Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Rasyonelin bittiği yer…’
Büyülü gerçekçilikten büyülü gerçekdışılığa doğru Gotik bir eğsinim sergileyen kimi yazarlarımızın gitgide
genişleyen açgözlü bir iştahla görece öne çıktığı izlenimine varıyorum ulaşabildiğim verimlerini okudukça.
Buna itirazım yok elbet ama gerçeklikteki büyüyü gereğince işleyebildik mi ki terk ediyor ya da sırt dönüyoruz
şimdilerde bunu işlemeye?
ilgün Çelik’in Üze (Mahal Ede-
mandan önce yine Sadri Ertem’in Çıkrıklar
biyat, 2024), Elif Demirel’in Ge- Durunca (1930) romanında okuru bu yön-
N ceden Beri (Everest, 2023) ad- de bir açılımla yüz yüze getirdiği anımsa-
lı söylensel anlatı yapısına dayalı ilk ro-
nabilir.
manları odağında “rasyonel-irrasyonel”
YENİ YAZARLARIN ROMANINDA
konusuna döneceğimi yazmıştım.
BÜYÜLÜ SÖYLEN…
Fethi Naci, Reşat Nuri’nin romanlarını
Nilgün’le, Elif’in romanlarına yeniden gir-
incelerken Gökyüzü’ne (1935) geldiğin-
de sıra, şöyle girer yazıya: meyeceğim. Ama bunları Fethi Naci yargı-
“Gökyüzü dendi mi hep Behice sıyla Melinowski’nin şu sözü eşliğinde göz-
Boran’ın bir cümlesi gelir aklıma: den geçirelim gelin hadi:
‘Rasyonelin bittiği yerde irrasyonel
“Mit, … yalnız anlatılan bir öykü değil, ya-
başlar.’ Erzurum Lisesi kütüphanesin-
şayan bir gerçekliktir.
den alıp okuduğum Yurt ve Dünya der- Bugün bir romanda bulduğumuz tür-
gilerinden birinde Behice Boran’ın Gök-
den bir kurgu karakteri taşımaz, tersine -öy-
yüzü hakkında bir eleştirisi vardı; Behi-
le inanılır- eski zamanlarda geçmiş ve o za-
ce Boran başka neler söylemişti Gök-
mandan beri de dünyayı ve insanın yazgı-
yüzü için, anımsamıyorum, ama aşa-
sını sürekli etkileyen canlı bir gerçekliktir.”
ğı yukarı yarım yüzyıl önce okuduğum o
(Melinowski; 1990, 87)
cümle okur okumaz belleğime kazınmıştı: ROMANI SÖYLENSEL BÜYÜYLE KARMAK…
Elif Demirel, Geceden Beri’de iki temel öğe
‘Rasyonelin bittiği yerde irrasyonel başlar.’ Bu Ahmet Mithat’ın çağdaşı, “insanbilimci, yazar
“Gece” ve “Ziyaret Evi”yle (Ziyaret’le) ilerliyor.
cümle, Gökyüzü’nün içeriğinin özetidir, ya da ve halkbilimci” James George Frazer (1854-1941)
Ziyaret, Gece’nin trajik yaşamının belirleyicisi
Plehanov’u anarak söyleyeyim, romanın yazınsal
1890’daki ilk basımında dünyayı sarsan Altın Dal’la
olurken Gece de ondan el almışçasına yeni bir mi-
özünün toplumbilim diliyle anlatımıdır.” (Fethi Naci,
bu ufku açanların başında geliyor.
te dönüşür.
Reşat Nuri’nin Romancılığı, Oğlak, 1995, 161) Yayıncı “İlk Söz”ünde, yayımlandığı yıllarda ya-
Ama onu mitsel konuma taşıyan, Ziyaret değil
pıtın “birçok kimse için büyülü bir kitap”a dönüştü-
kent kırsalıyla gecekondu-mahalle ortamında on-
ROMANIMIZDA SÖYLENSEL ANLATI…
ğünü söylerken yazarın “antropolojinin çok ötesin-
dan medet umanlardır.
Elif’le Nilgün’ün, halkta mit yaratma eğilimiyle ye-
de kültür ve yazın üzerindeki etkisi(nin de) çok bü-
Gece dışında herkes umut peşindedir, yazar o
tisini işleyen yapıtları, bu tür anlatıyı yeğleyen ya-
yük ol(duğunu)” vurgular.
insanları Gece’yle ilişkilendirirken ona ulaşımlarını
zarların bakış açısına yönelik eleştirel yaklaşım ge-
(James G. Frazer, Altın Dal, Çev. Mehmet H. Do-
her seferinde eklektik rastlantısallığa bağlar.
tirmeyi gerektiriyor.
ğan, Payel, 1991)
Böylelikle görüşmeler Gece’nin mitselleştirilmesi-
Bu yüzden Fethi Naci’yle girdim. Fethi Naci,
Nitekim Frazer’in ardılı felsefeci Bronislaw Mali-
nin de yolunu hazırlar sonuçta.
Yüzyılın 100 Türk Romanı’na (1999) gelmeden
nowski (1884-1939), yazında büyünün kışkırtıcı ya-
Bu arada Ziyaret’le Gece’yi karşıtlık içinde yapı-
yayımladığı On Türk Romanı’nda (1971) söylensel
nına buna duyulan gereksinime vurgu yapıyor:
landırarak çatışkıdan yararlanıp söyleni adamakıllı
anlatının doruğu Yaşar Kemal’in Dağın Öte Yüzü
“Büyü -salt sözü bile, mistik ve mucizevi olanak-
büyüyle kararak irrasyonel yönelişin önünü açar.
üçlemesinden Ortadirek’i alır.
lardan oluşan bir dünyayı açığa çıkarıyor sanki!
Nilgün Çelik, Üze’de Aynur’un ölü doğan bebesi-
Türkçede adeta dilsel mucize halinde olağanüstü
Gizliliğe, ‘gizemli gerçek’ içindeki yolculuğa bu
ni temele alır.
somutlukla yansıttığı o söylensel biçem, belki baş-
düşkünlüğü… paylaşmayan kişiler için bile… büyü-
langıçta Yaşar Kemal’e verilmiş, daha doğrusu salt Bu trajik acıyı aşmak için aileyle köylü, “Zat-ı
nün özel bir çekim gücü var. (…)
ona yakışırmış havasında bir algı oluşmuştu. Muhterem”le kardeşlerinin mezarlarını ziyaret et-
Bunun kanıtı, büyü, sihir, tılsım, afsunlamak ve
Ne ki ondan yaklaşık yarım yüzyıl sonra bu tutum
mesine karşın Aynur gün günden kötüler.
büyülemek sözcüklerinin şiirdeki gücüdür, sözcük-
büyülü gerçekçilik için de bulunmaz olanak anla- Kaynana içten içe kendini sorgularken kayınbaba
lerin iç değeri ve yarattıkları heyecansal güçler en
mında, zaten bize özgülük taşıyan bir anlatıya dö- Şavkı Ağa bu uğursuzlukta kendini suçlayıp dağ-
uzun burada yaşar ve en belirgin biçimde bura-
nüşmekte gecikmedi diyebiliriz.
orman ilahi arayışla yabana atılır, söyleni çözüm-
da açığa çıkar.” (B. Malinowski, Büyü, Bilim ve Din,
Sonraları buna yer yer başka yazarlar katılmadı
süzlüğe iteler.
Çev. Saadet Özkal, Payel, 1990, 59)
değil Kemal Bilbaşar, Abbas Sayar, Ahmet Say vb.
Ama nice sonra atı, ölü artığı kemik yığını olarak
Fethi Naci’nin Ortadirek için söyledikleri Yaşar
yazarlar örneklenebilir.
köyüne dönmeye çabalayan Şavkı’yı ev yakınında
Kemal’in üçlemesiyle birlikte roman sanatını
1980 sonrasında, dönem zorlamasının da getir-
çalı dibinde bulur.
da kapsıyor: “Birtakım romanlarda önceden
diği eğilimle Latife Tekin, Osman Şahin, Murathan
Okurun artık Şavkı Ağa’dan öğrendiği sonun
tasarlanan kaba şemaların yalınlaştırdığı,
Mungan derken ardı sıra küme küme yazar yine bu
başlangıcı olarak bu kez Aynur yitecektir. Nilgün,
akla kara haline getirdiği kişiler Ortadirek’de
eğilimin simge adları oldu.
Şavkı’yla Aynur’u özdeşik karakterler halinde kilit-
bütün ilkelliklerine, cahilliklerine rağmen, insan
1990 Kuşağı edebiyatıyla alabildiğine yükselişe
ler, büyüsel söyleni de rasyonel bir açılımın önüne
olmanın karmaşıklığı içindedirler: Öfkeleriyle,
geçen, Pertev Naili Boratav üstadın gösterdiği
getirip bırakır öylece.
sevinçleriyle, umutlarıyla umutsuzluklarıyla, düşle-
üzere dilimizde yazınsal edime dönük “büyü”
Siz Metin And üstadın Oyun ve Bügü’sünü oku-
kökenli anlatım biçimi adeta “rasyonel”lik algısıy- riyle hataları ve sevaplarıyla.” (Ok, 1971, 73)
muş muydunuz, efendim?
n
Romanda rasyonel-irrasyonel önceden seçilmez,
la yayılırken edebiyat, görece salt bu amaçla yapı-
labilirmiş, yapılması gerekirmiş gibi bir kavrayış da ama ne olduğu gösterilir. www.sadikaslankara.com, her perşembe öy-
neredeyse alanı kapladı. 1990’lar sonrası buna ula- Yaşar Kemal, Yer Demir Gök Bakır’da roman ev- kü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncel-
nan öykücü, romancıları ansam sayfa yetmez. reninde irrasyonalizmi gösterirken üçlemedeki ro- lenerek sürüyor.
12 3 Ekim 2024