Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğaya bir kulak versek!
İş ve üretim içinde sakin akan günler, toprakla tanışıklık yalnızca “kentli” Sezgi’nin değişimini
sunmaz bize. O ilişkiler içinde her birey, değişir ve dönüşür. Demiral, bu gerçeği de anlatısında
ustaca koyar ortaya. Yer yer gülmece öğeleriyle de zenginleşen “TaTuTa’ya Yolculuk”, her
şeyden önce yakınmanın yerine yapmaya çağırıyor.
yana Seran Demiral’ın bizi asıl çağırdığı yer aslında ren ve bütün dünyayı tehdit eden salgın koşulların-
Y. BEKİR YURDAKUL
karamsarlığı, umutsuzluğu bir yana bırakıp doğa- da bile çıkış yolu bulma / çareler üretme konusun-
nın ve hayatın sesine -belki de çığlığına demek da- da insanın çabasını ortaya koyarken değişim, sağ-
iraz gecikerek sıra getirebildim Seran
ha doğru- kulak vermemiz. lıklı iletişim, birbirini dinleme becerisi, gerçek arka-
Demiral’ın yapıtına… TaTuTa’ya Yolculuk: İl-
Gün günden artan sorunların insanı savurduğu daşlık, üretmenin ve işe yaramanın değeri üzerinde
B ginç. Bir yok ülke miydi “TaTuTa”, dolayısıyla
kötümserlik çukuruna karşın hepimizin elinden ge- de sakince düşünmeye çağırıyor.
fantastik bir yolculuğa mı çağrılıydık. Belki de dis-
Bütün bu tutum ve davranışlardan bana sorarsa-
len, yapabileceği çok şey var çünkü.
topik bir maceraydı bizi bekleyen…
Kitabın adında yer alan “TaTuTa”, anlatının an- nız çok daha önemli bir konuyu da incelikli bir dille
Sahneye ilkin Zeki ve kızı Sezgi çıktı. Kentin tek-
kucağımıza bırakıyor.
cak sonlarında çıkıyor karşımıza. Daha önce duy-
düze yaşamında, heyecandan uzak iş ve okul or-
mamışsak, her sorumuza çokça yanıtı olan interne-
tamlarında sıkıntıya düşen, birbirlerine yeterince
YAKINMAK MI, YAPMAK MI?
tin kapısını da çalmamışsak kahramanlarımızın sal-
zaman ayıramayan baba ve kızı.
Son altmış yıldır süren, köylerden kentlere göç,
gından kurtuluş öyküsünün aslında çok değerli bir
Onların yaşamından kimi ipuçlarıyla sürerken yol-
gıda üretiminde büyük sorunlar yaşamamızın
culuğumuz açılan yeni sahnede bu kez şu son
ötesinde kentin “hız”ında savrulmalarımız, do-
salgın günlerinde buldum kendimi.
ğanın dilini neredeyse bütünüyle unutmaları-
Neredeyse bütün dünyanın evlere kapandığı,
mız, daha somut belirtmek gerekirse soframı-
okul bahçelerinin ıssızlığa kestiği günler…
za gelen sebze ve meyvenin yetiştiği ortam-
İlkin çok sevindi Sezgi bu habere: Okul yok-
lara alabildiğine yabancı kalışlarımız karşısın-
tu öyle mi? Harikaydı bu! Okulların çok geç-
da “Yapacak bir şey yok!” iskelesinde umar-
meden çevrimiçi yöntemiyle “devam” edişi
sız bekleyişlerimiz de özellikle Sezgi ve Ege’nin
Sezgi’nin bu sevincini boşa çıkardı.
çiftlik günleri boyunca karşımıza çıkıyor.
Bilgisayarları / tabletleri öğretmenler ele ge-
Seran Demiral, onca bungun, sıkıntılı ortam-
çirmişti. Şimdi uzaktan derslerde herkes bir
dan hepimizi bambaşka bir yere; doğanın kal-
aradaydı ama kimse kimsenin yanında değil-
bine çağırıyor.
di, “Şu bilgisayarın başından kalk da…” denilen
Toprakla ilişkinin kopuşuyla ortaya çıkan do-
günler tez zamanda yerini “Şu bilgisayarın ba-
ğanın dilini bilmeme, doğayı duymama, anla-
şına geç…” uyarılarıyla dolu günlere bırakmıştı.
mama hallerinin bizi getirdiği yer yalnızca insa-
Öyleyse salgın günlerine ilişkin bir macera
nın “konuştuğu” oldu.
bekliyordu o zaman beni…
Oysa parçası olduğumuz doğada bütün var-
lıkların dili var; yeter ki o dili yeniden öğrene-
SALGINDA ÇÖZÜM ARAYIŞI
lim, o seslenişe kulak verelim.
Birbirlerine taktıkları adlarla söylersem Bab,
Daha geldikleri gün çiftliğin “kocaman” kö-
kızı Sez için salgının dayattığı zorunluluğun
peği “Kokarca”nın üstüne atlamasıyla büyük
ötesinde farklı, ilginç, değişik bir çözüm arayı-
korku yaşayan; ellerini, üstünü başını kirlet-
şına girdi.
mekten ürken; yalnız başına dışarıya adım at-
Ev hapsinden kurtulmanın çaresi köye git-
makta kendine güvensiz Sezgi’nin, “Ne işimiz
mekti. Ve bir gün Sezgi, ne kadar süreceği, ne-
var burada? Bir an önce evimize dönelim” yakınma-
resi olduğunu ve kimlerle karşılaşacağını ve bavu-
imeceyi barındırdığını da epeyce geç keşfediyoruz.
larını geride bırakıp “Hep burada kalsak!” noktası-
luna neleri koyacağını bile bilmediği bir yolculuğun
na gelişine tanık olurken aslında toprağın dolayısıy-
BİLGİ VE DENEYİM PAYLAŞIMI
içinde buldu kendisini.
“TaTuTa”, “Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve la doğanın sunduğu sabırlı ve sakin hayatı da yeni-
Bir köye mi gidiyorlardı? Tatil köyü müydü bu?
den düşünüyoruz.
Gönüllü Bilgi, Tecrübe Takası” projesinin kısa adı.
Deniz kıyısındaysa mayosunu da almalıydı yanına…
İş ve üretim içinde sakin akan günler, toprakla
Yurtdışında bilinen adıyla WWOOF Turkey.
Arkadaşı da gelebilirdi o zaman! Deniz yok muydu?
tanışıklık yalnızca “kentli” Sezgi’nin değişimini
2003 yılında 25 ev sahibiyle başlayan projenin
Hayvanlar, ağaçlar, sebzeler…
sunmaz bize. O ilişkiler içinde her birey, değişir ve
ana amacı; Türkiye’de ekolojik tarımla geçinen çift-
Küçük bir aile işletmesi miydi gidecekleri yer?
dönüşür.
çi ailelerine mali, gönüllü işgücü ve/ veya bilgi des-
Bilmediği akrabaları da olsa tanımadığı insanla-
Demiral, bu gerçeği de anlatısında ustaca koyar
teğinin yanında, ekolojik tarımı özendirmek ve sür-
rın evinde ne işleri olurdu hem de ne zamana kadar
ortaya. Yer yer gülmece öğeleriyle de zenginleşen
dürülebilirliğini sağlamak.
kalacağını da bilmeksizin…
TaTuTa’ya Yolculuk, her şeyden önce yakınmanın
Sezgi, bavulunu; daha çok da belirsizliklerle dol- Projenin bugün 75 ev sahibiyle sürdürüldüğü de
1 yerine yapmaya çağırıyor.
belirterek dönelim öykümüze. n
durup Zeyno, Gür ve çocukları Ege’nin çiftliğinde
alır soluğu. Hiç değilse sokağa çıkabileceklerdir. Seran Demiral, öyküsünün mekânı olarak böyle
1
Ayrıntılı bilgi için: “tatuta” ve http://wwoof-
bir çiftliği seçmekle hem bu çabaların duyurulma-
En iyi arkadaşı Eylem’den ayrılmak zorunda ka-
turkey.org
lan Sezgi için çiftlikte, yaşıtı Ege’den başka bir ara- sına hem de yaygınlaşmasına yönelik sevinçli bir
ya gelebileceği kimse de yoktur. ödevi yerine getiriyor. TaTuTa’ya Yolculuk / Seran Demiral / Bilgi
Öykünün akışı, çiftlik günlerinde yaşananlar bir Ne ki kurguladığı anlatıyla bir yandan uzun sü- Yayınevi / 168 s. / 10+ / 2024.
14 26 Eylül 2024