Katalog

4 K O N U K 4 TEMMUZ 2008 CUMA Yöreye yapılan gölet ve dağıtılan meyve fidanları, bölgenin kaderini değiştiriyor Sivas, Ah Sivas! AYDOĞAN YAVAŞLI 2 Temmuz 1993 tarihi yalnız bizim için değil, tüm insanlık tarihi açısından da bir çağ karası, bir silinmez lekedir. Tıpkı ‘aşırı düşünceleriyle gençleri zehirlediği’ savıyla idama mahkum ettirilen Socrates, ya da dünyanın güneş çevresinde döndüğünü kanıtladığı için, dinsel dogmalarla beyinlerini yitirmiş olan Engizisyonun yargıladığı Galileo olayı gibi, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta gerçekleştirilen kıyım da unutulmayacak, çağlar geçse de anımsanacaktır. Kuşkusuz Türkiye Sivas’a dünden bugüne gelmedi. Süreç, tâ 10 Kasım 1938 günü saat 09.06’da başladı. Ulusal kurtuluşun al bayrağı altında al bayrak düşmanlığı yapan travmaya uğramış güçler, içlerine bir türlü sindiremedikleri cumhuriyeti, kurulduğu yerden, yani Sivas’tan başlayarak yok etmek istediler. 2 Temmuz gününe adım adım, arkalarına kimi zaman kimi politikacıları da alarak geldiler. İzmir’de bir hava limanına, Aydın’da bir üniversiteye adı verilen, yani bir anlamda “itibarı iade edilen” bir zamanların başbakanı değil miydi, “Siz istedikten sonra şeriatı bile getirebilirsiniz!” diyen? Tâ Afyon’a kadar gidip cumhuriyet düşmanı bir kerameti kendinden menkul din baronunun elinden öpen, aynı başbakan değil miydi? “Silah çekenle tespih çeken bir olmaz” diyen bir başbakan, daha sonraları bu ülkenin cumhurbaşkanı olmadı mı? Laikliğe aykırı eylemlerinden dolayı kapatılan bir siyasi partinin 70’li yıllarda İzmir milletvekili adayı değil miydi, bu ülkede sonradan yıllarca başbakanlık, hatta cumhurbaşkanlığı yapan biri? Eğitimli, güzel bir bayanın Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmasına sevinmiştik, Mustafa Kemal yaşasaydı çok mutlu olurdu, diye düşünmüştük. Lânet olsun, sevinmez olaydık. Çünkü, o değil miydi, “Otelin önündeki halka herhangi bir zarar verilmemiştir” diyen? Sivas katliamını bizzat, Madımak Oteli'nde sekiz saat o kudurmuş gerici güruhun kuşatması altında yaşamış olan biz, daha sonra, meclis sıralarında bugün o yakıcıların, o kan içicilerin, o barbar sürüsünün avukatlıklarını yapanları gördük. Cumhuriyet düşmanlarına “Gazânız mübarek olsun!” diyerek yüreklendiren Belediye Başkanı, Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan TBMM’de dokunulmazlık zırhına büründü ve orayı uzunca bir süre işgâl etti. Sivas bir’di; bugün on oldu, yirmi oldu, otuz oldu, kırk oldu... O gün Madımak Oteli'nin önündeki arabaları devirip ateşe verenler, otelin perdelerini tutuşturup “Yanın o.....lar!” diye bağıranlar, bugün yönetsel yerlerde ülkemizi hızla ortaçağın kahpe karanlığına çekmek için AB ve ABD ile işbirliği yapıyorlar. Bu ülkenin insanları yalnız 2 Temmuzda değil, 22 Temmuz'da da yandı. ABD emperyalizminin henüz deliğe süpürmedikleri, BOP eşbaşkanları, çiftçi azarlayıcıları, yarım ton kömür, birkaç paket makarna ile bir daha iktidara geldi. 2 Temmuz 1993’te, Madımak Oteli'nin dar koridorlarında yanan, etimizdi. Aradan geçen şu on beş yıl içinde yanan, yandıkça küllenen, sonra küllerinden yeniden doğan, yüreklerimizdir. Yüreklerimizi yakan, insanlığa dair bütün güzelliklerin düşmanı olan gerici güruhun bugün kat ettiği yoldan çok; şimdiki iktidarın gerçek yüzünü bir türlü göremeyen, çözümü Avrupa başkentlerinde arayan, iç çekişmelerle zaman yitiren, yararsız tartışmalarla zihinleri sersemleşmiş güya aydınların ve hâlâ acemi berbere tıraş olan halkın tutumudur. Mustafa Kemal’in aydınlığı, yüreğimizdeki tek güldür! Doğançay’a can suyu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 'Doğançay’a yaptığımız gölet, yöredeki topraklar için can suyu oldu' dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçimini tarımla sağlayan Doğançay’a yaptığı gölet can suyu verdi. Belediyenin organik tarımı teşvik etmek amacıyla zeytin ve meyve ağacı fidanı dağıttığı yörenin “ekolojik tarım merkezi” yapılması öngörülüyor. Doğançay’da suyu tutmak için gölet yaptıklarını ve ekonomik olan bu göletlerin sayısını artıracaklarını vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Sınırlı doğal kaynaklarımızı korumak ve en iyi şekilde değerlendirmek için çalışıyoruz. Doğançay’a yaptığımız gölet, yöredeki topraklar için can suyu oldu. Sınırlarımıza dahil olan ilçe ve beldelerde kurmakta olduğumuz 12 arıtma tesisi ile de hem su kaynaklarımızın kirlenmesinin önüne geçeceğiz hem de tesislerin çıkış suyunu tarım alanlarının sulanmasında kullanacağız. Böylece, sınırlarımız dahilindeki tarım alanlarından daha çok verim alınabilecek ve ürün kalitesi artacak” diye konuştu. Doğançay Mahallesi Muhtarı Doğançay'da oluşturulan göletin, bölgedeki ekolojik tarım çalışmalarına ivme kazandıracağı belirtiliyor. Cafer Kapancı Utku da, suyun bölgeye hayat verdiğini belirtti. Üreticilerin göletten gelen suyu kullanarak tarlalarını sulamaya başladığını belirten Utku, su olmadığı için ürün yetiştiremedikleri 2 bin hektar alanın işlenerek ekonomiye kazandırıldığını kaydetti. Organik tarımı teşvik edici çalışmalarla da bölgenin kaderinin değiştiğini kaydeden Utku, “Gölün kenarında hobi bahçeleri oluşturmak, nergis, sümbül yetiştirmek istiyoruz. Çok güzel ha yallerimiz var, çünkü artık suya kavuştuk” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Valiliği İl Özel İdaresi tarafından geçtiğimiz yıl yapımına başlanan ancak tamamlanamayan Doğançay Göleti’ni 2 ayda inşa etti. Gölete ulaşımı sağlamak için de bin 400 metrelik yol yapıldı. 10 ay önce su tutmaya başlayan, 50 bin metreküp kapasiteli 5 metre derinliğindeki Doğançay Göleti, orman yangınları ile mücadelede de yangın sön dürme helikopterlerine su sağlıyor. Belediye, tarım üreticilerine destek vermek amacıyla başlattığı proje kapsamında Doğançay’da zeytin, elma, armut, erik, şeftali, ayva ve vişneden fidanı dağıtmıştı. Belediye, önümüzdeki günlerde Doğançay Mahallesi'nin "organik tarım sertifikası" alması konusunda da çalışmalarını tamamlayarak bölgeyi "ekolojik üretim" merkezlerinden birisi haline getirmeyi planlıyor. C M Y B C MY B