01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 OCAK 2009 CUMA 3 EGE’DEN SERDAR KIZIK ¦ Baştarafı 1. Sayfa’da var. 27 Aralık, bir açıklama tarihi olmayacak... Henüz kesin bir karar vermeyen Deniz Baykal, İzmir'i bekletecek... Bu nedenle 27 Aralık'ta ne kimse ümitlensin ne de karamsarlığa kapılsın...” Öngörümüz gerçekleşti. Baykal, son İzmir gezisinde, Kocaoğlu'na yönelik övgülerin dozunu arttırdı, ama adını açıklamadı. Şimdi hangi noktadayız? Aday adaylarını değerlendiren Baykal mevcut tabloya bakıp, Kocaoğlu'nun adaylığını neredeyse pekiştirdi. (Politika bu, son dakika payını bir yana koyalım) Şimdi, bu “mevcut tablo”nun altını çiziyorum. Baykal, bu sürece nasıl geldi? Birincisi, Kocaoğlu konusunda en yakın çalışma arkadaşlarının, il başkanı ve metropol ilçe başkanlarının büyük bölümünün ve İzmir milletvekillerinin yakınmalarını dikkate almadı. Ne yaptı? Daha çok bağımsız çevrelerin değerlendirmelerini ve yaptırdığı anketleri öne çıkardı... Bilindiği gibi Aziz Bey'in geçmişte genel merkez yöneticileriyle ilişkileri pürüzlüydü. Bugün bile Oğuz Oyan dışında, diğer 8 milletvekiliyle arası soğuk. Bu soğukluk aslında iki taraflı. İl Başkanı Kemal Karataş'la soğukluktan öte, kavgalı. Gerçi son açılışlarda birlikte el kaldırıp “çak” yaptılar, ama ne Kocaoğlu Karataş'ı istiyor, ne de Karataş Kocaoğlu'nu. Özellikle metropol ilçe örgütlerinin büyük bölümünün Kocaoğlu'na karşı duruşları da belli. Bunları karşın Baykal, Kocaoğlu'nu önde tutuyor. Ama etrafını meclis üyeleriyle çerçevelemek için “ilke kararı” şimdiden hazır. Bu arada Genel Başkan, yerel yönetimlerle il örgütü arasındaki çekişmeyi sonlandıracak bir yapılanmanın da peşinde. Gelelim ilçelere... Bu yapılanma nasıl olacak? Yanıtı, iki hafta önce yapılan kurultay sonucunda. Burada aldığı yeni yetkilerle gücü neredeyse tek elde toplayan Baykal, verdiği işaretlere göre öncekilerden farklı bir yöntem izleyecek. Yani “Bunu da genel sekreter istedi, o istedi bu istedi” diye içine sinmeyenleri başkanlık koltuğuna oturtmayacak. Yine de Kocaoğlu konusunda devre dışı bıraktığı güçlerin görüşlerini, itirazlarını ve değerlendirmelerini belli ölçüde dikkate alacak. Bu tutum salt başkanlarla ilgili değil, meclis üyeliklerine kadar uzatılacak. Ne demiştik: “İzmir'deki yapılanma, geçen seçimden farklı olarak bu kez oy veren seçmenleri yansıtacak.” Buradan yeni bir sonuca varılırsa, başta büyükşehir olmak üzere başkanlar istedikleri meclis üyeleriyle değil, belki de hiç onaylamadıkları isimlerle çalışmak zorunda kalacak. Bölgecilik büyük ölçüde kırılacak. “Belediye başkanlığı için istifa eden metropol ilçe başkanlarının işleri çok zor” demiştik. İzmir'de kapalı kapılar arkasında yaşananlar bunu gösteriyor. Kapalı toplantılara çağrılmamaları, değişik kanallardan haberdar olup, son anda gelmelerine rağmen, Baykal'ın öncekilerden farklı olarak mesafeli durmasının anlamı açık. Ne yazık ki, fotoğraf karelerinde yoklar artık! Son toplantılar ve değerlendirmelerde metropolde Narlıdere, Balçova, Güzelyalı başkanlarının adaylıkları tamam görünüyor. Çiğli ve Bornova başkanları uzak olasılık. Buca, Gaziemir, Karabağlar, Bayraklı hala tartışılıyor. Karşıyaka'da Cevat Durak ve Konak'ta Muzaffer Tunçağ'ın yeni kurulan ilçelerden aday gösterilmesi için Baykal'a bir zorlama oluyor. Oluyor ama ne ölçüde gerçekleşir? Tunçağ ve Durak'ın mevcut ilçelerinde kazanma olasılıkları yüksek. Yeniden dönelim, işlerin düğümlendiği yer Konak'a. Çünkü İl Başkanı Karataş, Konak'ı istiyor. Karabağlar'dan gösterilme olasılığı var, ya da milletvekilliği için bekleme pozisyonuna alınabilir. Tunçağ, kent kültürü ve yatırımlar konusunda önemli adımlar attı. Birikimi nedeniyle oluşan daha yüksek beklentileri, meclis yapısındaki bozukluk yüzünden bir ölçüde yerine getiremedi ama çalışkanlığıyla dikkat çekti. İlçede tanınma oranı yüksek, gerçi Karabağlar bölgesine de büyük hizmetler götürdü, ama Konak'ta, uzmanlığı nedeniyle yapacağı çok işler olmalı. Şimdi Karataş devrede, düğümün ucu yine Baykal'ın elinde... Öte yandan Baykal, büyük olasılıkla Foça'da Gökhan Demirağ, Çeşme'de Faik Tütüncüoğlu, Alaçatı'da Muhittin Dalgıç, Karaburun'da Serdar Yasa, Menemen'de Tahir Şahin ve Selçuk'ta Vefa Ülgür'le “yola devam” diyecek. Diğer ilçe ve beldelerde değerlendirmeler sürüyor. [email protected] Kasım ayında Amerika’da yapılacak törenle kurumun başkanlığını üstlenecek Mutluer ISPN başkanı Dünya Pediatrik Nöroşirürji Derneği'nin başkanlığına seçilen Prof. Dr. Saffet Mutluer, özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik çalışmalar yapacaklarını söyledi. HİCRAN ÖZDAMAR Ege Üniversitesi (EÜ) Nöroşirürji ve Pediatrik Nöroşirürji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saffet Mutluer, Dünya Pediatrik Nöroşirürji Derneği (ISPN) Başkanlığı’na seçildi. Bu yılın kasım ayında ABD’nin Los Angeles kentinde yapılacak törenle başkanlığı üstlenecek Mutluer, Türk hekimlerin derneğe üye olması, ülkenin kötü izleniminin silinmesi için çalışacağını söyledi. Mutluer, 2000 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen ISPN 28. Kongresi’nin başkanlığını yaptı. Kıtalararası rotasyonla Avrupa kontenjanından seçilen Mutluer, “Derneğe 25 yıldır üyeyim. Çeşitli görevlerde bulundum, sorumluluk üstlendim. 2001’den bu yana derneğin resmi yayın organı Child's Nervous System dergisinde editoryal üyeliği yaptım. Bu yıl oy birliğiyle Avrupa kontenjanından başkanlığa seçildim” dedi. Dernek içinde en çok üye bulunduran ülkeler arasında Türkiye’nin beşinci sırada olduğunu kaydeden Mutluer, görev süresince kurumun tarihsel dökümantasyonunu yapmak istediğini, web sitesinin geliştirilmesi amacıyla çalışmalar gerçekleştireceğini söyledi. Başkanlığın bir yıl süreceğini ancak dernek bünyesinde oluşturulan sistemle eski başkanların 5 yıl boyunca yönetimde görev aldığını kaydeden Mutluer, derneğin pediyatrik nöroşirürji dalını yaygınlaştırmak için yaptığı etkinliklerin sürdürüleceğini söyledi. Mutluer, “Derneğimiz bünyesinde özellikle gelişmekte olan ülkelerde kurslar düzenliyoruz. Kurslara katılım ücretsiz oluyor. Ekonomik yönden katılamayacak durumda olan hekimlere burs sağlıyoruz. Dünya çapındaki hekimler, deneyimlerini aktarıyor” diye konuştu. Türkiye'nin beyin cerahi dalında uzmanlaşmasının dünya standartlarının üzerinde olduğunu anlatan Mutluer, bu alanda planlama yapılmadığı için işgücü israfının yaşanacağını söyledi. Yaklaşık bin 500 kişinin bu alanda uzmanlaşacağını belirten Mutluer, bu rakamın fazla EÜ Nöroşirürji ve Pediatrik Nöroşirürji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saffet Mutluer, Dünya Pediatrik Nöroşirürji Derneği Başkanlığı’n a seçildi. olduğunu kaydetti. Pediyatrik nöroşirürjinin Türkiye’de ayrı bir ihtisas alanı olarak görülmediğini aktaran Mutluer, şunları söyledi: “Türkiye'de doğurganlık oranı yüksek. Geniş hasta popülasyonu var. Yurttaşlarımız lösemiyi biliyor ancak lösemiden sonra en çok karşılaşılan hastalığın tümör olduğu bilinmiyor. Çocukların yetişmesinde düzenli bir sistem olmadığı için düşmeler, yaralanmalar artıyor. Bu da pediyatrik nöroşirürjinin etkin bir dal olmasında etken rol oynuyor.” Görsel Yönetmen: OĞUZ YILDIZ C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle