25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 EKİM 2012 PAZARTESİ SAYFA SAĞLIK 5 Mide hastalıkları ağız kokusuna neden olabilir Ağız kokusu, sosyal yaşamı olumsuz etkileyen bir sağlık sorunu. Nefeste hissedilen kötü kokular; düzenli diş fırçalamaya ve rutin diş muayenelerine rağmen geçmiyorsa, sorunun kaynağında mide rahatsızlıkları olabileceği düşünülmelidir M Mide kanseri de ağız kokusuna yol açar ancak M ide kanserinin de ağız kokusuna neden olan mide hastalıkları arasında sıralanabileceğini söyleyen Akça; “Mide kanseri hastalarının mide çıkışlarında ölü bir doku oluşur. Bu dokuyla beslenen bakterilerin türemesiyle kötü bir koku ortaya çıkar. Ancak mide kanseri, ağız kokusu öncesinde başka bulgular da vereceğinden, ağız kokusu şikayeti olduğunda mide kanseri endişesi yersizdir” diye konuştu. emorial Antalya Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Serdar Akça ağız kokusuna neden olan mide hastalıkları hakkında bilgi verdi. Ağız kokularının çoğunluğunun ağız ve diş hastalıkları ile kulak burun boğaz hastalıkları nedeniyle ortaya çıktığını anlatan Akça, boğaz enfeksiyonları, boğaza bağlı sinüslerin veya akciğer hastalıklarının ağız kokusuna nedenleri olabileceğini söyledi. Akça, koku sorununun uzun süre devam etmesinin midedeki bir rahatsızlığın belirtisi olabileceğini de belirtti. Reflüde, mide içindeki sıvıların yemek borusuna geçtiğini belirten Akça, “Bu da mide içeriği kokusunun nefeste hissedilmesine yol açar. Ağız kokusuna neden ola bilen bir başka durum ise, midedeki bir tür bakteri olan ‘Helicobacter pylori’dir. Hijyenin yetersiz olduğu koşullarda görülen hastalığın tedavi edilmesiyle birlikte, ağız kokusu şikayeti de geçmektedir” dedi. Yemek borusundaki baloncuklar Zaman zaman yemek borusunun da kötü nefes kokusu kaynağı olabileceğini anlatan Doç. Dr. Akça, “Divertikül adı verilen yemek borusunda oluşan baloncuklar, alınan gıdaların mideye inmesini engelleyerek, bu baloncuk içerisinde birikmesine neden olabilir. Baloncuklar nedeniyle midede sindirilemeyen gıdaların sindirimi, baloncukta bulunan bakteriler tarafından gerçekleşir. Bu da nefesin kötü kokmasına neden olur. Endoskopi yöntemiyle bu tür bir baloncuk saptandığında, tedavi için, cerrahi müdahale ile baloncuk çıkartılır” dedi. Yine yemek borusuyla ilişkili bir hastalık olan “akalzya”ya da dikkat çeken Akça, şu bilgileri verdi: “Akalzya rahatsızlığında yemek borusunun alt ucu kasıldığından, gıda aşağıya geçemez. Yemek borusunda kalan gıdaların sindirimi, buradaki bakteriler tarafından yapılır. Bu da kötü bir kokuya yol açabilir.” Geçmeyen ağız kokusunun nedeni araştırılmalı oç. Dr. Akça, “Ağız kokusunun en sık görülen nedenleri arasında yer alan diş, kulak, burun ve boğaz sağlıyla ilgili bir sorun olmaması durumunda koku şikayeti devam ediyorsa sistemik veya sindirim siteminden kaynaklanan D hastalıklardan şüphelenilmeli” diyerek uzman doktorun yapacağı muayene ve tetkikler sonrasında ağız kokusunun altında yatan sebebin bulunması ve tedavi uygulanması gerektiğini vurguladı. Düzenli fiziksel aktivite hafızayı güçlendiriyor Ağız içi yaralar önemli hastalık habercisi olabilir D udak içi, diş etleri, dil, damak ve yanak içlerinde; stres, kansızlık, demir eksikliği, Behçet, cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar, uçuk enfeksiyonu gibi nedenlerle yaralar ortaya çıkabilir. Bu yaraların sebebi araştırılmalı ve tedavisi vakit kaybetmeden planlanmalıdır. Memorial Antalya Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Lütfiye Çoban, ağız içi yaraların nedenleri ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Asitli içecekler aftı kolaylaştırıyor Ağız içinde ortaya çıkan yaranın en sık, aftöz ülser şeklinde görüldüğünü söyleyen Çoban; “Aftöz ülserler oldukça ağrılı, gri zeminli, çevresi kırmızı bir halka ile çevrili, zımba ile delinmiş gibi görünen yaralardır. Birkaç milimetreden 3 santimetreye varan boyutlarda olabilir. Halsizlik ve iştahsızlık gibi sorunlara da neden olabilir. Yaralar, 1 hafta ile 1 ay arasında değişen sürelerde kendiliğinden iyi aş ilerledikçe artan unutkanlıklar bir süre sonra kişinin yaşamında yarattığı olumsuz sonuçlarla, hayatının her alanını etkilemeye başlıyor. Unutkanlık, başlarda geçici hatırlama sorunları gibi görünse de çoğu zaman önlem almakta gecikilebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Bilge Çetin, unutkanlığa karşı alınabilecek önlemler hakkında bilgi verdi. Hafızayı güçlendiren alışkanlıklar genç yaşlarda kazanılmalı Çetin, genellikle ileri yaşlarda görülen unutkanlığın bazı durumlarda daha erken başlayabildiğini belirterek; “Genellikle telefon numaralarının hatırlanmamasıyla kendini göstermeye başlayan bellek bozukluğunun altında yatan başlıca nedenler ağır diyetler, vitamin eksikliği, guatr hastalığı, psikiyatrik hastalıklar veya bazı ilaçların uzun süreli kullanımı olarak sıralanabilir. Genç yaşlardan itibaren uzmanların yönlendirmeleri doğrultusunda hafızayı güçlendirecek alışkanlıkların yaşama adapte edilmesiyle, ciddi bir bellek bozukluğu tehdidine karşı korun Y mak ve riskleri azaltmak mümkün olabilmektedir”dedi. Düzenli egzersiz yapın Birçok psikolojik sorunun üstesinden gelmeye yardımcı olduğu gibi, zihin sağlığına da iyi gelen fiziksel aktivitenin bellek bozukluğuna karşı korunmak için de etkili olabileceğini belirten Çetin, “Araştırmalar, fiziksel egzersiz yapan kişilerin, hafıza testlerinde, yapmayanlara göre daha başarılı olduklarını göstermektedir. Hafızanın güçlenmesine yardımcı olmak için yürüyüş, yüzme veya yoga gibi egzersizler önerilmekte. Ancak vücutta önemli su kayıplarına yol açacağından çok uzun süreli, aşırı fiziksel efor gerektiren egzersizlerden kaçınılmalı. Düzenli egzersizlerle beynin yeterli miktarda oksijen alması sağlanarak, bellek bozuklukları önlenebilir” dedi. Omega 3 alın Uz. Dr. Çetin, dengeli ve düzenli beslenmenin hafızayı güçlendirdiğini ifade ederek, “B vitamini açısından zengin gıdalara ve kaliteli glikoz tüketimine beslenme programında yer verilmesi güçlü bir hafızaya destek olur. Ayrıca Omega 3 içeren balık gibi besinlerin genç yaşlardan itibaren tercih edilmesinin zihinsel yetiyi geliştirdiği düşünülmektedir. Kaliteli uyku alışkanlığı edinmek ve zihni canlı tutan bulmaca, puzzle, hafıza oyunları gibi aktiviteleri düzenli hale getirmek, unutkanlığı önleyici rol oynar. Ancak tüm bu önlemlere rağmen unutkanlıkla baş edemiyorsanız mutlaka bir nöroloji uzmanından yardım alın” dedi. leşir. Çoğunlukla tekrarlama eğilimindedir. Diş ısırığı, sert diş fırçalama darbeleri, sert yiyeceklerin darbesi gibi küçük travmalar ve bazı asidik gıdalar ve içecekler aft oluşmasını kolaylaştırır. Stres, kansızlık, demir, B 12 vitamini, folik asit, biyotin, çinko eksikliği gibi bazı durumlar da aftların sık tekrarlamasına yol açar” diye konuştu. Behçet hastalığı Önemli bir ağız yarası nedenin Behçet hastalığı olduğuna dikkat çeken Uz. Dr. Çoban, hastalığın en temel belirtisinin, ağız içinde ve genital bölgede tekrarlayan ülserler olduğunu söyledi ve hastalığın belirtilerini “Akne benzeri döküntüler, kol veya bacaklarda ağrılı kırmızı şişlikler, eklem, göz, damar ve sinir sistemine ait değişik derecelerde belirtiler bulunabilir. Hastalık aylarca hatta yıllarca sadece tekrarlayan ağız ve genital bölge ülserleri belirtileri ile seyredip diğer belirtiler ortaya çıkmayabilir” diye anlattı. Doğru tedavi Ağız yaralarının daha seyrek görülen ama çok önemli diğer nedenleri arasında; bazı ilaç reaksiyonlarının, liken, pemfigus gibi bazı deri hastalıklarının ve kollajen doku hastalıkları ve yassı hücreli kanserlerin de bulunduğunu belirten Uz. Dr. Çoban; “Ağız içinde ortaya çıkan yaraların tanısının doğru bir şekilde konulması, doğru tedavi ile hastanın sağlığına kavuşması için çok önemlidir. Yaralara neden olabilecek tüm ihtimaller göz önünde bulundurulmalı, bir dermatoloji uzmanı tarafından hastalığın seyri ve muayene bulgularına dayanarak, yaranın oluşumunun altındaki neden tedavi edilmelidir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle