Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HERKÜL MİLAS’TAN ‘AİLE MEZARLIĞI’ Neresidir vatan... Türkiye ve Yunanistan yaşam kültürü üstüne engin bilgi ve deneyim sahibi Herkül Milas, ilk romanı Aile Mezarlığı’nda İstanbul’da yaşayan Rum toplumunun son seksen yıldaki değişimini tarihsel olaylarla bağı içinde anlatıyor. TURGAY FİŞEKÇİ Herkül Milas’ı çok farklı yönleriyle tanıyoruz: Mühendis olmasına karşın siyaset bilim alanında akademik çalışmalarını, şiir çevirilerini, Ankara Üniversitesi’nde Çağdaş Yunan Dili ve Edebiyatı bölümünün kuruluşundaki emeğini, hatta belki 1962’de 100 metre Türkiye Atletizm birincisi olmasını, aynı yıl Türkiye İşçi Partisi’ne girmesini, üniversite mezunu olmasına karşın 1968’de askerliğini aralarında ünlü şairimiz İsmet Özel’in de olduğu bir grup “sakıncalı” ile birlikte çavuş olarak Muş’ta yapmasını, askerlik sonrası iki yıl Aliağa Rafinerisinde mühendis olarak çalışmasını, 12 Mart 1971 darbesi sonrası Atina’ya yerleşerek, bugüne kadarki hayatını iki ülke arasında gönüllü bir kültür elçisi olarak sürdürmesini… Elbet bunca zengin deneyimlerle dolu bir hayatın kültür ve sanat hayatımıza da bir izdüşümü oldu. Herkül Milas’ın son verimi bir roman: Aile Mezarlığı. RUMLARIN HAYATI Anadolu ve İstanbul’daki Rumların hayatı çeşitli dönemlerde edebiyata yansıdı: Her ikisi de artık hayatta olmayan iki seçkin aydınımız; Robert Anhegger ve Vedat Günyol’un bugünün Türkçesine kazandırdıkları 1872 tarihli Evangelinos Misailidis’in Seyreyle Dünyayı adlı kitabı ilk romanlarımız arasında sayılır. Sonra Dido Sotiriu’nun Benden Selam Söyle Anadolu’ya’sını kim unutabilir… Ya Maria Yordanidu’nun 1900’lerin başlarındaki İstanbul yaşamına bir güzelleme olan Loksandra, İstanbul Düşü’nü? Ama Herkül Milas’ın romanı yukarıda anılan bütün kitaplardan farklı: Yakın tarihimiz diyebileceğimiz 1950’lerden günümüze uzanan hayatlardan bir kesit. Beyoğlu’nda kürkçü ustası olan Adonis, 1920’lerde İstanbul’a gelen iki Rus kardeşten öğrendiği yarım yamalak bilgilerle sosyalist olduğuna karar ve rir. Görüşleri nedeniyle artık sonraki hayatında hep, Rus Devriminin önderi Lenin’in ön adı olan İlyiç takma adıyla anılacaktır. Ancak dinsel bağlılığı zayıflamaz. 1936’da Atina’ya göç edince bir “aile mezarı” gereğinden söz etmeye başlar: “Mezar, var olduğumuzun kanıtıdır. Biz neyiz? Rum mu? Yunan mı? Vatanımız neresidir? Ya topraklarımız? İşte bu sorulara bir cevaptır aile mezarı.” (s. 39) Mezar için İstanbul’da kalan oğullarından para istemesiyle tartışma alevlenir. Hem parayı kim verecektir hem de ailenin kimi üyeleri zaten Heybeliada ve Şişli mezarlıklarında yatmaktadır. “Vatan ne taşınabilir bir şeydir ne de yeniden kurulabilir. Atina’da bir mezar, belli bir yaştan sonra aldığımız bir yazlık ev gibidir. Baba evi başkadır.” (s. 4445). Üstelik ailenin kimi bireyleri İstanbul’da kalmış, kimileri göçlerle İskenderiye, Hartum sonra da Avustralya’ya kadar uzanmışken. TEMEL TRAVMALAR Romanın birinci bölümü 67 Eylül Olayları çevresinde gelişiyor. Heybeliada’da, Beyoğlu’nda, Şişli’deki Rumların bir yandan yüzyıllara dayalı kurulu bir yaşam biçimi vardır. Öte yandan “olaylar” artık eskisi gibi yaşamayı güçleştirmiş, kimileri için göç kaçınılmaz olmuştur. Gidenlerin, kalanların yeniden harman olduğu bir dönemdir. Tek tek roman kahramanlarının ise ayrı ayrı sorunları, özlemleri, yerleşiklik duyguları vardır. Dil bile başlı başına bir sorundur: Bir kilo balık alırken söylenen bir söz bile, “Buraya neden geldiniz?” (s. 77) sorusuna neden olabilmektedir. Nasıl açıklanabilir böyle bir soru, yanıtını kimse tam bilemezken? İkinci Bölüm ise 1964’te Kıbrıs Olayları sonrası yaşanan “zorunlu” yeni göç dalgası çevresinde gelişir. Adonis’in iki oğlu Aleksandros ve Ahileas da aileleriyle Atina’ya göçerler. Yalnız Ahileas’ın oğulları Temos ve Kimon eğitimleri sürdüğü için İstanbul’da kalırlar. Romanın yetmişli ve seksenli yıllara uzanan üçüncü bölümü bir yandan ailenin Atina’daki hayatının nasıl geliştiğini anlatırken öte yandan da değişen dünya koşullarında İstanbul’da kalan çocukların hayatlarındaki gelişmeler anlatılır. Satıcıların “ne alırsan beş kuruş”u dört ayrı dilde söyledikleri İstanbul sokaklarını anlatan bir geçmişe özlem kitabı değil Aile Mezarlığı. Tarihsel ve toplumsal olaylar çevresinde dağılan bireylerin, ailelerin tutunma, var olma çabalarının son derece nesnel bir anlatımla yansıtılma çabası. Edebiyatımızda pek değinilmemiş konulara alan açılması. İRONİK ANLATIM Yaşanan bütün kırılmalara karşın Herkül Milas’ın anlatım dili, Çehov benzeri ironik bir yaklaşım sunuyor. Adonis’in hem sosyalist hem de mezar takıntılı olması başlı başına romanın bütününü kapsayan bir ironi. Sosyalist görüşlerine karşın Yunanistan’da ne askeri yönetimlere ne Nazi işgaline karşı ne de iç savaşta hiçbir etkinlik göstermemiş olması da bir başka ironik unsur. Aynı Adonis’in ölümünde mezarı başında solcu arkadaşının yaptığı keskin konuşma da öyle. Aile içinde farklı mezhepler, etnik kökenler, tanrıtanımazlar olması da, mezar çevresindeki tartışmaların komikliğini sık sık okura hatırlatıyor. Mezarlık kuralları da bir başka komiklik: Ölenlerin mezara girmek için sıra beklemesi vb. Din tartışmaları da bu ironinin bir parçası: “İsa eşitlik olsun isterdi. İsa ‘iki gömleği olan, birini, gömleği olmayana vermesi gerekir’ demiştir. Yemek konusunda da aynı şeyi yapmasını isterdi. Olmayanla paylaşması gerekir. Yoksul olanları sever, zengin olanları sevmezdi… Bunlardan anlıyoruz ki İsa çok iyi bir komünist ve Leninistti.” (s.96). Aslında romanın 1970’li yılları anlatan bölümlerinde ikisi de tanrıtanımaz olan Rum Kimon ile Türk Ajda’nın evlilikleri, romanın temelini oluşturan mezar tartışmalarının ne denli boş olduğunun görkemli sonunu oluşturuyor. KÜÇÜK HATALAR Herkül Milas’ın iki ülkeye, iki dile bölünmüş hayatı kimi elde olmayan küçük hatalara yol açmış. Sayfa 153’te iki kez “vasiyet” yerine “vesayet” sözcüğünün kullanılması gibi. Romanın yayımlanmadan bir de bu gözle okunması iyi olurdu. Ama ne gam! Fethi Naci yaşasaydı, o efsane kitabı Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme’ye Herkül Milas’ın romanını da alır, romancının toplumsal hayatımızdaki 67 Eylül Olayları ve 1964 Göçlerini nasıl işlediğini bir güzel anlatırdı. n Aile Mezarlığı / Herkül Milas / Doğan Kitap / 176 s. / 2020. 9 28 Mayıs 2020