01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 NİSAN 2012 / SAYI 1358 KÜRŞAT BAŞAR Gazeteci otoriteyi savunamaz! Gazetecilik tehlikeli bir meslek, eskiden de öyleydi belki ama şimdi durum ayyuka çıktı. Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları yalnızca iktidar kullandığında masum. Türkiye hep demokrasiye geçmeyi dener ve başaramaz. Güçlü bir iktidar, çok partili sistem ama zihniyet tek partiye ait. Başa geçen değişir, bu böyledir. İktidar korku ile yönetir. Ben lisede okurken “demokrat” demek solcu demekti ve pek iyi bir şey de değildi! Faşizmi simgeleyen okuldu, öğretmenlerdi, büyüklerdi, özgürlüğü kendi anlayışlarına göre kısıtlayan herkesti. Otorite kendisine yapılan muhalefetten dolayı kendini mağdur sayıyor şimdi de. Dünyanın hiçbir yerinde ve de Türkiye’nin hiçbir döneminde gazetecilerin savcıları, iddianameleri, polisleri ve tutuklamaları savunduğu görülmemişti. Çünkü gazeteci otoriteyi savunamaz, hem otoritenin savunulmaya ihtiyacı yoktur. Seni istediği zaman içeri atabilen bir adamın neyini savunuyorsun? Onun götürdüğü adamın hakkını araman gerekli. Onu ne zaman yitirdik ya da hiç mi yoktu? Biz ikiyüzlü yetiştirildik. Çünkü ebeveynlerimizin, öğretmenlerimizin, mahallemizin dediğini dersek işlerin yürüdüğünü gördük. Türkiye’de farklı şey söyleyen çocuklar sevilmez, önce yaramaz denir, sonra da kafası çalışmıyor... Tek parti zihniyeti ALİ DENİZ USLU Gazetemiz yazarı Kürşat Başar Türkiye’de iktidarın kendisine yapılan muhalefetten dolayı kendini mağdur saymasını tuhaf ve anlaşılamaz buluyor. Zaten “Türkiye’nin hiçbir döneminde gazetecilerin savcıları, iddianameleri, polisleri ve tutuklamaları savunduğu görülmemişti” diyor, “çünkü gazeteci otoriteyi savunamaz, hem otoritenin savunulmaya ihtiyacı yoktur. Seni istediği zaman içeri atabilen bir adamın neyini savunuyorsun? Bir ülkede sahicilik olmayınca her şey sahteleşir”. Benimkine oyunculuk denemez. Figüranlık yapıyorum aslında. Yaptığım hiçbir işi beğenmem, söylenirim sürekli. Bir de senaryo çalışmanız var Balkan göçleri üzerine. Tuğçe Kazaz’ın oynayacağı haberleri var. Nedir hikâye? Serdar Akar ve Erkan Karlıdağ'la Balkan göçlerini anlatmayı deneyeceğiz. 1912 ile 1918 arasında bir hikâye bu. Hâkim olmadığım bir tarih ve ciddi okuma mesaisi yapıyorum. Osmanlı dağılmış, Avrupa’dan çekiliyor. Oradaki deşifreyle, tercümeyle günümüze ayna tutmak istiyorum. Var mı sizde Balkanlarla bir aile bağı? Yok, tamamen o döneme duyduğum ilgi beni bu noktaya getirdi. Tüm bunlar varken bir de caz albümü yapıyorsunuz. Müzik hep bir hobiydi; davul çaldım, piyano çaldım ve saksafonda durdum. Ben çok parçaya bölünüyorum ama iki yıl önce televizyon programına ara verince bir boşluğa düştüm, o sıra müzisyen arkadaşlarımla bir araya geldim. Önce Sabri Tuluğ Tırpan ile başladım şimdi Burçin Büke ile devam ediyorum. Modern, klasik derken cazla epey yakınlaştık. Ayda iki kere Pera Palace ve Moda Deniz Kulübü’nde çalışıyoruz şimdi. Albüm fikri ne zaman geldi? Fikir Burçin’den çıktı. İlk başlarda bana çok mantıklı gelmiyordu. Müzisyen değilim, hele de caz kolay değil. Ama sevdiğim şarkıları yorumlamak gibi bir dert edindik. Birkaç da beste geldi, sonra içime sindi. Sezen Aksu ve İlhan Şeşen ile konuştuk. Yeşim Salkım, Levent Yüksel ve Yaşar da katıldı. Albüme ismini veren şarkı benim bestem; “Keşke Burada Olsaydın”. Zeynep Talu sözlerini yazdı. Herkes bir yerinden tuttu ve ortak bir çalışma olarak bu albüm doğdu. “Sen Benim Şarkılarımsın”, “Üç Kalp”, “El Gibi”, “Kimse Bilmez” ve daha pek çok şarkıyı yorumladık. İyi bir yazarsınız, iyi bir müzisyen misiniz? Elimden geleni yapıyorum, seviyorum bu işi. İyi icra etmek önemli değil, işe bir renk vermek hikâyenin aslı. Cazda hissiyat çok ön planda, icrayla paçayı kurtaramazsın. Müzik yazarlığın neresinde? Tam içinde. Çünkü yazarken müzik dinlerim. Gençliğimde ben de sopa yedim İktidarlar gençlerden korkuyor çünkü onlar isyanda, söz dinlemiyor. Hakkını arayanlar önce ahlaksız, edepsiz sonra da suçlu görülüyor. Yeni bir gençlik inşa etmek için büyük bir şantiye kuruldu o yüzden? Zaten 60’lı ve 70’li yıllardaki gençler artık yok. Ellerindeki oyuncaklarla mutlu gençlerimiz. Kendilerine sunulan alandaki özgürlüklerle yetiniyorlar. Eyleme geçmek zaten hiç akıllarında yok! Tabii ben çocukluğumdan beri eyleme geçer, protestolara katılırım ama sopa yemekten öteye gidemedi bunlar. Hiçbir şey değişmedi, değiştiremedik. Protesto demek sopa yemek değil, iktidara bir uyarı, yanlış giden bir şeyleri düzeltme fırsatı vermek demek. Ama şimdi bunu tehdit ve saldırı gibi anlayıp şiddet uyguluyorlar. Sosyal medyanın artıları çok. Mesela haber kanalları uyurken ya da bir emir beklerken oradan öğreniyoruz pek çok şeyi. Ama bir yandan da vicdanı temizleyip, rahatlamak ve sokağa çıkma refleksini körelten bir sistem. Gelişmiş, demokratik dediğimiz ülkelerin emniyet sübapları olarak da kabul edebiliriz bunları. Kitlenin basıncını azaltmak ve oyalamak için birebir. İki taraf için de artıları ve eksileri çok. Artık herkese dokunmak kolay. Ünlü ünsüz, yakın uzak kalmadı ki... Biz küçükken “yabancılarla konuşma” derlerdi, şimdi evimizde yüzlerce yabancı ile konuşur haldeyiz. Kadın yoğun bir aileden geliyorum İş hayatınızın hangi dönemi daha keyifliydi? Hürriyet Dergi grubunun başındayken iyiydim. Genç gazeteci iddialarımı gerçekleştirebildim çünkü imkân verilmişti, hayalini kurduğum her şeyi yaptım. Çok iyi bir ekiple çalıştım. O zamanın tadını unutamıyorum, özlüyorum. Deli gibi çalışıyordum ve yorulmuyordum. Bir de hakkınızda Sigmund Freud’a gönderme yapıp “Kadınlar ne ister bu adam bilir?” anlayışı hâkim. Var mı öyle bir yeteneğiniz? Kadın yoğun bir aileden geliyorum, onlarla büyüdüm. Annem, teyzem, anneannem, halam ve kuzenlerimle çok yakındım. Ama olay orada değil. Yazar olarak birilerini anlamaya çalışıyorsun. Bu bir katil de olabilir hatta bir uzaylı da. “Başucumda Müzik”te ve “Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum”da kurguyu bir kadının ağzından ve dünyasından yazıyorum. Bu bir zorluk çözülmesi gereken bir bilmece ve iddia. Ben zamanı ve cinsiyeti kendimden uzağa düşürmeyi seviyorum, buna çalışıyorum. Yazarlığımın tek sebebi de bu; herkes olabilme şansı! Program yapıyorsunuz, konuk ağırlıyorsunuz ama konuk olmuyorsunuz. Var mı özel bir nedeni? Aslında sevmiyorum. Bazen ısrarlar üzerine kıramadığım insanların programlarına katılıyorum. Öyle çok şeyle meşgulsünüz ki; gazete, televizyon, dizi, senaryo, roman, müzikal hatta oyunculuk. Tüm bunların mayası yazmaktan mı geçiyor? Hayatımın en önemli şeyi yazı, yazabilmek. Yaptığım diğer işler de onun farklı anlatımları. Her şeyin mayasında bu var. Tutunduğunuz yer tek, peki arada tıkanmıyor musunuz? Olmaz mı? Rutin olmayan işler zordur. Her kitabı bitirdikten sonra “bu son” diyorum kendime ve “bir daha elime kalem almayacağım” diye söz veriyorum. Marazlı işler bunlar. Bir gün Ayla Kutlu'ya böyle söylemiştim o da bana “ben de böyle düşünüyorum” dediğinde rahatlamıştım. Bu bir hastalık, tedavisi yok. Tekinsiz bir deniz gibisiniz. Nerede ne yapacağınız belli olmuyor. Bazen sivri dilli bir gazeteci, bazen dehşete düşürecek derecede romantik, bazen yalnızca tanık, çoğunlukla da “uzak” oluyorsunuz. Doğru tanı mı? Evet, teşhis doğru. Tam anlamıyla benim bu. Oyunculuk sizi dizginliyor mu? Nefesin cinsiyeti olmaz, neyzenin de... İ babanızın hediye ettiği bir org nsan sesine en yakın enstrüman sayesinde. Konservatuvar sınavına ney. Çalması meşakkatli, dinlemesi girdiğinizde, “Senden iyi bir neyzen yürek isteyen bir müzik aleti. olur” diyerek ney’e yönlendirmiş Kars’ta elindeki ney’le sahneye hocalarınız. Bir röportajınızda “Her ele çıktığında, pür dikkat onu izliyor alışta ney’den ses çıkarmak için bir insanlar. Bu sefer ney’in arkasında bir hafta devamlı üflemek lazım” kadın oturuyor: Burcu Karadağ. diyorsunuz. Gerçekten de ney, en çok Yıllarını vermiş ney’e, ondan çok şey ZUHAL emek isteyen enstrümanlardan biri. öğrenmiş. Kars’a ilk defa geliyor, 1990’dan beri ney’e ses veriyorsunuz, ilgiden memnun. Onu bu uzak şehre AYTOLUN kim bilir ne gibi zorluklarla getirense, Cemal Süreya’nın şiirinden karşılaştınız. Neden vazgeçmediniz, adını alan, Kars Belediyesi tarafından sizi zorluklara rağmen ney’de tutan neydi? bu yıl ikincisi düzenlenen, Hilal Doğanay’ın sanat Eğer ney üflemeye çocuk yaşta yönetmenliğini yaptığı “Beyaz, Uykusuz, Uzakta... başlamasaydım ilerleyen yaşlarda bu kadar Kars Kültür ve Sanat Festivali”. Kimler yoktu ki sabredebilir miydim, bilemiyorum. “İnanç” denen festivalde; Kardeş Türküler ve BGST dans olgunun insanın karşısına çıkabilecek her zorluğu topluluğu, Cihat Aşkın, Kubat, Mehru Ensari, yenebileceğini bana ney öğretti... Ayrıca “bir Mesut Özgen gibi müzisyenler, yazarlar Ferhat kamış parçası”nın insanları bir araya getirmekte, Uludere, Murat Uyurkulak, Sadık Yalsızuçanlar ve ortak dili kullanmada ve kalplerindeki katılaşmış Bejan Matur, ressam Balkan Naci İslimyeli, yerleri yumuşatmada ne kadar kudretli oyuncular Buket Dereoğlu, Orhan Alkaya ve olabileceğini gösterdi. Özgür Özgülgün... Dört gün boyunca süren Neyzenlik hep erkeklikle bağdaştırılıyor. Bu konserler, atölye çalışmaları, söyleşiler Karslıları anlamda ne gibi zorluklar yaşıyorsunuz? sanatla buluşturdu. Karadağ ise kadın bir neyzen İlk başlarda beni en çok zorlayan şey de olabileceğini gösterdi onlara, Kars’ın en önemli “Kadından neyzen olmaz” imajının okullarından biri olan konservatuvarda yakında kadın neyzenler de kendini gösterir belki. Peki hafızalarda fazlasıyla yer etmesi ve bunun sonucunda yaptığım kim mi o? Dinleyin... Müzikle ilişkiniz 12 yaşınızda başlamış, hiçbir işin takdir görmemesiydi. Takdir edilmemek beni çok zorlayan bir davranıştır. Bu durumu kendi lehime çevirmeliyim, diye düşündüm ve hırs derecesine varan bir azimle doğru olduğunu bildiğim yolda birçok olumsuzluğa kulaklarımı tıkayarak yürüdüm... Neyzen dendiğinde insanların aklına hâlâ ak sakallı bir dede imajı gelse de artık bu ciddi bir değişim yaşıyor. Kadınerkek, gençyaşlı her kesimden insan ney üflemek istiyor. Erkeklerin bu alanda daha iyi olmalarının bir sebebi, bu sazın fiziksel anlamda gerçekten güç gerektiriyor olması. Ben herhangi bir erkek meslektaşım kadar uzun süre ney üfleyemem. Her ne kadar spor yapıyor olsam da bu durum maalesef değişmiyor. Beşeri münasebetlerdeki dışlanmalardan fiziksel zorluklara kadar birçok anlamda zorluk yaşasam da Allah’ın bana verdiği yeteneği akılla, çalışarak, kendimi sürekli yenileyerek sanatımı ve kültürümü bütün dünyada temsil etmeye çalışıyorum. Kars Kültür ve Sanat Festivali’nde bir konser verdiniz. Karslıları neyle buluşturmak sizin için ne ifade etti? Şimdiye kadar maalesef Urfa dışında Ankara’nın doğusunda konser verememiştim. Bu yüzden çok heyecanlıydım. Ney çok fazla solo konser verilebilecek bir enstrüman olmadığı için açıkçası nasıl bir ilgiyle karşılaşacağımdan emin değildim. Ama konser çok kalabalıktı, bu beni mutlu etti. Hepsi konser sonuna kadar pür dikkat dinlediler. Varmak istediğiniz yer, hedefiniz nedir? Dünyanın dört bir tarafında hem Türk müziğini, hem ney sazını, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin modern kadınının yüzünü tüm dünyada temsil etmek. Geçen ay Alman bir gazeteci “Yaptığınız işlerde ülkenizi dünyanın birçok ülkesinde temsil ediyorsunuz. Kendinizi bir kültür elçisi gibi görüyor olmalısınız, bu nasıl bir duygu” diye sormuştu. Bu soru adeta yaptığım ve amaçladığım şeylerin bir ödülü gibiydi bana. Hayatta hiçbir soru beni bunun kadar mutlu etmemişti. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir Yerel süreli yayın [email protected] twitter.com/cumdergi Burcu Karadağ bir neyzen. “Kadından neyzen mi olur”, laflarına inat direnmiş. Yıllarını neye vermiş. Neyden çok şey öğrenmiş; inançla azmetmeyi ve “bir kamış parçası”nın insanları bir araya getirebileceğini de. Şimdi öğrencilerini yetiştiriyor... C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle