Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 TEMMUZ 2022 SALI
KÜLTÜR 13
Her daim akıntıya karşı yürüyen usta yönetmeni 97 yaşında kaybettik, ona ‘Tiyatronun Tanrısı’ dediler
Brook sonsuzluğa göçtü
Cüneyt Arkın’ı
eter Brook 20. yüzyılın tiyat-
uğurlarken
ro dehası. Efsanevi bir isim.
PKendinden sonrakilere dam-
arık Akan doğru dürüst yaşlanama-
dan çekip gittiğinde ona hiç kıyama-
gasını vurmuş bir usta! O olmasay-
Tmıştık. Fatma Girik’in yaşamı da daha
dı, deneysel tiyatro bunca gelişebi-
uzun olabilirdi. Cüneyt Arkın ise 85’indey-
lir miydi bilmiyorum...
di. Güçlü görünüyordu. Daha en az on yıl
Pazar günü ölüm haberini aldı-
yaşayabilirdi. Olmadı. Türkiye’yi yasa boğ-
du. Yeşilçam’ın bu güzel sanatçıları göğe
ğımda ülkesi İngiltere’yi terk edip,
1970 “Bir Yaz Gecesi Rüyası”- Londra
çakılı birer yıldız şimdi.
Paris’e yerleşen uzun
Royal Shakespeare Company.
Yeşilçam sinemasını küçümseyenler,
boylu, sarışın, kıvırcık
filmlerdeki kimi gülünç yanlışları alay konu-
saçlı, mavi gözlü, yumu- ginliğini ortaya koyuyordu. (Sevgi-
su yapmayı bilir de yıllardır seyretmekte ol-
duğumuz binlerce filme nasıl bir emek har-
şacık bir sesle konuşan li Tuncel Kurtiz ve Sevgili Kudsi Er-
candığını görmezden gelir. Ürünlerini pek
genç, dinamik bir adam guner önemli katkıda bulunuyordu
ZEYNEP
beğenmediğimiz dizi sektörü nasıl günü-
ve 70’li yıllardan bu ya- bu esere)... “Fırtına”da ise Shakespe-
ORAL
müzde yüzlerce emekçi için vazgeçilmez
na ondan izlediğim sa- are soyutlamasının en ileri noktası-
bir ekmek kapısıysa, Yeşilçam da uzun yıl-
lar boyunca binlerce kişiye iş ve aş sağlı-
yısız tiyatro eseri gözlerimin önün- nı sunuyordu. Bu beş oyunda da su,
Dünyayı dolaşan ünlü “Mahabharata”
yordu. “Selvi Boylum Al Yazmalım”ı soluk
den ve yüreğimden geçmeye başla- toprak ve ateş hep başroldeydi. Pe-
almadan -kim bilir kaçıncı kez- izlerken o
dı. Sürekli akıntıya karşı yürüyen ter Brook bunlarla yaşamı yeniden
müthiş filmin yönetmeni Atıf Yılmaz’ın bile,
Tiyatro Araştırmaları Merkezi”ni kur- den ibaretti. Oyuncular kuşları tak-
usta 97 yaşındaydı. Hakkında sayı- yoğurmuş ve yepye-
Cüneyt Arkın’ın şaşırtıcı dövüş yeteneğiyle
du. Burada artık gösteriye değil seyir- lit etmedi; biz kuş olup, o halıda kuş-
parlattığı Battal Gazi senaryolarına yüz çe-
sız kitap yazılmış, kimilerinin “Ti- ni dünyalar yarat-
ci-oyuncu ilişkisi, oyuncuyu biçim- ların peşine takılıp yolculuğa çıktık.
virmediğini anımsamalıyız.
yatronun Tanrısı” diye isim taktı- mıştı. Beşi de iç
lendirme, alan yaratma, dil ve devi- Kendi iç dünyamıza doğru... (Eğer Sa-
ğı Peter Brook’u kısacık bir yazıda dünyalarımı-
nim olanaklarını araştırıyordu. Yetin- haflarda Alkım Yayınları’ndan çıkan
Yeşilçam emekçisi ‘insan
anlatmak zor. Ama deneyelim: za uzansa da
medi. Oyuncularıyla uzun bir Asya ve “Karanlıktaki Işık” kitabımı bulur-
güzeli’
dışa dönüktü.
Afrika yolculuğuna çıktı. sanız ayrıntılı tüm bilgileri bulursu-
Benim kuşağım pek nitelikli sayılmaya-
‘Boş Alan’ın keşfi
Kapsadıkları
Vurgulamam gerek: Bu yolculuk- nuz.) Yıllar içinde izlediklerim şöy-
cak tecimsel Hollywood filmleriyle büyü-
Rus ana babadan Londra’da doğ-
alanlar, içer-
dü. Onat Kutlar’ın kurduğu Sinematek’te
larda ve tüm araştırmalarında biçim le: “Carmen’in Trajedisi”, operadan
muştu. 24’ünde, Shakespeare oyun-
dikleri anlam-
(1965) sanat filmlerini izleyerek Avrupalı ün-
kaygısı, yeni biçimler keşfetme çaba- yarattığı ve sadece dört şancı/oyun-
lü yönetmenlerin tezgâhından geçmiş olsak
larının yanı sıra opera ve film yöne-
lar, yaydıkları
sı yoktu. Aradığı insanın iç yolculu- cuyla bomboş bir arenada sahneledi-
da Hollywood yapımlarında Errol Flynn,
tiyordu. (“Sineklerin Efendisi” fil-
sinerji çoğalıyor,
ğu, ruhsal derinliğiydi. ği aşk ve ölüm tutkusuydu. Yalınlı- Stewart Granger gibi popüler oyuncula-
mi nasıl unutulur ki!) En çok etki-
büyüyor, yayılı-
rın korsan gemilerinde, ortaçağ şatolarında
ğın zirvesiydi ve görkemli
lendiği Antonin Artaud’nun “Vah-
yordu. Sonsuz yalın- ve kalelerde kılıç sallayıp akrobasi harikaları
En parlak dönemi
operayı daha da güncel kı-
yarattığı sahnelerin büyüsü uçup gitmemiş-
şet Tiyatrosu”ydu... Ama buna bir
lık içinde sonsuz
1974’de Paris’de yerleşik Tiyatrosu-
lıyordu!
tir. Cüneyt Arkın eski Hollywood sinemasın-
de kendi araştırmalarını katacak-
zenginlik...
nu kurdu. (Bouffes du Nord) da görülen “tarihsel kahraman” oyunculu-
“Vişne Bahçesi”, soluk al-
tı. Genet’nin “Paravanları”, Weiss’ın
ğunun ülkemizdeki benzersiz temsilcisi ol-
Ondan izlediğim ilk oyun Avignon
mayı unuttuğum bir şiir şö-
“Marat Sade” oyunları, sirk atmosfe- du. Hollywood yıldızlarına taş çıkaracak ya-
Festivali’nde “Kuşlar Konferansı”ydı.
leniydi... Baş eseri saydığım
kışıklılığı Arkın’ı Yeşilçam sinemasında “ro-
rinden yararlanarak sahnelediği ”Yaz
13. yy. İranlı tasavvuf bilgini Attar’ın
“Mahabharata” dokuz saat sü- mantik jön” kimliğiyle de öne çıkarmaktay-
Gecesi Rüyası” tanığımdır.
dı. Zaman zaman usta yönetmenlerle çalı-
“Simurg” destanından kaynaklanı-
rüyordu. Bugüne dek tanıklık et-
Paris 1968 olaylarını yaşarken so-
şan sanatçının, çevirdiği 300 dolayındaki fil-
yordu. Dev sahne bir İran kilimin-
tiğim en güçlü, en büyük imge zen-
min birçoğu önemsenmeyebilir. Unutulmaz
kaktaki tiyatrocuların elinde o yıl ya-
anlar yakaladığı çalışmalarıysa az değildir.
yımlanmış Peter Brook’un “Empty
İlk filmi olan, Orhan Kemal’in romanın-
Space” (Boş Alan) kitabı vardı. Ve ki-
dan Turgut Özakman’ın uyarladığı “Gur-
tap tiyatroculara yeni hedefler gös- bet Kuşları”nı (1964) Halit Refiğ yönetmiş
İÇSEL YOLCULUKLAR
ve bu çalışma ilk Altın Portakal “en iyi film”
teriyordu. Bizde Ülker İnce’nin en-
ödülüne değer bulunmuştu. Benim Arkın’ı
fes çevirisiyle yayımlanan bu eser ’larda sahneledi- hatta en derin noktalarına doğru tıklarının değil, tüm tiyat-
ilk izlediğim film ise Ülkü Erakalın’ın yö-
90ği “L’Homme qui...” (O bir yolculuğa çıkarmıştı bizi. On- rocuların tiyatroya bakı-
“Ölümcül Tiyatro, Kutsal Tiyatro, Ka-
nettiği “Gözleri Ömre Bedel”dir (1964). Si-
Adam ki...) Ünlü nörolog Olivi- dan izlediğim son oyun 2000’le- şını değiştirdi. Eserleri
nemaya “gözleri ömre bedel” Türkan’ı (Şo-
ba Tiyatro ve Şimdi Tiyatro” bölüm-
er Sacks’ın “Karısını Şapka Sanan rin başında “Kostüm” ya da “Ta- artık kayıtlardan izlene-
ray) izlemek için girmiş ama salondan -şık
lerini içerir ve Brook’un deneyimle-
Adam” eserinden yola çıkmıştı kım Elbise”ydi.. Güney Afrikalı si- bilecek. (Peter Brook’la ve zarif piyanisti oynayan- Cüneyt Arkın’ın
rinden yola çıkarak her boş alanın ti-
hayranı olarak çıkmıştım. Sinematek’in ye-
ve tiyatro dünyasını bir kez daha yah oyuncularla, insanın içgüdü- anı fotoğraflarımız, 20
yatro sahnesi olabileceğine; farklı yol
ni açıldığı yıllarda, içeri girmek için bekler-
altüst edecekti. Bir klinik odasın- lerini dışa vuran bir öykü... yıl önce kovulduğum Mil-
ken, Arkın’ın camlı kapının öteki yanında
yordamlara, yöntemlere işaret eder.
da çıkılan, yalınlığın son sınırında Artık dinlenebilir Peter Brook. O liyet gazetesinin arşivinde kaldı.
durduğunu ve yalnızca kırk santim uzağım-
İngiliz tutuculuğu araştırmaya çok
dört oyuncu/hastayı dinlerken hep akıntıya karşı kürek çeken- Ustanın gidişine ve bir de buna
da olduğunu farketmiştim. Yirmili yaşlarının
insan ruhunun bilinmeyenlerine, lerdendi. Sadece birlikte çalış- yanarım!!!)
yer vermiyordu. Paris’e göçtü! Çeşit-
sonunda olmalıydı. Böylesine kusursuz bir
Peter Brook
li ülkelerden gençlerle “Uluslararası
“insan güzeli” ilk kez görüyordum.
Beyazperdeyi Tarık Akan
ve Fatma Girik’le de paylaştı
Klondike filmine Arkın’ın başrollerini Tarık Akan ve Fatma
Dora Maar’ın gözünden Picasso
Girik’le paylaştığı kimi filmlere de değine-
rek, sırası gelmişken Yeşilçam’ın bu üç ef-
Almanya’dan
spanyol ressam Pablo Picasso’nun sev- ba, Alberto Giacometti, Méret Oppenhe-
sane oyuncusunu birlikte analım.
İgilisi ve ilham perisi olarak bilinen, im, Paul Éluard ve Lee Mille’in olduğu iş-
Cüneyt Arkın’ın Akan’la birlikte oynadı-
ğı filmlerin en niteliklisi Yavuz Özkan’ın
bir sanatçı olarak başarısı bu neden- ler de yer alıyor. Ayrıca İspanya ve Birle-
BZ Kültür Ödülü
senaryosunu yazıp yönettiği “Maden”dir
le uzun yıllar göz ardı edilen sanatçı Do- şik Krallık’ta çektiği; engelli, yaralı, yok-
(1978). Büyük ses getiren bu politik dram
ra Maar’ın fotoğraf koleksiyonu satışa sul ve evsiz insanları gösteren fotoğrafla-
krayna-Türkiye ortak yapımı
15. Altın Portakal Festivali’nde dört ödül al-
çıktı. Koleksiyonda Maar’ın çektiği, bu- rıyla Maar, 1930’lu yıllarda, savaş öncesi
Uolan “Klondike” filmi, aldığı ödül-
mıştı. Yakışıklılıkta Arkın’dan aşağı kalma-
güne dek hiçbir yerde yayımlanmayan Avrupa’daki ekonomik krizi de gözler önü-
lere bir yenisini ekleyerek Almanya’da
yan Akan’la başarılı yorumlara imza attıkları
ve az bilinen pek çok fotoğraf yer alı- ne seriyor. 1907 doğumlu Dora Maar, ger-
çalışmalardan son izlediklerim Halit Refiğ’in
yayımlanan BZ gazetesi tarafından
yönettiği “Alev Alev” (1984) ve “Parampar-
yor. Açık artırma sitesi Invaluable’da sa- çek adıyla Henriette Théodora Markovitch
düzenlenen BZ Kültür Ödülü’ne de-
ça” (1985) filmleriydi.
tışa çıkarılan 750 fotoğraf arasında, The yetenekli bir fotoğrafçı ve ressam olarak
ğer bulundu. “Klondike” filminin yö-
Kadıköy vapurlarında yakından gördü-
Guardian’da yer alan haberde, “hayatına tanınıyor. The Guardian’ın haberine gö-
netmeni Maryna Er Gorbach, Kino
ğüm Fatma Girik şaşırtıcı bir güzelliğe sa-
ve işlerine gölge düşüren” ünlü ressam re Paris’te fotoğraf stüdyosu olan Maar,
International’da düzenlenen ödül tö-
hipti. Arkın ve Girik’in 1969’da çevirdikle-
Picasso’nun pozları dikkat çekiyor. Picasso ile 1936 yılında tanıştı. Araların-
ğu pozları yer alıyor. Bir fotoğrafta Picas-
ri “Vatan ve Namık Kemal”i, yönetmen Duy-
reninde Berlin Belediye Başkanı Fran-
Ressamın “La Femme qui Pleure” tab- da yaklaşık 30 yaş fark olan çift birliktey-
gu Sağıroğlu Namık Kemal’in “Vatan Ya-
so, 1930’ların ortalarında Fransa’nın Anti-
ziska Giffey’in takdimiyle ödülünü al-
hut Silistre” oyunundan aktarmıştı. Fatma
losu için de ilham aldığı Maar’ın fotoğraf- ken Picasso, kızı Maya’nın annesi Marie-
bes kentinde kameraya yansıyor. Maar fo-
dı. Ayrıca törene Ukrayna’nın Almanya
ve Cüneyt’in bu yapımın afişindeki fotoğ-
ları, 1920’lerden 1940’ların sonuna kadar Thérèse Walter ile birlikte olmaya de-
toğraflarıyla sürrealizm akımının Paris’teki
Büyükelçisi
rafları öyle çarpıcı ki filmi hemen bulup iz-
olan yılları kapsıyor. Fotoğraflar arasında vam etti. 1945’te Picasso ile ayrılan Maar,
yükselişini de gösteriyor. Seçkide fotoğraf
Andrij Melnyk
leyesi geliyor insanın... Memduh Ün imza-
Picasso’nun evinde, stüdyosunda, Fran- 1997’de 89 yaşında Paris’te yaşamını yiti-
sanatçıları Man Ray ve Jean Cocteau’nun
ve dünya ağır sını taşıyan “Büyük Yemin” (1969) filmin-
sız Rivierası’nda dostlarıyla birlikte oldu- rene kadar resim yapmaya devam etti.
yanı sıra André Breton, Jacqueline Lam-
de Arkın, Girik’in hem eşini hem de oğlunu
sıklet boks
oynuyor, eş ve anne rollerindeki yorumla-
şampiyo-
rı Fatma’ya 2. Altın Koza en iyi oyuncu ödü-
nu Ukraynalı
lünü getiriyordu. Yine birlikte çevirdikleri,
boksör Kliçko
Duygu Sağıroğlu’nun yönettiği, 1971 yapı-
katıldı. ‘Ulusal müziğin’ akademisi 88 yaşında mı “Satın Alınan Koca”ysa son günlerde te-
levizyon ekranındaydı.
Klondike
Cüneyt Arkın, dövüş ve akrobasi yeteneği-
filmine ödü- ürkiye Cumhuriyeti’nin “ulusal mü- ğı yasa tasarısı; Musiki Muallim Mektebi, bale yer aldı. Böylece, ulusal sanatın
ni ustaca sergilediği Kara Murat, Battal Ga-
Tziğini” oluşturmak ve yaygınlaştır- Riyaseticumhur Flarmoni Orkestrası ve oluşturulması için Batı tarzı eğitim ya-
lünü veren
zi, Malkoçoğlu filmleriyle halkının gönlünde
mak amacıyla kuruluş emri Mustafa Ke- Temsil Şubesi’nden oluşacak bir akademi pan bir kurum yaratıldı. Akademi’nin ti-
Berlin Bele-
taht kurdu. Görkemli uğurlanışı, insanlarımı-
mal Atatürk tarafından verilen Milli Mu- kurulmasını planlıyordu. Üç temel amaç- yatro bölümü için Almanya’dan dev-
diye Başka-
zın, doğruları yaşamı pahasına savunan, tehli-
siki ve Temsil Akademisi, 88 yıl önce bu- la kurulacak olan akademi, “memlekette rin büyük tiyatro ve opera insanı Carl
kelere yiğitçe göğüs geren, akıl ve beden gü-
nı Franziska Giffey, böyle bir film çek-
gün Resmi Gazete’de yayımlanan düzen- ilmi esaslar dahilinde milli musikiyi işle- Ebert getirtildi. Cumhuriyetin güzel sa- cüyle haksızlıkların üstesinden gelen bir kah-
menin zorluğuna vurgu yaparak “Sa-
ramana olan özleminin de anlatımıdır.
lemeyle kuruldu. Atatürk’ün, “Ulusal in- mek, yükseltmek ve yaymak, sahne tem- natlar sevgisini milli ülkü olarak ka-
dece 2014’te Donbas’taki Rus ayrılık-
ce duyguları, düşünceleri anlatan, yük- silinin her şubesinde ehliyetli unsurlar bul eden Milli Musiki ve Temsil Aka-
çıların sürekli saldırılarına değil, aynı
sek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onla- yetiştirmek ve musiki muallimi yetiştir- demisi, 1936 yılında Ankara Devlet
zamanda geleceğe yönelik de aile içi
rı, bir gün önce, genel son musiki kural- meyi” hedefliyordu. Genç Cumhuriyetin Konservatuvarı’na (ADO) dönüştürül-
tartışmalara katlanmak zorunda ka-
larına göre işlemek gerekir. Ancak bu gü- ulusal müziğinin temellerini atan Akade- dü. Atatürk’ün, “Devrimlerin başarılı ol- Yıldızlar altında
lan hamile bir kadının hikâyesi anlatı-
zeyde (sayede), Türk ulusal musikisi yük- mi, 4 Temmuz 1934’te Resmi Gazete’de ması için her şeyden önce güzel sanat-
lıyor ve bu film, buna kimseyi kayıtsız
selebilir, evrensel musikide yerini alabi- yayımlanan düzenlemeyle kuruldu. larda’ başarılı olunması gerekir” sözle-
bırakmıyor. Harika bir güncelliğe sa-
lir” sözleriyle kurulmasına öncülük etti- riyle kurulmasına öncülük ettiği akade- sinema keyfi
hip, heyecan verici bir başyapıt. Sava-
ADO’nun temeli
ği Milli Musiki ve Temsil Akademisi’nin mi; ADO’ya dönüştürüldükten sonra da
adıköy Belediyesi’nin bu yıl ikincisini düzen-
şın şiddeti, rahatsız edici bir tarafsız-
Akademinin müzik ve temsil olarak
ilk adımları, 1934 yılında dönemin Maarif ulusta ve uluslararası alanda 86 yıldır
Klediği Kalamış Yaz Festivali izleyicisiyle bu-
lıkla tasvir ediliyor” dedi.
iki bölümde örgütlenmesi amaçlanır-
Vekili Hikmet Bayur tarafından hazırlanan eşsiz gösterilerde bulunmaya devam
luşmaya devam ediyor. Sinematek/Sinema
ken; temsil kesiminde opera, tiyatro ve
yasa tasarısı ile atıldı. Bayur’un hazırladı- ediyor. l ANKARA/Cumhuriyet
Evi’nin seçkisinden oluşan gösterimler önce-
ki gece orkestra eşliğinde Charlie Chaplin gös-
terimiyle başladı. Chaplin’in 1928 yapımı sessiz
klasiklerinden ‘Sirk’ filmine Şef Orçun Orçun-
NATIONAL GALLERY, 200. YAŞINI VAN GOGH SERGİSİYLE KUTLAYACAK
sel yönetimindeki Avrasya Filarmoni Orkestrası,
Chaplin imzalı film müzikleriyle eşlik etti. Film
gösterimi festival severler tarafından büyük il-
ngiltere’nin başkenti Lond- ets and Lovers” olması planla- den of the Asylum” (1889) da
gi gördü. Sessiz sinema ve orkestra birlikteliği
İra’daki National Gallery, 200. nırken seçkide çizimlerin de yer yer alacak. Vincent van Gogh’un
seyirciler tarafından coşkuyla karşılandı. İki ay
yıldönümü şerefine büyük bir alacağı ifade ediliyor. 50’yi aşkın eserinin sunulacağı
boyunca 51 etkinliğe ev sahipliği yapacak olan
festival 30 Ağustos Zafer Bayramı’na özel sürp-
Vincent van Gogh sergisi açmayı The Art Newspaper’ın ha- sergi, Royal Academy’nin 2010
riz bir sanatçının konseri ile son bulacak.
planlıyor. 2024 yılında 200. yılı- berine göre, seçkide Art Ins- yılında düzenlediği sergiden bu
nı dolduracak olan müze, Monet, titute of Chicago’da bulu- yana ülkede düzenlenen en kap-
Başkan Odabaşı’ndan davet
Renoir, Constable ve daha birçok nan “The Bedroom” (1888), samlı Van Gogh sergisi olacak.
Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odaba-
sanatçının eserlerini de bu kut- Washington D.C.’deki Phillips Sanatçının pek çok başyapıtı-
şı festivale herkesi davet ederek, “Kalamış Yaz
lama şerefine İngiltere’nin dört Koleksiyonu’ndan “Entrance nı ürettiği, Provence’ta geçirdiği Festivali boyunca konser ve film gösterimlerinin
yanı sıra düzenlenecek çeşitli spor aktivitelerine
bir yanındaki kurumlara ödünç to the Public Garden in Arles” dönemi odağına alacak sergi, Ey-
de katılabilecek hep birlikte açık havada maç iz-
verecek. (1888) ve Essen’deki Folkwang lül 2024-Ocak 2025 tarihleri ara-
lemenin tadını çıkarabileceğiz. Herkesi yaz mev-
Van Gogh’un Arles’deki Halk Bahçesi’ne Girişi
Serginin adının “Van Gogh: Po- Museum koleksiyonundan “Gar- sında görülebilecek.
siminin ve Kalamış Yaz Festivali’nin tadını çıkar-
(Ekim 1888)
maya Kalamış Atatürk Parkı’na bekliyoruz” dedi.