanımayan tek ülke. Vicdani retçiler ve destekçileri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılan “halkı askerlikten soğutma” yasasını bile kaldıramadı. Yapılan yasal düzenleme, hükümetin “askeri vesayet”e son vermekteki samimiyetinin de göstergesi. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle