02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 SAYFA 12 ŞUBAT 2013 SALI Biyolojik mücadele yaygınlaşıyor Antalyalı çfitçiler üretimde biyolojik mücadeleye doğru yönelmeye başladı. Sektörün uzmanları da biyolojik mücadelenin önemine dikkat çekerek, devlet desteğiyle bu sistemin yaygınlaşacağını dile getiriyor rtüaltı üretimin başkenti Antalya’da tarımda biyolojik mücadele her geçen yıl artıyor. Sektör temsilcileri devlet desteğine paralel olarak biyolojik mücadelenin yaygınlaşacağı yönünde görüş bildirirken, beş yıl içinde seracılıkta yüzde 100’e yakın bir kullanımın olacağını öngörülüyor. Bioglobal A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Ateş, Antilsan Genel Müdürü Mehmet Oba ve Rito Tohumculuk Biyolojik Mücadele Ticari Sorumlusu Alper Altınbaş, HAZIRLAYAN: DEĞER KAVAZ GÜRGÖZ EXPO çiçeğini arıyor içek ve Çocuk teması ile düzenlenecek Türkiye'nin ilk EXPO'su olma özelliğini taşıyan EXPO 2016 Antalya, sembol çiçeğini arıyor. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, EXPO'nun sembol çiçeği internet üzerinden halk tarafından oylanarak belirlenecek. Ankara'da 6 Şubat'ta gerçekleştirilen EXPO 2016 Antalya Ajansı Yönetim Kurulu Toplantısı’nda dört çiçek türü için oylama yapılması yönünde karar alınmıştı. Ç Oylama başladı yapıldı. Faydalı böcekler, faydalı mikroorganizmalar araştırıldı" diye konuştu. Bakanlığın biyolojik mücadele alanında destekleriyle beraber biyolojik mücadele uygulama rakamlarının daha da arttığını ve artacağını belirten Ateş, sektörde 250300 milyon liralık bir hedef pazar olduğunu, örtüaltı üretimde 5 yıl içinde en az yüzde 100'e yakın kullanımın gerçekleşeceğini düşündüğünü söyledi. tek verdi ve 2006 yılında bir anda İspanya'da biyolojik mücadele patladı. İspanya'da biyolojik mücadelenin 6 yıllık bir geçmişi var ve 185 bin dönüm civarında biber sera alanı vardır. 6 yılda bu alanın tamamında biyolojik mücadele yapar hale gelindi" dedi. Zirai ilaçların yoğun miktarda kullanımı ile beraber doğada zararlılarla mücadele eden faydalı böceklerin de yok olduğunu belirten Oba, "Doğal dengenin bozulması, ihracatta yaşanan sıkıntı, sağlıklı ürün talebi gibi nedenlerden dolayı biyolojik mücadele gündeme gelmek zorundadır" dedi. Alper Altınbaş da biyolojik mücadelede eğitim yayım çalışmalarının artırılarak üreticinin bilinçlendirilebileceğini dile getirerek "Böyle olursa çok daha rahat bir şekilde biyolojik mücadele yaygınlaşır" dedi. Oylama yapılacak çiçekleri seçerken endemik tür olmaları, çiçeklenme zamanları, çiçekli kalma sürelerini dikkate alan kurul; şakayık, papatya, menekşe ve yabani karanfilden birinin EXPO 2016 Antalya'nın sembol çiçeği olmasına karar verdi. EXPO 2016 Antalya NisanEkim 2016 tarihleri arasında gerçekleştirileceğinden, oylamaya katılacakların çiçekli kalma süresi ve çiçeklenme zamanını dikkate alarak oy vermeleri önem taşıyor. Oylama yapılacak çiçeklerin fotoğraflarının bulunduğu ''www.expo2016antalya.org.tr'' adlı sitede, çiçeklere ait diğer kriterler de yer alıyor. EXPO 2016 Antalya'nın sembol çiçeğini belirlemek için yapılacak olan halk oylaması, 7 Mart'ta sona erecek. Sembol çiçek 8 Mart'taki yönetim kurulu toplantısının ardından kamuoyu ile paylaşılacak. Ö Antalya'nın ulusal televizyonu VTV'de her pazartesi akşamı yayınlanan "Umut Özdil ile Tarımın Sesi" programına konuk oldu. Türkiye'de tarımda biyolojik mücadele alanındaki çalışmalardan söz eden sektör temsilcileri, biyolojik mücadelenin dünü ve bugünü hakkında bilgi verdi. Desteklerle arttı Özgür Ateş, 2009’da domates güvesi olarak da bilinen Tuta Absoluta'nın Türkiye'ye girmesiyle biyolojik mücadeleye ilginin arttığını hatırlatarak ,"Bu zararlıya karşı kimyasal mücadele yöntemleriyle çözüm bulunamayınca bunu nasıl çözeriz fikri çerçevesinde dünyada birçok araştıma İspanya örneği Biyolojik mücadelenin öncelikle Avrupa'da başladığını ve daha sonra Türkiye'ye girdiğini belirten Mehmet Oba ise "İspanya, 20042005 yılında yoğun ilaç kullanımı ve kalıntılardan dolayı ürün ihraç edemez duruma geldi. İspanya hükümeti çiftçiye deszarar verdiğini vurgulayan Bayraktar, "Çiftçinin 1 liraya ürettiği malı, 1,5 liraya alırsa vatandaşımız onun da refahına katkı sağlar. Vatandaş daha fazla besin maddesi tüketir. Ancak şu anki sistemde bunu yapamıyor. Tarladan sofraya ne kadar çok ucuzlatırsak bu ürünleri halkımız çok daha iyi beslenir. 1 liradan üretilen ürünü halkımız 4 liradan alıyor. Bu bir zincir ve zincir içinde üretici ile tüketiciyi birleştirmemiz lazım. Yani aradaki mesafeyi kısaltmamız gerek” dedi. “Tarladan sofraya yüzde 400 fiyat artışı" ürkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ürünlerin sofralara gelene kadar fiyatının arttığını söyledi. Bayraktar, fiyat artışının Türk tarımının en büyük sorunu olduğuna işaret ederek, T "Türk çiftçisi olarak ucuza üretiyoruz ama halkımıza ucuz yediremiyoruz. Tarladan sofraya arada büyük bir fiyat farkı var. Fiyat farkı bazı ürünlerde yüzde 400'e ulaşmış durumda" diye konuştu. Fiyat artışının hem üreticilere hem de tüketicilere Muhtarın taş ocağı isyanı: Yeniden gündemde ölgedeki mermercilik faaliyetlerine yönelik denetlenme yapılmadığını da öne süren Muhtar İlboğa, Turunçova’nın Çavdır Mahallesi Tireşe mevkiinde, Tekmar Mermer şirketi tarafından yıllar önce açılan ancak tarihi sit olduğu gerekçesiyle kapatılan mermer ocağının başka bir şirkete devredildiğini belirterek, “Şimdi bu alanın sit özelliğinin kaldırılması için girişimlerde bulunuluyor. Bize de bu konuda resmi yazılar ulaştı. Sıradan bir yurttaşın sit alanıyla ilgili bir talebi olabilir mi bu ülkede? Ama işin arkasında şirketler olunca iş değişiyor. Ben muhtar olarak yıllardır uğraşıyorum, tehditler alıyorum. Artık yoruldum” diye konuştu. Bölgedeki mermer ocaklarının Alacadağ Tabiatı Koruma alanına etki edip etmediği yönündeki sorumuza da yanıt veren İlboğa, alanın içinde henüz ocak açılmadığını ancak sınıra yakın yerlerde çalışmaların sürdüğünü söyledi. Binlerce sedire vicdanım sızladı Alacadağ’daki mermer ocaklarından yıllardır şikayetçi olduklarını söyleyen Muhtarı Osman İlboğa, tarihi sit alanında yeni girişimlerin sürdüğünü belirterek, “Derdimizi kimseye anlatamadık” dedi YUSUF YAVUZ B inike’deki Alacadağ ormanlarının önemli bölümü, barındırdığı anıtsal sedir ağaçları ve orman ekosistemlerinden dolayı 1990’da Tabiatı Koruma Alanı ilan edildi. Ancak 2000’li yılların başından itibaren bölgede birbiri ardına açılan mermer ocaklarının sınırı, koruma alanına kadar ulaşmış durumda. F ler, bizim şikayetçi olduğumuz şirkete ait araçlarla gelince hayal kırıklığı yaşadık. Devletimizin aracı yok muydu?” dedi. ği fidanlar bugün mermer şirketlerince göz göre göre kesildi. Mermer arayacağım diye ormanı kestiler, ocak açtılar, ye terli olmayınca kapatıp öylece bırakıp gittiler.Bölgede rehabilite edilen ocak görmedim” diye konuştu. Sedirler kesildi Muhtarlığın yanında orman ürünleri ve narenciye ticareti ile uğraştığını anlatan İlboğa, bölgede yürütülen mermercilik faaliyetleri konusunda dehşet verici ayrıntıları ise şöyle anlattı: “2009 yılında Ece Mermer adındaki firmanın kiraladığı arama sahasındaki kesim işini ihaleyle ben üstlendim. Bu yalnızca arama amaçlı bir çalışmaydı ve binlerce ağaç kesildi. Kesilen ağaçların büyük kısmı sedirlerden oluşuyordu. Bin 200 civarındaydı sanırım. Bu durum karşısında vicdanım sızladı. Dünyanın gözü gibi baktığı sedir ağaçlarının böyle bir gerekçeyle kesilmesi kabul edilebilir değildi. Burada ormanlarımız mahvediliyor. Yalnızca arama yapmak için bunca ağacın kesilmesi gerekmiyordu. Biz ülkemizi, devletimizi ve milletimizi çok seviyoruz. Ülkemizin kalkınmasını biz de istiyoruz. Ama bu işin başka bir yolu yok mu? 1970’li yıllarda orman idaresinin girişimiyle bizim ana babalarımızın dikti “Gücünüz yetmez” dediler Alacadağ Köyü muhtarı Osman İlboğa, köylerinin çevresinde 56 ocağın faaliyet yürüttüğünü, patlatmalar sırasında deprem olmuş gibi sarsıldıklarını ve ocaktan taşların yuvarlandığını söyledi. Mermer şirketlerinin yasalara aykırı faaliyet yürüttüklerini ileri süren İlboğa, “Geçmişte ocaklarda kuru kesim yapıldığı için mayıs ayında ağaçların üzeri kar yağmış gibi bembeyaz oluyordu. Bu konuda şirketleri uyardık ancak bizi tehdit ettiler. ‘İstediğiniz yere şikayet edin, bize gücünüz yetmez!’ dediler. Biz de Ankara’ya gittik. Ancak hiçbir sonuç alamadık. Bir süre sonra inceleme yapmak için yetkililer geldi. Ancak yetkili A Alacadağ’da dağ kanunu ntalya, Isparta, Burdur, Denizli Kaş Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz, taş ocaklarıyla talan eden Finike ormanlarında adeta dağ kanunun hüküm sürdüğünü söyledi. 13 taş ocağının faaliyet gösterdiği Alacadağ’daki doğa tahribatı üzerine, Kent Konseyi üyeleri ve çevrecilerle bölgede incelemelerde bulunan Gündüz, “Finike’deki taş ocaklarının tamamı orman alanı içerisinde. Dünya mirası kabul edilen ve koruma altında olduğu için köylü bir tek dalını kırsa hapis cezası verilen sedir ağaçları taş ocakları tarafından göz göre göre kökünden kesilerek yok edilmekte. Bu hukuksuzluk sona ersin” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle