02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 21 AĞUSTOS 2020 CUMA DOLAR avro sterlin FAİZ [email protected] BORSA EkonoMi ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.3450 5.4 kuruş 8.6960 0.6 kuruş 9.6800 6.4 kuruş 13.33 0.10 puan 1.127 2.09 puan 3097.51 70.38 lira 456.02 12.95 lira Muğla Çevre Vakfı Limited Şirketi’ni ortak olduğu iddia edilen isimler bile tanımıyor MUÇEV bilmecesi Jale Özgentürk YAKIN PLAN [email protected] Türkiye’nin her bölgesinde kıyılarda yağma yaşanıyor. Artık havlunu alıp gidebileceğin bir sahil yok gi bi. Bir yandan Çevre Bakan lığı, bir yandan Milli Emlak, bir yandan mafyatik örgüt lenmeler. İhaleye falan gerek yok. Şezlongu atan başlıyor para kesmeye. Oysa anayasanın 43’üncü maddesi “Kıyılar, devletin hü küm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıy la, deniz ve göllerin kıyıları nı çevreleyen sahil şeritlerin den yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” diyor. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi ise “Kıyılar, devle tin hüküm ve tasar rufu altındadır. Kı yılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanması na açıktır. Kıyı ve sahil şe ritlerin den ya rarlan mada Halim Mete ön Kıyıları korumak iddiasıyla eski Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki’nin 2016’da başlattığı girişim, bugün sahilleri peşkeşin aracı oldu. Ortaklık iddiasını reddeden Halim Mete, “DTO olarak kurduğumuz şirket hiçbir işlem yapmadı. MUÇEV’i tanımıyoruz” diyor. celikle kamu yararı gözetilir” hükmünü veriyor. Yani anayasaya göre sahillerin kullanımında öncelik halkın. Diyeceksiniz ki anayasa mı kaldı ortada? Bugünlerde Muğla’da ortaya çıkan MUÇEV tartışması, kalmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Tartışmanın konusu dünyanın en güzel kıyılarının olduğu Muğla sahillerindeki “peşkeş”. Sadece Muğla değil, Edirne, Antalya’da da ortaya çıkan Muğla Çevre Vakfı Turizm Ticaret Ltd. (MUÇEV) isimli şirket sahillerin işletmesine hiçbir kurala dayanmadan sahip oluyor. Şirketi tanımıyoruz Şirketin görünen yönetiminde bürokratlar ve dev let memurları bulunuyor. Bir iddiaya göre Metin Kalkavan’dan Halim Mete’ye, Tezcan Yaramancı’dan, Faruk Miras’a iş dünyasından isimler de şirketin kurucuları arasında. Halim Mete, Deniz Ticaret Odası (DTO) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetiminden yıllardır tanıdığım bir isim. Gelişmeleri ona sordum. Olayı şöyle anlatıyor: 4 Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Muğla kıyıları ve sahillerini korumak için bir şirket kurulmasını istedi. DTO’nun öncü olmasını önerdi. Çünkü odamız Türkiye’nin tüm kıyı ve iç sularında örgütlü bir oda. Biz de o dönem Deniz Ticaret Odası yönetimi olarak Deniz Temiz Derneği (TUR MEPA) Başkanı Tezcan Yaramancı gibi isimleri de alarak Deniz Kıyı Koruma Şirketi’ni kurduk. 4 Amacımız sahilleri işletmek değil sadece korumaktı. Ancak o tarihten sonra hiçbir işlem yapmadık, hiçbir karara imza atmadık. Şirket üç senedir faaliyet dışı. Mete, 6 ay önce MUÇEV’le ilgili iddiaların ortaya atılmaya başladığını söylüyor. “Ancak bizim hiçbir ilgimiz yok. MUÇEV’i tanımıyoruz, alakamız yok, ne yaptığını bilmiyoruz” diyor. Halim Mete’nin tanımadığını söylediği şirket ise büyük bir bilmece. Bürokratların adının yer aldığı şirket ortaklarının arkasında kimler var henüz bilinmiyor. Milletvekillerinin sorularına yanıt da yok. MUÇEV hangi “kamu yararına” hareket ediyor? Yanıtı merakla bekliyoruz! Rusya iyi gidiyor, Almanya zor! Pandemi sürecinin en büyük darbeyi vurduğu sektör turizm oldu. Ziyaretçi sayısında ilk iki ülke Rusya ve Almanya’dan ağustosta gelen olumlu haberler sektörü biraz da olsa umutlandırdı. Ancak bir haftadır ortaya çıkan eğilim, Rus turist sayısında artışı gösteriyor. Almanya’dan ise olumlu gelişme yok. Turizmde lüks konseptin en önemli otellerinden biri Regnum. Ağırlıklı Rusya’dan turist alıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şafak Öztürk’le sektördeki gelişmeleri konuştuk. Rusya pazarı için olumlu gelişmelerin sürdüğünü söyleyen Öztürk, Al manya için ise şunları söylüyor: yaptıklarını da şöyle anlatıyor: “Almanya vatandaşlarından “Büyük ölçekte 553 odalı bir dönüşte test yaptırmasını isti tesis olmamıza rağmen butik yor. Pozitif olma durumunda ka otel işletme tarzına dönüyor ve rantinayı Türkiye’de yaşamak is personel sayımızı ve işleyişimi temeyen Alman ziyaretçiler ise zi bu tarza göre uyarlayabiliyo gelmemeyi tercih ediyor. Bu yıl ruz. Giderleri azalttığımız için Avrupa’dan gelecek turist için temmuz ayı itibarıyla para ka kayıp bir yıl olacak.” zanır hale geldik. Ancak bu te Sektörün salgında cid lafiden ziyade durumların olum di bir şekilde kötü etki lu gitmesi bizleri ancak moti lendiğini söyleyen Öz ve edecektir.” türk, “Yıllık gelirlerin “Sektörü korumak yüzde 6070’i civa için ekonomik ola rında bir düşüş rak alınan ön söz konusu” di lemler bu yor. Grup ola krizi at rak bu düşü latma şe karşı neler ya ye Ali Şafak Öztürk ter mi?” sorusuna ise Öztürk, şu yanıtı veriyor: “Sektörde kayıplar çok fazla olduğu için yapılan veya yapılacak olan destekler krizi atlatmak için yeterli olmayacaktır. Ancak yapılacak desteklerin seviyesi kayıpları ve bu sürecin atlatılış biçimini de etkileyeceği için maksimum seviyede olması krizin daha hafif atlatılmasında büyük rol oynayacaktır. Güvenli ülke zor Türkiye’de turizmin açılması için otellerin sertifika sürecinin olumlu bir ortam oluşturduğunu ekleyen Öztürk, “Türkiye güvenli ülke imajını oluşturabili yor mu” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Oluşturmuyor. Çünkü bunu yapabilmek o kadar kolay değil. Özellikle Antalya bölgesi ciddi sayılarda turist ile beslenen bir bölge. Yani bölgenin iyi kazanabilmesi için milyonlarca turistin gelmesi gerekiyor. Biz Yunanistan’ın Mykonos’u veya İtaya’nın San Torino’su gibi az sayıda ancak üst seviyede gelir düzeyi olan kişilerle yetinebilecek küçük bir bölge değiliz. Güvenli bir destinasyon imajını oluşturabilmemiz için gelecek kişi sayısından feragat etmemiz gerekecektir. Bu da beraberinde ekonomik bir külfeti getirecektir. TOKİ’den 9 ilde kurasız konut satışı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), bazı şehirlerde uygun fiyattan konut satışına devam ediyor. Ankara, Bingöl, Denizli, Karabük, Kars, Mersin, Samsun, Sivas, Tokat ve Kars olmak üzere 9 ilde toplam 400 konut dar ve orta gelirli vatandaşlar için kurasız, uygun fiyattan satışa sunuldu. Açık satış yöntemi ile satışa sunulan evlerin fiyatları 120 binden başlayıp 260 bin lirayı buluyor. Her yıl binlerce kişinin konut sahibi olduğu projelerde, Türkiye’nin farklı illerinde yer alan evlerin, en düşük taksit tutarı 415 lira olarak belirlendi. l Ekonomi Servisi Buğdayda ithalat başlıyor MUSTAFA ÇAKIR Türkiye yurt genelinde tamamlanan hububat hasadına göre 20.5 milyon ton olarak belirlenen üretim hedefini tutturamayacak. Ortaya çıkacak açığın fiyat artışlarına ve stokçuluğa neden olmaması için Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 25 Ağustos’ta, 500 bin ton buğday ile 60 bin ton arpa ithalatı yapacak. CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, Cumhurbaşkanlığı kararıyla ithalat yetkisi 1.5 milyon tona çıkarı Hasatı tamamlanan buğdayda üretim hedefi tutmadı. Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat artışları ve stokçuluğu önlemek için buğdayda 500 bin ton ithalat yapacak. lan TMO’nun son yaptığı, “Stoklarında piyasalarda istikrarı sağlayacak miktarda ürün bulunduğu ve yaklaşan hasat dönemi de dikkate alındığında hububat piyasalarında arz yönüyle herhangi bir sıkıntının olmadığı” açıklamasını hatırlattı. Ancak ithalat kararı ile TMO’nun kendi kendisini tekzip ettiğini belirten Aygun, “TMO’nun 25 Ağustos’ta 500 bin ton buğday ve 60 bin ton arpa ithalat ihalesine çıkacak bulunması, yaşanan sıkıntıyı bütün boyut larıyla ortaya koymaktadır” diye konuştu. Aygun, yaşanan arz sıkıntısına karşın buğday ekim alanlarının daralmaya devam ettiğini bildirdi. 2015 yılında 22.6 milyon ton olan buğday üretiminin, 2019 yılında 19 milyon tona düştüğünü anlatan Aygun, şunları kaydetti: “2020’de buğday üretiminin yüzde 7.9’luk artışla 20.5 milyon ton olacağı öngörülmüştür. Türkiye genelinde hububat hasadı neredeyse tamamlanmış olup TMO alımları geçen yılın altında kalmıştır. Üreticinin, tüccarın, stokçuların elinde ne kadar buğday olduğu da halen belirsizliğini korumaktadır. Bu durumda asıl stokçularla mücadele etmek yerine, üreticiyi stokçulukla suçlamak kabul edilemez bir yaklaşımdır.” Yem ‘altın’ gibi Aygun, konuyla ilgili Meclis’te Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle soru önergesi de verdi. Aygun, bir süt üreticisinin para kazanabilmesi için 1 litre sütle 1.3 kilogram yem alması gerektiğini belirtti. Sütyem paritesinin bozulduğunu dile getiren Aygun, şöyle devam etti: “Yem sürekli zamlanırken, süt fiyatları sabittir. Üretici, artık bu zararı karşılayamaz hale gelmiş, süt ineklerini kesime göndermeye başlamıştır.” l ANKARA Kuru üzümcü 13.5 TL bekliyor Bu yıl Toprak Mahsulleri Ofisi’nin alım yapacağı kuru üzümde üretici 13.5 lira fiyat bekliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, doğal afetler, hastalık ve ürün zararlıları nedeniyle bu yıl üzümde düşük rekolte beklediklerini açıkladı. “Üreticimizin artan maliyetlerine karşın yeterli gelir elde edebilmesi için kuru üzüm fiyatı en az 13.5 lira olarak açıklanmalıdır” diyen Bayraktar, şunları söyledi: “Ülkemizde 2019 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 1.6 milyon ton kurutmalık üzüm üretilmiştir. Üretilen kuru üzümün yaklaşık yüzde 85’i dünya ticaretine konu olurken ihracatta yüzde 50’ye yakın pay almaktadır. Kuru üzüm ihracatından ülkemiz son yıllarda ortalama 425 milyon dolar gelir sağlamıştır. İhracat açısından önem arz eden stratejik ürünümüzde fiyat istikrarının sağlanması için bir an evvel üreticimizin beklentisi olan alım fiyatı açıklanmalıdır.” l Ekonomi Servisi Fiskobirlik üreticiye 25 kuruş fazla verecek Fındıkta hasat dönemi sürerken, üretici birliği olarak kurulan ancak etkisini kaybeden Fiskobirlik yeniden harekete geçti. Yönetim kurulu üyesi ve Giresun Ziraat Odası Başkanı Nurittin Karan, fındık üreticilerinden tercihlerini birlikten yana kullanmalarını istediklerini söyledi. Yeni hasat döneminde de daha önceki sezonlarda olduğu gibi piyasa şartlarının 25 kuruş üzerinde alım fiyatı uyguladığını ifade eden Karan, bu yıl ilk kez ortaklara yönelik 50 kuruşluk özel alım fiyatı modelinin hayata geçirildiğini dile getirdi. l Ekonomi Servisi Covid19’un kayıp nesli için ne yapacağız? Eğitim dışında her şey açık... Kuran kursları dahil... Düğünler, tatiller, askere uğurlamalar gırla... Ama iş eğitime gelince yasak. Tamam da nereye kadar? COVID19 en büyük zararlardan birini eğitim yaşındaki nüfusa verdi. Önce bunun farkında olalım. Dünya genelinde 1 milyarı aşkın çocuk ve genci okuldan uzaklaştırdı ve bunların en az 30 milyonu bir daha asla eğitime geri dönemeyecek. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre okulların kapalı olmasının maliyeti 10 trilyon doları bulacak. Pandemi nedeniyle oluşan halk sağlığı krizi eğitime ve eğitimin getireceği fırsatlara erişim hakkını kaybeden bir COVID19 nesli yarattı. Peki, onlar ne yapacaklar? Yaşama nasıl tutunacaklar? Bu 30 milyonun önemli bir kısmı kız çocukları. Okul aslında onlar için zorla küçük yaşta evlendirilmeleri karşısında en iyi kalelerden biri idi. Ayrıca önlerine açılacak fırsat kapısı idi. Kapanıyor ne yazık ki.. COVID19 pandemisi ile eski normal bitti. Tamam. Yeni normalin içindeyiz. Ama bakıyoruz. Yeni normalin dinamikleri içinde eğitim, özellikle Türkiye gibi yoğun genç nüfusa sahip gelişmekte olan ülkeler için özel bir anlam ifade etmiyor, edemiyor. Aslında COVID19 öncesinde dünyada ciddi bir öğrenme krizi sorunu vardı. Tabii Türkiye’de de. Gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yarısından fazlası “öğrenme yoksulluğundan” mustarip. 11 yaşına gelen birçok çocuğun temel okuryazarlık ve aritmetik becerileri ya çok az veya hiç yok. UNESCO verilerine göre, günümüz gençlerinin 800 milyonu herhangi bir vasıf sahibi olmadan eğitimden ayrılıyor. Şimdi bu katlanarak artacak. Eğitimi önceliklerinin arasına alan ülkeler ile ayrıldığımız önemli noktalardan biri bu “yeni normal”: Avrupa ülkeleri, Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Yeni Zelanda, Avustralya... Biz ise aşının bir an önce bulunmasını ve pandeminin sona ermesini bekleyen ülkeler arasındayız. COVID19 için yapılan gelecek senaryoları içinde, sürecin uzayacağı, ekonomik krizin derinleşeceği, bunu sosyal krizlerin izleyeceği gibi projeksiyonlar da var. Peki, okullar ne kadar kapalı kalabilir? Herkesin eğitime eşit erişimi için yapılması gerekenler nedir? Uzaktan öğrenme konusundaki eksiklikler nasıl ve ne zaman tamamlanacak? Bugün Sayın Cumhurbaşkanı müjdesini açıklayacak. Bu müjdenin içinde bu soruların yanıtının da olmasını beklemek çok mu hayalcilik olur? Geçen hafta TEDMEM’in COVID19 sürecinde eğitim, uzaktan öğrenme, sorunlar ve çözümler raporundan bahsetmiştim. Raporun bir noktasında yanıt bekleyen başka sorular var. Örneğin, okulların kapalı kaldığı dönemde ne ölçüde öğrenme kaybı ve öğrenme eksiği oluştu? Öğrencilerin sosyal, duygusal ve davranış gelişimleri okulların kapalı kalmasından nasıl etkilendi? Eğitimin finansmanına küresel katkı için imza COVID19 kayıp nesli oluşmasını önlemek isteyen bir grup düşün insanı, Nobel ödüllü bilim insanı, siyasetçi, devlet başkanı, başbakan, akademisyen G20’yi, IMF’yi, Dünya Bankası’nı, bölgesel kalkınma bankalarını ve tüm ülkeleri krizin ölçeğini tanımaya ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri içinde yer alan “herkes için eşit eğitim fırsatı” hedefini gerçekleştirmek için eyleme geçmeye çağırdı. Aralarında Türkiye’den Hikmet Çetin ve Kemal Derviş’in de imzalarını gördüğüm bildiri özetle şöyle: Gençleri eğitime geri döndürmek ve eksik derslerinin telafisini sağlamak için kaynaklara artık acilen ihtiyaç var. Dahası, eğitimi daha iyi yeniden inşa etmeliyiz: Çevrimiçi öğrenme, kişiselleştirilmiş öğrenme ve öğretmen eğitimi için daha fazla destek; yoksul aileler için şartlı nakit transferleri ve mesafe kurallarına uyan daha güvenli okullar... Bildiri, 4 önemli maddeyi içeriyor: 1 Her ülke şartlı ve koşulsuz nakit transferleri yoluyla en dezavantajlı çocukların ihtiyaçlarına öncelik vererek okula katılımı teşvik etme sözü vermelidir. 2 Uluslararası toplum, yoksullar, kızlar, çatışma bölgelerindeki çocuklar ve engelliler dahil olmak üzere en savunmasız olanlara odaklanarak eğitim yardımını artırmalıdır. Eğitim için kaynakları serbest bırakmanın en hızlı yolu borç ertelemesidir. En fakir 76 ülke, önümüzdeki iki yıl içinde 86 milyar dolar borç ödemek zorunda. Bu paranın eğitime ve çocuklar için diğer öncelikli yatırımlara yeniden tahsis edilmesi şartıyla, borcun askıya alınması çağrısında bulunuyoruz. 3 IMF, 1.2 trilyon dolarlık Özel Çekme Hakkı (kendi küresel rezerv varlığı bünyesinden) vermeli ve üyeleri, bir kurtarma platformu oluşturarak bu kaynakları en çok ihtiyaç duyan ülkelere yönlendirmeyi kabul etmelidir. 4 Dünya Bankası, ek bir Uluslararası Kalkınma Birliği bütçesi oluşturmalı. İngiltere ve Hollanda küresel eğitim için toplam 650 milyon dolar tutarında bir fon ayıracaklarını belirtmişlerdi. Diğer ülkeleri, özel sektörü ve vakıfları da bu fona katılmaya çağırıyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle