20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 13 EKİM 2022 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER geçiş yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Din-Tarım Toplumu’ndan Kentsel-Endüstriyel Topluma ev- rim için uygulanan Atatürk Devrim- Türban konusundaki leri, özetle “Cumhuriyet Devrimi”, “Atatürkçülük” veya “Kemalizm” adı altında ideolojik bir bütünlü- ğe sahiptir. Atatürkçülüğün Bütün büyük devrimci ideolojiler gibi, Atatürkçülük de kendi içinde hi- ziplere bölünmüş, farklı görüşlere istismarı yasa teklifi hakkında kaynaklık etmiş ve elbette çeşitli tar- tışmalara konu olmuştur. emokratik, yarı demokra- Tarihsel, siyasal, toplumsal, tik ve otoriter rejimli ülkeler- FULYA KANTARCIOĞLU Türban sorununun geçirdiği aşamalar, sosyal yaşamda bir so- ekonomik ve kültürel anlamda Dde en çok istismar edilen iki EMEKLİ ANAYASA MAHKEMESİ ÜYESİ runla karşılaşıldığında bunun toplumsal barışı tehlikeye atma- Atatürkçülük: ideoloji kaynağından biri din biri Temel hak ve özgürlükleri her kim- dan uzlaşı yolu ile çözülebileceğini göstermiştir. Bugün için tür- de milliyettir. ilindiği gibi kadınların gelenek- lik ve her vatandaş için eşit kabul Hem din hem de milliyet, mu- banlı kadınların, özel ve kamusal yaşamda varlıklarını göstere- sel kıyafetleri arasında bulunan eden... kaddes kimliklerin de temelini medikleri bir alan kalmamıştır. Özgürlüklerinin kısıtlanması Bu eşitliğin önkoşulu olan “Bağım- Bbaşörtüsünü kullanmaları hiç- oluşturduklarından, evrensel ola- sız, Demokratik, Laik ve Sosyal Hu- rak, siyasette istismar edilmeye bir zaman sorun olmamıştır. Türban bir yana taleplerinden fazlasını bile elde ettikleri söylenebilir. kuk Devleti” kavramına dayalı... çok açıktırlar. ise genellikle üniversitelerde okuyan Din-Tarım Toplumu yapısını Kent- HHH kız öğrencilerin dini inançları gereği sel-Endüstriyel yapıya taşıyan ve Dinin siyasette kötüye kullanıl- olduğunu ileri sürdükleri baş bağla- şimdi Bilişim Toplumu’na uyum sağ- ması açısından, Yahudilik de Hı- ma biçimini siyasal bir simge olarak lamak hedefine yönelen... ristiyanlık da Müslümanlık da po- kullanmaya başlamalarıyla gündemi- Devrimci bir ideolojidir. litikacıların en sevdikleri istismar mize giren örtünme biçimidir. Bu ne- Bu ideoloji, akıl ve bilim yoluy- konuları arasındadır. la ülkeyi insanlık tarihinin en ile- denle ortada bir sorun varsa bunun Siyasette din istismarı, derhal ri aşamasına taşımak amacına sa- mezhep ayrımlarının da öne çıkma- adı başörtüsü değil, türban sorunu ol- hiptir; “kesintisiz devrim” ilkesiyle sına ve sadece dinler arasındaki de- malıdır. Kadınların kıyafet özgürlü- bu hedefe kitlenmiştir. ğil, mezhepler arasındaki düşmanlık- ğünü güvenceye almak için verildiği HHH ların da siyaseti belirleyen yıkıcı etki- ifade edilen yasa teklifinin aslında di- Mevcut iktidar ülkeyi bugün lerine yol açar: ni inancının gereği olarak türban tak- erişmiş olduğu tarihsel aşamadan Tarihsel düşmanlıklar, ilkel dürtüler tığını ileri süren kadınlara yasal gü- daha geriye, Din-Tarım Toplumu devreye girer, ayrımcı, dışlayıcı, düş- vence sağlamak için getirildiği anla- aşamasına geri götürmeye çalışan manlaştırıcı “kimlik siyaseti”, eşitlik- şılmaktadır. Bu yönüyle teklifin laik- bir yönetimdir. çi ve özgürlükçü “demokratik siyase- Laiklik karşıtlığını toplumu geriye ti” sahneden kovar, toplumların ba- lik boyutu kadar ayrımcı ve cinsiyetçi doğru dönüştürme siyasetinin ana rış içinde birlikte yaşama iradesini yaklaşımı da dikkat çekmektedir. ekseni yapmıştır. yok eder. şılmasıdır. Teklifin gerekçesinde de dırılamayacağından, teklifin, öncelik- Cumhuriyet Devrimi’ne, Atatürk- HHH Ayrımcı ve cinsiyetçi belirtildiği gibi anayasanın 12. mad- le dini inancı nedeniyle başını örten çülüğe, Demokrasiye, Laikliğe, Hu- Demokratik rejimin altını oyabi- Yasa teklifinin konuya ilişkin birin- desine göre, herkesin anayasada tanı- kadınlara özgürlük sağlamak amacıy- kuk Devleti’ne, Sosyal Devlete kar- lecek olan bir başka süreç “milli- nan temel hak ve özgürlüklere sahip la getirilmiş olduğunun ifade edilme- ci maddesinde, “Kamu kurum ve ku- şıdır ve bunu açıkça ifade etmekten yetçilik” açısından görülür: ruluşlarında istihdam edilen ve ka- olması bunların hiçbir koşulda sınır- si de kabul edilebilir bir söylem değil- Milliyetçilik ideolojisi ülkenin ba- de çekinmemektedir. lanamayacağı anlamına gelmemekte- dir. Laiklik ilkesinin zedelenmesinin mu kurumu niteliğindeki meslek ku- Bu iktidarın önünü tarihsel ola- ğımsızlığı anlamında ve öteki milli- rak, Demokrat Parti, Milliyet- ruluşları ile üst kuruluşlarına bağ- dir. Dolayısıyla anayasa ile tanınmış devletin de toplumun da demokratik yetlerle, özellikle de büyük güçlü ül- çi Cephe Hükümetleri ve Atatürk- kelerin ve komşuların milliyetçilik olan bir özgürlüğün sınırlandırılması niteliğini kaybetmesine yol açacağın- lı olarak bir mesleği icra eden kadın- duygularıyla eşitlik bağlamında, de- çü olduklarını iddia eden ama Ata- lar, yürüttükleri mesleğin icrası kap- yoluna gidilmeyecekse yasa konusu da duraksamaya yer yoktur. mokratik olarak kullanıldığı zaman türkçülüğe en büyük ihanetleri ya- yapılmasına da ihtiyaç yoktur. Aynı konuda, anayasa değişikliği- samında giyilmesi gerekli cüppe, ön- pan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 asla sorun olmaz; hatta yararlı olur. lük, üniforma vb. dışında kıyafet giy- ne gidilmek istenmesi ise tümüyle so- askeri darbeleri açmıştır. Ama bu ideoloji, bütün kimlik- Laikliği zedeliyor runludur. Kıyafet özgürlüğünü gü- mek ya da giymemek gibi temel hak çi ideolojilerin kötüye kullanılma- İdeolojisini Atatürkçü olarak ta- Teklifin gerekçesinde yer alan laik- ve özgürlükleri ihlal edecek biçim- vence altına almak amacıyla anaya- sı örneklerinde görüldüğü gibi başka nımlayan, CHP tarafından milletvekili likle ilgili olarak “Laiklik, din ve vic- sa değişikliğine gidilebilmesi için ön- de herhangi bir zorlamaya tabi tutula- kimlikleri reddeden, reddetmekle de yapılmış olan, askerlikten ayrılma bir dan hürriyetini engelleyecek biçim- politikacının Mehmet Ali Çelebi’nin, maz” denilmektedir. Maddede ilk gö- celikle mevcut koşullarda bu özgür- kalmayıp düşmanlaştıran bir biçimde istismar edilirse, hem demokratik re- iktidar partisine katılması bu sürecin de yorumlanamaz, aksine laiklik din lüğün kullanılamıyor olması gerekir. ze çarpan husus, aynı meslekleri icra jimin altını oyar hem de kendi ideo- bireysel düzeydeki bir devamıdır. ve vicdan hürriyetinin kullanılması- eden erkekler de olduğu halde sadece Özellikle yasa konusu bile olamaya- lojisinin mukaddesliğine zarar verir. Üstelik bu katılmasına gerekçe nın teminatıdır” biçimindeki söylem cak düzenlemelerin anayasa değişik- kadınlara özgü bir düzenleme getiri- HHH olarak Atatürkçülüğünü kullanma- de tartışmaya açıktır. Gerçekten la- lerek ayrımcı ve cinsiyetçi bir yakla- liğine konu edilmesinin hukuk düze- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sı, tarihe, bilime, akla, mantığa ay- iklik din ve vicdan özgürlüğünün gü- nini dejenere etmek dışında bir işle- şım sergilenmiş olmasıdır. İkinci hu- tarihi ve demokratik rejiminin si- kırı bir davranıştır: vencesi ise güvencesi olduğu bir öz- sus ise temel hak ve özgürlükleri ih- vi olamaz. Yapılması gereken demok- yasal gelişmesi açısından: Ancak ilkesiz ve çıkarcı bir siya- gürlüğü engelleyecek biçimde yorum- ratik hukuk devletini, tüm kurum ve lal kapsamında olduğu ifade edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun iş- sete, Atatürkçülüğün siyasal men- lanması da söz konusu olamaz. De- gal edilmesine karşı kazanılan İstiklal “kıyafet giymek ya da giymemek” ko- kurallarıyla inşa etmektir. Aksi halde faat için istismarına bireysel bir Savaşı, Padişahlıktan Cumhuriyete örnektir. mokratik, laik bir hukuk devletinde ne yasal ne de anayasal düzenlemeler nusunda yapılabileceği düşünülen bir yasalar dini inanç ve kurallara dayan- zorlamanın yasa ile önlenmeye çalı- güvence oluşturabilir. Cumhuriyetin başkenti: Ankara tı İngiliz gazeteci. Tıpkı ülkesinin ileri gelenle- DOÇ. DR. MEHMET EMIN ELMACI rinin de anlayamadığı gibi. Oysa Halide Edip ustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919 ta- Adıvar’ın da anılarında belirttiği gibi Ankara Mrihinde çok stratejik bir adımla İstiklal “milli hareketin Kâbesiydi” artık. Savaşı’nın “yeni direniş merkezi” olarak ka- Samet Ağaoğlu Mebusan Meclisi’nin ka- rarlaştırılan Ankara’ya görkemli bir giriş yap- patılmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun mıştı. O giriş ve karşılanış sanki direnişin so- “Boğaziçi’nin sularına gömüldüğünü” belirt- nucunu da müjdeliyor gibiydi. Çamurlu ve ba- miş ve bir ay sonra 23 Nisan 1920’de de kımsız yollarıyla küçük bir kasabaydı ama yü- “Ankara’nın çorak ve bataklık yaylasında ye- reği büyük bir kalabalıkla, görkemli bir karşı- ni bir devlet doğduğunu” eklemişti. Nitekim layış gerçekleştirmişti Ankaralılar. Milli Mücadele’nin kazanılmasının ardından Ankara’nın adı, 1918’in o son günlerindey- 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’nın ken Mustafa Kemal Atatürk’ün Şişli’deki evin- imzalanmasıyla “o devletin temeli” oluşturu- de, Ali Fuat Cebesoy ile Anadolu’daki silah- lacak, ardından 9 Eylül’de Halk Fırkası açıla- lı direniş konusunu görüşürlerken “bir dire- cak ve en sonunda da 99 yıl önce 13 Ekim niş merkezi” olarak geçmişti. Merkezi Konya 1923’te “yeni devletin başkenti” Ankara ola- Ereğlisi’nde olan 20. Kolordu’nun karargâhını rak dünyaya duyurulacaktı. Ankara’ya taşıyarak buranın direniş merkezi haline getirilmesini kararlaştırmışlardı. Bu ne- ‘Yabancılar’ denle Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas sonra- Halide Edip’in “Ateşten Gömlek” kitabın- sı Temsil Heyeti ile birlikte Ankara’ya gelme- da anlattığına göre Ankaralılar o dönemler- si bilinçli ve önemli bir seçimdi. Mustafa Ke- de kendilerini herkesten farklı görürler ve mal Paşa, karşı olmasına rağmen Mebusan İstanbul’dan gelenlere de “yabancılar” der- Meclisi’nin İstanbul’da toplanmasının sonuçla- lerdi. Bu İstanbul’un saltanatına, sarayına, rını da düşünerek Temsil Heyeti’nin Sivas yeri- basınına bir tepki gibiydi belki. Belki de Mus- ne Ankara’ya gelmesini gerekli görmüştü. Ona tafa Kemal Paşa da Ankara’da kala kala An- göre “Ankara’ya gitme zamanı yaklaşıyordu”. karalılar gibi artık İstanbul’u ve İstanbulluları yabancı görecekti. ‘Milli hareketin Kâbesi’ Onun bu konuda çok makul nedenleri de Bir İngiliz gazetecisi o günlerde dalga ge- vardı. Ülkesini, milletini düşünüp, canını hi- çercesine Ankara’yı “dağlar arasında bir ba- çe sayıp işgalcilere karşı tüm gücüyle direni- taklık”, Ankara’daki vatanseverleri de “ba- şi örgütlerken; İstanbul, rütbelerini sökmüş, taklık içinde başlarını havaya kaldırmış bir yı- suikastlar düzenletmiş ve idam kararı almıştı. ğın kurbağa” olarak nitelemiş ve “Durmadan Mustafa Kemal Paşa, kendi kişiliğine gelen bu ötüp durmakta ve dünyaya meydan okumak- saldırıların hepsini bertaraf etmişti. Ancak o, tadırlar” demişti. Yunus Nadi’nin 1920 Nisan milleti birbirine düşman yapacak o 11 Nisan ayında gazetesinin klişesini alıp Ankara’ya ge- 1920 tarihli Dürrizade fetvasını, ona destek lişinde anlattığı, Ankara İstasyonu’nda onla- veren İstanbul’daki millete “yabancı olanları” rı karşılayan halkın heyecanını anlayamamış- hiç unutmayacak ve affetmeyecekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle