02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 MART 2013 / SAYI 1409 7 Habemus Papam abemus papam! Vatikan’da beyaz duman bacadan yükselirken AYLİN Katolik kilisesinin ÖNEY TAN yeni papa seçimi bu sözlerle ilan ediliyor. Papamız var! Bu son papa seçiminden sonra dumanların Vatikan mutfağından yükseleceğini hayal etmek ve yepyeni bir haber müjdelemek mümkün. Habemus Coquum! Aşçımız var... Geçen hafta dünyada yemek çevrelerinde dedikodusu yapılan konulardan biri de buydu. Yeni papa yemek pişirmeyi biliyormuş, hatta kendi yemeğini kendi pişiriyormuş. Yemek pişirmeyi çok özel bir yetenekmiş gibi düşünmek tuhaf aslında... Ama kat kat uzun cübbeler içinde kardinalleri yumurta çırpıp tavada omlet çeviririrken hayal etmek de kolay değil. H Papa Francis kendine daha önce hiçbir papa tarafından alınmayan yepyeni bir isim alırken birçok yeniliğe işaret ediyor. Francis adı Toskanalı aziz Francesco d’Assisi’den geliyor. Francesco d’Assisi ölümünden sonra aziz ilan edilmiş, hayatını yoksullukla geçirmiş, deyim yerindeyse bir lokma, bir hırka ile ömrünü tamamlamış, Budist rahipler gibi elinde bir kap ile para ve yiyecek dilenmiş biri… Oysa zengin bir kumaş tüccarının oğlu. Açgözlülük ve lükse sırtını çevirip fakirlerin arasına katılmış ve onların dertlerine çare olmaya çalışmış. Yeni papanın kendine örnek olarak bu azizi seçmiş olması her zaman fakirlerin yanında olacağı, kilisenin göz boyayıcı ihtişamından uzak duracağı anlamına geliyor. Nitekim önceki hayatı da bunu kanıtlıyor. Arjantin’den ekonomik sınıf biletle gelmesi, arkadaşlarının ısrarına rağmen yeni bir çift pabuç almayıp, papa seçimine eski püskü ayakkabılarıyla gelmesi Spaghetti Alle Povere Papa Francis hakkında iki yıl önce Arjantin Katolik kilisesi temsilcisi Jorge Bergoglio olarak bir biyografi hazırlanmış. Francesca Ambrogetti ve Sergio Rubin tarafından hazırlanan “El Jesuita” adlı kitap yeni papa hakkında birçok ipucu veriyor. Papanın en sevdiği film Danimarkalı yönetmen Gabriel Axel’in “Babette’s Feast/Babet’in Ziyafeti” imiş. Kaderin bir cilvesiyle uzak bir İskandinav köyünde dindar iki kız kardeşe hizmet etmeye giden Parisli aşçı Babette, ikramiyeden çıkan bütün parasını bu dünyadan bihaber bu kuzeyli insanlara muhteşem bir akşam yemeği yapmaya harcar. Bütün malzemeleri Paris’ten getirtir ve onlara hayatlarının en müthiş gecesini yaşatır. Ana yemek ise içinde bütün av kuşları olan bir börektir. Kuşların koruyucusu Francesco d’Assisi’yi kılavuz seçen papa şerefine bu yemeği yapmak fazla acımasız olur. Bu yüzden yeni evi İtalya’da peynir bile alamayanlar için fakir işi olarak adlandırılan bir makarna önerelim. Üstelik yemyeşil. 400 g spagetti, 34 diş sarmısak, ½ bardak sızma zeytinyağı, 1 ufak demet maydanoz, 1 tatlı kaşığı tuz Makarnayı bol tuzlu suda haşlayın. Sarmısakları soyun ve havanda ezin. Maydanozu incecik kıyın ve zeytinyağında hafif gevreyinceye kadar tavada çevirin. Son anda sarmısağı ekleyin. Makarnayı süzün ve hemen tavaya katın. Tuzunu ekleyip alt üst edin ve hemen servis yapın. Yerken buna da şükür deyin ve papaya bir dua gönderin ki çevereyi korusun! l l se e lg Be Vuslatın Başka Âlem T üm dünya tarafından giderek daha büyük bir çekim merkezi haline gelen İstanbul’un tarih boyunca en önemli simgelerinden biri olmuş olan meyhaneleri, ilk kez bir belgesele konu oldu. Halk Plajı Fikir Ofisi yapımı ve Yeni Rakı’nın desteğiyle hayata geçirilen “İstanbul Meyhaneleri Vuslatın Başka Âlem”, modern şehir hayatında form değiştirerek yeni koşullara ayak uydurup varlıklarını sürdürmeye çalışan meyhanelerin geçmişten bu yana barındırdığı değerleri en doğru şekilde gösterme ve her daim baki kalan muhabbetini aktarabilme amacı taşıyor. Belgeselin yapımcılığını Tan Morgül ve Yavuz Saç yaparken yönetmenlik koltuğuna Servet Dilber ve Gürcan Öztürk oturdu. Tam bir yıl boyunca hazırlıkları süren proje için Aydın Boysan’dan Murat Belge’ye, Vefa Zat’tan Yakup Arslan’a, rakı ve meyhane kültürü ile ilgili çok sayıda isim de kamera karşısına geçti. Toplam 25 meyhanenin yer aldığı belgesel için çok sayıda müzik ve Yeşilçam film arşivlerinden de yararlanıldı. “İstanbul Meyhaneleri Vuslatın Başka Âlem”, Türkiye yemeiçme kültürünün olmazsa olmazı meyhaneleri mercek altına alıyor. Arkasında derin bir tarihin, unutulmaz isimlerin, hikâyelerin yattığı kültürel sembollerden biri olan meyhanelerin tanıtılmasına büyük katkı sağlayacak olan belgesel, yeni nesillere bu zengin geçmişi ve meyhanelerin Türkiye’nin yemeiçme kültüründeki yerini doğru bir şekilde tanıtacak. Belgesel DVD olarak raflardaki Papa Francis şimdiden yeniliklerin habercisi gözüküyor. Vatikan bacalarının bu kez de Papa Francis’in pişireceği yemeklerin dumanı ile tüteceğini beklemek belki biraz hayalperestlik olabilir. Ancak papanın Arjantin’deki Jorge Bergoglio olarak yaşadığı geçmişine bakınca bu olabilirmiş gibi geliyor. Bergoglio, kilisenin kendine sağladığı rezidansı kullanmayıp ufak bir apartman dairesinde yaşayan, şoförlü arabayı reddedip otobüs ve metroya binen, gerçekten de kendi yemeğini kendi pişiren, telefonlara bizzat kendi cevap veren bir kardinal olarak elit kilise yönetiminden biri olmaktan çok halktan bir kişi gibi davranmış. Nitekim geçen pazar günü Vatikan penceresinden ilk konuşmasını yaparken söze “Buona Domenica, é buon Pranzo / İyi pazarlar, iyi yemekler!” diye başladı. Pazar günleri kilise sonrasında ailecek yenen öğle yemeklerinin önemine vurgu yapması onu birden aileden biri gibi yapıvermişti. Ses tonundan konuşma biçimine kadar, hatta konuşurken ellerini kullanma biçimine kadar ruhani bir liderden çok, komşusuna selam veren bir mahalleli gibiydi. bile tutumluluğu konusunda ipuçları veriyor. Konuşmasından sonra Vatikan kapısından çıkarken korumaların sinirlerini darmaduman eden ani bir kararla geri dönüp halka elini vermesi, elini öpmeye yeltenenleri iki yanağından öpmesi de halktan uzak olmayacağını gösteriyor. İngiliz televizyon kanalı BBC’nin mikrofon uzattığı ev hanımlarından biri kısaca durumu özetleyiveriyor ‘Papa della gente! Halkın papası!. Papa Francis’in kendine örnek aldığı Francesco d’Assisi’nin gözden kaçan bir başka özelliği var. Tabiatın ve doğadaki tüm canlıların koruyucu azizi olması. Hayvanlarla konuştuğu söylenen, onlardan kardeşlerim diye bahseden, çoğu kez kuşlarla, çiçeklerle tasvir edilen aziz, doğa koruyucusu olması, günlerini ormanlarda geçirmesiyle biliniyor. İşin ilginç yanı Papa Francis’in halka hitap ettiği ilk konuşması da St. Patrick gününe denk geldi. St. Patrick günü en çok İrlandalıların bahar bayramı olarak biliniyor. Bir nevi Nevruz gibi açık havada eğlencelerle kutlanıyor. St. Patrick gününün rengi yeşil. İrlandalılara Hıristiyanlığı anlatırken Tanrı / İsa / Meryem kutsal üçlüsünü anlatmak için üç yapraklı yemyeşil bir yonca kullanan St. Patrick’in toprağa sapladığı sopası bile kök salıp yeşermiş. Böyle bir günde ilk kez halka hitap eden Papa Francis’ten doğaya sahip çıkmasını, küresel ısınmaya karşı çevre korumaya destek vermesini beklemek gerek. Yabancı basında bazı gazetelerde papanın Arjantin’de askeri rejim dönemindeki tavrını sorgulayıcı yazılar çıktı. Oysa Arjantin’in GDO’lu tarım konusunda da sorgulanması gereken bir politikası var. Arjantin’li papanın kendine çevre dostu bir azizi kılavuz olarak almasına sevinmek ve kendisinden bu yönde de bir yol göstericilik beklemek sadece Katoliklerin değil tüm insanlığın dileği olmalı. Papa, benim için dua edin demişti. Evet dua edelim, Katolik kilisesinin fakirlere sahip çıkan yeni liderinin büyük şirketlerin ve para babalarının dümen suyunda gitmeyerek fakir fukaraya, çiftçiye, köylüye sahip çıkacağını hayal edelim, atalardan kalan tohumların köylünün elinden alınarak genleriyle oynanmış şirket metası haline gelmesine karşı duracağını düşleyelim ve bu yolda Francesco d’Assisi’nin izinde hep beraber yürüyelim. Papa Francis bunu yaparsa eğer tüm dualarımız onunla! l [email protected] yerini aldı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de çeşitli meyhanelerde de özel gösterimi yapılacak olan belgesel hakkındaki detaylı bilgiye http://meyhanebelgeseli.com sitesinden ulaşılabilecek. l Yepyeni God of War®: Ascension S ony, sadece PlayStation®3’e özel olarak geliştirilen God of War®: Ascension’ın tek oyunculu demosunu çıkardı. Kratos’un God of War hikâyesindeki destansı yolculuğunun nereden başladığını ilk kez gün ışığına çıkaran bu yepyeni demo, aynı zamanda tüm PlayStation Network kullanıcıları tarafından oynanabiliyor. Sony Computer Entertainment Europe (SCEE) yepyeni God of War: Ascension tanıtım filminin çıkışının yanı sıra 27 Şubat 2013 tarihinden itibaren de PlayStation®Network kullanıcılarının oyunun tek oyunculu demosunu indirme fırsatına sahip olduğunu açıklamıştı. God of War®: Ascension, Kratos’un ‘Sparta’nın Hayaleti’ olmadan önceki karanlık ve daha insani geçmişini anlatan beklenmedik ve sürükleyici bir yolculuk sunuyor. Bu destansı ön bölüm Kratos’un God of War hikâyesindeki yolculuğunun nerede başladığını bugüne kadar ilk defa gün ışığına çıkarırken oyun dizisi ile yeni tanışacak olan oyuncular için de mükemmel bir başlangıç noktası. God of War: Ascension 15 Mart 2013 tarihinde, tüm dünyayla eşzamanlı, Türkiye’de ve Türkçe olarak piyasaya sürüldü. Oyun hakkında daha fazla bilgi için lütfen http://godofwar. playstation.com/ adresini ziyaret ediniz. l C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle