22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HABER ege@cumhuriyet.com.tr 323 AĞUSTOS 2019 CUMA İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Cumhuriyet Ege’ye konuştu: Öncü baro olduk MEHMET İNMEZ Yargıtay’ın Saray’da yapılacak yeni adli yıl açılış töreni için gönderdiği davet yazısına olumsuz yanıt veren ve “Bize kalırsa siz de o salona gitmeyin” diye tepki gösteren İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, İzmir Barosu’nun duruşu ve hukuk mücadelesiyle her zaman öncü olduğunu vurguladı. Haksızlığın ve hukuksuzluğun olduğu her yerde mağdurun yanında olmaya devam edeceklerini anlatan Yücel, “Türkiye’nin neresinde hak ihlali varsa, İzmir Barosu orada. Var olmayı ses çıkarmayı kendimize görev edindik” dedi. Yücel, kadın, çocuk, çevre, hayvan hakları ve Suriyelilerin geri gönderilmesiyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet EGE’ye anlattı.  n İzmir Barosu son yıllarda hak savunuculuğunda öncülük yapıyor. Birçok olayda görüş bildiriyor, müdahil oluyorsunuz?  İzmir Barosu’nun son yıllarda verdiği hukuki destekte büyük artış var. Hak temelli bir çalışma yapıyoruz. Mağdurun kimliğinden bağımsız, yaşanan mağduriyetin kendisine odaklıyız. “Kim, ne, nerede” kısmı bizim için önemli değil. “Ne oldu, nasıl oldu” kısmındayız. Her alanda söz söylüyoruz. Kadın, çocuk, çevre, eğitim, hayvan haklarında haksızlık varsa İzmir Barosu orada olmaya çalışıyor. Türkiye artık bir ölçüde yüzünü İzmir Barosu’na dönmüş durumda. İzmir Barosu bu konuda ne söylüyor, ne düşünüyor, merak ediyorlar. Baromuz artık Türkiye’de öncü oldu. Hak ihlallerine karşı çıktık. LGBT bireylerde, KHK’lerde üniversite öğrencilerinin eğitim hakkının savunulmasında hep hak aradık, onlarla birlikte olduk. Kadın sorunlarında bize ulaşan başvurulara çözüm sağlıyor, müdahil oluyoruz. Sorunun çözümü konusunda koruma kararı aldırıyoruz. Kadın Hakları Merkezi’nde eğitim alan avukat sayılarını artırdık. Aynı zamanda çocuk hakları merkezi de çalışıyor. Bize yardım için gelen kimseyi yüzüstü bırakmıyoruz. Adalet nöbetlerinin ayrılmaz parçasıyız. Havaalanı işçilerinin davasında da varız. DEÜ öğrencilerinin eğitim hakkını isteme davasında da varız. Kaz Dağları’nda Su ve Vicdan Nöbeti’ne gittik. Aydın’da jeotermale karşı verilen mücadelenin içerisindeyiz. Türkiye’nin neresinde hak ihlali varsa İzmir Barosu orada. Var olmayı ses çıkarmayı kendimize görev edindik. n Suriyelilerle ilgili tepkiniz oldu? Suriyeliler gönderilemez mi? Evleri yıkılmış, eşleri ölmüş, var olan her şeylerini kaybetmiş insanlar bunlar. Mültecilik irade değil, mülteci olmak bir suçta da değildir. Bulunmala BİR GÜN KUTLAYACAĞIZ n Yargıtay’ın 2 Eylül’de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenleyeceği Adli Yıl açılış töreni için barolara gönderdiği daveti geri çevirdiniz. Gitmeme gerekçeniz de haklı mısınız? Biz yıllardır yargı bağımsızlığı için çalışıyoruz ve uzun zamandır bütün kanun değişikliklerinde, reform paketlerinde, yargının geliştirilmesine ilişkin tüm strateji hareketlerinde şunu söyledik: Siyasi iktidarın hiçbir biçimde müdahale etmeyeceği bir yargı sistemine ihtiyacımız var. Siyasi iktidar elini uzattığında, yargı sisteminin adilliğinden ve tarafsızlığından söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu nedenle biz, siyasi iktidarın hiçbir biçimde karışmayacağı, idarenin hiçbir surette içinde olmayacağı, yargının kurucu unsurlarının bütün taraflarının, hâkimlerin, savcıların, avukatların dahil olduğu bir adli yıl açılışından yanayız. Bağımsız, halkın güven duyduğu bir yargı sisteminden yanayız. Ama bugün yaşadığımız pratik, bunun tam ter sini gösteriyor bize. O yüzden bu davete, özellikle de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılacağı söylenen bu açılış törenine katılmamayı, kendimize bir borç olarak bildik ve böyle bir yanıtı vermek zorunda hissettik kendimizi. Evet, Yargıtay Başkanlığı tarafından bir çağrı gönderiliyordu ama bizi çağırdıkları yer Yargıtay değildi. Yargı bağımsızlığı bu ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biridir. Çünkü yargı bağımsızlığı sağlanmadan, başka herhangi bir alanda düzelmenin ya da iyileşmenin sağlanabilmesi mümkün değildir. Siyasi iktidarın elini yargı üzerinden tamamıyla çekmesi gerektiği düşüncesinden hareket ediyoruz ve bunu cevabımızda da açıkça belirttik. Biz, bağımsız yargının kendi içerisinde yapacağı bir törenin gerçekleşeceği günü özlemle bekliyoruz ve elbette ki o gün İzmir Barosu bütün avukatlarıyla beraber, ruhuyla beraber, canıyla beraber orada olacaktır. Ama o, bizim açılışımız olacaktır, siyasi iktidarın değil. rı sebebinden biri Türkiye’nin dış politikalarıdır. Onlar gezgin hayat yaşıyor. Polisiye tedbirlere başvurarak olmaz. Sokakta sürünen Suriyeli mi göreceğiz? Böyle bir yaklaşım vahşice yaklaşımdır. Mülteci olmak suç değil. “Kucak açtık” diye övündükleri mülteciler, ne oldu da misafir statüsünden çıkıp, düşman statüsüne geçti. Neden Suriyeliler? Afgan, Iraklı, Afrikalı yok mu? Neden Suriyeli? Göç politikaları intikam ve pazarlık aracı olarak kullanılamaz. Organ ticaretine konu ediliyor mu? Başka ticarete alet oluyorlar mı? Sınıfta kaldık. Geçmek istiyorsak biraz daha çalışmalıyız. “Gön deririz ha” demekten vazgeçmeliyiz. Sadece kapak değişti n Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne tepki gösterdiniz. Hiç mi desteklenecek yanı yoktu?   Kapağı değişti sadece. Evet Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni eleştirdik. Bu işi sadece yeşil pasaporta indirmedik. İlk günden bu tarafa söylüyorum, bu belgede yazanların altına imza atmamak mümkün olur mu? Elbette imza atacağız. 30 yıllık avukatım. İlk günden beri “yargı bağımsızlığı” diyorum. Özkan Yücel İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, İzmir Barosu’nun duruşu ve hukuk mücadelesiyle her zaman öncü olduğunu vurguladı. Elbette güçlendirecek tedbire destek vermek bizim açımızdan erdem. Biz bu belgeyi ilk defa görmedik. Kapağı değişti, şekli değişti. 2009’da, 2012’de, 2015’te ve şimdi de 2019’da gördük. İlk başta, “İfade özgürlüğünü güçlendireceğiz” dediler. 2019’da hâlâ aynı şeyi söylüyorlar. Yargı Reformu Strateji Belgesi birtakım itirafların da belgesi. Bir adım yol almadıklarının itirafıdır. Hâlâ “Şeffaf bir yargı sağlamaya çalışacağız, tutukluluk sürelerini gözden geçireceği” diyorlar. Dört defa gözden geçirdiler. 17 yılda 4 kez. Her gün saldırı ve duruşmadan atılan avukat görüyoruz. Yargının olmazsa olmazı avukattır Sosyal medyada paylaşım yaptığı için tutuklanan yurttaş görüyoruz. Kafaları kırılan, sürüklenen, yargı karşısına çıkartılan insanlar görüyoruz. Çevre hakkını korumak için mücadele eden ve gözaltına alınan  insanlar görüyoruz. Nerede devletle yurttaş karşı karşıya gelirse yurttaşın kaybettiğini görüyoruz. Yargıya verdikleri zararı temizlemek için 1020 yıl yetmeyecek. Yapılan içten değil, samimi değil. Yeşil pasaportu ayakta alkışlamadık, sebebi var. Bu hale getirdiğiniz yargıdan böyle bir belge ile veya yeşil pasaport vererek kurtulduk denmesi mümkün değil. Bu bu nedenle ayakta alkışlamıyoruz. Yeşil pasaport elbette haktır. Avukat kurucu unsurlarından biridir. Hâkime tanıdığın her hakkı avukata da tanımak zorundasın. Avukat bu yargının olmazsa olmazıdır. Bu bir hediye değildir.  Teşbihte hata olmaz... Sayın Bakan da kusura bakmasın. Deveye sormuşlar “Boynun neden eğri?” diye, “Nerem doğru ki?” diye yanıt vermiş. Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin bugüne kadar söylediği her şeyin aksi ortaya çıktı. Muğla’yı kavuran ve 300 hektar alanın kül olduğu ilk günden beri, yangınların perde arkasını yazıyorum. l “Uçaklar neden yok?” diye sordum, “pahalı” yanıtını verdiniz. l Pahalı olmadığını ortaya çıkardım, bu kez de “hurda, eski, uçamaz” dediniz. l Hurda dediğiniz uçakların uçuşa elverişli olduğunu ise belgelerle kanıtladım... Şimdi de Bakan Pakdemirli, belgelere inanmadığını açıkladı! “THK’nin verdiği belgelere inanmıyorum” dedi. Oysa THK uçaklarına, uçuşa elverişlilik belgesini veren Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü! Yani THK, kendi kendine uçuşa elverişlilik belgesi ver Tuncay Mollaveisoğlu gibi, “Benim teşkilatım bunlarla uçmak istemiyor” diyor. İyi ama teşkilatla, uçakların ne ilgisi var?! Uçaklar yolcu Bakana sormuşlar, taşımıyor, su taşıyor... Uçakları sizin teşkilatınız ‘Boynun neden kullanmıyor, THK pilotları kullanıyor. eğri?’ diye... Sizin teşkilatınız binmediği, kullan madığı uçaktan neden korkuyor?! miyor. Bu belgeyi dünyanın en Bakan Pakde saygın havacılık kurumlarından mirli, “THK’nin verdiği sertifika Sivil Havacılık Genel Müdürlü ların hiçbirine güvenmiyorum” ğü veriyor demiş defaatle... Ben de yanıt Pakdemirli, devletin resmi vereyim; sertifikayı THK vermi kurumunun uçaklara verdiği yor, THK, Sivil Havacılık Genel “uçuşa elverişlidir” belgesini Müdürlüğü’nden alıyor. reddediyor. Peki, neyi öne sü “THK uçakları işimize yara rüyor? Bakın ne demiş: “Daha mıyor” demiş Bakan... İyi de, önce söyledim, kim uçmak is uçakları uçurdunuz mu ki; işe tiyorsa uçsun bu uçaklarla, be yarar olup olmadığına karar ve nim teşkilatım bunlarla uçmak riyorsunuz? istemiyor.” Bu uçaklar değil mi, bırakın Açıklamaya bakarsanız yan Türkiye’deki yangınları Yuna gın söndürme uçakları sanki nistan, İsrail, Ukrayna, Suriye orman teşkilatının tur şirketi yangınlarına bile müdahale eden... Türk Hava Kurumu yaklaşık 40 yıldır bölgenin en iyi yangın söndürme filosu olarak görev yapıyor. Sizin bunu bilmemeniz mümkün mü?! “23 tane uçak var, ne filosu” demiş ayrıca... THK’nin elinde 6 sı faal 9 adet uçak var ve bu uçak tipi dünyanın 124 ülkesinde yangınlara müdahale ediyor. ABD, Kanada ve İtalya dahil gelişmiş ülkelerde aynı uçak tipi yangınlarda kullanılıyor. Bakan Pakdemirli, Türkiye’nin ormanları, ceylanlar, kaplumbağalar, yılan, kuş, tilkileri ile kül olurken “espri” yapmayı da ihmal etmiyor. Diyor ki: “ Vizontele filmi gibi. ‘Baba motor yok’ diyor, aynen öyle...” Bakan Pakdemirli madem film ile örnek verdi ben kendisine Zübük filmini izlemesini tavsiye ediyorum. Genel politikacı figürünü olağanüstü anlatan Aziz Nesin eseridir. Yangınlarla ilgili süreç öyle gösteriyor ki, Kemal Sunal, tiplemesi; Aziz Nesin ise eseri ile ölümsüzdür. BAŞKANLAR YAZIYOR filiz Ceritoğlu Sengel Selçuk Belediye Başkanı Kadındır Efes Selçuk... Tarihin ötesine giden bir yolculuk… İçinde binlerce hikâye, binlerce efsane barındıran; her karışında bambaşka bir maceraya açılan kent… 18 yaşlarımdayken; kaçıp kurtulmak istediğim, daha büyük bir şehir hayalleriyle yanıp tutuştuğum zamanlardan, belediye başkanı olduğum bugüne kadar; yaş aldıkça bağımın, aşkımın büyüdüğü kent… Gençken “Küçük denizde boğulacağına büyük denizde boğul” sözüne kanmış ve büyük şehir özlemi sebebiyle İstanbul’da üniversiteyi ve yüksek lisansımı tamamlayarak iş hayatına atılmıştım. Artık, büyük bir kentteydim… Yapabileceğim birçok şey vardı; gidilecek sinemalar, gezilecek yerler… Tüm hayallerin kenti İstanbul’du işte sonuçta… Ancak bu hıza ve yaşam zorluğuna 8 yıl anca dayanabildim… Sonrasında Efes Selçuk’a, büyüdüğüm, nefes aldığım, her noktasında insanı başka bir çağa götüren bu topraklara hasretle ve kaybettiğim bir aşka geri dönerek geldim… Çünkü bu kent ilham veren bir kentti ve beni kendine davet etmişti tekrar… Ben bu topraklara aittim…. Ve bu topraklarda yapabilecek birçok şey vardı… Dillere destan, dünyaca ünlü çeşitliliği ve sürekliliği olan koskocaman bir tarihin üzerinde yaşıyoruz Efes Selçuk’ta… Her köşesinde başka bir döneme ait oluyorsunuz… Örneğin İZBAN çıkışında sizi ilk önce tarihi Bizans devri sukemerleri karşılıyor… Hemen akabinde yılda bir kez sadece 26 Ağustos’ta saat 12.30’da güneşin geliş açısı dahilinde ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün siluetinin oluştuğu kurtuluş anıtı… Tam karşısında halihazırda belediyemiz tarafından işletilen ancak Efes Selçuk’un ilk otellerinden olan taş ve tarihi bina; Carpouza Cafe... Devamında geçmişin yaşanmışlıklarını geleceğe taşıyan kente ruhunu kazandıran vatandaşların kültürlerini, göçlerini, gelenek ve göreneklerinin aktarıldığı: Cumhuriyet döneminde Tekel’e devredilen ve tütün ambarı olarak kullanılan taş bina; şu an kent belleği olarak Efes Selçuk’un kozmopolitik yapısını anlatır size… Ve yolun sonunda karışınıza Ayasuluk Kalesi çıkar tüm haşmetiyle… Ki bu selamlama size Efes Selçuk’a karayolundan girişinizde olur. Sonrasında St. John Kilisesi, tüm görkemiyle İsa Bey Camii, İsa Bey Hamamı ve Dünyanın 7 Harikasından biri olan Artemis Tapınağı çıkar yolunuza… Dutların arasında devam ederken; sola ayrılan yolun devamında dünyanın en güzel antik kentiyle karşılaşırsınız… EFES… Ve antik kentimizi gezerken içinizden şu cümleleri tekrar edersiniz; “Çağlar öncesinde burada insanlar yaşıyordu… Kütüphanesinden, yamaç evlerine, tiyatrosundan, meclisine, limanından ticaretine… Devam eden ve hiçbir dönem atıl kalmayan hep süregelen koca bir tarih…” Güzel, kadim, masalsı kent merhaba… Ne çok kişiye ilham vermiştir bu kent bir bilseniz… Mesela; hakkında en çok konuşulan Karl Marx’a ilham veren tarihin bilinen en eski filozoflarından Herakleitos… Sanırım en doğru cümleyi etmiştir logos öğreticisi; “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir…” Ve Efes Selçuk değişir dönüşür ancak her yeni bir başlangıçta yeni değerlere ev sahipliği yapar… Nitekim üretkendir bu topraklar… Çünkü kadındır Efes Selçuk… Bir kadın şehridir…. Kybele’den Amazonlara, Ana Tanrıça Artemis’ten Meryem Ana’ya kadar kadınların topraklarıdır bu kent… İşte bu nokta da ilham veren kenttir… Kadın kentidir… Berekettir… Aidiyettir… Ve uçsuz bucaksız Efes Selçuk Pamucak Sahili’ndeki nadide kum zambaklarının zarafetidir Efes Selçuk… Bereketli topraklarında yetişen narından, üzümünden incirine; ayvasından mandalinasına, şeftalisinden karpuzuna; tarım alanının renk cümbüşüdür…. Arapsaçından ebegümeciye; şevketi bostanından enginarına; mürver şurubundan, şarabına; çöp şişinden gözlemesine Girit yemeklerine kadar lezzetler durağıdır… Efes antik kentinden, Meryem Ana’sına; Artemis Tapınağı’ndan, St. John Kilisesi’ne; İsa bey Camii’nden, Aziz Dimitrios Kilisesi’ne kadar UNESCO dünya kenti ve inanç kardeşliğidir… Yörüğüyle göçmeniyle, Karadenizlisiyle,Kürt’üyle, Hıristiyanıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle küçük bir mozaiktir bu kent… Ve bizler bu mozaiği göstermek kültüründen, sanatından, lezzetinden, toprağının bereketine, sahilinin güzelliğine doğasının göllerinin çeşitliliğine kadar Efes Selçuk’a aşığız… Verdiği ilhamlardan yola çıkarak bu yıl 50.’si olacak olan ancak ilk kez “EFEST” markasıyla çıkacak olan tüm bu toplamı göstermek isteğimiz 678 Eylül’de kentin tüm değerlerini kapsayan, birçok noktasını kullanacağımız; eski Efes Roma pazarına kadar canlandırılacak olan bir festival hayalimiz vardı… “GEÇMİŞİ HİSSET, GELECEĞİ KEŞFET” cümlesiyle başlayan bu hayalimizi ilham veren kent EFES Selçuk’ta gerçekleştireceğiz… Ve bu şölene katılan herkes kurduğum tüm bu sözcüklerin ne kadar hafif kaldığını Efes Selçuk’u gezerken anlayacak… Ben, Efes Selçuk Belediye Başkanı olarak şunu hayal ediyorum bu kent için, bir arada yaşama kültürü artmış, köklerine sahip çıkan, gençlerinin yaşadığı bu topraklara sahip çıkmak adına bu kente dair hayaller kurduğu, kadınların bu topraklarda evlatlarını yetiştirdikleri için huzurlu oldukları, çiftçilerin bereketli topraklardan daha fazla verim elde ettiği ve herkesin bu kente sahip çıktığı bir yarın… Çünkü Herakleitos’un dediği gibi; “Uyandığında iki seçeneğin var: Tekrar uyuyup bir rüya görmek veya uyanıp rüyanın peşinde koşmak.” Ben ve benimle birlikte hareket eden arkadaşlarımız Efes Selçuk’a ilişkin hayallerimizi gerçekleştirmek adına; UYANIP RÜYALARIMIZIN PEŞİNDEN KOŞANLARIZ… HEM DE HİÇ DURMADAN… Üzümcünün gözü kulağı taban fiyatında Dolu, don ve hastalıklardan dolayı zorlu bir sezon geçiren ve hasadına başlanarak kurutulmaya başlayan üzümde Manisalı üreticilerin gözü kulağı yapılacak rekolte ve taban fiyat açıklamasında. Üreticiler üzümde 11.5 liranın altına düşülmemesi gerektiğini belirtirken bu fiyatın altına düşülmesi halinde zarar edeceklerini söyledi. Şehzadeler Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Altındağ da üreticilere ‘Üzümü açığa dökme' çağrısında bulunarak ürünlerin yavaş yavaş piyasaya sürülmesini istedi. Çok zorlu bir yıldan geçtiklerine vurgu yapan üzüm üreticisi Ahmet Özcanlar, “Fiyatlar inşallah şu andaki durumunu korur” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle