22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

29 AĞUSTOS 2008 CUMA 3 EGE’DEN SERDAR KIZIK Yaygın bir propaganda devreye sokuldu dünya ölçeğinde. Beyin yıkama operasyonu, Türkiye’de neo liberaller öncülüğünde ve dinci kesimlerin eliyle sürdürüldü. Yıllarca “komünizme” karşı ileri bir karakol olarak kullanılan ülkemiz, yeni dünya düzeninin efendisi ABD'nin yeni oyununa sürüklendi. Mustafa Kemal Atatürk’ün asıl karakteri sayılan “bağımsızlık” anlayışı rafa kaldırılmıştı çünkü. Batı’nın Sovyetler’e karşı kalkanı olarak kullanıldık yıllarca. “Komünizm tehlikesi” ortadan kalkınca, emperyalizm bu kez Büyük Ortadoğu Projesi’yle Türkiye'yi yeniden devreye soktu. Türkiye’ye “ılımlı İslam” gelecek, eşbaşkanlık aracılığıyla Ortadoğu’ya yeni bir şekil verilecekti... Küreselleşme, emperyalizm, yani tek kutuplu düzen, dünyaya ne huzur getirdi, ne de istikrar. Tam tersi, karmaşa büyüdü. Kanlı savaşlar doğdu. Ülkeler parçalandı. Yeni coğrafyalar, yeni sınırlar oluşturuldu. Silahlanmaya harcanan para daha da arttı. Avrupa'nın göbeğinde, eski Yugoslavya'da 250 bin insan öldürüldü. Afrika’da, Ruanda'da yüz binler katledildi. “Savaşların sonu geldi” diyenler “demokrasi” kurmak üzere girdikleri Irak'ta, 1.5 milyon can aldılar. Terör Türkiye’nin başına bela edildi. Küreselleşmenin iflasıdır bu manzara. Ancak dünyada dengeler değişmeye başladı. Çin'in ekonomik alanda aşırı büyümesi, Hindistan'ın güçlenmesi, İran’ın Batı’ya kafa tutması ve son olarak Rusya'nın “Ben de varım” demesi, hesapları değiştiriyor. Çeçenlere “dur” diyen Rusya’nın Abhazya ile Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıması, dünyayı yeni bir dönemece getirdi. Şimdi ne olacak? İstanbul’da Abhazlar ve Osetler büyük bir coşkuyla bağımsızlıklarını kutluyorlar. Oysa Türkiye’de iktidar, boğazlardan Batı'ya yol veriyor. Rusya'dan savaş tehdidi geliyor. Yoksa Karadeniz kan gölü mü olacak? Dünya nereye gidiyor, Türkiye nereye sürükleniyor? Atatürk’ün bağımsızlık yanlısı politikalarını yıllardır terk eden Türkiye, yine emperyalizmin kalkanı olarak mı kullanılacak, kabak ülkemizin başına mı patlayacak?.. serdarkizik@cumhuriyet.com.tr İncire yükleme darbesi TEVF K AKBAŞ AYDIN Kuru incirde ilk yükleme tarihi yine sorun oldu. Ürünün ilk ihraç tarihinin 3 Ekim 2008 olarak belirlenmesine tepki gösteren Aydın Ziraat Odası Genel Sekreteri Zeki Sarıoğlu, “Böyle bir uygulama dünyanın hiç bir ülkesinde yok. Tamamen kaldırılmasından yanayız” diye konuştu. Ege Bölgesi’nin geleneksel ürünlerinden kuru incirde, 20082009 sezonu ihracatı 3 Ekim 2008 tarihinde başlayacak. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Genel Kurulu’nun aldığı karar, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın onayından sonra kesinlik kazanacak. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhra İhracat için 'ilk yükleme' tarihinin 3 Ekim olarak belirlenmesi üreticiyi sıkıntıya soktu ¦ Baştarafı 1. Sayfa’da Kuru incir üretiminin yüzde 65'inin gerçekleştiği Türkiye'de ihracata başlama tarihinin geç belirlenmesi nedeniyle, uluslararası arenada rakip ülkeler pazarı kapıyor. catçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Menaşe Gabay, “Bu yıl ürünü geçen yılın yüzde 20 üzerinde değerle ihraç etmeyi planlıyoruz. Yani geçen yıl ton başına 5 bin dolar olan ihraç fiyatını 6 bin dolara çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. İncir üreticileri ise ihracat tarihi belirlenmesinin kendileri üzerinde baskı oluşturduğunu söylüyor. İhracatçıların ortak tavrının üreticiye yarar sağlamadığını belirten Aydın Ziraat Odası Genel Sekreteri Zeki Sarıoğlu, şunları söyledi: “Odamız 2005 yılı sonlarında yaptığı toplantıda, 2004 üretim yılında gerektiği kadar ihracat yapılmadığından dolayı, gerek üreticide gerekse tüccarın elinde kuru incir kaldığını belirterek, dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanmayan ilk yükleme tarihinin kaldırılması istenmişti. Bu durumu başbakanlığa yazıyla bildirmiştik. Ancak aradan 3 yıl geçmesine karşın hâlâ olumlu bir yanıt alamadık. Özellikle Noel’de çok tüketildiği bilinen kuru incirin ihracatı için, gemi yükleme tarihinin geç belirlenmesi, dünya piyasasındaki rakiplerimizin pazara erken girmesine yol açıyor. Yunanistan gibi ülkelerin piyasada yüksek fiyatlarla ürün satma şansı bulmasına neden oluyor.” Sarıoğlu, 95 bin ton olan dünya kuru incir üretiminin yüzde 65’inin Türkiye’de gerçekleştirildiğine de dikkat çekti. BADEM ÜRETİCİSİ ÇARESİZ MEHMET EM N BERBER MARMAR S Badem üreticisi emeğinin karşılığını alamamaktan yakınıyor. Üreticilerin bir bölümü, atadandededen kalan badem ağaçlarında geleneksel üretim biçimiyle yaşamlarını sürdürürken, bir bölümü de alternatif ürün arayışı içinde olduklarını dile getiriyor. AKP’nin uyguladığı tarım politikası, ana geçim kaynağı badem olan Datçalı üreticileri de perişan etti. Son dört yıldır ürün satış fiyatlarında hiç bir artış yaşanmadığını belirten üreticiler, buna karşın maliyetlerinin neredeyse dörde katlandığını söyledi. Datça’nın bademiyle ünlü Palamutbükü’nde yaşam mücadelesi veren üreticilerden Oktay Çuhadar, alternatif ürün arayışına girdiklerini söylüyor. Çuhadar, “Artık badem, üreticisini sevindirmiyor. Tarım girdileri sürekli artarken, çağla ve iç badem fiyatları yerinde sayıyor. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi bir de ithal badem çıkıyor karşımıza. Dünyanın en lezzetli bademinin üretildiği Datça’da badem üreticisi çaresiz. Üretiyorsun, toptancıya götürüyorsun. Toptancı nazlı. Parasını ne zaman ödeyeceği belli değil. Bizim yeni ürünlere yönelmemiz lazım” diyor. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle