Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Geçtiğimiz kış Salih Dede Lisesi'ne bir söyleşi yapmaya gitmiştim, hepsine selam olsun. Yıllardır dillendirmeye çalıştığım, o söyleşide yinelediğim bir çağrı, Deniz Sipahi gibi duyarlı gazetecilerin gösterdiği ilgiden sonra, Basmane Günleri'nde de öne çıktı. Duyarlıklar ortak olunca, istek ve öneriler de benzer oluyor kuşkusuz. Orta ve lise eğitim kurumlarında “Kent Kültürü Dersleri” konulmasını istiyoruz. Neden? Kentler, karmaşık bir örgütlenme ve yaşama halinin kabullenilmesidir. Bu kabullenişin tutkalı “aidiyet”, gereği ise hak ve görevlere dair “sorumluluk” duygusudur. Bu duygulara sahip bireylerden, “kent duyarlığı”na sahip kentlilerin çıkması, yalnızca o kentlerde değil, ülkeye egemen olanolması gereken yaşam bilinci kalitesi için de zorunlu bir gerekliliktir. Kentlerimizin ve ülkemizin, hemen her açıdan “saldım çayıra, mevlam kayıra” misali derbederlikten kurtulması için, düne ve bugüne dair sızlanmalarla yetinmekten vaz geçip, gelecek için önlem almak durumundayız. İşte bu nedenle, gelecek kuşakların bu yolda eğitilmesi, kentlerimizin ve ülkemizin yarını için çok gecikilmiş, tartışılması bile abes bir zorunluktur. Yıllar önce “Kentler, onlara sahip çıkanlarındır” diye yazmıştım. Yayıldı gitti, slogan olarak pek çok yerde okumuşsunuzdur. O kentte doğmuş olmayabiliriz, ama o kentte doyuyor, işimizle uğraşımızla kendimizi tanımlıyor, aşımızı ve aşkımızı bize o PATİKA HALUK IŞIK halukisik@gmail.com Her Kent, Çalışılması Gereken Bir Derstir kent veriyorsa, artık kentle aramızda bir “hatır ve hatıra” ilişkisi başlamıştır. Bu ilişkiyi anlamlı, çağdaş, uygar hale getirecek olan ise, kentin dününü bilmekten, bugününe karşı duyarlıktan ve geleceğine dair düşlerden beslenir. “Kent Kültürü Dersleri”nin müfredatının önsözü işte bunlar olmalıdır. Kentlilik, göçebelikten vazgeçmektir. Kuşkusuz bir “göçebe kültürü” vardır ve çok önemli bir alandır. Ama göçebe zihniyetiyle kentleşme ve kentlilik nasıl başarılamazsa, kent ortamında göçebelik halinin egemen olması, o denli zavallılıktır. İşe öncelikle bu algıyı kente, kentlilere ve kentli adaylarına (çocuklarımıza ve gençlerimize) benimsetmekle başlayabiliriz. Basmane Günleri, bütün bunları bir daha anımsatan ve üstüne düşünüp yazmayı kaçınılmaz kılan etkinliklerdi. Bu haftalık, bu kadarıyla yetinelim. Lütfen, her zamanki gibi, görüşlerinizi iletiniz. Konuyu, şu meşhur “kentsel dönüşüm”ü de kapsayacak biçimde, tartışmayı sürdüreceğiz. Geçenlerde, DT Karşıyaka Sahnesinde “Bağdat Hatun” yalnızca 1 perde izlendi. Çünkü elektrikler kesildi! İzleyiciler, yarım saat bekledi, 2. Perdeyi izleyemeden evlerine döndü. Eleştirmenler Birliği Başkanı ve çok değerli eleştirmen Üstün Akmen de, “izleyebildiği kadarıyla” yazdığı oyun eleştirisini, tamamını izlemek koşuluyla, Evrensel’deki köşesinde okurlarıyla paylaştı. Bu özet, pek çok sorunu içeriyor. Elektrik Dağıtım Şirketinin önünde “Bugün İzmir’de Nerede Ne var?” listesinin ve bir sanat yapıtının yarıda kesilmesinin ne anlama geldiğine dair bir düşüncelerinin, olup olmadığından başlayabiliriz. Bir oyun eleştirisinin “1 perde izlemekle” yetinilerek yazılıp yazılmayacağından, koskoca bir ödenekli tiyatronun jeneratörünün neden olmadığı sorusuna, tartışma alanını genişletebiliriz. Öyle ya, tartışmaktan başka ne yapıyoruz ki? Söylemeye çalıştığım şudur, yeterince durum saptaması yaptık, şikayet etmek yerine, “çözüm odaklı” konuşmamız ve eyleme geçmemiz gerekiyor. Her kent, çalışılması gereken bir derstir. Seçilmişler, atanmışlar, örgütler, kanaat sahipleri, kentliler, hemşeriler, yani hepimiz... Bu gerçeği reddettiğimiz için, sözün makyajı, kentin gerçeğinde dökülüveriyor. Bugün 29 Ekim. Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum. Aidiyet ve sorumluluk duygusunu yitirenler, muhatabımız değildir. BİR BÖLÜMÜ KAPANDI İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Selçuk'taki bir taş ocağının ruhsatsız bölümlerinin kapatılmasına karar verildi. Bölgede gürültü ve çevre kirliliği ile trafik ve güvenlik sorunu yaratması nedeniyle yurttaşların yakınmalarına neden olan taş ocağının ulaşım güzergahı daha önce Selçuk Belediyesi'nin şikayeti üzerine UKOME tarafından değiştirilmişti. Selçuk Belediyesi taş ocağına karşı girişimlerini sürdürdü. UKOME, Selçuk Kaymakamlığı ve İl Özel İdaresi gibi kurumlarla yapılan yazışmalar sonuç verdi. İzmir İl Özel İdaresi, taş ocağının ruhsatsız alanının kapatılmasına karar verdi. Selçuk Belediye Başkanı Vefa Ülgür, yeni güzergah belirleyerek taş ocağı kamyonlarının şehir içine girişini engellediklerini, ancak kentleşmenin artmasıyla taş ocağının şehre çok yakın bir konumda kaldığını ve bu nedenle ilçe halkını rahatsız ettiğini anımsattı. Ülgür, alınan kararla ilçe halkını huzursuz eden bir sorunun önüne geçildiğini vurguladı. C MY B