02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 NİSAN 2011 ÇARŞAMBA SAYFA SAĞLIK 5 Zehirli guatrda Beyin kanamalarına karşı önleminizi alın tedavi mümkün T üm dünyada ölümle sonuçlanan ve sakat bırakabilen hastalıklar arasında ilk üçte yer alan beyin kanamaları çoğunlukla belirti vermeden sinsice ilerliyor Pek çok farklı nedenle meydana gelebilen kanamalar, travma ve kazaların yanı sıra; gizli kalmış tansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi, yıllarca ilerlemesini sürdürmüş hastalıkların bir sonucu olarak görülebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Bülent Fahri Kılınçoğlu, yalnızca yaşlılarda değil gençlerde de beyin kanamalarının görülme sıklığına dikkat çekti. Op. Dr. Kılınçoğlu “Beyin kanamalarına yol açan başlıca sebepler çocukluk ve gençlik çağında görülen kafa travmaları ve doğumsal kusurlarken, ileri yaşlarda hipertansiyon ve kalp hastalıkları da beyin kanamalarının nedenleri arasında ön sıralara çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, beyin kanamalarının büyük bir kısmının önlenebilir olduğu söylenebilir. Hastalıklara yol açan risk faktörlerini ortadan kaldırmak ve düzenli kontroller, hastalığın neden olabileceği beyin kanamalarından korunmaya yardımcı olmaktadır” dedi. atsız eliy am larda görülen dökülme de başlıca bulgular arasındadır. Hastalarda sinirlilik, heyecanlı görünüm, hızlı konuşma, uykusuzluk, el ve dilde titreme ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın diğer belirtileri; aşırı yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, iştah artışına rağmen kilo kaybıdır.” KONUK YAZAR Op. Dr. Eylem Şeker Arı Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Halk arasında “atom tedavisi” olarak da bilinen “Radyoaktif İyot Tedavisi” zehirli guatr hastalarının tedavilerinde kullanılan, basit olduğu kadar etkili bir yöntem Hastalar kapsülü yuttuktan sonra evine gidip, aşırı kısıtlama olmaksızın yaşamına devam edebilmektedir.” Kolay ve güvenilir Uz. Dr. Çeri ameliyatsız bir çözüm sunan, “Radyoaktif İyot Tedavisi” ile ilgili şöyle konuştu; “RAI131, tiroid bezinin fazla çalışmasından kaynaklanan hipertiroidi hastalığının tedavisinde kullanıldığında, hastanede kalmayı gerektirmeyen, basit bir uygulama sağladığından oldukça konforlu bir yöntemdir. Sıvı ve kapsül formlarında uygulanan tedavide; sıvı tercih edildiğinde hastadan renksiz, kokusuz, tatsız, suya benzer görünümde bir sıvıyı içmeleri istenir. Kapsül formlu uyŞEYİ ER gulamada ise antibiyotiğe BAŞI benzer bir kapsül, su SAĞLIK ile yutulur. A Kolesterol ve yüksek tansiyon Op. Dr. Kılınçoğlu, beyin kanamalarına neden olan hipertansiyon ve damar sertliği hastalıklarının aniden ortaya çıkmadığının, çoğu zaman doğumla başladığının altını çizdi ve şöyle devam etti; “Bu hastalıklar hiçbir belirti olmadan yıllarca ilerleyip, 40’lı yaşlardan itibaren kendini göstermeye başlayabilir. Hastalığın temelinde; damarlarda biriken kolesterol ve kalsiyumun neden olduğu damar esnekliği kaybı bulunmaktadır. Esnekliğin kaybeden damar duvarları, kalbin her atımında daha fazla gerilirken; daha yüksek basınç ile çalışan kalp, daha çok yorulmaktadır. Süreç devam ederse, kan basıncındaki artış organlarda beslenme bozukluğuna bağlı zararlara ve damar duvar yırtılmalarına neden olur. Bu tür damar yırtılmaları beyinde meydana geldiğinde ise, kanama miktarına bağlı olarak ciddi hasarları beraberinde getirmektedir.” meliyatsız tedavi yöntemleri her yaştan hasta için daha az korkutucu olmanın yanı sıra; hayatın hızlı akışına da uyum sağlayan, oldukça hızlı ve konforlu işlemlerdir. Memorial Antalya Hastanesi Nükleer Tıp Bölümü’nden Uz. Dr. İbrahim Oğuz Çeri, “Radyoaktif iyot uygulaması ile tiroid tedavisi” hakkında bilgi verdi. “Zehirli guatr” olarak bilinen, tiroid bezlerinin aşırı çalışması durumunun vücuttaki birçok sistemi olumsuz etkilediğini belirten Çeri, hastalığın belirtilerini şöye anlattı: “Zehirli guatrı olan hastalarda deri yumuşak, ince ve nemlidir. Sıcağa tahammülsüzlük, yüzde kızarma, sürekli terleme, ciltte yaygın kaşıntı ve döküntü, bazen de özellikle ayak ve bacaklar yüzeylerinde kalınlaşma ile renk değişimi hastalığın başlıca bulguları olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca saç Her yaş grubuna uygun edavinin her yaş grubuna uygulanabildiğini ifade eden Uz. Dr. Çeri, “Bu tedaviyi hamile ve emziren kadınlara uygulamak kesinlikle sakıncalıdır. Ucuz, kolay ve T güvenilir bir yöntem olan ‘Radyoaktif İyot Tedavi’, dünyada, çocukluk ve genç erişkin dönemdeki zehirli guatr vakalarının kalıcı tedavisinde başarılı sonuçlar vermektedir” dedi. det sancıları kadınların büyük çoğunluğunun ortak derdidir. Pek çok kadın her ay düzenli olarak bu sancıyı yaşamakta ve kendine göre hafifletici yöntemler denemektedir. Bazı durumlarda bu ağrılar o kadar şiddetlenebilir ki; kişi günlük yaşamsal aktivitelerini dahi gerçekleştiremeyecek hale gelebilir. Kadınlarda adet döngüsü olarak bilinen zaman dilimi; adetin ilk günü başlamakta ve bir sonraki kanamanın ilk günü sona ermektedir. Ortalama 28 gün süren bu döngü sırasında yumurtalıklardan “östrojen” ve “progesteron” olarak adlandırılan iki farklı hormon salgılanmaktadır. Bu hormonlar “endometrium” adı verilen rahim iç tabakasında değişimlere yol açar. Döngünün ortalama 14. gününde yumurtalıklardan atılan yumurta, döllenmek üzere tüplerden birine geçer. Döllenmenin olmadığı durumlarda, hormonlar rahim iç tabakasının dökülmesini sağlayacak şekilde değişmekte ve böylece adet dönemi başlamaktadır. Vücut kimyasındaki değişimler rahimde kasılmalara yol açar Rahim, diğer adıyla “uterus”, kaslardan oluşmaktadır. Bütün kaslar gibi kasılıp gevşeyen rahim, vücudumuzda bulunan bazı maddelerin adet dönemi öncesinde artmasına bağlı olarak adet dönemi süresince daha kuvvetli bir kasılma gösterir. Bu kasılmalar zaman zaman kramp şeklinde hissedilen ağrılara yol açabilmektedir. Kasılmalara neden olan ve “prostaglandin” olarak bilinen maddelerin düzeyi, adet dönemi devam ederken azalmaktadır. Bu azalma, adetin ilk birkaç gününden sonra ağrının azalmasını da açıklamaktadır. Genellikle alt karın bölgesinde ya da belin alt bölgelerinde kendini gösteren ağrılar, bacakların üst kısımlarında da ağrı ve çekilme ile hissedilebilir. Bunların dışında; ishal, bulantı, kusma, baş ağrısı ve baş dönmesi de şiddetli adet sancılarında rastlanan diğer şikayetler olarak karşımıza çıkmaktadır. A Şiddetli adet sancıları ile baş etmenin yolları Sancıları ciddiye alın! Adet sancıları “birincil” ve “ikincil” olarak sınıflandırılmaktadır. Birincil sancılar “prostaglandin” salgısının düzeyindeki artıştan kaynaklanan ve genç kızların ilk adet görmeye başlamasından hemen sonra ortaya çıkan ağrılardır. İkincil sancılar ise; hayatın daha sonraki dönemlerinde ortaya çıkabilmektedir. Doğal bir değişime bağlı olmadığı için, adet boyunca bu sancıların şiddetinde bir artış olmayabilmektedir. Bu tür ağrıların sebeplerinin başında, çikolata kisti olarak da bilinen, “endometriozis” ve “miyomlar” gelmektedir. Spor yapmak ağrıyla başa çıkmaya yardımcı olabilir Adet sancılarıyla başa çıkmak için her kadın kendine göre yöntemler geliştirebilir. Örneğin haftada birkaç gün spor yapmak, ağrıyla başa çıkmaya yardımcı olabiliyorken; sancıyı azaltmak için karın bölgesine koyulan sıcak su torbası tercih edilen diğer bir yöntem olabilmektedir. Bu tür sancılar artış gösterdiğinde, iyi bir uyku da şikayetleri hafifletmeye yardımcı olabilmektedir. Ağrı ile baş edebilmek için uzman yardımı almanızda fayda var Kadınların büyük bir çoğunluğunda birincil adet sancıları görüldüğü sırada ağrıları azaltmak için ağrı kesici kullanma eğilimi vardır. Ağrı kesiciler, özellikle adet dönemi başlangıcının ilk sinyalleriyle birlikte alınmaya başlandıklarında daha etkili olmaktadır. Kişide, karaciğer hastalığı veya mide ülseri varsa ağızdan alınan ağrı kesiciler önerilmemektedir. Birincil adet sancıları için tercih edilen bir diğer ilaç ise doğum kontrol haplarıdır. Hormonlu rahim içi araçlar da birincil adet sancıları tedavisinde etkili sonuçlar vermektedir. Öte yandan ikincil adet sancılarında sorunun gerçek kaynağını bulabilmek için ayrıntılı jinekolojik muayene yapılması gerekmektedir. Bu tür durumlarda, tanı amaçlı olarak kapalı yöntem olarak bilinen “laparoskopik” müdahaleye de başvurmak gerekebilmektedir. N Sık ve az yiyin Ertuğ, uzun süre hareketsiz şekilde masa başında oturmanın, öğle yemeği için fast food tarzı beslenmenin, su yerine çay, kahve ve şekerli meşrubatları tercih etmenin obezite riskini doğurduğunu anımsattı. Sürekli oturarak çalışanların günlük harcadıkları kalori miktarının çok düşük olduğunu söyleyen Ertuğ, “Beslenmenin az miktarlarda ve sık aralıklarda yapılması, bu grupta yer alan çalışanlar için dengeleyici olacaktır. Öte yandan, ağır ve bol karbonhidratlı gıdalar yerine, hafif ve düşük kalorili yemekler tercih edilmeli. Özellikle salata ve protein içeren bir besin kişiyi uzun süre tok tutacak, atıştırmaları engelleyecek ve öğleden sonra daha verimli çalışmayı sağlayacaktır” dedi. Çay ve kahve gibi kafeinli ve genellikle şekerle tüketilen meşrubatlar yerine sıvı ihtiyacının bol su ile karşılanması, ayrıca stresi azaltan rezene, bağışıklık sistemini destekleyen adaçayı ve ıhlamur gibi bitki çaylarının tercih edilmesi önerisinde de bulunan Ertuğ, şunları söyledi: “Çay ve kahvenin şekerli tüketimi kalori alımını artırır. Bir küp şeker yaklaşık 20 kalori içerir. Günde 5 küp şeker, ayda 3 bin kalorinin fazladan alınıyor olmasına, bu da 1 yılın sonunda yaklaşık 5 kiloluk bir artışa neden olabilmektedir” dedi. Doğuştan beyin damarı kusurları oğumdan itibaren, kişinin beyninde var olan damarsal bozuklukların ve aileden geçen kalp damar hastalığı yatkınlığının beyin kanamalarını tetikleyebileceğini belirten Op. Dr. Kılınçoğlu, “Bu kişilerde çevresel risk faktörlerinin en aza indirilmesi gerekmektedir. Öte yandan beyinde tespit edilen baloncuk (anevrizma) ve damar yumakları (AVM) gibi doğumsal kusurlar, yüksek kanama riski oluşturduğundan hızla tedavi edilmeli, gerekirse cerrahi müdahale ile çıkarılmalıdır. Nedeni ne olursa olsun, tüm beyin kanamalarında ilk 1224 saat içinde gerçekleştirilen müdahale, başarı şansını oldukça yükseltmektedir. Uzun vadede, vücudumuzun taşıdığı kişiye özel riskleri hesaplayarak yaşantımızı şekillendirmek, fazla kilolardan kurtulmak, düzenli spor yapmak, stresi yönetmek, sigaradan uzak kalmak, hastalıklarla mücadelede yardımcı olacaktır” dedi. D T eknolojinin günlük yaşantıya sunduğu kolaylıklar, bilgisayar başında çalışanların hareketsiz yaşam sürmelerine neden olurken, pek çok sağlık sorununu da beraberinde getirebiliyor. Ofis çalışanlarını her geçen gün daha fazla tehdit eden fazla kilolar ise, şikayetlerin başında geliyor. Memorial Antalya Hastanesi Diyet ve Beslenme Bölümü’nden Dyt. Berna Ertuğ, iş yaşamında ideal kilonun korunması için önerilerinde bulundu. H C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle