29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 5 Mahidevran’ın ailesi anlatıyor Baştarafı 1. Sayfada slında kanser tedavisi Amerika’da çok iyi sonuçlar veriyor, ama Amerika’da artık aile mensubum kalmamıştı. Ben Seattle’a geçtiğimde annebabam Türkiye’ye dönmüşlerdi. Erkek kardeşim ise çalıştığı şirket tarafından İngiltere’ye gönderilmişti. Kız kardeşim de okumak için gittiği Paris’e yerleşmişti. Yani işimden hariç beni Amerika’ya bağlayan bir şey yoktu. Bu tedavi sürecinde yalnız kalmak istemiyordum. Bu yüzden kız kardeşimin yanına gittim. Paris’te kardeşimin tanıdığı bir doktor beni Almanya’da pankreas kanserini çok iyi tedavi eden bir hastaneye havale etti. Kız kardeşimin eşi Alman olduğundan onun yardımıyla Almanya’ya geldim. Annem ve babam da yanıma geldiler. İşte böylece kader beni Avrupa’ya sürükledi. Birbirine oldukça bağlı bir ailesiniz anlaşılan. Peki nasıl bir çocukluğunuz oldu? Ailemin tarihi anlatmakla bitmez. Çok eski ve soylu Çerkezlerin Kabardey boyunun hanedanlarından Temruk’lara mensubum. Rusya’da bizim aile BekoviçÇerkaski olarak bilinir. Bizim ailenin ceddi Kabardey prensi Temruk Bey’dir. Kafkasya’da 1400 ve 1500’lü yıllarda hüküm sürmüş, çok nüfuzlu ve itibarlı bir hükümdarmış. Temruk Bey’in torunu İdar Bey kızı Goşeney’in Rus Çarı 4. İvan’la evlenmesine müsade etmiş. Rus çarının bu prensesle evlenme nedeni ise Kanuni’ye yakınlaşmakmış. Prenses Goşeney, tarihe Maria Temrukovna olarak geçmiştir. Benim atam bu Prens İdar Temruko’dur. Türkiye’de bize TemrukMirzade lakabını vermişler. Soyadı kanunu çıkınca dedem soyadımızı Temruko ESRA olarak seçmiş, ama nüfus AÇIKGÖZ memurları soyadımızı biraz Türkçeleştirmek amacıyla Temrukoğlu diye yazmış. Mahidevran Sultan büyük halamız. Çocukluğumda onlar hakkında değişik hikâyeler işitirdim, ama çocuk aklı işte fazla ilgilenmezdim. Babam bize asil ve köklü bir aile olduğumuzu söyler, ailenin itibarına zarar verecek bir harekette bulunmamamızı tembihlerdi. Annem ise aslen Arnavut olduğundan babam için hep “Çerkezliği tuttu” derdi. Çok güzel bir çocukluk ve gençlik geçirdim. Chicago’daki hayatımız çok iyiydi. Önce bir apartman dairesinde oturduk, sonra babamın işleri iyi gidince, kendisi mimardı, müstakil bir eve geçtik. Evimizin bahçesi çok güzeldi, orada kardeşlerimle ve arkadaşlarımla oynardım. Şehir merkezinden uzak oturduğumuz için sessiz ve çok yeşil bir semtte yaşıyorduk. O güzel günleri hiç unutmam. Babam acayip kitap okurdu, kocaman bir kütüphanesi vardı. Aklınıza JETHRO TULL’UN SOLİSTİ IAN ANDERSON Mahidevran’ın aile albümünden A Muhteşem Yüzyıl dizisini bir arkadaşının “Halanı anlatıyor“ demesi üzerine izlemeye başlamış Saide Perizad Temrukoğlu. Mahidevran Sultan, onun büyük büyük halası. Tarihi bilinci artıracak bir dizi yapılmasından memnun ama bir maruzatı var, anlatılanla onun bildiği Mahidevran arasındaki fark. Işte bu yüzden bizimle halası Mahidevran’ı ve aile tarihini paylaşıyor. Desen: Hakan Çelik “Sultan Birinci Süleyman karısı Gülbehar Mahu Devran’ın yegâne varisi Temrukzade Ahmet Cemalettin olup...” Abim eşcinsel diye babam bana hanım evladı derdi Saide Perizad Temrukoğlu’nun büyük dedesi Celalettin Bey ve ailesi (üstte). Kardeşleriyle Amerika’da (altta)... Hâlâ çok zor; özellikle ailesi rogressive Rock efsanesi Jethro tarafından dışlanan ve sokağa itilen çok Tull, 1972 yılında yayımladıkları fazla eşcinsel genç var. Belki bundan ve kıyamet koparan yıllar önce evsiz birini kafamızda “Thick as a brick” albümlerinin canlandırdığımızda alkolik ve madde 40. yaşını konserlerle kutluyor. bağımlısı; tutunamamış yaşlı biri 10 Eylül’de de Küçük Çiftlik aklımıza geliyordu ancak sokaklarda Park’ta bir konser vermek üzere yaşamak zorunda kalan ve sırf cinsel İstanbul’daydı. Aslında ekip kimliğinden dolayı dışlanan çok fazla İstanbul’da 6. kez konser vermiş oluyor genç var. Benim abilerimden biri ve 20 yıldır arada derede Türkiye’ye eşcinsel ve 50 yıl beraber yaşadığı ve uğramayı ihmal etmiyor. çok sevdiği bir hayat arkadaşı Kariyerlerinin 44. yılındaki grup, oldu. Abim şimdi 81 yaşında ve 44 dakikalık tek parça “Thick as erkek arkadaşını birkaç sene a brick”de yarattıkları Gerald önce kaybetti. Çok mutlu Bostock karakterinin 40 yıl ve çok huzurlu bir hayat sonra başına gelenleri bu kurabildi ama bunun kez “Thick as a brick 2” için anlayışlı bir çevre albümünde anlatıyor. ve imkânlar Grubun solisti Ian gerekiyor. Anderson, Gerald için Peki kurduğu 5 ayrı ailenizde karakter üzerinden herkes abinizi yaşanan 5 ayrı anlayabildi hayatı anlatırken mi? oldukça keyifliydi. Hayır, Anderson’la babamın “Zombie katili” inançlarından damadından ve yetiştirilme eşcinsel tarzından dolayı onu ağabeyinin anlaması mümkün yaşadıklarına dek ilginç değildi. Hatta benim de konularda sohbet ettik. İstanbul’da birçok kez eşcinsel olmamdan konser verdiniz hatta Insight of çekinerek bana karşı da the Minaret adlı enstrümantal çok sertti. Abimin bir erkekle parçanızı İstanbul’dan birlikte olduğunu öğrendiğimde etkilenerek yaptığınızı 12 yaşımdaydım ve o sırada da söylüyorsunuz; peki İstanbul saçlarımı uzatıyordum. Babam size neler hissettiriyor? beni sırf saçlarım uzun olduğu için, İskoç dilinde hanım evladı Açıkçası konser için gibi bir manaya gelen ama çok geldiğimiz zamanlarda ekipteki daha kaba bir ifade olan Jessie herkes etrafı gezerken ben otel benzetmesini yaparak azarlamıştı. odasında camdan manzarayı Benim için böyle bir izleyerek bir yandan da endişe ve böyle bir şehir hakkında okumayı ayrımcılık duygusu hiç seviyorum. Bir de bay Bugüne kadar 60 milyondan fazla albüm olmadı, hatta çocuklarım Google bana yardımcı da abimi ve partnerini çok oluyor. Ayrıca gittiğim satan Jethro Tull’un solisti Ian Anderson, severek büyüdüler. Ben ülke hakkında enteresan kalıplara sığmayan bir rock yıldızı. Jethro kadın değilim ama kadın bilgiler öğrenebilmek haklarını savunuyorum, için CIA web sitesine Tull’u çaldığı flüt ve müziklerindeki folk eşcinsel de değilim ama bakıyorum. İnanılmaz bir etkileriyle farklılaştıran Anderson, tam eşcinsellerin de site, denemen lazım. Peki İstanbul, tam yanındayım. bir kedisever. Anderson’un müziği gibi 1989’da Metallica, En olarak “Insight Of The hayat hikâyesi de oldukça renkli. İyi Hard Rock / Heavy Minaret” şarkınıza nasıl Metal kategorisinde bir ilham verdi? Grammy ödülünü size Gittiğim ülkelerde kaptırınca “heavy inanca sahip olursanız olun, farklı inançları günlük hayatın içinde metalde flütün ne işi var?” dünya sır dolu ve hiç gözlemlemek ilgi çekici. İstanbul da tepkileri de olmuştu. Sizler bilmiyoruz. farklı inançları bir araya getiren bir de bir dergiye “Flüt bir Yeni albümünüz “Thick şehir ve yaptığım o enstrümantal heavy metal As A Brick Part 2” 1972 şarkıda da dünyanın bütün dinlerini, enstrümanıdır” diye ilan yılında yayınlanan ve inançlarını düşünerek yola çıkmıştım. vermiştiniz. Neden flüt? efsaneleşen ilk albümün Şarkıda hem Batı müzikleri ve özellikle devam projesi. 44 dakikalık klasik müzik, hem de folk öğeleri var Menajerim de en tek parça “Thick as a brick” ve bu yolla şarkı da sembolik olarak başından beri, “flüt yerine CENK ile kurguladığınız karakter farklı inançları buluşturuyor. Mesela “In klavyeli çalgıların başına Gerald Bostock’ın başına 40 a stone circle” parçasında da yine söz geçsen ya da piyano ERDEM yıl sonra neler geliyor? yok ama bana ilham veren Musevi çalsan” diyordu. O sene o 40 yıl sonra 5 ayrı karakter inancıydı. Bence inanç müzik kategori açıldığında olarak farklı hayatları anlatıyor. İçlerinde açısından çok ilham verici. Metallica ortalığı yıkıyordu ama Çok inançlı bir Rock deviyle mi benim en sevdiğim çok sıradan biri menajerim bile kazanacağımıza ihtimal sohbet ediyorum? olarak yaşayan karakter; evlenmiş ve vermiyordu ve geceye gitmemiştik bile. çok sıkıcı bir karısı var ama hayata çok İnançlı olduğum doğru ama din Ödülü kazanınca bu tartışmalar iyimser bakıyor ve hâlâ daha iyi bir içinde de sorguladığım ve bana hiç üzerine menajerimiz Billboard geleceği olduğuna inanıyor. Hayatta uymayan taraflar var. Aslında kendi dergisine o ilanı verdi. Bir sonraki sene başarılı olmak demek; huzurlu ve inanç sistemim var diyebilirim. Bir bu kez Metallica ödül kazandığında da sıradan bir hayata sahip olsan da Hıristiyan olarak İsa’nın neredeyse verdikleri ilanda menajerlerinden evcil umutlu ve iyimser olabilmek demek. Tanrılaştırılması bana hiç uymuyor. hayvanlarına ve tüm arkadaşlarına da Başarı için olağanüstü bir kariyer ve Ancak doğuya gittikçe “Kitapta yazılan kadar herkese teşekkür ettikten sonra büyük paralar gerekmiyor. neyse odur“ anlayışına geçiliyor ki yine “Jethro Tull bu sene bir albüm Gerald’ın başına gelen 5 farklı sorgulamamak da bana hiç uymuyor. çıkarmadığı için teşekkür ederiz“ olasılıktan biri onu evsiz bir eşcinsel Bana Hinduizm çok renkli geliyor; diyordu. Bence Jethro Tull’un farkı bu. olarak aktarıyor. Peki eşcinsel birinin sembollerle dolu ve sanki inançların Folk ve Klasik müziği işin içine katarak mutlu ve başarılı olabilmesi çok mu Disneyland’ı gibi; seçebileceğiniz çok bambaşka bir progressive rock grubu zor? fazla güç ve sembol var. Aslında hangi olduk. P Saide Perizad Temrukoğlu’nun dedesi Cemal Bey (üstte) halası Muazzez Hanım (sağda). Saide Perizad Temrukoğlu ne gelse bu kitaplar arasından bulmak mümkündü. Zavallı babam daha sonra gözlerinden çok büyük sorunlar yaşadı. Birkaç defa ameliyat oldu. Bu yüzden erkenden emekli oldu ve biz çocuklar evi terk edince “Kör olacaksam kendi vatanımda olayım” deyip annemle İstanbul’a döndü. Chicagoda’ki her şeyini sattı. Dedenizi görme şansınız oldu mu? Dedem rahmetli Cemal Bey’i, aslında adı Cemalettin’di ama herkes Cemal Bey derdi maalesef çok az tanıdım. Yedi yaşımdayken yani 1988’de vefat etti. İyi hatırlıyorum, vefat etmesinden önce bize telefonla durumunun ağırlaştığını haber vermişlerdi. Hemen İstanbul’a gittik. Galiba bir hafta sonra da vefat etti. Nasıl biriydi, geçmiş onun zihninde, kalbinde nasıl bir yerde duruyordu? Dedemin çok gayretli olduğunu işitirdim ve gerçekten de öyleydi. Kültürlü ve bilgili bir adammış. Dedemin babası Celalettin Bey de Sultan Abdülhamit’in sarayında görevliymiş, ama vazifesinin tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorum. Aslında dedem hali vakti yerinde olan bir ailede büyümüş, ama Meşrutiyet döneminde İttihatçılar ellerinde ne var, ne yok almışlar. Çünkü Abdülhamit’in tarafını tutuyorlarmış. Çok zor günler geçirmişler. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından ve babasının vefatından sonra ailesine ait emlakları geri almak için davalar açmış. Bir kısmını da alabilmiş. O emlaklar sayesinde zaten ailemin maddi durumu düzelmiş. Dedem de o devre ait fermanlar vardı. Ayrıca Belkıs ve Akile Hatun vakıflarından ailemin yararlanması için veraset davası bile açmış. Dedem aile tarihine çok önem verirmiş. Babamı ve diğer çocuklarını bu yönde yetiştirmiş. Hatta Şehzade Mustafa’nın ve annesinin yaşadığı yerleri görmek için Manisa, Amasya ve Bursa’ya gitmiş. Bursa’ya Şehzade Mustafa ve Mahidevran Sultan’ın kabirlerini ziyaret etmek için çok gidermiş. Başka aile büyüklerinin de kabirlerine gidermiş. Hatta Kafkasya’ya da gitmek istemiş ama o zamanki şartlar müsait olmadığından gidememiş. Sultanahmet’te bulunan o büyük Padişah kabirlerini nedense hiç ziyaret etmezmiş. Ama Sultan Abdülhamit ve ailesinin kabirlerine gidermiş. Babam bize, çocukken dedemle Topkapı Sarayı’nın yanından geçerken dedemin çok hüzünlendiğini anlatmıştı. Herhalde aile tarihine dair anılardan ötürü hüzünlenmişti, bilemiyorum. Mahidevran Sultan'a dair pek çok anı, anekdot dinlediğinizi söylediniz. Kimden, neler dinlediniz mesela? Babamın ablası Muazzez hala, bize hep eskileri anlatırdı. Ama kimse de pek dinlemezdi onu. Türkiye’ye hemen her sene ziyarete gittiğimizde Erenköy’deki evinde kalırdık. Başlardı anlatmaya. Bir defasında böyle eskilerden bahsederken Mahidevran Sultan’ı anlatmaya başladı. O sırada kaç yaşımda olduğumu hatırlamıyorum, belki 9 veya 10, ama duyduklarım beni çok etkilemişti. Halamın anlattığına göre Mahidevran Sultan ufak yaşında, 11 yaşına henüz yeni girmişken babası tarafından Osmanlı sarayına gönderilmiş. Doğrudan o zamanlar şehzade olan Süleyman’la evlenmek için. Önce saray adabını ve tahsilini almış, sonra şehzadeyle evlendirilmiş. Bir sene sonra da oğulları Mustafa dünyaya gelmiş. Ama halamın ve babamın anlattığına göre iki çocuğu daha olmuş. Biri erkek, diğeri kız. Kızı bebekken ölmüş, ama oğlu genç erkeklik çağına kadar yaşamış. Neden öldüğünü bilmiyorum, belki Şehzade Mustafa gibi öldürülmüş de olabilir. İsmini de artık kimse hatırlamıyor. Herkes Şehzade Mustafa’nın acı akıbetine konsantre olduğundan, diğer şehzadenin adını tamamıyla unutmuş olabilir. Mahidevran Sultan, Şehzade Mustafa’nın öldürülüşünden sonra Bursa’da uzun yıllar büyük fakirlik içinde yaşamış. 82 yaşında da hayata veda etmiş. Bu süreçte ailesiyle görüşüyor muymuş? Ailesinden sadece kardeşleriyle görüşüyormuş. Zaten iki kız kardeşi de hayatları boyunca yanından hiç ayrılmamışlar. Bursa’da beraber sefalet çekmişler. İkisi de hiç evlenmemiş. Ama erkek kardeşi Mustafa Paşa’yı çok görememiş. Hürrem sarayı eline geçirince Mustafa Cariye değil, prensesti A rşivlerde Mahidevran’ın kökeni hakkında kesin bilgiler olduğuna inanıyorum, olmaması imkânsız. Ama buna rağmen kimi Arnavut, kimi Çerkez, hatta Rum olduğunu söylüyor. Şimdi size Mahidevran’ın kökenini anlatayım: Mahidevran Sultan’ın adı Baharay’dır, ama Osmanlı Sarayı’na gelin gidince adını Gülbahar yapmışlar, çünkü güzel kıvırcık sarı saçlı ve parlak beyaz tenliymiş. Daha sonra Sultan Süleyman ona Mahidevran adını vermiş. Mahidevran aslen Çerkezlerin Kabardey boyundan olup Kabardey prensi Temruk’un kızıdır. Erkek kardeşi Devlet Mirza Mustafa Temruko’dur ve bunun oğlu İdar Temruko’nun kızı Gosanay Maria Temruko, Rus çarı 4. İvan’la evlenmiştir. Mahidevran Sultan çok güzel, bilgili, kültürlü ve akıllı bir kadınmış. Bence Mahidevran’ın hayat öyküsü Hürrem’inkinden daha enteresan ama tabii ki daha da trajik. Düşünün bir, güçlü bir prensin kızı olarak dünyaya geliyor, sonra çocuk yaşında yanında kız kardeşleri ve nedimeleriyle başka bir saraya gönderiliyor. Orada hayatında hiç görmediği ve bilmediği bir adamla evlenmek için hazırlatılıyor. Sonra evlendiriliyor ve çocukları oluyor. Hayatı bu ufak aile saadetiyle geçerken birden sarsılıyor. Çünkü kocası bir başka kadına tutuluyor. Hayatı altüst oluyor. Ailesini, itibarını ve mevkini korumak ve kurtarmak için mücadele ediyor ve sonunda kaybediyor. Bu da yetmezmiş gibi oğlu öldürülüyor, hem de kendi kocası, çocuğunun babası tarafından. Üstüne oğlunun erkek çocukları da, galiba iki tane olacak, öldürülüyor. Bunlar henüz 3 veya 4 yaşında çocuklar. Bu kadar zalimlik ve kadersizlik yetmemiş gibi bir de Bursa’da senelerce yoksulluk içinde iki kuruşa muhtaç olarak yaşıyor. Ne kadar feci bir hayat değil mi? Saraydan, sadetten ve mutluluktan fakirhaneye, mutsuzluğa, hiç bitmeyen bir yasa düşmek izah bile edilemez. Saray, Hürrem ve bizim aile Malum Hürrem olmasaydı belki tarih başka yazılırdı, ama olmuş bir defa. Tabii ailede Hürrem sevilmezdi. Halam bir defasında onun hakkında şöyle demişti: “Moskof işte, böylesinden ne hayır gelir, padişahı aklından etmiş”. Ama ben aynı fikirde değilim. Padişah akıllı olsaydı da aklını bu kadın uğruna kaybetmeseydi, değil mi? Hürrem ne yapsın, padişah her dediğini yapıyormuş. Hürrem’i Hürrem yapan Kanuni’dir. Eğer Kanuni bu kadını koruyup güç vermeseydi, eminim bugün adı bile bilinmezdi. Diğer taraftan Hürrem’in masalsı yükselişi yüzünden de Mahidevran ün kazandı. Ne tuhaf değil mi? Büyüklerimiz o zamanki saray hakkında pek bir şey anlatmazlardı. Sadece Mahidevran ve Şehzade Mustafa ağırlıklı anekdotları hatırlıyorum. Yalnız Gülfem Hatun’a dair bir anekdotu hatırlıyorum: Dedem Üsküdar’da bulunan Gülfem Hatun Camii’nin önünden geçerken durup uzun uzun Camiiyi seyretmiş, sonra halama dönüp: “Bak, bu camiiyi Mahidevran Hala’nın çok sevdiği ortağı Arnavut beyinin kızı Ayşe Gülfem Hatun yaptırdı” demiş. Sonraları annem babamla evlenince halam şakadan: “Bak, bizimkiler yüz yıllardır Arnavutlarla pek iyi anlaşıyorlar” demiş. Annem de aslen Arnavut olduğu için kendine âdet etti, ne zaman Üsküdar’a gitse kesinlikle Gülfem Hatun Camii’yi ziyaret ediyor. “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Mahidevran (Nur Fettahoğlu) oğlu Şehzade Mustafa (Mehmet Günsur) ile. Muhteşem Yüzyıl güzel ama... M uhteşem Yüzyıl dizisini izlemeye başlayınca önce çok sevindim, ama Mahidevran’ı iyice kötülemeye başladılar. Her fırsatta Hürrem’in “Sen cariyesin” demesinde ailece sinirimizden bayılacak gibi oluyorduk. Mahidevran, Kanuni’nin nikâhlı eşiydi. Hem düşünün koskoca bir prens kızını hiç cariye diye yanında diğer kızları ve maiyeti ile başka bir saraya gönderir mi? Mahidevran Sultan’ın padişahın nikâhlı eşi ve prenses olduğuna işaret eden Hürrem’e söylediği meşhur bir sözü vardır: “Hain, seni satılık et parçası kadın, benimle yarışabileceğini mi, sanıyorsun? Demek benim yerime geçmeyi düşünüyorsun?”. Mahidevran Kanuni’nin nikâhlı eşiydi ve öyle de hayatını tamamladı. Ama her şeye rağmen diziyi faydalı buluyorum ve devam etmesini diliyorum. Çünkü insanların tarihe karşı ilgi duymalarını sağladığını düşünüyorum. Bu tür dizilerden daha fazla olmalı. Umarım Muhteşem Yüzyıl daha da başarılı olur. Keşke Mahidevran’ın hayatını biraz doğru anlatsalar, ne güzel olur. Oğluna olan düşkünlüğünden ve padişaha olan saygı ve sevgisinden hariç, hiçbir alakası yok. Bir defa Mahidevran aptal bir kadın değildi. Sadece kadersiz ve talihsizdi. Hürrem’in çok güzel olduğu söyleniyor ama Mahidevran kadar güzel değilmiş. Hatta Mahidevran o dönemin en güzel kadınlarından biriymiş. Hürrem yükselişini fiziğine değil, cin gibi aklına borçlu. Maalesef Mahidevran akıllı olmasına rağmen yetişme tarzı ve terbiyesi entrikaya müsade vermediğinden, Hürrem’e karşı kaybetti. İsteseydi kazanırdı diye düşünüyorum. Ama terbiye ve asaleti ahlaksız yollardan mevkiisini korumaya asla müsade vermedi ve böylece düşüşünü adeta kendi imzaladı. Dizide Mahidevran’ın kız kardeşleri de olmalıydı. Ayrıca divanda bulunan Mustafa Paşa da sanki Mahidevran’la hiç alakası yokmuş gibi gösteriliyor. Üstelik İbrahim Paşa istediği gibi padişahın kaynını uşağı gibi azarlıyor. Yani dizide gerçek Mahidevran ve hayatı kesinlikle gösterilmiyor. Paşa’yı Malatya’ya sürdürmüş. Bursa’daki zor günleri sadece Mustafa Paşa’nın gönderdiği yardımlar sayesinde geçirebilmişler. Erkek kardeşinin yardımı da olmasaymış açlıktan öleceklermiş. Mustafa Paşa için şunu da eklemem lazım, şehzade Mustafa dünyaya geldiğinde bu dayısının adını koymuşlar. Şehzade Mustafa hem dayısını hem de teyzelerini çok severmiş. Özellikle Belkıs Hanımı. Zaten bu Belkıs Hanım yeğeni öldürüldüğünde Kanuni’nin karşısına geçip şöyle demiş: “Evladına nasıl kıydın. Mustafamıza nasıl kıydın? Şehzadenin yegâne günahı senin gibi bir insafsız Padişahın evladı olmaktı. İnşallah diğer evlatlarının kanında boğulursun.” Ve gerçekten de öyle olmuş, çünkü Kanuni, Hürrem’den olan oğlu Bayezit’i ve oğullarını da idam ettirmiş. Belkıs Hanım bu sözleri yüzünden hapsedilmiş. Bursa’da ufak bir evde kuru ekmekle galiba 20 sene geçirmiş, ölümünden kısa bir zaman önce Mahidevran’a ve diğer kardeşlerine haber göndermişler. Bunlar da kardeşlerinin son anında yanında bulunmak için müsaade istemişler, ama verilmemiş. Akile Hatun da Mahidevran’dan önce ölmüş. Ne acı. Bir insan bu kadar acıya, felakete nasıl dayanır? Üstelik çok da yaşamış. Yani her şeye şahit olmuş. Erkenden ölüp kurtulamamış. Tarih kitaplarının dışında Mahidevran Sultan sizin için kimdi, nasıl bir büyük halaydı? Benim için Mahidevran Sultan gerçek bir Kraliçe hatta imparatoriçe. Hürrem gibi entrikalarla hayatını sürdürmemiş. Hakkıyla padişah eşi olmuş ve mevkiine layık hareket etmiş. Ama maalesef kadersizmiş. Hürrem’in oğlu Sarı Selim’in Mahidevran’a yardım ettiği ve maaş bağlattığı söyleniyor. Bildiğim kadarıyla maaşı sadece devletin itibarı için bağlatmış. Çünkü Bursa halkı koca padişahın eşinin zarurete düşmesine akıl veremiyormuş. Yani bağlatılan maaş Sarı Selim’in insaf ve insaniyetinden değil, politik amaçtan, Allah bilir kendisi bunu düşünmemiştir, paşaları tavsiye etmiştir. Akıl var, mantık var, hayatını sefahat âlemlerinde geçiren Sarı Selim’in derdi yok da ölmüş annesinin ortağına kendi düşüncesiyle maaş bağlatacak. Kızının kedisine bakan bir rock devi Hep kedilerinizden bahsediyorsunuz; bir tanesini kaybettiğinizde ne kadar üzüldüğünüzü de biliyorum. Bir rockstar için kedi fazla evcil değil mi? Haklısın, hatta babam bana Jessie derken belki de haklıydı. Köpekleri pek sevmiyorum; nefeslerini sevmiyorum, hırlamalarından hiç hoşlanmıyorum. Dürüstçe ben en çok kedileri seviyorum. Evde 4 tane kedimiz var. Aslında daha fazlaydılar ama her sene daha az kalıyorlar çünkü bayağı yaşlandılar ve onları kaybetmeye başladık. Ancak bir tanesi aramıza yeni katıldı; henüz 6 aydır bizimle; kızımın kedisi ve bize emanet. Bana kızınızın kedisine de bakan bir rock yıldızı olduğunuzu mu söylüyorsunuz? Kızım Amerika’ya gitti. Damadım şu meşhur televizyon dizisinde oynuyor. “Walking Dead” dizisindeki Zombie Katili baş karakter Rick Grimes benim damadım; Andrew Lincoln. Şimdi kızım da yanında, kızımın kedisi de bizde. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle