Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 CHP stanbul milletvekili ŞAFAK PAVEY 9 EK M 2011 / SAYI 1333 Bacağımı sadece savaş alanlarında kapattım Baştarafı 1. sayfada Doğduğunuz evde büyük bir günah sayılmanız, sokağa çıkarılmamanızla da başlayabilir, çıkarılsanız bile eve kapatılabilirsiniz, sonra okuldaki engellerle, sistemin engellerinin kilidinin açılmaması ile bir kere daha engellenebilirsiniz. zole bir hayat yaşıyorsunuz. Öbür tarafta da sizi görmeden, duymadan, varlığınızdan haberdar olmayan insanlarla birden karşılaştığınızda herkes bir korku tüneliyle karşılaşıyor. Bunları aşabilmemiz için eğitimde çocuklarımızın birbirine değerek büyüyebilmesi çok önemli. Aynı sıralarda, zihinsel, fiziksel engelli, fakirzengin tüm çocukları kavraştırıcı okullar olmalı, oysa okullar ayrıştırıcı. Böylece Meclis mecrasında bir araya geldiğimizde, birbirimizin farklılıklarından korkmadan bir arada olabiliriz. Sizin protez bacağınız Meclis’te kadın milletvekillerinin pantolon giymesi konusunu güncelleştirdi. Bu konuda bir yasa önerisi var. Bunu nasıl karşılıyorsunuz? Benim etek giyme diye bir sıkıntım yok. Kadın milletvekillerinin özgürlüğünden yanayım. Kadın milletvekilleri nasıl daha rahat çalışabilirse ona varım. BM de resmi bir yerdi. Orada da hem pantolon, hem de etek giydim. çtüzük benim konum değil, yasa önerisi benim önerim değil. Eteğimin ve bacağımın bu kadar konuşuluyor olmasını Bütün diplomalarım, belgelerim... Yurtdışında garipsiyorum. Protez bacağın bu kadar yaşarken çok çileli şekilde değiştirilebiliyor. konuşuluyor olması engellilik konusunda konuşma Bunun için kolları sıvadığımda büyük bir sıkıntıyla dilimizin seviyesini de gösteriyor. Kadın karşılaştım. Değiştirmekten vazgeçtim. milletvekilleri için rahat çalışma yolunu açacaksa Yurtdışında okumuş insanlar için denklik zaten ne güzel; ama bu tartışmaların çıkış noktasını bir çok zor, bir de soyadı meselesini düşünün. Eski daha gözden geçirip protez bacakla bu tartışmanın eşimle anlaşarak ayrıldık. Bu bürokratik bir konu. başlamasının garipliğini hatırlamak gerekir. Eşim hayatımda çok büyük hasara yol açmış biri Vücudumun bir parçası olan bir şeyden utanç, değildir. O bana acıyarak bakmak yerine bir karar Röportaj: gocunma içinde değilim. Bacağımı kapattığım tek aldı. Paul'ün “Ona her baktığımda ona acıdığımı TÜREY KÖSE yer savaş alanlarında, protez bacak alamayacak anlayacak, Şafak o kadar zeki bir insan” deyip, insanların yanı olmuştur. beni ziyaret etmemesi, bir araya gelmemiş olması Kandahar filmini izlediniz mi? Gökyüzünden aynı zamanda bir cesaretlilik. Bütün mahalle Fotoğraf: protez bacaklar atılır... baskısına karşı konulmuş, bireysel bir seçimdir. NECAT Evet, oradaki gibi protez bacakların Ona saygı duyuyorum. O zaman bu yüzden acı SAVAŞ gökyüzünden atıldığı yerlerde çalıştım. Her iki çektim mi? Evet, çekmiş olabilirim. Ama bütün çocuktan birinin bir uzvunun kayıp olduğu hayatımda çektiğim acıların yanında çok büyük yerlerde. Öyle bölgelerde çalıştıktan sonra, Meclis’teki bir acı değil. Bir insanın zayıflığını kabul etmesini, bunu tartışmaları dinlemek üzücü oluyor. beceremeyeceğini baştan kabul etmesini saygıyla Çok acı bir hikâye yaşamınız boyu sizi takip ediyor. 15 yıldır karşılıyorum. Kitapta “Biliyorum, biz çok karşılaşacağız eksiksiz bedenli, hep onunla anılıyorsunuz, size hep o günü soruyoruz. Bunu eksik yürekli kimselerle...” diyorsunuz... Beyoğlu’nda saldırıya nasıl taşıyorsunuz? uğradınız. Bu kadar vahşi bir saldırıda “eksik yürekli” insanlarla Hayatımda dönüm noktası olan olaylardan biri kaza, ama karşılaşmak ne düşündürdü sizde? tek dönüm noktası da değildir. Çok önemli şeylere şahitlik yaptım. Savaş ve barış ortamı, doğa insan ilişkisini çok iyi ronisi şuradaydı. O sabah sveçli anlatan tanıklıklarım oldu. Kaza da önemli bir şey. Duyarlılığımı, bir medya grubuyla birlikteydim. sorumluluklarımı arttırdı engellilik dünyasında. Sorulmasını Kadına karşı şiddeti, şiddetin yadırgamıyorum. Ama çoktan unuttum. Onun üstüne birçok gazetelerin üçüncü da hayat yaşadım. Artık kazazede olarak değil, aktif vatandaş sayfasında olarak anılmaktan daha çok mutluluk duyacağım. Kazadan sonra sizi terk eden eşinizin soyadını taşıyorsunuz. Bu zor bir durum değil mi, canınızı acıtmıyor mu? Benim için çok önemi yok hangi soyadını taşıdığımın. Çok teknik meseleden dolayı. değerlendirilmesini konuşuyorduk. O gece o olay oldu, ben ertesi gün 3. sayfadaydım. Saha çalışması gibi oldu. Acıklı olan şu; dünyanın her tarafında savunmasız bir kadın dövülebilir. Ama şu yaşadıklarım hukuk devleti misiniz onu anlatılıyor. Dövüldüm, kimse yardım etmedi, Londra'daki annemi telefonla aradım, yardım istedim. Emniyetten hiç kimse gelmedi. Daha sonra polis “Hem sakat, hem kadınsın bu saatte ne işin var” dedi. Gece 22.3023.00 gibi. Protez bacağım kırıldı bu şiddet sonucunda. Saldırgan beraat etti. Mahkemede bir zarar görmediğime karar verdiler, protez bacağım vücudumun bir parçası sayılmadı. Darp sayılmadı. Kendi imkânlarımla tekrar yaptırdım, öylelikle tekrar yürüyebildim. Olaydan bir sene sonra arabulucu gibi birileri geldi, kapımı çaldı. Beni döven otoparkçı toplum içine çıkamıyormuş, engelli birini dövdüğü için. Ne yapmaları gerekiyorsa hazır olduklarını söylediler. Onu toplum önünde affetmem için ne yapmaları gerektiğini soruyorlardı. Ayıplandığı için dışlanıyormuş. Çelişkilerimiz burada. Hukukta bir şey çıkmadı. Ama toplumsal değerler nedeniyle o insan engelli bir kadına şiddet uygulaması yüzünden dışlanıyor. Toplumsal hapishaneye konuluyor. Hukuk ve değerlerimiz arasında bir boşluk var. Ne yaptınız? Nasıl affedebilirim? Agos’ta yazarlık yaptınız. Hrant Dink’i tanıyor muydunuz? Birlikte büyüdüm. Annemin çok yakın arkadaşı. Ustalarımdan biri, ağabeyim. Agos’un ilk köşe yazarlarındanım. Öldürüldüğünde ran’daydım. 20 gün önce ran’a benim yanıma gelmişti. Meclis’in ilk gününde “ mdat doğa” tişörtüyle çevre eylemcilerini selamladınız. Bu tür eylemler sürecek mi? Umuyorum, sivillerin sesi olmaya çalışacağım Meclis’te. Türkiye’nin dört bir köşesinde doğa mücadelesi verenlere Meclis’ten bir selam olsun istedim. Türkiye’nin dört bir yanında hapislere bile düşen insanların mücadelesine saygıyı sunabilmek istedim, fiziken orada olmasak da kalben orada olduğumuzu, o mücadeleyi veren sivillerin de sesi olduğumu göstermek istedim. Doğa bir haykırışta. Doğa bize emanet. Onun ev sahipliğinde yaşıyoruz. G Pozitif ayrımcılığa her zaman varım Belgeselciliğiniz de var. Hangi konularda belgeseller çektiniz? Çocuklarla yaptığım filmler var. Sahra çöllerinde yaptığım filmler, kadın haklarıyla ilgili filmler. ran’da Afgan mülteci çocuklarla bir film çalışmamız var. Lübnan’da mayınlarda hayatları parçalanmış insanlarla yaptığımız bir belgesel var. Orada çok çarpıcı bir anım var. Mayın temizleme çalışmasındayız. Bir bombadan 600 küçük parça çıkıyor. Her yere girebilir, pencere pervazında da, ağacın üstünde de olabilir. Çok çileli çalışma. Bir tarla temizlendi, bir adamın koşarak zeytin ağacının yanına gittiğini, ağlayarak “Seni özledim” diye konuşmasını dinliyorsunuz. Doğa ve insan ilişkisini görüyorsunuz. Fotomodellik de yapmışsınız, doğru mu? Fotomodellik yapmadım. Kazadan sonra toplumsal yargıları aşmak için yeni bedenimle görsel algımız alışsın diye bir çalışma yapmıştık. Fotoğraf çektirdim, Aktüel dergisinde kapak yaptılar. Görsel alışkanlıkları değiştirmek için ngiltere'de de engellilerle bir defile yapıldı, ona çıktım. Deniz Gezmiş de akrabanızmış... Evet.. Anne tarafından. Annemin kuzeni Deniz Ağabey. Ben daha doğmamıştım o dönemde ama evin içinde her zaman Deniz Ağabeyin adı geçerdi. Siyasette kadın hep ikincil bir konumda. Bu nasıl değişecek? Ben insan hakları yüksek komiserliğinden geliyorum. 9 tane insan hakları sözleşmesi var. Aslında insan hakları, kadın hakları, çocuk, engelli hakları. Bunlar sadaka politikalarının yapıldığı alanlar değil. Kadınların eşitliği nerede duruyor diye bakıyorlar dışarıdan. Çok ciddi çalışmamız lazım. Değerlerimizle niye oluyor, kotalarla niye olmuyor bakmamız lazım. çini dolduramıyoruz. Pozitif ayrımcılığa her zaman varım, kota var ama önemli olan uygulanması. Engelli insanın, kadının kotasını doldurayım diye bir çaba hissetmiyor ki insanlar, cezasını ödemeyi tercih ediyorlar. Mesela Halkbank. Kotaya uymak yerine ceza ödüyor. Hrant Dink ile büyümüş, Agos’un ilk köşe yazarlarından biri olmuş Şafak Pavey. “Öldürüldüğünde ran’daydım. 15 gün önce yanıma gelmişti” diyor. Deniz Gezmiş de anne tarafından kuzeni. O doğmadan idam edilmişti Deniz Gezmiş ama “Evin içinde hep Deniz Ağabeyin adı geçerdi” diyor. Pavey de onlar gibi mücadeleci bir ruha sahip... ADNAN B NYAZAR Beyni etkin kılmak demiş’in düşman işgalinden kurtuluşunun 89., Ödemiş Belediyesi’nin 130. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında bir konuşma yapmak üzere bu güzel ilçemize çağrılıydım. Çok iyi düzenlenmiş bir alanda, giyim kuşamları, uygarca dinleme incelikleriyle Atatürk döneminin aydınlarını çağrıştıran konuklara yönelik konuşmamı “Okuma Kültürü” konusunda yoğunlaştırdım. Okumanın insanı insan kılan ruhsal erincin kaynağı olduğunu savunurken, beynin ancak okumayla, sanatla, yaratıcı etkinliklerle beslenirse işlevini yerine getireceği Ö C M Y B C MY B düşüncesinde olduğumu vurguladım. Özetle şunları söyledim: Kaza geçirip alçıya alınan bacağın tembelleştiğini, alçıdan çıkarıldığında bir süre hareket edemediğini, ancak bir duraksama döneminden sonra kazadan önceki haline döndüğünü görüyoruz. Bacak örneğinde olduğu gibi, sürekli okumaresim, müzikel sanatları gibi yaratıcı etkinliklerle uyarılmayan beynin algılama düzeneğinde de zamanla duyarsızlık başlıyor. Okuma eylemi tasarlamadüşlemebiçimlemealgılamayönlendirme gibi etkinliklerle işlevini yerine getirir. Beynin uyarıcılığı olmadan okuma eyleminin gerçekleştirilemez. Bilgiyle beslenmeyen beyinde giderek düşünsel algılama bölgelerinin köreleceği de bir gerçek. Yazmak, mekanik bir alışkanlık değildir, okuma yoluyla beslenen beynin yaratıya yönelmesi; yazarın, gerçeğigüzelliğidoğruyu bulmada gösterdiği yaratıcı bir eylemdir. Beynin işlevini bu yönlü yorumlarken, düşüncelerimin bilimce de doğrulanıp doğrulanmadığını tartımdan geçiriyordum: Yorumum bilimce doğrulanıyor muydu? Doğumumu anlattığım Şah Mahmet adlı kitabımda yer alan “Varoluşun Sesi” başlıklı öykümü bitirdikten sonra yazdıklarımı denetlemeleri için iki kadındoğum uzmanına göndermiştim. Onlardan olumlu yanıt alınca, olgular üzerine cesurca yorumlarda bulunmaya başlamıştım. Bu cesaretle şöyle bir sonuca varabilirdim: Devinimin bedeni canlı tuttuğu gibi, insana düşünmeduygulanmayorumlamayaratma gücü veren okuma neden beynin etkinliğini arttırmasın?.. Bir uzmana sormayı düşünürken, gazetemizin 22 Eylül günlü sayısında Sağlık Merkezi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Türker Şahiner’in, beynimizi aktif tutmamız gerektiğini öngören uyarısıyla karşılaştım. Şahiner’e göre, beynin aktif kılınması, Alzheimer hastalığını kökünden önlemese de en azından geciktiriyordu. Uzmanın vardığı bu sonuç, bir hastalığa yönelik olsa da, kanımca okumayla beyin arasındaki etkileşimi bir ölçüde doğruluyordu. Şahiner’in uyarıcı sözlerini buraya aktarırsam, sanırım okurlarımız beynin aktif kılınması konusunda bir kez daha düşüneceklerdir: “Hızlı bir (yaşamsal) tempodan sakin bir yaşama geçmek Alzheimer riskini ciddi derecede artırır. Aktif beyinlere sahip olun. Beyni aktif tutmak hastalığı tamamen önlemez ama başlangıç yaşını 10 yıl geciktirebilir.” Benim açımdan beyni eylemsel kılacak en etkili araç elbette kitaptır. Ne var ki eleştirel düşünüş, sanatsal yaratım, kitap okumak gibi etkinlikler ülkemizde nerdeyse sıfır noktasında. Liselerden mantık ve felsefe dersleri kaldırılsın, Darwin kuramını yadsıyacak kadar bağnaz eğitim bakanları türesin, sonra da beynin etkin kılınmasından söz edilsin!.. Son günlerde ufukta bir ışık görünüyor: UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Felsefe htisas Komitesi ile Türkiye Felsefe Kurumu’nca düzenlenecek çalıştayda, ilk ve ortaöğretimde felsefe eğitimi çeşitli yönleriyle mercek altına alınacakmış. Okuma kültürünün gelişmesi felsefeye bağlı. Dikkat! Darwin bağnazları pusuda bekliyor, her gelişmenin önüne geçtikleri gibi, bunu da kösteklemek için... G binyazar@gmail.com