02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 NİSAN 2012 / SAYI 1358 7 Tadları, Şifaları ve Yaşamlarıyla Antalya’dan Side’ye Giritliler ntalya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü halk kültürü araştırmacısı Öznur Tanal özgün bir araştırmaya imza atmış. Sözlü tarih çalışmalarına dayanarak Girit göçmeni Antalyalı ve Sidelilerin geleneklerini, yemek kültürlerini belgelemiş, kullandıkları yenilebilir yabani otları “Giritçe” adlarıyla belgelemiş. Yaşlı kadınların çoğunlukta olduğu kaynak kişiler listesi çalışmanın önemini arttırıyor. Yayını Side Belediyesi’nden temin edebilirsiniz. Bir başka bahara SELÇUK EREZ A Suriye’de işimiz ne? B aşbakan, Seul’de Obama ile bir buçuk saat konuştuktan sonra, basına, “Suriye ile görüşlerimiz örtüşüyor, insani bir görevimiz var, Suriye konusunda üzerimize düşeni yapacağız” dedi. Uzunca bir süredir Türk kamuoyuna, Esad’ın halkına eziyet ettiği, vatandaşlarını öldürttüğü, camileri bile bombaladığı anlatılıyor: Bizler, bir şeye hazırlanıyor gibiyiz! İşe soğukkanlılıkla göz atmakta yarar var: Esad, karşıtlarını biçiyor mu? Evet! Esad’a ders vermek bizim görevimiz midir? Hayır! Neden? London School of Economics hocalarından Fawas Gerges, Esad’ın kısa vadede gidici olmadığına inandığını söylüyor: Esad, karşıtlarının saldırısını durdurmuş, hücuma geçmiştir, Rusya ve Çin tarafından desteklenmektedir, İran’dan, İran malı “Şaparak” (yani Kelebek) marka insansız gözleme uçakları dahil, her türlü stratejik yardımı edinmektedir. Kremlin danışmanı Prikhodko, geçenlerde, Suriye’deki ayaklanmanın, Batı tarafından organize edildiğini ve bu dış destek kesildiğinde olayların durabileceğini söylemiştir. Rejimler, halklarına eziyet ettiklerinde bunu durduracak uluslararası bir güç keşke bulunsaydı! Bulunmadığına göre, bu ülkelere politik girişimler ötesinde müdahale etmek kime düşer? Mesela Türkiye’ye mi? Öyle düşünüyorsanız Çin’in, Sinkiang bölgesinde yaşayan Türklere uyguladığı ve Uluslararası Af Örgütü’nin raporlarından izleyebileceğiniz ağır baskılar, sizi Suriye’den önce ilgilendirmemeli mi? Buradaki Uygur Türklerinin dertleri, size neden “insani bir görev düştüğünü” hatırlatmıyor? Bu sorunları dillendirmek isteyen bir temsilciyi, Rabia Kader’i Türkiye’ye bile sokmadığınız halde Suriye konusunda hemen neden kollarınızı sıvıyorsunuz? Suriye, Esad, halkına eziyet ediyor diye değil, parçalanmasının kimi Batı güçlerine sağlayacağı yararlar nedeniyle karıştırılıyor. Böyle bir parçalanmanın Türkiye’ye yararı değil zararı olur; üstelik yararı olsaydı bile politik girişimler dışında karışmamız doğru olmazdı. Günün birinde sizin ülkenizde buna benzer karışıklıklar çıkartılırsa, bu işe çeşitli gerekçelerle burnunu sokacaklara, o zaman ne diyeceğinizi de şimdiden düşünmeniz gerekmez mi? ww.selcukerez.com [email protected] “Çiğdem çiçecük / Ebem küçücük / Verenin oğlu olsun! / Vermeyenin kızı olsun!” Anadolu’nun çoğu yerinde eriyen karların arasından ilk beliren çiçek çiğdemdir. İç Anadolu’da köylerde baharın gelişini kutlamanın vesilesi AYLİN toplu olarak çiğdem pilavı yapmak olur. Çocuklar ÖNEY TAN çiğdem toplamaya çıkar, dönüşte ellerinde köklü çiğdem demetleri, ev ev dolaşarak bulgur, yağ, tuz gibi malzemeleri toplarlar. Gün boyu dillerde bu mani tekrarlanır durur. Yüzyıllardır tekrarlanan bu gelenekle bahar karşılanır, doğanın döngüsünün tekrarlanacağına olan inanç bir kez daha tekrarlanır. Baharı çiçeklerle karşılamak, dahası çiçekleri yemeğe katmak Anadolu’nun en eski uygarlıklarından Hitit dönemine kadar dayanır. Hititler, mart ayı boyunca çiğdem festivalini kutlar, baharın gelişi yıl içindeki en önemli kutlamalarından birine vesile olurdu. Ot toplama bilgisi kadından kadına aktarılan, kadınların sürdürdüğü bir kültür. Avcı toplayıcı toplumlardan beri süren bu geleneği tümüyle kaybetmek an meselesi. Yerel pazarları yok etmeyi ve yerine süpermarketleri getirmeyi yeğleyen bir zihniyet, yeni nesillere yenilebilir ot bilgisinin aktarılmasını da engelliyor. Yerel pazarların yaşattığı ot kültürünü marketlerde sürdürmek mümkün değil. Kaldı ki, aç gözlü yapılaşma ve benzeri çevre karşıtı oluşumlar yabani otların doğal ortamını yok ediyor ve kaybolmalarına sebep oluyor. Bu konuda gereken duyarlılık gösterilmezse bu köklü kültür beklenmedik bir hızla kaybolabilir. “Doğal Sofra” Urla Slow Food Birliği, son iki senedir, soframızda kültürel zenginliğimizin ve bioçeşitliliğin devamını vurgulamak için Yenebilir Otları Tanıma gezisi düzenliyor. Ege’de baharın uyanışını kutlamak üzere yüzyıllardan beri süregelen Mart Dokuzu pikniklerine atfen bu etkinliğin adı Mart Dokuzu Ot Festivali olarak adlandırılmış. Geçen hafta 2425 Mart’ta Urla Belediyesi’nin de katkıları ile gerçekleşen etkinliğin ana teması doğal, yerel ve geleneksel beslenme olarak belirlenmişti. Urla etkinliğinin diğer beldelerde yer alan Ot Festivalleri’nden farkı, katılımcıları bizzat doğaya çıkartarak, yenebilir otları, kekikleri, kır çiçeklerini ve bölgeye ait endemik bitki türlerini tanımalarına fırsat vermesi. Son iki yıldır Urla’da, Özbek kırlarında, yerel rehberler eşliğinde yenilebilir otlar keşfedilirken, türlerin devamlılığını sağlamak için yapılması gerekenler, sürdürülebilir ot ve kök bitkisi toplama yöntemleri üzerinde özellikle duruluyor. Toplanan yabani otlarla yapılan yöresel yemek tarifleri katılımcılar ile paylaşılıyor. Urla Ot Festivali’nin yapıldığı Özbek köyünde taşocağı kurulması planları çevredeki bioçeşitliliği ve ot toplama geleneğinin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Özbek Çevre Platformu, kurulması planlanan Taşocağına karşı mücadele sürdürüyor. Platformun ifadesine göre, 1. derece doğal sit kapsamında olan, ayrıca 10 bin yıllık yerleşim merkezi olan bu bakir bölgede, bir firma, nasıl olmuşsa olmuş, taşocağı yapma izni almış bulunmakta. Bu karar, doğanın geri dönülmez bir şekilde tahribatına, doğal su kaynaklarının ve içme suyu havzasının kaybolmasına yol açacak. Taş madeninden yayılacak toz ve toprak Özbek köyüne özel ne tür bitki varsa hepsini kısa sürede öldürecek. Taşocağı Özbek köyünün sonunun başlangıcı olacak. Endüstriyel boyutta tarım yapılmadığı için zirai ilaçlar ile kirlenmemiş Özbek kırlarında bulunan çeşitli yenebilir mutfak otlarının yanı sıra, yerli zeytin ve bamya, yılda iki kere çiçek açan dağ çileği, vişne kokulu kıymetli Püren balının ana polen kaynağı Püren otu, kır kekiği ve ada çayı ile arıcılık, kuzu, oğlak gibi besi hayvancılığı gibi bölgeye has lezzetler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Baharın başladığı bu güzel günlerde kadınlar sayesinde sürdürülen ot kültürünü yaşatmak için her türlü yayına ve etkinliğe destek vermek, bu kültüre sahip çıkmayı bir başka bahara bırakmamak gerekiyor. Aksi takdirde kutlayacak bahar kalmayabilir. [email protected] er evde bir “oyuncak toplama vinci” olsa, her akşam bütün evi dolaşıp sağa, sola fırlatılmış oyuncakları toplasa, çocuklar da anneleri de rahat etse... 6 yaşındaki Özgür, oyuncaklarını toplamaktan çok bıkmış olacak ki, olta ve mıknatıs kullanarak bu vinci icat etmiş! AREL Anaokulu’nun geleneksel olarak düzenlediği “İcatlar ve Mucitler Günü”nde, 6 yaş grubu öğrencilerin birbirinden ilginç icatları sergilendi. Toplam 42 icat, anaokulu öğrencileri FİGEN tarafından tek tek tanıtıldı. Minikler, ATALAY hayatlarında karşılaştıkları zorluklara ve onları rahatsız eden durumlara karşı ürettikleri çözümlerin neler olduğunu icatlarıyla gösterdiler. İcatların tasarım sürecinde çocukların asistanları anne ve babalarıydı. [email protected] Sizin masal okuyan yastığınız var mı? H Zelzelesentır Misafir şair YENİ BİR AŞKTAN ÖNCE O zamanlar ben her gün Vapurları karşılamaya giderdim İstasyonlarda dolaşırdım Tren saatlerinde. Vaktimi parklarda, Caddelerde geçirirdim. Ah, nerden bileyim? Yeni bir aşktan önce dolaşıldığını Böyle yerlerde. Necati Cumalı İşte icatlardan bazıları Suyun sıcaklığını ayarlayan makine: Itır Alioğlu’nun icat ettiği makine, suyun sıcaklığını insan vücuduna göre ayarlıyor. Itır, banyo yaparken suyun sıcaklığını ayarlayamadığı için bu makineyi icat etmiş. Yazı yazmayı kolaylaştıran makine: Meriç Gürcan, yazı yazmayı bilmediği için bu makineyi tasarladı. Meriç, icadını anlatırken; “Yazı yazmayı bilmediğim için istediklerimi yazamıyorum. İcat ettiğim bu makine konuşarak ifade ettiğim ancak yazamadığım her şeyi yazıya döküyor” dedi. Işık çıkartan alarmlı saat: Ali Baran Yıldız bu icadı şu anda yaşadığı en büyük sorunu çözmek için yaptı. Babası saat pillerini takmakta zorlanan Ali, sabahları hep geç kalkıyor ve okula geç kalıyormuş. O yüzden bu saati yapmış. Ayakkabı bağlama makinesi: Ayakkabılarının bağcıklarını bağlamakta zorluk çeken Berkan Kartal, sorunu bu icatla çözeceğine inanıyor. Berkan, “Artık ayakkabı bağcıklarımı bağlamak için ayağımı bu makinenin içine sokmam yeterli” dedi. Çamaşır katlama makinesi: Tarık Tekpınar bu makineyi, annesi çamaşırları katlarken çok yorulduğu için icat etmiş. Tarık’ın icadında kullandığı düğmelerin her biri, katlanacak giysiyi gösteriyor. Oyuncak toplama vinci: Oyuncaklarını toplamakta zorluk çeken Özgür Alp Kılıç, icadında olta ve mıknatıs kullanarak oyuncaklarını rahatlıkla nasıl topladığını gösterdi. Özgürün icadı, arkadaşları ve izleyiciler tarafından da çok beğenildi. Masal okuyan yastık: İlay Şimal icadını yapma sebebini anlatırken, “Annemle babam yatarken bana her zaman kitap okuyamıyor. Ben de bu yüzden masal okuyan yastık icat ettim. Yastığa sarıldığımda bana masal okuyor” dedi. İlay, icadını yaparken yastık ve mp3 çalar kullandığını da anlattı. (Bütün Şiirleri 1) Petşop Misafir çizer: Mehmet Kahraman Lav Sıtori MİSAFİR Dudağının gölgesi kalbime düştüğü gün memelerinin menekşesinde nihayet bulur ömrüm Misafirimdir o gün ölüm Refik Durbaş At binenin, ganyan bayisi işletenin! Ona öyle demezler, hormonlu gıdaları yemezler canım! İbrahim Ormancı Kids’ Lab İstanbul Modern’de imya şirketi BASF’nin “Kids’ Lab” projesi, kimyayı sevdirmek için İstanbul Modern’de çocuklarla buluşuyor. Kids’ Lab Projesi, İstanbul Modern’deki kimya TIR’ında, 15 haziran 2012’ye kadar, 612 yaş grubundaki çocuklara, özel eğitmenler eşliğinde interaktif deneyler yapma fırsatı sunuyor. K Sahibinin Sesi Zayi Jokeyimi kaybettim, hükümsüzdür. DENİZATI Görüş Farkı yşe Güldiz Sanat ve Gelişim Atölyesi’nde, nisan ayı boyunca çocuklar için “Özgün Baskı”, “Kübik Şehirler”, “Konuşan Tuvaller”, “Kolaj A Portreler” ve “Land Art” başlıklı programlar yapılacak. Pazar günleri düzenlenen etkinliklerle ilgili ayrıntılı bilgi için www.ayseguldiz.com. C M Y B C MY B Çocuklar için sanat atölyeleri Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar. Yapma çiçeğin güzelliğine bak, sanki gerçek!. Şu çiçeğin güzelliğine bak, sanki yapma!.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle