17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 MAYIS 2012 / SAYI 1364 7 Başkalarına kızmayın, özeleştiri yapın! Arkadaşlarınız gerçek olmalı! rkadaşsız bir yaşamın hiç tadı çalışmada çocuklara, “sanal arkadaşlık” olmaz. İster 3, ister 73 yaşında konusunda şu uyarılar yapılıyor: olalım, bu gerçek değişmez! “Sanal ortamda tanıştığınız kişiler, Arkadaşlarımızın olmasını isteriz ama bir sizler için hem sosyal anlamda yandan da farkında olmadan yaptığımız gelişmenize destek olacak arkadaşlar hatalar, onları bizden uzaklaştırabilir. olamazlar, hem de size doğruyu Bilfen Okulları Rehberlik ve Psikolojik yansıttıklarından emin olamayacağınız Danışmanlık Servisi’nce, ergenlik için tehlikeli olabilirler. FİGEN çağındaki çocuklar için hazırlanan Bilgisayarda arkadaş listenizin 100200 “Arkadaşlarımı Çok Seviyorum” başlıklı kişiden oluşması, sizin gerçek ATALAY çalışmaya göre ergenlik, arkadaşlık arkadaşlara sahip olduğunuz ya da ilişkilerinin en çok önem kazandığı gerçekten bu kişiler tarafından dönem. Bu dönemde, eskiden daha çok oyun sevildiğiniz, karşılıklı özveride bulunabilecek kadar ağırlıklı olan ilişkiler, artık uzun söyleşileri ve birlikte birbirinize yakın olduğunuz anlamına gelmez. olmanın verdiği keyfi de içeren bir düzeye taşınır. Bir Gerçek arkadaş, ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda arkadaş grubuna dahil olmak, arkadaşların olan, sizinle sevincinizi ve üzüntünüzü paylaşan beğenisini kazanmak, eskiye göre daha önemlidir. arkadaştır, bilgisayar ekranından gerçek arkadaşlık Gerçek arkadaşlığın, gerçekten tanınan kişiler ve yaşanamaz.” [email protected] yüzyüze iletişimle gerçekleştiği vurgulanan bu A E ğer arkadaş edinemediğinizi düşünüyorsanız, bu soruları yanıtlamalı ve özeleştiri yapmayı denemelisiniz: Size bir şeyler anlatmak isteyenleri dikkat ve ilgiyle dinler misiniz? Başarılarınızı övünme konusu yapmadan kabullenebilir misiniz? Kendiniz hakkında uzun süre konuşmamaya dikkat eder misiniz? Karşınızdakinin başarılarının farkına varır ve bunu ifade eder misiniz? Sözünüze sadık mısınız? Yoksa sık sık verdiğiniz sözü unutur musunuz? İnsanlarla ilişkilerinizde en az kendiniz kadar onları da düşünür ve bencil olmaktan sakınır mısınız? Duygusal kontrole sahip misiniz? Spor, müzik, günlük olaylar gibi konularda çevrenizdekilerle sohbet edebiliyor musunuz? Çevrenizdekilerle alay ettiğiniz oluyor mu? Yoksa bundan kaçınmaya çalışıyor musunuz? Arkadaşlarınızla çatışmaktan ve kavgadan kaçınır mısınız? Özgün düşünenler kazandı Annem için bir sanat molası A LKEV Özel İlköğretim Okulu’nca düzenlenen Özgün Düşünce Yarışması, 4 ve 5. sınıflar için “Hayat bir yarış mı?”; 6, 7, 8. sınıflar için “Atatürk olmasaydı...” konularında gerçekleştirildi. Yarışma sonunda, 4 ve 5. sınıflar kategorisinde İELEV Özel İlkoğretim Okulu’ndan Naz Kaya birinci, Özel SEV İlkoğretim Okulu’dan Haluk Altıntop ikinci, Özel Neslin Değişen Sesi İlkoğretim Okulu’ndan Lebriz Mustafa üçüncü oldular. “Nazan Moroğlu Mansiyon Ödülü”nü ise ALKEV Özel İlkoğretim Okulu’ndan Selin Eser aldı. 6, 7, 8. sınıflar kategorisinde, ENKA İlkoğretim Okulu’ndan Can Keleş birinciliği, ALKEV Özel İlkoğretim Okulu’ndan Bahar Buzacıoğlu ikinciliği, Özel Arel İlkoğretim Okulu’ndan Ada Uruşak üçüncülüğü kazandı. Mansiyon Ödülü de Özel Şişli Terakki İlkoğretim Okulu’ndan Defne Yığcı’ye verildi. İ stanbul Modern, Anneler Günü’nü, film gösterimi, uzman eşliğinde sergi turu ve atölyelerden oluşan “Annem İçin Bir Sanat Molası” başlıklı özel bir programla kutluyor. Bugün İstanbul Modern’e gelen anneler, “Yeni Yapıtlar”, “Yeni Ufuklar” ve “Dünden Sonra” başlıklı sergileri gezecek, “Anneler ve Kızları” adlı filmi izleyecek. Çocuklar da, atölyelerde tek başlarına ya da yakınlarıyla annelerine hediyeler tasarlayacak. Tüm bu etkinlikler ücretsiz. (0212 334 73 41) ADNAN BİNYAZAR Çağımızın özeti... amlet, amcasıyla işbirliği içinde kulağına zehir akıtarak babasını öldüren kraliçe annesinin ihanetini ortaya çıkarmaya kararlıdır. Saraya çağırdığı oyunculara, kraliçeyle amcasının gözü önünde, metnine kendisinin de birkaç söz eklediği bir oyun oynatır. Olayı düzenbazlıklarla örtmeye çalışan Başmabeyinci Polonius’a da “Oyuncuların rahat etmesi için gerekeni eksik etmeyin. Saygıyla karşılanmalarını istiyorum. Çünkü çağımızın özeti, kısacık tarihidir onlar,” der. Shakespeare’in oyunlarında sıkça rastlanan ibretlik bir sözle de ona ihanet içinde olduğunu sezdirir: “Daha iyidir; sağlığınızda onların diline düşmektense, öldükten sonra mezar taşınıza kötü şeyler yazılması...” Tiyatro, edebiyatın görsel yüzüdür. Olayları canlandıran oyuncu tragedya oynuyorsa ağlatır, oynadığı komedya ise güldürür. Ağlaması da gülmesi de insanı düşündüren insanlık halleridir. İlkçağ komedyalarında sanatçı, sahnede en ağır eleştirileri yaparken ağzına geleni söylerdi. Günümüzde bir oyuncu, o sözlerden birinin tek sözcüğünü ağzına alsa ertesi gün kodesi boylar. Oysa Aristophanes’in Kuşlar, Lysistrate adlı oyunlarının ironisi o tür sözler üzerine kurulmuştur. Shakespeare bile, Othello’da, Destemona ile Othello’nun ilişki anlarını, “dört ayaklı, dört kollu, iki başlı bir yaratık” diye nitelendirmiştir. Yöneticiler bundan gocunmazdı. Tam tersine oyuncunun ince alaylarından ibret dersi çıkararak yönetimlerine çekidüzen verirlerdi. Bizde de Adnan Menderes, “Ednan Bey Duymasın” adlı oyunda ağır eleştirilere uğramıştır. Demirel de kendisine yöneltilen eleştirilere esprili yanıtlarla gülüp geçmiştir. Tiyatro, oyunu izleyenlerin duygu dünyalarına iç aynalar tutar. Sahneye taşınan kişi, o aynada gerçek yüzünü görür. Sahnedeki görüntüler bir iki saat içinde silinip H C M Y B C MY B gider ama o aynanın gösterdikleri yaşam boyu unutulmaz. Oyuncuların yüzü her an sahnede bir karakter çizer çünkü. Öyle sanatçılar vardır ki, onların yüzüne sanki oynadıkları her karakterin, koca bir çağın özeti sinmiştir. Cüneyt Gökçer’in mezarının başında üç beş dakika duran; toprağın derinliklerinden Kral Oidipus’un sesini duyar; Lavrence Oliver’nin dilinden Hamlet’in erdemli sözleri dökülür. Bir de bizim sanat özetimize bakalım... Türkiye, on yıl öncesine göre, bir cennet ülkenin üstüne cehennem karanlığı basmış gibi oldu. Biri çıktı, nice emeklerle yaratılmış eserlere, “Böyle sanatın içine tükürürüm!” dedi. Öyle ya, darbeci diktatör, sanatta çıplaklığı yasaklarsa, iktidarı eline geçiren niye sanatın içine tükürmesin! Soruyorum: Görevi toplumu bilim, sanat, düşünce yönünden geliştirmek olan bir yönetici, insanlık anıtını gözler önünde parçalatıp yıktırınca, o ülkede ortalığı cehennem karanlığı basmaz mı? Şimdi de, Hamlet’in “çağımızın özeti” dediği tiyatrocular hedefte. Güzelduyusal eğitimden geçmemişlerin, güzelduyu ürünleri hakkında yargıda bulunması büyük bir çelişki değil mi? Neredeyse yolda rastlanan masum insanlara, “Senin yüzün tiyatrocularınki gibi, değiştir yüzünü!” diyecekler! Bir başbakan çıkıp, tiyatroların özelleştirileceğini duyurduktan sonra, “Ben de istediğimi desteklerim!” diyorsa, orada yalnız kültürün, sanatın değil, uygarlığın taşları da temelinden oynuyor demektir. Tiyatro gerçekten bir çağın özetidir; oyuncu, bir anda koca bir karakter yaratır. Kişi karaktere dönüştü mü, benseno olmaktan çıkar, kişilik tarihinin sayfaları arasına girer. Tiyatronun, o insanlık sahnesinin bu bağlamda yücelen ya da alçalan nice faninin gösteri alanı olduğunu unutmayalım... [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle