05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SEMİH TEZCAN’DAN ‘TOPKAPI SARAYI OĞUZNAMESİ’ Sözlü kültürün karanlıkta kalmış eserleri Türklerin sözlü tarihi Oğuznameler’de yüzyıllardır karanlıkta kalmış bir derinliği ortaya çıkaran bir kaynak ortaya koymuş Semih Tezcan. EMİNE TOPRAK Y azılı kültürümüzden çok daha derin ve kökleri geçmişe dayanan bir sözlü kültürümüz var. Özellikle Oğuznameler bu noktada ciddi bir yer kaplar. Oğuzname Türklerin sözlü tarihi, bir başka bakışla anlatım tekniğidir. Eski Türkler, halk arasında sözlü olarak yaşayan atalarına ve hükümdarlarına ait rivayetleri çok eski dönemlerde yazıya geçirmişler. Kayda geçen bu metinler, o canlılığı da içlerinde barındırır. Bu anlamda dinamik, her adımda yeniden yaratılan bir anlatımın temellerini atmışlardır. Orta Asya’dan bugüne kadar uzanan bir zenginlik bu. Ancak Oğuzname kültürünün araştırılması na, verimlerine ne denli katkı sunulduğu hakkında ciddi soru işaretleri var. Konu üzerine çalışanlar köklerimizin hangi yollardan geçtiğini bize gösteren çalışmalar yapıp, isimsiz kahramanlar olarak aramızda dolaşıyor. Semih Tezcan da bunlardan biri. Tezcan, Türkoloji dünyasının en önemli isimlerinden. Eski Uygur metinleri üzerine çalışmalarıyla tanınmış, bilimsel yol haritasını da bu anlamda Uygur metinleri belirlemiş. Dede Korkut Oğuznameleri üzerine çalışmaları ise bilim dünyasında ciddi ses getirmiş. Üzerinde yıllardır çalıştığı Topkapı Sarayı Oğuznameleri’nin ne zaman yayımlayacağını beklerken yakın zaman önce ara mızdan ayrıldı. Çalışması ise neredeyse bitmişti. Bu noktada ortaya eşi Nuran Tezcan çıktı ve Semih Tezcan’ın büyük emek ürünü bu çalışmasını, bilgisayarında kaldığı hâliyle alıp bilim dünyasıyla buluşturdu. 1930’LARDAN BU YANA VARLIĞI BİLİNİYOR Topkapı Sarayı Oğuznameleri’nin yayımlanma, okurla buluşma süreci işte böyle. Bu Oğuznameler büyük bir geçmişi aydınlatmakla birlikte yine Tezcan’ın Dede Korkut Oğuznameleri çalışmasının da bir adım öncesine götürüyor bizi. Tamamlanmış bir metin değil bu kitapla birlikte yayımlanan. Üç sayfaya yayılmış ve altmış beş satırdan oluşan bir Oğuznameden çok, bir Oğuzname parçası. 1930’lardan bu yana varlığının bilindiğini söyleyen kaynaklar var Topkapı Sarayı Oğuznamesi için. Ayrıca doğru okunup gereği gibi anlaşılırsa bugün üç nüshaya çıkmış olan Dede Korkut boy ve soylamalarının daha rahat çözümlenmesine katkıda bulunacak değerde olduğu söyleniyor. Yani yüzyıllardır karanlıkta kalmış bir derinliği ortaya çıkaracak denli güçlü bir kaynak ortaya koymuş Tezcan. Dede Korkut Oğuznameleri’nin de bir adım öncesine kapı aralamış. Konu üzerine çalışan araştırmacılar için olduğu kadar tüm dilbilim dünyasının dikkatini çekecek bir çalışma Topkapı Sarayı Oğuznamesi… n Topkapı Sarayı Oğuznamesi / Semih Tezcan / Yapı Kredi Yayınları / 308 s. / 2020. TURGENYEV’DEN ‘İLKBAHAR SELLERİ’ Hatıralarda güvenli bir yolculuk İvan Sergeyeviç Turgenyev’in hayatından izler taşıyan İlkbahar Selleri; elli iki yaşında, yaşlılığının ve gençliğinin pişmanlıklarıyla boğuşan Sanin’in, hatıralarında çıktığı yolculuğa odaklanıyor. BÜŞRA UYAR S algın sebebiyle evde kalmak, birçok düşünsel kapıyı aralamak için iyi bir fırsat. Efsunlu yapısıyla edebiyatın yeni dünyalar yaratmak ya da “hazır” dünyalarda yolculuğa çıkmak için “müsait” olduğumuz şu günlerde, kollayıcı ve kurtarıcı rolüyle elimizden sımsıkı tuttuğu ise şüphesiz. Bu ev içi edebiyat yolculuğunda birçok kitap elden geçirilebilir tabii, ancak yoğunluğu ve evrenselliğiyle, klasiklerin ayrı bir albenisi olduğunu söylemek mümkün. Sürükleyici bir “klasik yolculuğu” planlandığında ise akla ilk gelenler arasında Rus klasikleri vardır hep. İşte Turgenyev tam bu noktada, tüm akıcılığıyla karşımıza çıkıyor. İlkbahar Selleri, okurun sosyal izolasyon günlerinde, keyifli bir yolculuğa çıkabileceği “kayık” misali bir novella olarak okurla buluşuyor. Turgenyev’in akıcı, keyifli anlatımı ise adeta okur yerine nazlı nazlı kürek çekiyor. Turgenyev’in hayatın dan izler taşıyan İlkbahar Selleri; elli iki yaşında, yaşlılığının ve gençliğinin pişmanlıklarıyla boğuşan Sanin’in, hatıralarında çıktığı yolculuğa odaklanıyor. Bu noktada narin kayık, hayret uyandıran ve tıkır tıkır işleyen bir zaman makinesi olarak Turgenyev’in önderliğinde, okurun ayaklarını yerden kesiyor. 30 yıl öncesindeyiz. Yakışıklı ve bir o kadar da “toy” karakterimiz Sanin, yıllarca ayağına pranga olacak memur hayatına atılmadan önce ufak mirasıyla küçük bir Avrupa turuna çıkıyor. Frankfurt’tan ayrılacağı son gün Roselli ailesinin küçük ferdinin hayatını kurtararak, ailenin büyük mutluluğuna neden oluyor. Bu sırada, kaleme alınan birçok Rus erkeği gibi, evin dünyalar güzeli kızı Gemma’ya ilk görüşte âşık olmadan da edemiyor! Bir Rus olarak Sanin’in, Frankfurt’ta yaşayan İtalyan Roselli ailesine konuk olmasıyla “kültür şöleni” başlıyor. Diller düzgün ya da savrukbirbirine karışırken, damak tatları eleştiriliyor; delice akan cesur Rus kanı yine hayranlık dolu acele kararlar verdirirken, karakterler tüm neşe ve zaaflarıyla insancıl bir şekilde, usul usul işleniyor. İKİ GÜÇLÜ KADIN Ritmini hiçbir şekilde kaybetmeyen Turgenyev, her iki uca yerleştirdiği iki güçlü kadınla, Sanin’in en büyük pişmanlığına sebep olan aşk hikâyesini de şölen haline gelmiş anlatısına başarıyla yediriyor. Bir uçta Gemma: İlk görüşte âşık olunan, güzeller güzeli, okuduğu eserlerde bile aşkı hafife alan, heyecanlı ve cumhuriyetçi bir İtalyan. Öte yanda Marya Nikolayevna: İlk görüşte “çarpan”, zeki, cesur ve özgürlüğüne düşkün; özgürlüğü için “köleleştirmesi” gerektiğinin farkında olan bir Rus kadını. Okur için iki uca ve ortadaki biçare Sanin’e bakarak hikâyeyi tahmin etmek hiç de zor değil tabii, ancak Turgenyev’in derdi tahmin edilemeyecek bir hikâye yazmak değil. Onun derdi, karakterlerinin dramatik çatışmaları ve etkileyici diyaloglarında kendini en güzel şekilde belli ediyor. Okurun bu yolculuğun sonunda aklında kalan hikâyenin nasıl bittiği değil; karakterlerin nasıl yapılandığı ve hikâyenin hangi vurucu cümlelerle “kırıldığı” oluyor. Şüphesiz ki bu, bir edebiyatçının isteyebileceği en büyük yeti ve bir okurun ulaşabileceği belki de en yüksek haz noktası. İlkbahar Selleri, meraklısı için alt katmanda irdelenmeye ve araştırmaya son derece müsait bir siyasi zemin sunarken, üst katmanda ise hâlâ aynı hayret ve merakı uyandıran kültürlerin harmanlandığı küçük çaplı bir Avrupa turu haline geliveriyor. Geçmişe ve geleceğe aynı anda uzanan bu yolculuk okura adeta, tam da bugüne uyacak şekilde, “kıpırdamadan” da yolculuk edilebileceğini hatırlatıyor… n İlkbahar Selleri / İvan Sergeyeviç Turgenyev / Çeviren: Beyza Altay / İletişim Yayınları / 210 s. 5 28 Mayıs 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle