03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MERHABA ‘Kontra hayatların kalbi’ Cumhuriyet Okurları Haşim Çatış anımsanmayı hak eden bir şairimizdir. İki şiir kitabını biliyoruz. Birincisi, incecik, küçücük Şehir Şarkıları. Alt başlığı yazı şiirler (1972 77). Daha aşağıda irice harflerle Saçak Yayını yazılmış. Bilmediğim bir yayınevi. Kitabın kapağı karton değil kâğıt. Gariban işi bir yayın ama arka tarafta Cevat Çapan’ın övgü dolu sözleri var: (...) Çatış’ın belirgin özelliklerinden biri, aydınlığa susamış bir kuşağın karanlıkla yüz yüze gelmekten korkmayan bir kuşağın sözcüsü olması. Bu korkusuzluk imge zenginliğinde, kullandığı kelimelerde de görülüyor.” Yeni şairlere meraklıydım, Cevat Usta’nın sözlerini de okuyunca hemen almıştım kitabı: 250 kuruş. Zevkle okumuştum; şair ve şiir bakımından olağan dışı verimli olan 1970’li yılların en güzel çıkışlarından biriydi. Haşim Çatış’ın daha sonra Oluşum dergisinde 11 şiir yayımlandı. İkinci kitabını ise 1987 yılında kendisi bastırmış: Şiirler (1974 79). Kitaptaki son şiir 1985 tarihli. Çatış, ilk kitabını da katarak, bütün şiirleri bu kitapta toplamış gibi görünüyor ama Oluşum’da çıkanlardan sadece birini bu toplamda görebiliyoruz. Neden? Artık soramayız. Bildiğimiz, Çatış şiiri bırakmış sonra. Döğüş sporu yapan, satranç şampiyonu olan ayrıksı bir insan. Asıl soyadı Müftüoğlu. Çatış takma soyadının, bir yakınının yaptığı işe karşı durmasını yansıttığı söylenir. Gidip Didim’e yerleşmiş, 1996 yılında trafik canavarının kurbanı olmuş. Çatış’ın kişiliğine ve şiirine ilişkin sanatçı arkadaşlarınca kaleme alınmış güzel yazılar var, olumlu eleştiri yazıları da var. Çatış’ın bütün şiirlerini bu yazılarla birlikte güzel bir kitap halinde değerlendirmenin zamanı çoktan gelmedi mi? RIMBAUD’YU AKLA GETİRİYOR Çatış’ın İstanbul’u ve şiiri bırakıp gitmesi, Rimbaud’nun çekip uzaklara gitmesini akla getiriyor. Şehir Şarkıları’nı okuyunca da Lautreamont’u düşünüyoruz. Bu benzemeler bir öykünmenin değil, ortak bir izleğin ve duyarlığın ürünü: Kente başkaldıran delikanlı. Rimbaud şiirlerini yirmi yaşından önce yazdı, Lautreamont ise yirmi yaşla rındaydı; Çatış 20 25 yaşlarında yazmış görünüyor, birkaç yıl ileri uzanmış delikanlı duyarlılığı. O yaşlarda her şeye kolayca evet demez insan. Başına buyruk olmak, arzularını hemen gerçekleştirmek, hayalindeki dünyayı kurmak ister. Muhalif enerji (erke) yüklüdür, ömrünün daha sonraki hiçbir evresinde enerjisi bu kadar yoğun olmayacaktır. O muhalif enerjinin neye nasıl yöneleceği, yönlendirileceği önemlidir. Öyle midir, bilmiyorum ama dünyada sokak protestolarına bakarsanız, delikanlı yaşta insanların çoğunlukta olduğu izlenimine kapılırsınız. Önemlidir, o yaşlarda, o enerjiyle kenti, yani düzeni sorgulayabilmek. YAZI ŞİİR Bazen bu tavır, örneklerini gördüğümüz gibi, şiir alanına yansır. İsmet Özel’in gençlik şiirleri başka bir örnektir. Çatış bunlara ilgi duymuş. Ancak Özel’in şiirlerinde muhalif enerji devrimci heyecan ve ideolojiyle karışmıştır. Çatış’ın şiirlerinde muhalif enerjiyi arı haliyle buluruz. Şairin becerisi dile, imgelere, sözcüklere, şiirin ritmine muhalif enerjiyi taşıya, oralarda yeniden yaratabilmektir. Sanatsal başarı ölçümü de bu taşıya/yaratabilme işleminin değerlendirilmesidir. Şehir Şarkıları, bütün Şiirler’e taşınırken biraz biçim değiştirmiş. Ben ilk halini yeğliyorum ama hemen başa yapılan şu eklemeyi de anlam katıcı buluyorum: “İnsanlardan öte ağaçlar vardı”. Bu sözü ettikten sonra hiçbir şey yazmamak belki en iyisi. Ne ki, “Şehir adında bir yatılı okula tıktılar / beni beş yıl... Bu şiirler gelsin diye!” şarkısını okuyorsunuz ardından. Anlıyorsunuz ki, bu şiirler yazılmalıydı. “Kontra hayatların kalbi”dir çarpan. Çatış “yazı şiirler”ine, Lautréamont gibi “şarkı” demiş. “Yazı şiir” kavramı yeni. 34 yaşında ölen Aloysius Bertrand’un Gaspard de la Nuit (Türkçesi Özdemir İnce’den, Lautréamont’un da) ile başlattığı, Baudelaire’in, Lautréamont’un geliştirdiği düzyazı şiiri mi kastediyor? Ne ki, bu örneklerden ayrımlı olarak, öyküleme yok Çatış’ın şiirlerinde ama uyak, ölçü var gibi durmuyor. Bununla birlikte bir ezgisel akıcılık, çarpıcı imgeler var. Yazıyla şiir birleşmiş işte! “Bilincim! Sen ki dünyaya direndin” diyor şair, “melemesini öğreneme”miş, “aykırılıklarıyla varolmaya” çalışan delikanlı birey. “Dışarıda zaman iyice azgınlaştı. Kaynıyor kan”. Şehrin üstüne yürümek istiyor, “Canavarlığımı tanıtacaksın şehirlere!” diye bitiriyor kitabı. Aslında isyanın ve yenilginin şiiri bu. “Evet tarih baba: hep suçlu, hep solgun bir deri / bir kemik çocuklar nesli olarak yaz bizi... / Direniş ustası çocuklar olarak yaz.” 1970’leri yaşıyanlar anlar bu sözleri. “Ve birer parça enkaz hepimiz!” Başka şekillerde yayımladığı öteki şiirlerden birkaçını daha katabilirdi Şehir Şarkıları’na. Örneğin Kardeşime Mektuplar’ı: “Tanrı elini çekti artık mevsimlerden ve / erkeklerden kadınlardan işte camlar patlıyor/ kimlik değiştiriyor ağaçlar...” Bunların dışında kalan şiirler daha ayrımlı konulara, izleklere yönelmiştir. Melankolinin türlü tonlarını okuruz. Bir an ne düşlemi (hayali) belirir, izi kalır. Arzunun, aşkın umarsızca ırlandığını görürüz. Oluşum’da çıkan şiirleri pek güzeldir. Genç bir şair ama geçmişe dönüklük ana bir damar şiirlerinde. Genç yaşta bu kadar geçmiş yüklü olmak ezer insanı. Sırlı bir şair Çatış. Şiirler kitabını kardeşi Mehmet’e ve Nagual Juan Matus’a adamış. Aslını görmediğim bu kitabın arka kapağına kardeşinin fotosunu koymuş, derler. Nereden bulmuş Carlos Castaneda’nın Meksikalı şamanı Nagual Juan Matus’u? Çatış’ın Nagual’ı kim? Çatır çatır çatışmak nasıl yorar insanın ruhunu, bilmez misiniz? Çatış kayıp yanlışlıkla bu dünyaya düşmüş yıldızlardan biri. Şiir okurunun gönlünde ışıldamasını sürdürüyor. n Bu hafta sözü, Mina Urgan’ın Bir Dinozorun Gezileri kitabında rastladığım gazetemize ve okurlarına ilişkin bir paragrafa bırakmak istedim. “Side’de bir lokantada akşam yemeğimizi yerken biraz ötedeki masada, iki beyle sevimli bir erkek çocuğu gördük. Onların masasında da bir Cumhuriyet gazetesi vardı, bizimkinde de. “Cumok” sözcüğü yenidir ama Cumhuriyet okurları arasındaki bağ eskidir. Birbirlerine yakınlık duyarlar öteden beri. Aralarındaki bağ, herkesin sandığı gibi siyasal değil, kültüreldir daha çok. Nice keskin solcular bilirim ki, çanak çömlek dağıtan boyalı basını Cumhuriyet’e yeğ tutarlar. Pek solcu sayılmayacak kimi aydınlar da, kültürel sorunlara iki tam sayfa veren bu gazeteden vazgeçemezler. Kitaptan başka promosyon yapmayan, hiçbir holdingten destek görmeyen Cumhuriyet’in hâlâ ayakta kalabilmesinin; ona özenerek sözde ‘fikir gazetesi’ çıkaranların çok geçmeden çanak çömlek dağıtmak zorunluluğuna düşmelerinin nedeni, basında gittikçe ağır basan bayağılığa aydınlarımızın henüz tam teslim olmadıklarının bir kanıtıdır bana kalırsa.” Bir Dinozorun Gezileri, 1999, (s. 96). İyi okumalar. KItap l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Serhan Eren l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. [email protected] [email protected] twitter: www.twitter.com/CumKitap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle