25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
gorus@cumhuriyet.com.tr 10 OCAK 2022 PAZARTESİ 2 olaylar ve görüşler pacağımı bilemiyordum. O sırada bir ara- olurken böbreklerimdeki sancı kesilmişti. ba geldi, içinden iki kişi çıktı, bunlardan bi- Trendeki yerimde bu düşleyemeyeceğim il- ri bana sordu: giden ve sevincimden ağlıyordum. - Siz kimsiniz? MEB’E kilit - Öğretmenim... Milli Eğitim Bakanı, - Öğretmen burada oturmaz, dedi. merdiven kullanıyor mu? Ben, yasak olduğunu sanarak, ayağa kal- O bakanlıkta en güç günlerde Va- Mustafa G a Za LCI Bilmiyorum Milli Eğitim Bakanı Özer, karken acı duyuyordum. Konuşan kişi, sıf Çınar’lar, Saffet Arıkan’lar, Musta- makamına asansörle mi girip çıkıyor. Bir 16. ve 22. Dönem Denizli milletvekili, eğitimci “Hem de hasta öğretmen!” dedi. Bu iki ki- fa Necati’ler, Dr. Reşit Galip’ler, Hasan-Âli gün eğer halı kaplanmamışsa merdiven- şi kolumdan tutarak beni içeriye götürdü- ‘Pembe gazete’ Yücel’ler bakanlık yaptı. Nafi Atuf Kansu, eçen günlerde, Milli Eğitim Bakanlı- lerden yürürse, mermer merdivenlerin yıl- ler, bir koltuğa oturttular. Benimle ilgilenen İsmail Hakkı Tonguç, Rüştü Uzel gibi ge- ğı önünde, belleklerden kolayca silin- umhuriyet gazetesi bir okuldur. lardır girip çıkan görüşmecilerin ayak izle- kişi meğer Mustafa Necati imiş. Çay getir- nel müdürler, değerli bürokratlar görev üst- Gmeyecek acı ve utanç verici bir olay Yazarlarımız da öğretim üyeleri. rinden aşındığını görecektir. dikten sonra durumumu sordu. Sayman- lendi. Onlar Cumhuriyetin ilk yıllarında ka- C Onlarla geçirdiğimiz “an”lar üni- yaşandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçda- Ana muhalefet partisi genel başkanının lık müdürünü çağırttı. Bana para getirme- ranlığı yenip aydınlık saçmak için çalıştı- versite amfilerindeki dersler kadar değer- roğlu, KPSS’den yüksek puan alan, sözlü- görüşme isteğine talihsiz biçimde “Emriva- sini söyledi. lar. Meşalenin ateşini, aydınlığını yükseltti- lidir çoğu kez. de elenen öğretmen adaylarının sorununu ki taleplere karşılık vermemiz beklenme- - Teşekkür ederim, param var, dedim. ler. Mustafa Necati, kapısına gelen öğret- Kimi zaman dış politika, kimi zaman iletmek için bakanlığa gittiğinde, Milli Eği- sin” demiş bakan. Bu nasıl emrivaki? Bir - Biliyorum, dedi. menin koluna girer onu makamında ağır- ekonomi, kimi zaman da yazım dili üzeri- tim Bakanı Mahmut Özer’in verdiği talimat- gün önce görüşme isteği bakana iletilmiş. Saymanlık müdürü para getirdi. O ara- lar, dinlerdi. ne sohbet ederiz merkez binamızda. la zincirlenmiş bir kilitle karşılaştı. Milli Eğitim Bakanı, “Hayallerimi çal- da demiryollarına telefon edildiğini öğ- Hiç unutmam yıllar önce bazı ha- Eğitim iyi örnek olmaktır. Bakan, tem- Çarpıcı bir örnek dınız” diyen, KPSS’den yüksek puan alıp rendim. Yataklıda yer ayırmışlar. Anladım ber toplantılarına, kendisini tanımaktan sil ettiği öğrencilere, öğretmenlere, velilere sözlüde elenen öğrencileri hiç dinledi mi? Şarkışla’nın İstiklal Okulu’nda başöğret- ki, beni İstanbul’a hastaneye gönderiyor- onur duyduğum Prof.Dr. Emre Kongar bu davranışıyla kötü örnek oldu. Milli Eği- O gençlerin hakkını teslim etmeyi, onlar- men Cengiz Bey anlatıyor: “Böbreklerimden lar. Bu sırada yazılı mektubu bana verirken da katılırdı. İran ile Irak’ın okunuşunda- tim Bakanlığı’nın simgesi meşaledir. Zincir- dan özür dilemeyi hiç düşündü mü? çok rahatsızdım. Bir kağnı ile ve zorluk- “Bunu, İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi ki, seslerin nasıl ayırt edileceğine dair li kilit, meşalenin aydınlığına vurulmuş ol- Bakan Özer, Kılıçdaroğlu’nu ve haksızlı- la Kayseri’ye, oradan da hemen o günler- Başhekimi’ne vereceksin” dedi. uzunca bir konuşma yapmış, bizleri bil- du. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndan sonra de henüz gelmiş olan trenle Ankara’ya git- Arabasıyla beni istasyona gönderdi. Beni ğa uğrayan öğretmen adaylarını kabul et- gilendirmişti. İzmir’de “Şimdi Milli Eğitim Bakanı olmak tim. Bakanlığı sorarak buldum. Yapının ar- meyip kapıya kilit vurarak kendisiyle bir- aldılar, yataklıda ayrılan yerime yerleştir- Geçenlerde de yaklaşık 38 yıldır “ağa- isterdim” dediği, adında “milli” olan iki ba- ka kapısı önündeki küçük bahçede bir tah- diler. Bir demiryolu görevlisi, ne gereksin- likte bakanlığın saygınlığına büyük zarar bey” olarak gördüğüm Prof.Dr. Erdal kanlıktan biridir o bakanlık. ta sıraya iliştim. Sancıdan kıvranıyor, ne ya- mem olursa ona bildirmemi söyledi. Bunlar verdi. Atabek geldi yazıişlerine. Gündemi değerlendirdik. Konu konuyu açtı. Cumhuriyet ve di- ğer gazeteler meselesinden söz edi- lince de ABD’li petrol, çelik ve finans milyarderi Rockefeller’in “pembe gazetesi”ni hatırlattı. “Türkiye’deki gazetelerin pek çoğu pembe gazeteyi geçti” diyerek sohbe- ti bitirdik. Sahi neydi o pembe gazete? Anımsatalım. Amerikan rüyasının para babası John Davison Rockefeller, yaşlanıp evine çe- kildiğinde hastalıklarla boğuşmaya baş- lar. Doktorlar asla sinirlenmemesi için aile yakınlarına direktif verir: “Anlık bir tansiyon yükselmesi yaşanırsa babanızı kaybederiz..” Ne var ki Rockefeller gazete tutkunu- dur ve her sabah evine gelen gazeteyi son sayfasına kadar okur. Onu en çok sinirlendiren gelişme- ler ise ekonominin tepetaklak gitmesi, petrol fiyatlarının dengesizliği, finansta- ki çöküştür. Oğlu düşünür taşınır, babası için ortamı güllük gülistan gösterecek tek nüshalık bir gazete çıkarılmasını ister. İşte o andan sonra 98 yaşındaki mul- timilyarder Rockefeller’in yüzü güler her sabah. Çünkü önüne gelen gazetede, sahi- bi olduğu petrol kuyularında rekor üre- tim sağlandığı, desteklediği Cumhuriyet- çi adayın eyaletlerde Demokratlara karşı ezici zafer kazandığı, hatta o hafta evinde fark yiyen Virginia futbol takımının rakibi- ni sahadan sildiği yazıyordur; gazetenin anlı şanlı köşe yazarları da her şeyin tıkı- rında gittiğini anlatır.. Evet, Erdal Atabek Ağabey’in, “Türk basının şimdiki hali..” cümlesi bize bu pembe gazeteyi anımsattı. Belki tekrara girecek ama elinizde tut- tuğunuz bu gazete, piyasadaki günlük “pembe” gazetelere inat, habercilik yapı- yor. Hem de tüm yalın haliyle. Doğal olarak da birilerinin canı yanınca Cumhuriyet’in üzerine geliyorlar. Hem de iktidarın tüm gücünü kullanıp. Ancak bilmedikleri bir gerçek var, Cumhuriyet 1924 yılının 7 Mayısı’ndan beri Türkiye’nin özgür kalabilen “tek” sesi... Cevap ve Düzeltme! Son 15 gündeki, “Cevap ve düzeltme metnidir” başlıklı, üstelik manşetten giren tekzipler dikkatinizi çekmiştir. İçimiz acıya acıya verdik, “mahkeme” yoluyla gelen o yazıları... Onlarca da telefon aldık. Gazete kâğıdının ateş pahası olduğu günlerde tam bir israf, diyordu okurlarımız. Peki, bu mahkeme yoluyla bize gelen tekzibi yayımlamazsak ne olur? Açıkçası, iki-üç metni üstelik dar zaman diliminde vermezsek, Cumhuriyet her bir metin için inanılmaz tutarlarda tazminat ödemeye mahkûm olur ki bu durum, ga- zetemizin mali-idari dengesini bozar. Oysa, Cumhuriyet ailesi olarak, arka- daşlarımızın haberlerinin doğru olduğun- dan zerre kuşku duymadığımızın altını kır- mızı kalemle çizelim. Ancak, adil yargılan- ma hakkının hiçe sayılmasına karşın ve- rilen mahkeme kararlarına da uymak zo- rundayız. Üstelik sulh ceza mahkemesinin yayın sahibine (müellifine) delil sunma ve kendini yüce Türk milleti önünde savun- ma hakkı vermediğini, tekzip kararlarının bu yolla alındığını da anımsatırız. Ve Cumhuriyet okurlarından şöyle bir ricamız var, “Cevap ve Düzeltme” baş- lıklı yazılara lütfen farklı bir pencereden bakın; çünkü, Türkiye’ye yeniden de- mokrasi geldiğinde alınan bu kararla- rın hangi şartlarda vücut bulduğunu yi- ne araştırmacı gazeteci arkadaşlarımızın haberlerinden öğreneceksiniz. 2022 atılım yılı Son sözümüzü Cumhuriyet’in gelece- ği ile ilgili söyleyelim. Geçen hafta Prof. Dr. Üstün Dökmen’e hoş geldiniz demiş- tik. Hafta içinde ekonomi dünyasının nab- zını tutan iki önemli isim, Prof. Dr. Bil- say Kuruç ve akademisyen yazar Se- lim Somçağ aramıza katıldı. Bilsay Ho- ca, “Türkiye’nin bilimsel çizgide” yönetil- diği yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı’nda ülkenin ekonomik yol haritasına katkı sağ- lamış bir isim. Ve aylık değerlendirmeleriy- le ekonomi dünyasının nereye gittiğini siz değerli Cumhuriyet okurları için yazacak. Selim Somçağ ise ilk yazısını kaleme aldı, daha ilk adımda, “Yanlış tedavi”nin ekonomik krizi derinleştireceğine dikkat çekti. Önümüzdeki günlerde aramıza yeni isimler de katılacak. O isimler de tıpkı tüm yazar, çizer, mu- habir ve editör arkadaşlarımız gibi, “si- yaha siyah”, “beyaza beyaz” diyecekler, pembe gazete fantezisine gülüp geçerek!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle