22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 SAYFA 20 MAYIS 2012 PAZAR "Antalya'da iŞ'te HAYAT" Hazırlayan PELİN GEL AĞAN a y a y n ü d tanıtıyor Yaz aylarında deniz, kum ve güneş turizminin yapıldığı Antalya'da boş geçen kış aylarını gerçekleştirdikleri fuarlarla hareketlendirmeye çalışan ANFAŞ'ın Başkanlığı’nı yapan Mustafa Çalık, kentin dünyaya tanıtımına öncülük ediyor ustafa Çalık adını fuarlarla özdeşleştirir olduk. O Antalya Fuarcılık A.Ş'nin Yönetim Kurulu Başkanı. İnşaat Mühendisi olan turizm ve tekstil işiyle uğraşan Mustafa Çalık, ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın yanında Kemer Tanıtım Vakfı (KETAV) ile Antalya Tanıtım Vakfı'nın (ATAV) da kurucu başkanlarından. Şu anda KETAV'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yürüten Çalık, Kemer'in tanıtımı için uğraş verenlerden. Çalık, bu yıl 11.’sini düzenlemekte oldukları 'Kemer Uluslararası Sualtı Günleri' ile de dünyanın birçok ülkesinden sualtı fotoğrafçısı ve bilim adamının Kemer'e gelmesini sağlayarak hem Kemer'in sualtındaki gücünü dünyaya gösteriyor hem de bölgenin tanıtımını sağlıyor. Antalya'da İŞ'te HAYAT safyamızda bu hafta Mustafa Çalık'ı konuk ettik. Aslen Konyalı olan Mustafa Bey'le keyifli bir sohbet geçirdik. Mustafa Bey sohbetimize çocukluğunuzla başlarsak, bizi o yıllara götürür müsünüz? 1943 yılında Konya'da doğdum. Çocukluğum çok huzurlu ve dolu dolu geçti. Evin en küçüğüydüm. Çok seviliyordum. İlkokul, ortaokul ve lisede gerçekten çok başarılıydım. Çevremde örnek gösterilen biriydim. ‘Mustafa gibi çalışkan ol’ derlerdi etrafımdaki çocuklara. Bu bana moral veriyordu. Daha fazla çalışmamı sağlıyordu. Siz sporla da çocukluğunuzdan itibaren çok ilgileniyorsunuz... Spor benim genlerimde var. Kimi insan müziğe, kimi insansa tiyatroya ilgi gösterir. Ben ise spor sevdalısıydım. Mahalle aralarında futbol oynardık. Lise yıllarında Konya'nın genç takımında oy Antalya'yı RUS PAZARINA KATKI SAĞLADIK Müşteri portföyünüz nasıl peki? Kurulduğumuz yıllarda Fransız müşterilerimiz vardı. Ardından Almanlar ve yerli turist gelmeye başladı. 1993 yılından sonra Ruslar gelmeye başladı. Bir arkadaşımız, ‘Ruslar bizim velinimetimiz. İleride bizim çok iyi potansiyelimiz olacaklar’ dedi. Bizim otel öncelikle Rus pazarıyla iş yapıyordu. Yoğun olarak Rus getiren ilk üç dört otelden biriydik. Rus pazarının gelişmesinde otel olarak büyük katkımız var. Turizm devam ederken siz turizmin dışında farklı bir alana yöneliyorsunuz. Tekstile... Niçin tekstil? 1990'lı yıllarda Türkiye tekstilde çok ilerledi. Türkiye'nin en büyük bir numaralı sektörü tekstil sektörü diyorduk. İhracatının yüzde 25'i tekstildi. Bir sürü iyi duruma gemiş tekstil firmaları vardı. Türkiye'de pamuk potansiyeli vardı. Abim Hüseyin Çalık, Aksu'daki Antbirlik'in inşaatı yapmışlardı. Onlar ondan sonra tekstile girmek istedi. Antalya'da tekstil fabrikası kurdular. Pamuk ipliği fabrikası kurdular. O kurunca “Mustafa biz bu işi biliyoruz. Makinaları satmasını biliyoruz” dedi. Bende tekstil fabrikası kurmaya karar verdim. 1995 yılında inşaatına başladım ve 1997 yılında faaliyete geçti. Kaliteli pamuk ipliği çıkartıyoruz. Çok güzel kar ediyorduk. Ama 2002 yılından sonra tekstile Çin girdi. Uzakdoğu'nun devreye girmesiyle onlarla rekabet edemez duruma geldik. Herkes ipliği Çin'den getiriyordu. Epeyce uğraştık ayakta kalmak için. Kaç yılına kadar direndiniz ayakta kalabilmek için? 5 sene direndik. Başladığınız işi hemen sonlayamıyorsunuz. Bir sürü adam çalışıyor. Onların aileleri çocukları var. Bir sürü makine var. Sonunda baktık olmadı. 2008 yılında kapattık ve makineleri sattık. M DARBE YURTDIŞINA ÇIKARTMADI 960 yılında ihtilal olmadan evvel. Lisede çalışkan talebe olduğumuz için bizi yurt dışına okutmak için ODTÜ'den mülakata soktular. Ben o mülakatı geçtim ama ihtilal olduğu için yurt dışına okumaya gidememedim. Spora olan ilginiz üniversite yıllarında da sürüyor... Gümüşsuyu'nda Teknik Üniversite'nin spor salonu vardı. O zamana kadar basket topunu elime almamıştım. İmkan olunca basketbol oynamaya başladım. Aradan bir ay geçmedi, bir abi beni saha dışına çağırarak beni genç takıma almak istediklerini söyledi. Şaşırdım. Daha bir aydır oynuyordum. Genç takıma girdim. Okul yıllarım çok keyifli geçti. Bunun yanında çaylara giderdik. Eskiden partilere çay denirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra ne yapıyorsunuz? Antalya'ya döndüm. Abimlerle çalışacaktım. Abim Hüseyin Çalık ortağı Hikmet Ataman ile birlikte Serik'te DSİ’den büyük bir iş almıştı. Abim Mustafa burda dağda bayırda çalışmaz diye bakıyor ve beni işe almıyor. Bir de Hikmet Ataman bu işin pirlerinden. Olur da bana kızar aramız açılır diye beni almak istemiyor. 34 ay boşta durdum. Sonra beni işe aldılar. İnşaatın birinci nadım. Futbolun haricinde atletizmle uğraştım. Hala spora ilgim sürüyor. Liseyi Konya'da bitirdikten sonra ODTÜ Elektrik Mühendisliği'ni kazanıyorsunuz.... Mühendislik o zaman çok istenen bir meslekti. Fen kolu mezunlarının hayali mühendis olmaktı. ODTÜ Mühendislik yeni açılmıştı. Hayalim İstanbul Teknik Üniversitesi'nde okumaktı. İTÜ 1700'lü yıllarda kurulan en eski üniversitelerdendi. İTÜ'ye bağlı Maçka Teknik Okulu vardı. Ben ODTÜ, İTÜ ve Maçka Teknik Okulu'nun sınavlarına girdim. ODTÜ'de elektrik mühendisliğini kazandım. Kaydımı yaptırdım. 1 ay okudum. İTÜ'nün sonuçları belli olunca orayı da kazanmışım, İTÜ'ye geçiş yaptım. İkinci sınıfta abim Hüseyin Çalık ortağı Hikmet Ataman ile birlikte Aksu'da sulama inşaatı almışlardı. Abim ‘inşaat oku bize lazımsın’ dedi. Onun üzerine tekrar imtihana girdim ve İTÜ İnşaat Fakültesi'ni kazandım. 350MiLYON MiLYON 350 DOLARLIKKATKI KATKI DOLARLIK Fuar turizminin bir şehre katkısı nedir?Antalya'ya ne sağlıyor bu turizm çeşidi? Antalya'da deniz, kum, güneş turizmi hakim. Bu nedenle kış döneminde turizm pek olmuyor. Fuarlar ise kış döneminde yapılıyor. Bu açık kapatılıyor. Tam olarak katkısı ölçülemez. Ne kadar yedi ne yaptı. Ama yaptığımız hesaplara göre 350 milyon dolar her sene Antalya ekonomisine katkı sağlıyoruz. İşadamlarını yaptığı alışveriş hariç. O çok daha fazla oluyor. Sadece gelenlerin uçak, yeme içme, konaklama alışveriş gibi harcamaları bunun içinde yer alıyor. Şehrin tanıtımına da büyük katkısı var. Evet çok büyük katkısı var. Biz fuarlara dış katılım bulabilmek için. ANFAŞ olarak yurt dışındaki fuarlara gidiyoruz. Azerbaycan bu fuarın konuk ülkesi diyoruz mesela. Dış tanıtıma da büyük katkısı oluyor. Esnaf kazanıyor mu? Evet. Esnaf restoranlar satışlarımız artıyor diyor. Fuar zamanında tesisler doluyor onlara katkı sağlıyor. Fuara gelen katılımcılar bayilerine yemekler veriyor. Ve katılan katılımcıların gelir seviyesi yüksek olduğu için şehirde harcamada yapıyorlar. FUARCILIĞI BAŞLATTILAR izin de arasında olduğunuz birkaç kişi kentte fuarcılığın gelişmesi için Antalya Expo Center'i kuruyorsunuz. O süreci anlatır mısınız? Biz Sadık Badak, Mustafa Kıvrak, Muharrem Koç ve diğer arkadaşlarla Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) yö S netiminde çalıştık. İngiltere'den bir uzman getirdik. Burada fuar olur mu diye. O da “Olur” dedi. Fuar inşaatının projesini yaptırdık. 2000’de inşaatı bitirdik. Şu anda Antalya İstanbul'dan sonra fuarcılığın yapıldığı en iyi marka il. Yapılan fuarların kalitesi, kaliteli katılımcıları ve ziyaretçi sayısı bakımından ikinciyiz. Şu anda kaç fuar yapıyorsunuz? 14 fuar yapıyoruz. ANFAŞ'ın yaptığı 7 fuar var. Mesela Otel Ekipmanları Fuarı kendi alanında bir numara. Sonra Yiyecek İçecek Fuarı var. Oda kendi sektöründe en iyi fuar. Sektöründe en iyi guarları yapıyoruz. 1 adamı oldum. Yeni mezun birinin birinci adam olması kolay değil. Hikmet Ataman da devamlı işin başında dururdu. Hikmet Ataman'ın sizin hayatınızda önemli bir yeri var sanırım... Hikmet abinin bende büyük yeri var. Bana şantiyeciliği öğreten kişi. Hikmet Ataman çok çalışkan bir insandı. İş Serik'in girişinde bir yerdeydi. Hikmet Bey bana ‘Bak Mustafa şimdiden söyleyeyim. Sürekli yakın diye abine gitmek yok. Burada şantiyede yatıp kalkacaksın, kontrol mühendisi ile iyi geçineceksin’ dedi. İlk dersini vermişti. Abinizle 7 yıl birlikte çalıştıktan sonra 1973’te işinizi kurmak istiyorsunuz. İlk işiniz de Ferrokrom... Abimlerle Maraş'ta çalıştıktan sonra serbest çalışmak istediğimi söyledim. İlk Ferrokorm'da ihaleye girdim ve aldım. O işi yüzümün akıyla bitirdim. Vergi şampiyonu oldunuz... Evet. Gelir vergisi şampiyonu oldum. Herkes bir anda şaşırdı. Ferrokrom'da sendika üyesi bir çalışan vardı. O duymuş geldi bana Mustafa abi diye sarıldı. Daha 30 yaşındayım Antalya vergi şampiyonuyum. Antalya'nın bir sürü köklü ailesi var ve ben vergi şampiyonu olmuşum. Büyük gurur. Daha sonra neler yaptınız? Sonradan Korkuteli DSİ'den kanal inşaatı aldım. Büyük bir ihaleydi. ‘Mustafa bu işi yapamaz’ diyenler oldu, ben onu zamanından evvel bitirdim, onda da vergi şampiyonu oldum. Orayı bitirdikten sonra Korkuteli Sanayi Sitesi'ni yaptım ondada vergi rekortmenlerinde ikinci oldum. Ardından da Akdeniz Sanayi Sitesi'ni yaptım. Daha sonra turizm sektörüne giriyorsunuz... Antalya, Bodrum, Fethiye genel olarak çevrede toplasanız 5 otel vardı. Tahsisler çıkıyordu. Tahsis için müracaat ettim. İnsan bir işi kafaya koyunca o işte başarılı oluyor. Her gün tahsisi almak için Ankara'ya gittim. ‘Dediler çok heveslisin sana bu işi verelim’. 1981 yılı sonunda tahsisi aldım.Antalya'da ilk alan benim. Bunun yanında İstanbul, Ankara'dan da işadamları aldı Ünal Aysal, Burhan Silahtaroğlu gibi. Siz oteli yaptıktan sonra Fransızlarla işbirliğine giriyorsunuz... O zaman turizmi bilmiyoruz. Duru turizm sahibi Yusuf Duru, burayı kimse bilmiyo. Fransızların Eldorador diye bir otel zincirleri var. Onlarla irtibat kurmamızı sağladı ve oteli 8 yıl boyunca Eldorador Phaselis adıyla işletiyorlar. Turizmciliği öğrendiniz mi Fransızlardan.... Paris'ten adam gelirdi. Bizim çalışanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapıyordu. Buna çok içerliyorduk. İşte acemiydik. Sonra zaman içinde biz Türk müşteri almayız dediler. Öyle şey olur mu hiç. Onlar tabi Fransa'dan gelen turist için uçaktan da para kazanıyorlar. Turizmi öğrenince, oteli kendimiz işlettik. O yıllarda kapasiteniz ne kadardı şu anda ne kadar? Kapasite o yıllarda 500 kişilikti. Şimdi 12001300'e çıkmış oldu. TANITIM VAKIFLARINA ÖNCÜLÜK Tanıtım vakıflarının kuruluşuna da öncelik ediyorsunuz. Önce KETAV ardından da ATAV’ın kurulmasına öncülük ediyorsunuz... 1992 yılında Kemer'deki tesis sahipleri ile sık sık görüşüyorduk. Kemer'de dernek mi yoksa vakıf mı kuralım diyorduk. Osman Ayık, Sefa Gürman, Yılmaz Işıkçı ile hep beraber vakıf kurmaya karar verdik. Ben kurucu başkanıydım. Daha sonra Antalya Tanıtım Vakfı'na (ATAV) da öncülük ettik ve orayı da kurduk. Ben yine kurucu başkandım. Daha sonra Nizamettin Şen'e bıraktık. Antalya Convention Center da o zaman kuruldu. KETAV'da neler yapıyorsunuz? İlk sene 25 Rus ressam getirdik. Kemer'in doğal güzelliklerini tuvale yaptılar. Bunları burada ve Moskova'da sergiledik. Rus yazarları getirdik. Onları yapmıyoruz artık. KETAV olarak Kemer Uluslarararası Sualtı Günleri düzenliyorsunuz... Evet bu sene 11. sini düzenlenemekteyiz. 17 Mayıs'ta başladı. Bugün ise sona eriyor. Bu festival dünyada ilk üçe girdi. Katılımcısı her geçen sene artıyor. Madagaskar'dan tutun Avusturalya'ya kadar en uzak ülkelerden bile çok sayıda kişi geliyor. 200 bilim adamı ve sualtı fotoğrafçısını ağırladık bu sene. Büyükşehi Basketbol takımının takım sorumlususunuz da. Maçları hiç kaçırmıyordum. Ben ilgilenince takım sorumlusu olmamı istediler. C MY B C MY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle