Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’DE haber ege@cumhuriyet.com.tr 519 Temmuz 2019 CUMA Evinde özel alanlar oluşturan İşgörür, gününü onları besleyerek, bakımlarını ve tedavilerini yaparak geçiriyor Evinde 80 kedi ile yaşıyor İzmir’in Konak ilçesinde yaşayan Meltem İşgörür (56), evinde 80 kediye bakıyor. Kediler için evinde özel alanlar oluşturan İşgörür, gününü onları besleyerek, bakımlarını ve tedavilerini yaparak geçiriyor. İşgörür, 15’i engelli olan kedinin sahiplendirilmesi için de çağrıda bulunarak “Gözleri görmeyen yavru bir kedinin yaşadığı acıyı hissedebiliyorum. Yapabilseydim, onlara gözlerimi bile verirdim” dedi. Konak’ta emekli barmen Meltem İşgörür, yaşamını 12’si görme, 3’ü fiziksel engelli olmak üzere 80 kediyle aynı evde sürdürüyor. Evini kedilere uygun olarak dizayn eden İşgörür, vaktinin tamamını da onların bakımı, ilaçları ve beslenmesi için harcıyor. Evindeki kedileri zaman içinde sahiplendirirken, kendisine getirilen yeni kedileri de evinde ağırlıyor. Bugüne kadar yüzlerce kediye bakan İşgörür, onları yeni yuvalarına kavuşturuyor. Toplumda engelli kedilerle ilgili daha büyük bir farkındalık oluşması gerektiğini ifade eden İşgörür, “Engelli kedilerin daha çok sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben, gözleri görmeyen yavru bir kedinin yaşadığı acıyı hissedebiliyorum. Kalabalıkta yemek yiyebilmeleri bile çok zor. Di ğer kediler onlara vuruyor. Yapabilseydim, onlara gözlerimi bile verirdim. Bu yavruları sahiplensinler, çünkü kendi işlerini göremiyorlar” dedi. Yaklaşık 6 yıldır kedilere baktığını söyleyen İşgörür, “Benim yaklaşık 30 yavrum var ve şu anda elimde yavru kedi maması yok. Artık ellerimi dahi kullanamayacak kadar yorgunum. Gece gündüz onlarla ilgileniyorum. Tam teşekküllü olarak hayvanlara yardımcı olmaya çalışıyorum, onları veterinere götürüyorum. Günde yaklaşık 5 saat kadar uyuyabiliyorum, onun dışında sürekli onlarla ilgileniyorum. Dışarıya bile en fazla bir saat çıkabiliyorum. Yetişemiyorum ve hayvanseverlerin bana destek olmasına ihtiyacım var. Hayvanlara daha çok yardımcı olmak istiyorum. Emekliyim ve emekli maaşımın tamamını kedilere harcıyorum. Hatta bankalara bile borçlanıyorum. Veterinere her gittiğimde en az 100 TL veriyorum” diye konuştu. Yaklaşık 6 yıldır kedilere baktığını söyleyen İşgörür, “Benim yaklaşık 30 yavrum var ve şu anda elimde yavru kedi maması yok. Artık ellerimi dahi kullanamayacak kadar yorgunum” diye konuştu. İZSİAD’dan etkinlik Toplumsal cinsiyet eşitsizliği tartışıldı Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda çalışmalar yapan ve erkeklerin aktif olarak çalıştığı Yanındayız Derneği’nin “Berber Dükkânı” oturumunda Prof. Bahadır Erdem, Osman Ünal ve Ferhat Boratav, İZSİAD’ın (İzmir Sanayiciler ve İş İnsanları Derneği) konuğu oldu. Tepe Kule Kongre Merkezi’nde “toplumsal cinsiyet eşitliği” temalı bir etkinlik gerçekleştiren İZSİAD, Yanındayız Derneği’ni ağırladı. Berber Dükkânı adı verilen etkinliğin açılışında konuşan İZSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin toplumun temel problemlerinden biri olduğunu söyledi. Bu konuda özellikle erkeklerin adım atması gerektiğini söyleyen Küçükkurt, bu konuda erkeklerin bir araya gelerek toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine çalışmalar yapan Yanındayız Derneği’ni ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Erkeklerin berber dükkânında uzun bir süre aynaya baktığını bu anlamda erkeklerin kendileriyle yüzleşme metaforunu kullanarak bu sohbetin adını Berber Dükkânı koyduklarını be lirten Yanındayız Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ferhat Boratav, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadelede kadınların hep taşın altına elini koyduğunu ancak asıl erkeklerin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini söyledi. Erkekliğin aslında üste giyilen bir gömlek olduğunu söyleyen Boratav, “Bu da bizi kendi aramızda rekabete itiyor. Daha iyi baba, daha iyi patron, daha iyi çalışan, daha iyi bir eş olma çabası ve beklentisi içinde birbirimizle kıyasıya rekabet içindeyiz. Bu da yavaş yavaş bizi eziyor” dedi. Akademisyen hukukçu Prof. Bahadır Erdem de kadına yönelik şiddetin cezayla çözülemeyeceğini, asıl sorunun kültürde ve eğitimde olduğunu söyledi. Erdem, “Toplumsal cinsiyetin doğumla başladığını söyleyebiliriz. Ne zaman kız ya da erkek bebek sahibi olmanın anne ya da babanın ailede, toplumda yerini değiştirmeyecek, doğanın erkek ya da kız değil, sadece küçük bir bebek olduğunu kabul edeceğiz, toplumsal cinsiyet eşitliği o zaman başlayacak” diye konuştu. 5 BİN 171 KAÇAK YAPI TESPİT EDİLDİ Başkan İduğ, Bornova’daki kaçak yapılara savaş açtı Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ, “İmar Barışı”nın suiistimal edildiğini ve bu süreçte pek çok kaçak yapı inşa edildiğini söyledi. Bornova’da 5 bin 171 kaçak yapı tespit edildiğini vurgulayan Başkan İduğ, “Bornova Belediyesi olarak hukuki sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki ay 25 kaçak yapıyı yıkmak zorundayız” dedi. Kaçak yapılarla mücadelede tüm Bornovalılara destek çağrısında bulunan İduğ, bu tip yapıların daha temel aşamasındayken mutlaka kendilerine bildirilmesini istedi. İlçedeki kaçak yapılar konusunda önümüzdeki aydan itibaren ça lışmalara başlayacaklarını belirten İduğ, “İzmir’deki 350 bin kaçak yapının yüzde 16’sının Bornova’da olduğunu öğrendik. Şu an bizim yıkmak zorunda olduğumuz 5 bin 171 bina bulunuyor. Özellikle Çiçekliköy, Yakaköy, Eğridere gibi eski köy yerleşimlerinde çok sayıda kaçak yapı var. Başvuruları 8 Haziran 2018 tarihinde başlayan ve süresi daha sonra 6 ay uzatılan ‘İmar Barışı’ halkımızın belli bir kesimi tarafından ne yazık ki suiistimal edildi. Bu tarihlerden sonra pek çok kaçak yapı inşa edildi ve bu yapılar için yıkım kararı çıktı” dedi. Tuncay Mollaveisoğlu THK’nin ‘hurda uçakları’ bakın neler yapmış! Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgesinde orman yangını çıktı. Yangına Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçakları müdahale etti. H Başbakan Erdoğan’ın talimatı ile 2 adet CL215 amfibik yangın söndürme uçağı İsrail’deki büyük yangına müdahale etti. İsrail Başbakanı, THK Ateş Kuşları ekibinin büyük desteği için teşekkür etti. H Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçaklarını Gürcistan’daki orman yangını için görevlendirdi. 4 pilot ve 6 teknisyenin başarısı üzerine Gürcistan Başbakanı teşekkür etti. H Ukrayna Başbakanı Poroşenko, yangınlara THK’nin söndürme uçakları ile destek sözü veren Erdoğan’a teşekkür etti. “Dost kara günde belli olur” dedi... H Arnavutluk olası yangınlara karşı Türk Kuşu’ndan destek istedi. İtalya THK’den uçak kiralamak için masaya oturdu... Farklı tarihlerde, Türk Hava Kurumu’na ait uçakların bölgemizdeki yangınlara yaptığı müdahalelerden birkaçı sadece bunlar... Komşu ülkeler yangınlara karşı Türk Hava Kurumu’ndan destek isterken, Orman Bakanlığı’nın Muğla’daki yangında THK’ye “size gerek yok” demesi garip değil mi? Türkiye’nin son bir haftadır gündemine oturan Muğla’daki orman yangını ile ilgili soru işaretlerini gündeme getirmiş, THK uçaklarının yangına neden müdahale etmediklerini sormuş, Orman Bakanlığı’nın yangın söndürme işini beton ve mimarlık işi yapan bir şirkete nasıl verdiklerini gündeme taşımıştım. Orman Genel Müdürlüğü Cumhuriyet gazetesinde birkaç gün boyunca deşifre ettiğim, Meclis’te soru önergelerine konu olan haberle ilgili açıklama yapmış. Demiş ki: THK’ye ait uçaklar çoğunlukla 1970’li yıllarda üretilmiş ve günün ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojik donanıma sahip değil. İyi ama: 2009 yılında o dönemde başbakan olan Erdoğan’ın talimatı ile THK’ye yangın söndürme uçakları alınmıştı. Yani Erdoğan hurda uçakları mı satın aldırdı? Madem bu uçakların teknolojisi çok geri, nasıl oluyor da komşu ülkelerdeki yangınlara müdahale edebilecek performans gösteriyor? Orman Müdürlüğü açıklamasında pahalı olan uçakların yerine helikopterleri tercih ettiklerini söylüyor. Yangın söndürme işinde hem uçak hem helikopter kullanılır. Uçak ve helikopter arasında “bütçeye bakarak” tercih nasıl yapılır? İki farklı hava aracı birbiri ile nasıl kıyaslanır? Müdürlük açıklamasında, haberde yer alan, uçakların su taşıma kapasitesinin helikopterlere oranla 45 kat yüksek olduğu bilgisine de itiraz ediyor. Müdürlüğe göre helikopterler THK’nin uçaklarının yarısı kadar su taşıyabiliyor. Oysa bu bilgi de gerçeği yansıtmıyor. Uçakların kullanım kılavuzunda 6 ton su taşıma kapasitesine sahip oldukları yer alıyor. Buna karşın helikopterler 1.5 ton su taşıyabiliyor. Yine orman müdürlüğü, helikopterlerin türbülans nedeni ile özellikle çam yangınlarını daha fazla körüklediği bilgisini de “gülünç” buluyor. On binlerce ağacın, kuşun, sincabın, ceylanın, masum savunmasız binlerce hayvanın can verdiği bir olayda ben “gülünç” olabilecek bir meseleye rastlamadım. Tersine 30 yıllık orman bölge müdürlüğü yetkilileri, uzun yıllardır yangınlara müdahale eden usta pilotlar bu gerçeğin altını çiziyor. Helikopterler çam yangınlarında türbülansa neden olup yangını körükler... Yangınlara helikopterlerden önce yangın söndürme uçakları müdahale eder. Helikopterler daha çok “soğutma” sürecinde kullanılır. Meselenin “ihale” bölümüne burada girmiyorum bile... Önceki yazı ve haberlerimde yer verdim... Bence bakanlık ve müdürlüğü savunma yapmak yerine şapkayı önüne koymalı ve hâlâ yangın ihtimali olan cennet bölgemizde bir sonraki yangına nasıl müdahale edeceklerinin bilimsel, gerçekçi planını yapmalı...