17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 Tanıdığım ilk kabadayı Eşrefpaşalı Reşat’tı, bir adı da Arap Reşat. Yeni yetme yıllarımdaydım. İkiçeşmelik’in biraz üstünde, Yangın Yokuşu'nun hemen başlarında bir evde oturuyorduk. Yokuşu çıkarken soldaki ara sokak, bizim evin sokağıydı. Yokuşun hemen başlarına rastlıyordu. İki katlı, çıkma balkonlu bir İzmir evi işte. Biz alt kat kiracısıydık. Birbirine dostça bakan, iki sıralıklı evlerin arasında (nerden ve nasıl bitmiş, bugün bile akıl erdiremediğim) kocaman, yaşlı bir çınar ağacı vardı. Kurumuşlukla kurumamışlık içindeki gövdesi oyuk oyuktu. O karşı evlerin birinin bodrum katı kömürcü dükkanıydı. Günün büyük çoğunluğu, bu Arap Reşat, arkadaşı kömürcüye gelir, kapı önüne bir salya atıp tersinden oturur, kimseyle tek satır konuşmazdı. Mahalleli ona karşı son derece saygılıydı. O da mahalle halkını sever sayardı. Tütün, incir ve üzüm mağazalarında çalışan genç c kızların vırt zırt peşine sayıyor, onlarla dost ALAFORTANFONİ olmak hoşlarına takılan kopuk takımının yollarına durur, gidiyordu. Adlarının TARIK DURSUN K. kabadayılığın önkoşulu başına ya da sonuna “namahrem”e gözünün “baba” sıfatı ucuyla olsun bakmazdı. eklenmemiş İşi gücü, yaşlı çınarın günlerdeydik. Hepsi de gövdesindeki oyuklar (Dündar Kılıç, Yahya küçük küçük sarılıp Kılıç, Marlon Kemal, Kürt paketlenmiş esrara İdris, Çatlı, Mehmet “müşteri” beklerdi. Kapanoğlu vb) küçük “Keş”ler gelir, ürkek işlerin “adam”larıydılar gözlerle çevreyi tarar, başlangıçta, uluslararası çaktırmadan Arap’a sokulur, parayı değil, milliydiler. “zula” eder ve yine çaktırmadan Çok az bir farklılıkla eskinin başka havalarda ağaca varıp elini kabadayı geleneğini sürdürüyor, semt oyuklardan hangisindeyse artık, ya da bölgesel ve küçük çaplı kumar “hakkı”nı alır ve anında “toz” olurdu. oynatma, at yarışlarında yazıcılık, Karakol bunu bilirdi, mahalleli de. genelevlerle randevuevlerini sözde Görmezlere getirilir, ses çıkarılmazdı. “koruma” gibisinden işler Bu kabadayının gözünü budaktan çeviriyorlardı. Çek, senet tahsili, tanımaz namus bekçiğine ödenen bir kalçadan “nizami” şişlemek, topuktan tür “bac”tı. kurşunlamak türünden “tatsız işlere Sonra başka kabadayılar da pek bulaşmıyorlardı. tanıdım... Arkadaşlarımın 12 Eylül’e gelme aşamalarında arkadaşlarıydılar. Gazetecileri seviyor, saflar arası değişmeler oluştuğundan yeni kabadayılar önce silah kaçaklığına ardından da beyaz kadın ticaretine, sonra uyuşturucu kaçakçılığına, daha sonra da devlet tetikçiğine sıvandılar. Bu ince ve nazik “şey”ler onları uluslararası sahneye çıkarmakta gecikmedi ve her biri birer “baba” oldular. Bu yeni “iş”in boyutları “eski”lerin harcı değildi ve olamazdı da. Onların çapları küçüktü de ondan. Yerlerini zorla soldan ve sağdan gözü kara “silahşör”ler aldı. Suçu örgütlediler, giderek “büyük yer”lerin adamı, tetikçisi, fedaisi oldular. Arap Reşat türü kabadayılar onların tırnağı bile değildi. Namuslulukları ve dürüstlükleri kabadayılığın hem gereği, hem yakışığıydı. “Baba”lık icat olmuş, “külhanbeylikkabadayılık” bozulmuştu. Artık onlara düşen raconlarına uymayan, onların da kesinkes uyamayacakları sahneden inilmek ve çekip gitmek ve giderayak da bir günlüğüne bir köşe yazarına konu olmaktı. 5 EKİM 2010 SALI EGE’den SERDAR KIZIK I Baştarafı 1. Sayfa’da Nerde O Eskinin Külhanbeyleri Konserler belediyeden... İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu hafta evsahipliğini üstlendiği 4 farklı konserle, her kesimden ve farklı yaş gruplarından İzmirlilere keyifli saatler yaşatmaya hazırlanıyor. İlk konser, bugün İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu tarafından verilecek. Yolcu Bilgiç’in yöneteceği koronun Kültürpark İsmet İnönü Sanat Merkezi’ndeki ücretsiz konseri saat 20.30’da başlayacak. Yarın, iki konser birden var. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, 20.30’da “İzmir Gençlik ve Senfoni Orkestrası”nın ilk konserine evsahipliği yapacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası da, yine 20.30’da, Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı Amfi Tiyatro’da sahne alacak. Belediyenin yaz boyunca gerçekleştirdiği ücretsiz “çim konserleri”nin sonuncusu perşembe günü yapılacak. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda saat 21.00’de başlayacak konserde, Çekirdek ve Güney’den Esintiler grupları İzmirlilerle buluşacak. Her ikisinin de buğulu gri yaprakları arasında, yeşil ve mavinin türlü renk geçişleriyle ışıldayan meyveleri sizin olsun. Benim için asıl önemlisi, onların ışıklarla dansı ve sesi. Ayrıca kokuları tabi... Büyük olasılıkla siz bu yazıyı okurken, mevsimden ötürü havalar yine güzel olacak Ege'de. Hakkı verilmeli... Doğada herhangi bir spor, artık yürüyüş mü olur, akşam gezintileri mi, deniz kenarında bir tekne keyfi ya da yüzmek mi?.. Eş, dost, arkadaş muhabbeti, sardalye sohbeti... Durumu, koşulları uygun olanlara en uçta yamaç paraşütünden, yamaç tırmanışına, sualtı dalıştan sörfe uzanan seçenekler de neden olmasın? Hafta sonu öğlen saatlerine doğru “durulmaz böyle” deyip, yola düştüm, Çeşme Yarımadası’nın kuzey ucuna. Hava harika, deniz ondan da... Yaz dönemi, salkım saçak plajda, 3 Ekim tarihinde ben diyeyim üç, siz deyin beş insan. Keşke bu güzellik daha çok paylaşılsa... Bu arada doğanın görkemi, her zaman gözetilmeli. Ege kıyılarında koruma duyarlılığı bir başka. Bu eşsiz coğrafyanın gelecek kuşaklara bırakılması adına, insanlık adına mücadele sürüyor. Ayvalık kıyılarında “doğal” endişe konuşuluyor. Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, 17 bin kilometre karelik bir alanla Türkiye’nin en büyük Tabiat Parkı’na sahip bu kıyılarda kaygıyla izleniyor. Güney Marmara Çevre Koruma Derneği (GÜMÇED) Şube Başkanı M. Akif Öznal, Çevre ve Orman Bakanlığı’nca hazırlanan tasarıyla koruma kalkanının delineceğini söylüyor. Doğal SİT kavramının kaldırılmasıyla görülmedik bir yağmanın yaşanacağını vurguluyor. Maden şirketlerinin, çeşitli tarikat yapılanmalarının bu yasayı beklediğini anımsatıyor. Bafa’da da doğa adına olumsuz bir manzara. Büyük Menderes’in kirli, zehirli suları öldürüyor. Balıkçılık için verilen “can suyu”, kan gölü oluyor. Bafa’daki Ay Tanrıçası Selene ağlıyor... ??? Mitolojik öykümüz İzmir hızla havalandılar. Ve KONUK yörelerinden... gökyüzünde deli dolu, Denizkızı Klimene, Ege alçalıp yükselerekten YAŞAR ATAN Denizi’nde doğup büyümüş koşmaya başladılar... Bir ve Güneş Tanrısı Helyos’a ara çok alçaldıklarında, deli divane vurulmuştu. Ve arabadaki güneşin saçtığı onların bu aşklarından da kıvılcımlar yüzünden Faeton adında çok sevimli Kazdağları, Tanrılar Ülkesi ve yaramaz bir çocukları Olimpos yer yer tutuşmaya olmuştu. Ne var ki Faeton, başladı...Olimpos’taki babasının Güneş Tanrısı tanrılar bile ürktü! Irmaklar, Helyos olduğunu çok geç göller buharlaşmamak için öğrendi. Öğrenince de, onun kaçacak delik arıyorlardı! sarayında aldı soluğu... Nil Nehri başını bir kuytuya Faeton’u birden karşısında gören tanrı sokup saklanabildi. Afrika göklerine Helyos; “Söyle bakalım derdini güzel geldiklerinde de güneş, oralardaki oğlum!” dedi gülümseyerek. Faeton da; insanların derilerini yakıp kararttı! İşte ta o “Babam sen misin diye sormaya geldim...” zamandan beri, Nil Nehri’nin kaynağı dedi çekinmeden.“Elbette oğlumsun!” dedi bilinmediği gibi, Afrikalıların derileri de hep Helyos... Ama Faeton pek inanmışa kara yanıktı! benzemiyordu. “Bana inanman için ne Baştanrı Zeus, yaramaz Faeton’a dilersen dile, hemen yerine getireceğim!” öfkelenip bir yıldırımla arabasını tutuşturdu diye ekledi Helyos. hemen. Faeton, yüreğindeki o delişmen Faeton, oldum olası gökyüzüne hayrandı. çocuk ateşiyle ve yıldızlardan yıldızlara Bazı Akdeniz gecelerinde, ne o yıldızları savrularaktan, Ege Denizi'ne düştü. Deniz, uyuturdu, ne de yıldızlar onu! Bazen de çocuğun ateşini söndürdü hemen. GüneşTanrısı’nın koşturduğu o ışıl ışıl Teyzeleri olan denizkızları da yanına arabaya bakar; “Bir gün ben de bu geldiler hemen. arabayla güneşi gökyüzünde Ne var ki daha sonraları dünyamıza koşturabilsem!” diye iç geçirirdi. gelen Faeton’un bütün kardeşleri de, “Baba, bugün ben koşturacağım güneşin atlarını gökyüzünde koşturma güneşi!” dedi birden ve avluda bekleyen tutkusuyla yanıp yanıp tutuştular... atların yanında aldı soluğu! O yüzden Akdenizli bir ozan da; “Güneşi O sırada şafak tanrıçası Eos uyanmış; zaptedeceğiz / Güneşin zaptı yakın!” karaları ve denizleri kızıla, maviye, safran diyecekti... sarısına boyuyordu... Faeton kamçısını Ve gene ressam Matisse’in yüreği kızıla savurduğunda, onun çaylak bir sürücü boyanmış gökten düşen çocuk tablosu, olduğunu anlayan atlar, kişneyerekten çok ünlüydü... Güneşi Koşturan Yaramaz cEGE İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Ege Bölge Temsilcisi: SERDAR KIZIK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: MİYASE İLKNUR Editör: HAKAN DİRİK Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ İlan: ZUHAL ALTUNGÜNEŞ YAYIMLAYAN: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul İSTANBUL: Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 İZMİR: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Pasaport/İzmir Tel: 0 232 441 12 20 (10) hat Faks: 0 232 441 87 45 BASKI: DPC İzmir Tesisleri Ege Caddesi No: 36 SarnıçGaziemir DAĞITIM: YAYSAT Ege Caddesi No:36 SarnıçGaziemir eposta: [email protected] Cumhuriyet Gazetesi’nin parasız ekidir. Salı ve Cuma günleri yayınlanır. [email protected] TÜRK KALP VAKFI Tel: (212) 212 07 07 KALBİNİZİ KORUYUN C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle