29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 NİSAN 2012 / SAYI 1359 7 İstiklal’deki fırtına hiçbir denizde kopmuyor Beyaz Gül’ün hayaleti Denizlerkitabevi’nin bir de hayalet hikâyesi var. Hayaletli Bina da deniyordu geçmişte. Ama bu konuda her zaman konuşmuyorsunuz. Belki de korkuyorumdur, ne dersiniz? Şaka bir yana bu hikâye bizim kitap mücadelemize katkıda bulunmuyor, işi başka yerlere çekip ciddiyetini azaltıyor. Hikâye gerçek ama hayaleti henüz görmedim! Burası, Hollanda Başkonsolosluğu’nun hemen bitişiğinde, eskiden de konsolosluğun lojmanıymış. “17271744 yılları arasında, İstanbul’da görevli Büyükelçi Cornelis Calkoen “Beyaz Gül” isimli Kafkasyalı kölesine âşık olmuş, onu azat etmiş ve şu an yayınevinin olduğu binada kalmaya başlamışlar. Ama çok hoş karşılanmayan bu durum Calkoen’in tayinine neden olmuş. Mecburen gitmiş ama Beyaz Gül’ü götürememiş. Bir süre ayrı kaldıktan sonra gözünü karartıp, gemiye atlayıp İstanbul’a yola çıkmış ancak gemide vebaya yakalanmış ve ölmüş. Beyaz Gül bir süre bu acıyla yaşamış ama dayanamamış ve intihar etmiş. İşte binanın arkasında, konsolosluğa inen merdivenlerin bitişiğinde Beyaz Gül’ün mezarı var. Üstünde de bir heykelciği. Zaten konsolosluk 1910’da lojmanın caddeye bakan yerlerini kiraya vermiş. Burada önce Apollon Fotoğrafçısı sonra da “Beyaz Tilki” isimli bir kürk dükkânı varmış. Kitabevinden önce ise bir deri atölyesi olarak kullanılmış. 12 adımda özgüven! H 1. Şartsız sevmek: Çocuğunuzu er annebaba, çocuğunun özgüvenli olmasını ister ama şartsız sevin. 2. Güvenmek: Ona güvenin. bazen farkında olmadan, istemeden, hatta ''iyilik yapayım Sorumluluk alıp başarı hissini derken'' özgüveni zedeleyecek yakalamasına yardımcı olun. 3. Dikkatli dinlemek: biçimde de davranabilir. Çocuğunuzun anlattıklarını dikkatli Öğrenme terapisti, psikolog İnci ve kesintisiz Özkoray, çocuklara 12 dinleyebilmek için adımda özgüven zaman ayırın ve onu sağlanabileceğini göz teması kurarak söylüyor. Bunların dinleyin. başında da çocuğumuzu 4. Sınırlar koymak: “koşulsuz sevmek” var. Çocuklarımız, ne Bazı kuralları koymanız yaparlarsa, nasıl gerekecektir. davranırlarsa davransınlar Uyarılarınızı tekrar sevgimiz değişmez ama etmekten kaçınmayın. FİGEN acaba bunu onlar da Kararlı ve açık bir ATALAY biliyor mu? şekilde uyarın ve Yeni nesil annekendisinin doğru babaların, “sınır koymak”, davranacağına güvendiğinizi “cesaretlendirmek”, “dikkatle hissettirin. 5. Sınırlı riskler almasını dinlemek”, “sınırlı riskler almasına izin desteklemek: Çocuğunuzun vermek” gibi konularda da her zaman doğru davrandıklarını söylemek zor. değişik yemekleri denemek, yeni Psikolog Özkoray’dan, annebir arkadaş edinmek, bisiklete babalara özgüven önerileri: binmek gibi yeni deneyimlerde bulunmasını destekleyin. 6. Yanlışlara geçiş serbestliği: Risk almaya başlayınca tabii ki Bİzim gezegenimiz yanlışlar da eşlik edecektir. Bunlar bizim hayatımız onun özgüveni için değerli yaşantılardır. Yanlışlarını bağışlamanız çocuğunuzun kendi hataları ile daha zel kolay baş edebilmesini sağlayacaktır. ALEV 7. Olumluyu yüceltmek: Her çocuk İlköğretim cesaret bekliyor. Onun iyi başardığı Okulu şeyleri övmeniz ve bunu onun duyması öğrencileri, yeterli olacaktır. Avrupa Birliği 8. Kıyaslamalardan kaçınmak: destekli “Neden kız kardeşin gibi uslu Comenius olamıyorsun?”, “Neden Ali gibi Programı çalışmıyorsun?” gibi örnekler, kapsamında, çocuğunuza başarısız olduğu şeyleri Danimarka, Fransa ve Polonya’yı hatırlatacak, utanç duyma, kıskanma ziyaret etti. Öğrencilerin, “Bizim gibi olumsuz hislerle kendi öz gezegenimiz, bizim hayatımız. değerlerini indirgemesine sebep İkisini birden nasıl koruyabiliriz?” olacaktır. adlı okul projesi için yapılan 9. Her şeyi kabullenmemek, seçici olmak: Her şeyi beğenmeyin. 10. Hislerinizi açık yaşayın: Hislerinizi gösterin, gizlemeye çalışmayın. Kızmak, kavga etmek, üzülmek ve sevinmek her ailede olabilecek ruh halleridir ve normaldir. Sakinleştiğinizde ve neşeniz yerine geldiğinde çocuğunuz da bu ruh hallerini aynen hissedecektir. Bu da özgüveni güçlendiren bir örnektir. Ö Turgay Erol, kendi deyişiyle karaya vurmuş bir kaptan. Kendini bildi bileli de bir koleksiyoner, deniz sevdalısı ve sahaf. Zaten İstanbul’da kitapçı denince akla birkaç dükkân gelir, bunlardan biri de Erol’un hayatını adadığı İstiklal Caddesi’ndeki Denizlerkitabevi. Denize ve denizciliğe dair ne ararsanız orada bulabilirsiniz: haritalar, resimler, gravürler, minyatürler, biblolar, eski fotoğraflar... Üstelik hem Turgay kaptanın, hem Denizlerkitabevi’nin kitaplara konu olacak hikâyeleri var. İşte onlardan kâğıda düşenler burada. Ama ilk fırsatta İstiklal Caddesi’ne gidip Denizler’e uğrar, Turgay kaptanla tanışırsanız fazlasını öğrenmeniz de kaçınılmaz. 11. Empati: Çocuğunuz kendisini başkaları ya da kardeşi ile kıyasladığı zaman ona yakınlık gösterin ve artı özelliklerini övün. 12. Cesaret vermek: Cesaret vermek, ilerlemeyi takdir etmektir, sadece başarıyı değil. Övgü ile cesaretlendirmek arasında fark vardır. Birincisi yapılan işi ödüllendirirken, diğeri kişiyi ödüllendirir. [email protected] resimlerden meydana getirdiği 20122013 Çevre Takvimi’nin 2. sayısı katılımcılar tarafından büyük beğeni topladı. ALEV’li öğrenciler, öğretmenler ve diğer katılımcılar, Danimarka’da, Soroe Geri Dönüşüm Alanı’nı ziyaret ederek daha iyi bir çevrede yaşayabilmek adına gerekli olan geri dönüşümün güzel bir örneğini görme fırsatı buldular. Aileler okulda K ültür Koleji İlköğretim Okulu öğrencileri, derslere annebabalarıyla girdiler. Bu yıl ikincisi yapılan “Aileler Okulda” etkinliğinde, öğrenciler ve aileleri, Matematik dersinde zihinsel aktiviteler, Müzik dersinde karaoke ve ritim çalışması, Fen laboratuvarında yaratıcılıklarını geliştirecek deneyler, İngilizce dersinde istasyon çalışması yaptılar. Ne zaman başladı hikâyeniz ve ne zamandır tutkunuz koleksyonculuk? Kendimi bildim bileli birbirine benzeyen iki, üç tane ne bulursam hemen onun koleksiyonunu yapmaya çalışıyordum. 1973’te yedi yaşındayken sigara koleksiyonum epey iyiydi. Evimizde sigara bile içilmezdi. Ama tuhafım ya buluyordum işte, on dört yaşına kadar 125 çeşit sigara paketi koleksiyonum vardı. Her yurtdışına giden gelenden bir paket isterdim hem de dolu biriktirirdim. Başka nelerin koleksiyonunu yaptınız? Maskotlar, peçete, para, düğme... Hatta kibrit kutusu. Benzeri olan ne varsa! Ablamın peçete koleksiyonunu çikolata vererek devralmıştım. Koleksiyonculuk biraz da bekçilik demektir. Onu korursunuz, sonra başkasına miras bırakırsınız. Aileden mi geliyordu bu alışkanlık nasıl bir aileydiniz? Üç kardeştik. Babam Amerikan Haberalma Merkezi’nde çalışırdı, orada çok güzel peçeteler olurdu! Denizci var mıydı ailede? Ne de olsa deniz bir sevdadır ve miras gibi geçer. Siz ne ara kapıldınız? Ankara’da denize hasrettik. Ben de sınavlara girdim deniz lisesini kazandım. İlgim yoğundu ama denizcilikle ilgili okul kitapları dışında hiçbir şey yoktu memlekette. Hani üç tarafı deniz ülke falan hikâye... Balıkçılığı bile adam gibi bilmiyorduk ki hâlâ öyle. Deniz lisesinin sağladığı gemi gezileri sayesinde yurtdışına da gidip geliyorduk. Biliyorsunuz her limana yakın yerde denizcilikle ilgili kitapların satıldığı yan yana birçok dükkânı görürsünüz. Buna gerçekten gıptayla bakmıştım ve Denizlerkitabevi fikri o zaman aklıma düştü aslında. Askerdiniz, nasıl sivil hayata geçtiniz? Yapamıyordum zaten, bana göre değildi askerlik. Deniz Harp Okulu’nu bitirdim ancak iki yıl subay olarak çalıştım. Sonra yabancı bir kadınla sahte bir evlilik yaptım ve askerlikten atıldım! Artık özgürdüm, sivil denizlerde, sivil gemilerde kaptan olarak çalıştım, dünyayı gezdim. Zaten askerde deniz memuruydum, sivilde denizci. Denizi denizde öğreneceksin, ne VanKulu Lügatı Denizlerkitabevi’nde denizcilik ve İstanbul kitapları kadar çok değerli tarihi kitaplar, haritalar ve yazmalar bulunuyor. Turgay kaptanın şu ara en değer verdiği eser ise ilk Türk matbaacısı İbrahim Müteferrika’nın bastığı ilk eser; “VanKulu Lügatı 1729”. Kitabı Lugatı Vankulu, Vanî Mehmed Efendi, İstanbul 11691170 (hicri) Matbaai Âmire, (1. Cilt), 4+372 ; (2. Cilt), 2+430 Vanlı Mehmed Mustafa'nın tercüme ederek hazırladığı, Cevheri’nin Arapça Türkçe sözlük tercümesi. İbrahim Müteferrika’nın yaşamı boyunca matbaasında bastığı 17 eserin ilki. Denizlerkitabevi’ndeki nüsha ilk edisyon Vankulu Lugati. İbrahim Müteferrika’nın cildinden, hurufat dizimine kadar kendisinin emek verdiği, tek tek elinin değdiği nadir bir eser. kitap ne eğitim denizi öğretemez. Dünyada gitmediğim deniz, geçmediğim boğaz, uğramadığım liman kalmadı. “Denizler” nasıl açıldı ve siz ne zaman demir attınız? 1990’ların başında, Arslan Özçelik’le tanıştım. Özçelik de o sırada, Kapalıçarşı’da denizcilikle ilgili kitaplar satıyordu. Ortak olduk ve orayı Beyoğlu’na taşıdık. Emir Nevruz Çıkmazı’ndaydı ilk dükkân. Ama denizi de bırakmadım o sırada. Beş yıl kaptanlık yapmaya devam ettim. 2000 yılında şimdiki yerimize taşındık ve işe tek başıma devam ettim. Denizi özlediğiniz olmuyor mu? Şanslı bir adamım; iki sevdam var biri denizcilik biri ALİ DENİZ kitapçılık. “Bu USLU kadar tutkulu bir mesleği nasıl bırakabildin?” dersen, buradaki fırtına denizden daha fazla. Burası dingin, sakin gibi geliyor ama buradaki fırtına hiçbir yerde kopmuyor. Peki ya denizde yediğiniz en sert fırtınayı hatırlıyor musunuz? Öyle durumlarda pişmanlıklarınız gelir aklınıza. Eksik kalarak gitmek içinizi yakar. Mesela birkaç kez denizin dibi yoğun kum olduğu için demirin tutmadığı zamanlar oldu, denizinde üstünde dalgalar bir gemiyi parçalayabilir o durumda. Limanlarda denizciler genelde barlara, genelevlere ve kitapçılara gider derler. Evet, aslında çoğu en çok kitapçılara giderler. Denizin üstü değiştirir insanı, sürekli muhasebe yapar insan ve bu yüzden okumak iyi gelir. Sanırım bundan dört yıl önce kitabevini kapattınız ve kuruyemişçi açtınız. Bu bir tepkiydi değil mi? Nasıl olsa kuruyemiş kitaptan çok satılıyor ama tabii benim derdim bu değildi. Hollanda Konsolosluğu’nun önündeki güvenlik kulübesi eskiden durduğu yerden alınmış, Denizlerkitabevi vitrininin önüne konmuştu. Vitrinin yarısını alıyordu, defalarca başvurdum ama kimse beni dinlemedi. Ben de bir kuruyemişçi açtım. Sonra dostlarım çok ısrar edince kuruyemişçiyi kapatıp yeniden kitabevini açtım. O zamandan beri de kulübe yok. Denizlerkitabevi değişen ve “modernleşen” İstiklal Caddesi'ne ne kadar dayanabilecek? Burası İstiklal Caddesi evet! Dedim ya buradaki fırtına ve dalgalar dünya denizlerinde yok. Ama kaptanım ve gemiyi terk etmeye de niyetim yok! www.denizlerkitabevi.com En büyük yardımcım çocuklar MAVİ CANBAZ A şk Yakar, Biz Size Âşık Olduk, Sil Baştan gibi dizilerin tanınan oyuncusu Görkem Yeltan bir yandan da çocuk edebiyatı alanındaki çalışmalarını sürdürüyor. Onuncu çocuk kitabı Buyuka Çocuk Evi’ni kısa süre önce çocukların beğenisine sunan Yeltan’ın en büyük ilham kaynaklarından biri de çocuklarla yaptığı atölye çalışmaları. Çocuklara yönelik hikâye yazma ilginiz nasıl başladı? Nasıl devam etti? Ülkemizde çocuklara yönelik çalışmaların yetersizliği, gereken özenin gösterilmemesi, çocukların birey olmalarının kabullenilememiş olması beni, yazdıklarımın çocuk karaktere dönüşmesine doğru yönlendirmeye başladı. Oyunculukla ilgili tecrübemin de bu yönelimde büyük etkisi oldu kuşkusuz. Bizdeki oyunlarla diğer oyunları kıyaslamaya başladım. Yetersizlikleri görmek ve belki biraz kızgınlık... Dünyada hâlâ savaşlar devam ediyor ve çocuklar yetişkinlerin dünyaları içinde ölmeye devam ediyorlarsa çocuklarla kurduğunuz dünyalardan uzak kalmak bir hayli zor. Buyuka Çocuk Evi hakkında konuşacak olsanız nasıl bir ortam tasvir edersiniz? Buyuka Çocuk Evi, çok karakterli bir serüven. Serüvenin ilk kitabı olan Tinimini Tehlikede, Buyuka Çocuk Evi’nde yaşayan karakterin ve orada yaşanan atmosferin üzerinde dolanıyor. Hayali bir şeylerin içinde gerçekleri şekillendirmek ve içine yetişkinlerin unuttuğu, zaten çocukların sahip oldukları dünyaları koymak diye açıklayabiliriz kolaylıkla bu serüvenin varoluşunu. Sinema ve tiyatro oyuncusu Görkem Yeltan uzun süredir çocuk kitapları da yazıyor. Son kitabı “Buyuka Çocuk Evi”nde de çocukların seveceği pek çok karakter var. Kitaptaki karakterlerden bahsedebilir misiniz? 25 çocuk, bir yönetici ve bir patlıcan ile salatalığın ders verdikleri bir ev söz konusu. Onlar dışında şehirden katılanlar da var. Serüvenin üç kitabını yazıp Doğan Egmont’a teslim ettim. Diğer kitaplarda da kalabalık bir karakter zinciri ekleniyor maceralarımıza. Okullar kapanıp yaz tatiline girildiğinde üç kitabımızın yayımlanmış olmasını istemişti genel yayın yönetmenimiz. Editörüm Burcu Aktaş ve kitaplarımızın çizeri olan Hale Karpuzcu da bu takvime uyarak kitaplarımız için çalıştılar. Üç kitapta yetmişten fazla karakterden söz etmek mümkün. İlk kitapta baş karakter olan karakterler diğer kitaplarda da boy gösteriyorlar ancak serüvenlere göre başroller değişiyor. Çocukların icatları, Buyuka Çocuk Evi’ndeki hayatları ve dışarıdan hayatlarına dahil olanlar ile aile hayatları ekleniyor her macerada. Kitabı yazarken hiçbir çocuktan fikir aldınız mı? Çocuklarla birlikte yaptığımız atölyeler benim bu anlamda baktığım ve yararlandığım alanlardan biri elbette. Ben bir hayal dünyasını paylaşıyor, çocuk edebiyatının genel geçer kurallarından da faydalanarak hikâyelerimi anlatıyorum. Özdeşleşme konusuna gelince... Haliç’ten Bulutlar Geçerken isimli kitabımda Rojin isimli bir çocuğun Haliç’te yaşadığı gerçek hayatıyla, hastalığı yüzünden sanrıların yaşandığı o tatlı dünyasına gidiş gelişi anlatıyorum ama süreç karakterimi ölüme götüren bir süreç sonuçta. Okurun Rojin’le özdeşleşmesini tercih etmedim bu noktada. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle