Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 SAYFA 15 ARALIK 2011 PERŞEMBE GÜNCEL AKLIMA GELDİKÇE NİHAT TOKLU GÜRSU KUNT PELİN GEL AĞAN VAHAP TUNCER Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Artık kirliği görün ava kirliliği artık kentlerimizin kaderi oldu. Batı Akdeniz’de hava kirliliğinin yaşanmadığı şehir yok gibi. Kışı sert geçen Afyon, Burdur ve Isparta’dan sonra bu kentlere göre mevsimin oldukça yumuşak geçtiği Antalya’da hava kirliliği ile boğuşuyor. İşin ilginç tarafı,kışın ısınma kaynaklı hava kirliliğine alışık olan Isparta’da konu tartışılırken Antalya’da derin bir sessiz hüküm sürüyor. Isparta AKP Milletvekili Sadi Bilgiç, belediyeyi yaşanan hava kirliliğini küçümsemekle, ‘sis’ diyerek geçiştirmekle suçluyor. Çevre ve Şehircilik İl H Müdürlüğü’nün hava ile ilgili ölçüm değerlerini açıklamasını istiyor. Antalya’da ise hava kirliliği nedense gündemde değil. Halbuki hava kirliliği kentin yaklaşık dörtte üçünü esir almış durumda. Lara’nın kent merkezine uzak sahilleri ile Konyaaltı, Döşemealtı ile Kepez’in yüksek kesimleri hariç her yer, güneş batar batmaz duman altında kalıyor. Bu manzara gece boyunca devam ediyor. Ancak güneş belli seviyeye geldikten sonra açılıyor. Yani günün yarısında kirlilik ile karşı karşıyayız. Hava kirliliği yüzünden Antalyalılar sokakta yürümekte zorluk çeki yor. Bir an önce evlere ya da kapalı bir yere sığınmaya çalışıyor. Sabah erken saatlerde okula gitmek için sokağa çıkan öğrencilerin durumu da içler acısı. Hastalar ve yaşlıların durumu da onlardan kalır değil. Durum bu kadar vahim ve kısa sürede de bir çözüm gözükmüyor. Ama buna rağmen hava kirliliği kentin gündeminde değil. Kent dinamikleri bu konuyu nedense tartışmıyor. Siyasiler konuyu gündeme getirmiyor. Örneğin Isparta’da AKP Milletvekili Sadi Bilgiç’in eleştirilerini, hiçbir milletvekili Antalya’da yapmıyor. Siyasi partiler, hava kirliliği hakkında tek satırlık açıklama yapmıyor. Başta siyasi partiler olmak üzere sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına buradan biz soruyoruz; “Antalya’da hava kirliliği var mı yok mu?” Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile Büyükşehir Belediyesi’nin çevre sağlığı ile ilgili birimlerini de, Antalya’daki hava kalitesi ile ilgili ölçüm yapmaya, yapıyorlarsa açıklamaya davet ediyoruz. Antalyalıların gerçekleri bilmeye, ona göre önlem almaya hakkı var. Aksu Çayı’nda yap boz dönemi HP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın verdiği soru önergesini yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Aksu Çayı’nın ıslahı konusunda bilgi verdi. Bakan Yıldız, ıslah projesinin 300 milyon liraya ihale edildiğini açıkladı. Sık sık taşan ve çevresindeki tarım alanlarına zarar veren, can kayıplarına yol açan Aksu Çayı’nın ıslahına başlanması önemli bir gelişme. Ama işin birde düşündürücü tarafı var. Aksu Çayı’nı ıslah edecek olan firma, kullanacağı kum ve çakılı çay yatağından alacak. Bunun biraz anlaÖnce malzemeyi alır, sonşılır tarafı var. “Ö ra ıslahını yapar” diye düşünebiliriz. Fakat, Aksu Çayı üzerinde verilmiş ya da verilme hazırlığı yapılan 15 adet kum çakıl ocağı olmasını bize kimse açıklayamaz. C Aksu Çayı’nı bugün çevresine zarar verir, can alır hale getiren içindeki kum ve çakıl ocaklarıdır. Ruhsatlı ya da kaçak ocaklar yüzünden çayın yatağı bozulmuştur. Dengesi değişmiştir. Taşkınların önü açılmıştır. 50 – 100 metreyi geçmeyen çay yatağının eni, kimi yerlerde 1 kilometreyi bulmuştur. Yapılan ıslah çalışması ile kum ve çakıl ocaklarının daha önce yaptığı tahribat onarılmaya çalışılıyor. Ama bu arada yeni yeni ocakların açılmasına izin veriliyor. Bunu anlamak mümkün değil. Buna en hafif deyimle, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denir. Yapılanın bozulmasından başka bir şey değildir. Aksu Çayı’nda yeni kum ve çakıl ocağı ruhsatı verilmemeli, verilenler de iptal edilmelidir. irişimcilik Haftası nedeni ile çeşitli etkinlikler yapılıyor. Özellikle okullarda düzenlenen etkinliklerle gençlere, öğrencilere, “girişimcilik” anlatılmaya, onlarda “girişimci ruh” oluşturulmaya ya da varsa geliştirilmeye çalışılıyor. Geçen yıl Girişimcilik Haftası’nda Akdeniz Üniversitesi’ndeki toplantıda yumurtalı protesto olmuştu. Sermaye protesto edilmişti. Bu yıl protesto olmadı ama üniversitedeki toplantıya öğrencilerin katılımı çok düştü. Üniversite öğrencileri, girişimcilikle ilgili etkinliğe bu kez ilgi göstermediler. G Girişimcilik örnekler doğru seçilmeli Liselerde de girişimciliği anlatan toplantılar yapıldı. Başarılı!genç girişimciler öğrencilerle buluşturulmak istendi. Lise öğrencilerinin, konuşmacı olarak davet edilen genç girişimcileri örnek alması hedeflendi. Seçilen örnekler Kepez’deki bir lisede konuşma yapan genç girişimci gibi ise amaç hasıl olmamıştır. Söz konusu liseye lüks spor arabası ile gelen genç girişimci, “Ben müzisyen olmak istiyordum ama babam şirketinin başına geçmemi istedi. Bende öyle yaptım” demiş. Konuşmacının öğrencilere iyi bir örnek olmadığı kanısındayız. elecek hafta sonu 24–26 Aralık tarihleri arasında Uluslar arası İşçi Filmleri festivalinin altıncısı düzenlenecek. DİSKKESKTMMOBHalk Evleri ve Antalya Büyük Şehir Belediyesince ortaklaşa düzenlenen bu festivalin emek mücadelesinin yanı sıra su ve doğal zenginliklerimize sahip çıkma mücadelesine ciddi katkılar sağlayacağına inanıyorum. Bu yıl festivalin konusunun suya ve doğal kaynaklara sahip çıkma olarak belirlenmesi ise takdirle karşılanmalıdır. Emek mücadelesini doğaya sahip çıkmaktan ayrı düşünmek mümkün değildir. Demokratik hakların kullanılmasında en çok mağdur olanlar ekonomik olarak güçsüz kesimler, yani işçilerden oluşuyorsa, emekçilerin doğal olarak demokrasi, özgürlükten yana ve doğa dostu olmaları gerekmez mi? 12 Eylül sonrası sistemli yürütülen politikalar sonrası Türkiye emek hareketi çok kan kaybetmiştir. İşçi sendikaları eski görkemli günlerinden çok uzaktır. Sağ iktidarlar muhalif sendikaları bir yandan etkisizleştirmeye çalışırken diğer yandan kendi yandaşı sendikalar yaratmıştır. Yandaş sendikaların başkanları üyelerinin haklarını savunmamanın ödülünü meclise girerek alışlardır ve parlamentoda muhalefete mensup milletvekillerini döverek efendilerine yaranma gayreti içerisindedirler. Her şeyin satılık olduğu bu dönemde bir avuç yurtsever her şeye rağmen bu ülkenin taşına toprağına sahip çıkma çabasındadır. Ülke hızla tek parti, hatta tek adam diktatörlüğüne doğru giderken yandaş meydanında etkisiyle toplum tepkisiz, duyarsız bir hale getirilmiştir. Toplumun büyük çoğunluğu olup bitenin farkında bile değildir. Farkında olanla G ULUSLARARASI İŞÇİ FİLMLERİ FESTİVALİ rın bir kısmı ise bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı ile haksızlıklara ve talana sessiz kalmakta veya görmezden gelmektedir. İktidarın yandaşı belli bir kesimin dışında her kesimin ve herkesin hak kaybı vardır. Bu hak kayıplarına karşı elbette duyarlı olmamız ve mücadele etmemiz gerekir. Bunun yanı sıra hepimizin ortak değerleri vardır ve farkında olmadığımız bu değerlerimizi kaybettiğimizde aslında her şeyimizi kaybetmiş olacağız. Bir toprağı vatan yapan onun üzerinde yaşanan ortak geçmişimiz, tarihimiz, ortak kültürümüz ve inanç değerlerimizdir. Bunları yaratanda bu coğrafyadaki doğal kaynaklarımız ve zenginliklerizdir. Bu gün Anadolu’nun bağrı siyanürlü altın aramaları, inanç merkezlerine yakın maden ocakları, akarsu tipi HES inşaatları ile delik deşik edilmektedir. Talan tamamlandığında yöre insanları doğal zenginliklerimiz ve yaşam kaynaklarından mahrum olmanın yanı sıra geçmişlerinden de koparılacaktır. Kentlerde yaşayanların yanı sıra kırsalda yaşayanlarda suyu pet şişede içmek zorunda kalacaktır. Yine Türk çiftçisi tarlasını yabancı şirketlerden parayla satın aldığı suyla sulayabilecektir. Kaybeden Anadolu insanı kazananlar uluslar arası şirketler ve yerli işbirlikçileri olacaktır. Bu yıl teması doğaya ve suya sahip çıkma olarak belirlenen bu festivalin yılardır bu uğurda verilen mücadelelere ivme ve güç kazandıracağına inanıyorum. Kuzeyden güneye, batıdan doğuya Anadolu’nun her tarafında yaşanan doğa katliamlarını ve bunlara karşı verilen mücadeleleri perdeye yansıtacak eserleri ortaya koyanlara sonsuz teşekkürler. Festival gösterimlerinde birlikte olmak dileği ile. MOBİLYA / DEKORASYON / EV TEKSTİLİ (0 242) 248 00 57 İLAN SERVİSİ ALTAR BÜRO MOBİLYALARI Perge Bulvarı Perge Palas İş Merkezi No:85/56 TEL: 0.242 322 51 90 – 91 FAX: 0.242 322 51 92 www.altarmobilya.com C MY B C MY B