27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rılıyor kanadı kelebeğin/ ve başlıyor ataerkil oyun", "içine bi gıdımlık para konmuş zarf için/ çiçeklerle süslü gelin arabasının önüne/ yatan çocuk/ senin işin daha kolay gelin ablandan/ o belki de artık her gece/ nefret ettiği bi adamın önüne yatacak..." Ozan toplumumuzdaki çarpıklıkları, insanlarımızınolumsuz, yanlış, kötü yanlarını acı bir alayla eleştirir: "Bu karıları süt çıkana kadar yiy'cen arkadaş/ Bilmiyo muyuz lan nıye geldiklerini" diyenlerin, tecavüz ettikten sonra öldüriip denize attıkları bir Alman kızını anlatır: "Ute Steiner 17 yaşında/ Alman/ Irzına tccavüz/ bedeninde diş ve tırnak izleri/ Kalça ve göğüs coğrafyasmda çürükler.../ Öldürüldükten sonra atılınışsuya..." Bcyoğlu'nda iş tutan kadın satıcısının ağzından eleştirir sistemi: "Ben bir bülbül avcısıyım tombul cüzdanlı/ gündüz gözüyle ayartırun onları, yediririm içiririm/ düşürürüm/ öttürürüm, kestanelerini çizerim sıcak/ ilk gece sabaha kadar ağlarlar baygın değillerse (") (ki yeşil pancurlu ev yerle bir olmuştur/ komşunun zengin kızını almıştır/ beyaz atlı prens/ atında da doping çıkmıştır hıyarın/ hormonlu Şen Johnson/ Topkapı surlarında sııcuk olmuştur) "Yedi yıl sonu vergimi de veririm vatan haini değiliz ya(")" diyenlerin düşürdüğü "yaşı kaç/ onaltı söylediğine göre/ Afyonlu/ ada tavşanı gibi ürkek/ ve bir içim su özet olarak/ şarkıcı olmak istiyor/ olacak olacak/ pek yakında/ orospular korosunda assolist'olankızlarayazıklanır. Pepetye'dekışiirlerininhepsihınzırca bir alaycılıkla, yoğun bir öfkeyi ve hüznü dile getiren şiirler. Söylemi mizahı çağrıştırsa bile. Bu şiirlerde; yaşam okulunda, yaşamın acı gerçeklerini öğrenmiş, her şeyi bilen, onun deyişiyle hırtça bir çocuğun gözlemleri vardır. Kenar mahallelerde, köprü altlarında, sinema, meyhane önlerinde ciklet, bu.sigarasatarakbüyüyençocukların gözlemleri. Üstelik bu çocuklar, öyle erken lanışırlar ki yaşamın gerçekleriyle, öyle erken öğrenirler ki bazı şeyleri: "terbiyeleri bozulduğunda/ o kadar küçük/ o kadar küçüklerdi ki/ içinde sevişirlerdi ayakkabılarının." Ama bütün çocuklar için durum böyle değildir. Eğitim sistemini eleştirir şu dizeleriyle: "Salyangozların sindirinı sistemini ezberlerken/ timsahların kan dolaşımını ineklerken kendimizden habersiz/ yabancılaştık birbirimize/ yabancdaştık bedenimıze." üzan çocuklara kiyamaz, ilgisi onların uzerinedir hep. Akraba evlilikleri sonucu çocukların sakat doğmasına tepkisini dile getirir şair raporunda: "Akraba evliliklerine göz kırpan kültürlerin/ bıınu destckJeyici yapıdaki sosyal C U M H U R I V E T K İ T A P SAYI 1 6 9 koşulların/ ve bu koşulları yaratıp besleyenlerin/ sanık sandalyesine oturtulmaları" dileğindebulunur. Toplumumuzdaki politik çatışmalar, 80 sonrasının baskılı ve acılı ortamında yaşananlar da kaçmaz ozanın gözlerinden. Tanıklıkları vardır: "Sen bilmezsin/ benim tıfdlıktan yeni çıktığım günler/ ülkemin ışıklarını taşlıyodu ışık avcıları/ bi kaldırımda Bedrettin Cömert Hoca/ öbüründe Profesör TütengiV ve binlerce kitap ateş içinde arka bahçelerde", "ben ordan geçiyodum Şili'den Filistin'den/ bildiğiniz yerlerden/ kan gördüm durdum seslendim ses yok zindan dibiydi sesim/ eğildim baktım can yok eskidi bir yerlerim..." Kimin eskimez ki, ozan olup duyarlı bir yürek taşıyorsa insan... Öylesine anlaşılır ki ozanın, "Bu gece bakılırsa duvarlara tanıdık yüzüme/ anlaşılır hemen/ neden Acı Acı Gülümseme Bakanlığı'na aday olduğum" demesi... Sunay Akın'ın Antik Acıları İçindeki çocuğu öldürmeyen, dudakları gülümserken yaşama acılı çocuk gözleriyle bakan bir ozan Sunay Akın da... Tıpkı "Hayırsız oğluyum babamın/ lıiç büyümeyen/ hâlâ Topkapı'ya doğru uzanır/ kimsecikler görmeden/ hınzır bir çocuk gibi/ kapını çalıp/ kaçarım İstanbul'un" dizelerinde söylediği gibi. Gerçekten, ozan sık sık kapımızın zilini çalıp kaçmaktadır. Hem yalrıız şiirleriyle değil; şiir adına, insanlar adına, kültür değerlerimiz adına gerçekleştirdiği eylemlerle de uyarır bizi sık sık. Onu bir gün Boğaz'ın sularına kâğıt kayıldar salarken bir gün Galata Köprüsü'nde şiir okurken bir başka gün "Pulsuz zarf gibisin/ üstünde adresi/ evde kaldın/ naber kız/ kıılesi" dediği Kız Kulesi'ne çıkarma yaparken görebilirsiniz... Sunay Akın ilk kitabı Makiler'in ardından Antik Acıları yayımladı. Her ikikitabmdaki şiirleri de acı acı gülümseyen şiirler. Onun şiirindeki alaycılık, o buruk gülümseme, Akgün'ünkiler gibi sözcüklerle belirtilmemiş, şiirin bütününe yüklenmiş durumda. Ürperip kalıyorsunuz şiiri okuyup bitirdiğinizde. Tıpkı: "încitirim korkusuyla/ yıkarken/ nasıl da usulca/ gezdirirdi ellerini/ teninde annen" (Fahişe) "Gözyaşları içinde/ birkaç dakika aradı/ kürtaj masasından kalkarken/ takılıpkopan/düğmesini" (Düğme) şiirlerinde olduğu gibi...Çocuklar, ozanın duyarlığını, ilgisini en yoğun yönelttiği konulardan biri: "Ne zaman bir çocuk olse/ gözü evlerinde/ annesinin kavurduğu/ helvada/ kalır/ Yoksul bir çocuk görsem/ yağmur altında üşüyen/ köprü olmak geçer/ hiç değilse/ içimden/ Her akşamüstü oyuncakçı/ camekânından/ çocuk ellerinin/ izlerini siler" ve "Odunsuz bir sobanın/ yanında titreyen/ çocuğu görse yağmur/ gözyaşlarını odaya/ tavanarasındaki delikten/ usulca bırakır" dizelerinde olduğu gibi." Mahalledekiçocukların/ piç diye kızdırdığı/ ayakkabı boyacısı çocuk/ babasının özlemiyle/ önünde kurar sandığını/ meçhul asker/ anıtın.n!" LİMAN Sıralanmış saksılar vardı limana bakan penceremizin önünde ve çiçekler arkasında ekmek kırıntıları serpen martı yüzlü bir anne Terasta toplanan kadınlar limandaki beyaz geminin ışıkları yanınca dedikodusunu yapmaya unuturlardı tam o saatlerde sokaktan geçen yazlık sinemadaki biletçikızın Annesinin dizlerinin dibinden hiç ayrılmayan uslu bir çocuk gibidir . limandaki deniz ama sokağa çıkıp dalga olmak geçer yüreğinden Sunay Akın Hüzünlü bir çocukluğun izleri vardır dizelerinde ozanın: "Annesiz büyüdüm çünkü/ yani serçeydim/ kar üstündeki arka bahçesinde/ kasabın beslediği kuzu/ dudaklarımı, i^te bu yüzden/ aile boyu/ bir şişeye değdirip/ içmeyi severim/ gazozu", "Gülemedim ki hiç/ hasta yatağının başucunda/ ha beri bu yüzden/ yoktur annemin/ sol yanağımdaki/gamzeden." Sunay Akın'ın Antik Acılar çarşısında, geçim parası için eşyalarını satan nice eski İstanbullu yaşlı insan, elleri reçel kokan annesi ve terzı dükkânın daki babası, ancak gemi batarken ipleri çözülen filika, ama en çok da çocuklar vehüzün var. Savaşakarşı, toplumsal çelişkilere, çocukların umarsızlığına, yasaklara, işkencelere karşı hüzün var. Ama umut da... "Yasaldanınca görüş gününde/ çiçek getirilmesi/ arka duvarın dibine/ sarmaşık tohumu/ ekmiş annem/ Oysa el bile «allayamamıştım ona / kuyrukta saatlerce bckleyip/ doldurduğu içme suyunıı/ dökerken ardıma" "Ne zaman elektrik verilse/ bedenimin tek bir hücresine/ aydınlanıyor yurdumun/ lambasız bütün evleri", "Bıraktı zeytin dalını/beyaz güvercin/ ansızın bastırınca yağmur/ umudu kesmişti ki askerler/ çamur içinde/ çıkageldi bir serçe/ gagasında ılılamur", "Savaşhaberleriyle dolu/ renkli gazete sayfasını / katlayıp bir çocuk üstüste/ kesiyor özene bezene/ elinde makas ile/ ve insanlar oluşuyor kâğıttan/ tutuşmuşlar elele..." İyiden, güzelden, barıştan ve sevgiden yana olan bütün ozanların da el ele tutuşmaları dileğiyle... • S A YFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle