21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 [email protected] 2 MART 2020 PAZARTESİ TASARIM: EMİNE BİLGET EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Geleceği inşa etmek DR. BÜLENT KERIMOĞLU II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye, karşıdevrimcilerin güçlendiği, toprak reformunun askıya alındığı, Köy Enstitülerinin kapatılmaya başlandığı, gericilere ve feodaliteye tavizlerin verildiği Batı kapitalizmine yaranma dönemine evrilmiştir. 1940’lı yılların ikinci yarısında İstanbul’da silah ve cephane üretimi yapan iki ayrı fabrikada onlarca işçi ve askerin öldüğü patlamalar oldu. 1944 yılında Askeri Fabrika’daki patlama sonrası ölenlerin naaşı Bakırköy Mezarlığı’nda bulunan Şehitlik’te defnedilirken, 2 Mart 1949 yılında Sütlüce’de ölenlerin naaşı Edirnekapı’da defnedildi. Sütlüce silah fabrikasındaki patlamada ölen işçilerin arasında dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın kardeşi, Türkiye’de modern anlamda ilk silah ve cephane üretimi yapan fabrikanın kurucusu Nuri Killigil Paşa’da öldü. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devletinin Kafkas Orduları Komutanı ve Baku Fatihi olarak bilinen Nuri Killigil, Türkiye’de Turancılığın önderlerinden biri olarak kabul ediliyordu. 1941 yılında Hitler orduları ile anlaşarak gençlik ülküsü büyük Turanı gerçekleştirmek için Orta Asya ve Kafkasya Türklerini Sovyetler birliğine karşı ayaklandırmak istedi. Nuri Paşa, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, dönemin Başbakanı Refik Saydam ve Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun bilgisi dahilinde Almanya’nın Ankara büyükelçisi Von Papen’le görüşmeler yaptı. Amaç Sovyetler’e karşı 5. kol faaliyeti yürüt Uluslararası ilişkilerde kararlı, güçlü ve istikrarlı tavır belirlemenin yolu, eksiksiz demokrasiden, tam bağımsız Türkiye idealinden, “yurtta barış, dünyada barış” ilkesine olan bağlılıktan, ulus devlet ve üniter yapımızın sağlamlığından geçer. mek, Türk ve Müslüman halklardan bir ordu kurarak Nazilerin Kafkasya’da ilerlemesine yardımcı olmaktı. İnönü’nün meşhur konuşması II. Dünya Savaşı’nı Nazilerin kazanacağı zannı ile solcuları baskı altına alan, Hitler faşizmi ile Nuri Killigil üzerinden ilişki kuran, ırkçıTurancı siyasal kadroları destekleyen hükümet, savaşın sonlarına doğru Almanların Stalingrad önlerinde yenilgiye uğraması ile denge politikasını Batı lehine çevirmiş, Sovyetler birliği ve Batı ile iyi ilişkiler kurma yönünde adımlar atmıştır. 19 Mayıs 1944’te İsmet İnönü’nün meşhur ırkçılık karşıtı konuşmasından sonra Turancısağcılara karşı sert tedbirler alınırken sol akademisyen yazar gazeteci ve siyasal önderler desteklenmiştir. Solsosyalist çevrelerle süren bu kısa bahar havası, 2. Dünya Savaşı’nın bitiminde yapay demokrasi rüzgârlarının etkisi ile karşıdevrimcilerin güçlendiği, toprak reformunun askıya alındığı, Köy Enstitülerinin kapatılmaya başlandığı, gericilere ve feodaliteye tavizlerin verildiği batı kapitalizmine yaranma dönemine evrilmiştir. II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler ülkemizde günübirlik siyasi tavır değişikliklerine neden olmuş, savaşın seyrine göre bazen sola, bazen sağa, fakat nihai olarak aydınlanma devrimleri ni yıkmak isteyenlerin güç ve cesaret kazandığı 1938 sonrası Türkiye’ye dönüşmüştür. Dönemsel söylemler Son yirmi yılda ulus devletlere yönelik saldırılar, küreselleşme, vahşi kapitalizm, etnisite ve din üzerinden siyasi tartışmalar otoriter liderlerin güç kazanmasına neden olmuştur. Fakat bilinmelidir ki, güç kazanan ırkçı, gerici, popülist siyasi söylemler dönemseldir. Dönemsel siyasal gelişmeler, küresel düzeyde etkisini gösterdiği gibi bölgesel ve yerel düzeyde de güçlü etki oluşturabilir. Jeopolitik önemi nedeniyle 1940’lar da olduğu gibi uluslararası siyasetin etkisinde kalan ülkemizin bu rüzgârlardan etkilenmemesi mümkün değildir. Fakat savaş meydanlarında kurulan, tüm mazlum milletlere örnek olan, ilkeleri itibari ile antiemperyalist ve tam bağımsızlık hedefinden asla vazgeçemeyen cumhuriyetimizin ve partimizin dışarıdan gelen etkilere karşı daha uyanık ve ilkelerinden sapmadan tutum alması, varlık nedenidir. Fetihçi değil, iktisadi Türkiye! Uluslararası ilişkilerde kararlı, güçlü ve istikrarlı tavır belirlemenin yolu, eksiksiz demokrasiden, tam bağımsız Türkiye idealinden, “yurtta barış, dünyada barış” ilkesine olan bağlılıktan, bölgesel işbirliğine verilen önemden, fetihçi değil, iktisadi büyüyen Türkiye hedefinden, ulus dev let ve üniter yapımızın sağlamlığından geçer. Bu ilkeleri yaşatmak ve geleceği bu ilkeler doğrultusunda kurmak, en çokda, köklerini Müdafaai Hukuk ve Kuvayi Milliyeden alan partimize düşmektedir. Etnisite ve mezhep belirleyici olmamalı Bu tarihi görevi dönemsel savrulmalara kapılmadan, genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarıyla sürdürdüğü ittifak kültürünün önemini anlayarak, etnik, dini ve emperyalist saldırılara karşı kararlı tutumumuzla gerçekleştirmek zorundayız. Muhafazakârları, milliyetçileri ve marjinalleri ulusal bütünlüğümüzün en önemli yapı taşı olan laiklikten, akılcı ve bilimsel eğitimden, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğünden yana taviz vermeden demokrasi ekseninde kucaklamalıyız. Çoğulcu parlamenter demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını savunmalıyız. Bireylerin dili, dini, etnik kimliği, cinsiyeti onurudur. İnsanların etnik ve mezhep kimliği ne avantajı ne de dezavantajdır. Fakat bunlar üzerinden siyasi bir kazanç sağlamak niyetinde olanlara karşı her zaman olduğu gibi mesafeli olmak zorundayız. 40’lı yıllarda yaşadığımız savrulmalar gibi, bazı doktrinlere göz kırparak stratejik başarılar sağlamak, karşıdevrimcilere tavizler vererek kısa dönemsel kazanımlar elde etmek, uzun vadede kazanım olmaktan öte, ağır kayıplara neden olabileceğini asla unutmamalıyız. Her koşulda hukuk, demokrasi ve akılcılıktan yana olmalıyız. Pazarlık kozu göçmenler DR. ERGÜN DEMİR Devletin gözetimi ve denetimi altında mülteciler üzerinden rüşvet pazarlığı yapılamaz! AKP iktidarının yıllardır mülteciler için yaptığı ensar/ muhacir söylemi, istenen para gecikince, insan kaçakçılarına yönlendirilen mülteci politikasına dönüştü. İdlip’de inşa edilmesi düşünülen biriket barınaklar için Şansölye Merkel’in söz verdiği para gecikince, yıllardır mülteciler için yapılan ensar/ muhacir söylemi, “25 milyon Avro vermiyorsanız alın size mülteci” politikasına dönüştü. İnsan kaçakçılarının “Reis de izin verdi, biz de yolumuza çıktık” açıklaması ile de yasadışı yapılan insan kaçakçılığı işi kişi başı 600800 dolara resmi hizmete dönüşmüş oldu. Para gelirse ensar, para gelmezse sınır dışı AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, parti çalışması için Dolmabahçe Sarayı’ndaki ofiste düzenlenen AKP yeni/eski İstanbul milletvekilleri buluşmasında yaptığı konuşmasında; “Şansölye Merkel’e İdlip’de 2530 metrekare biriket barınaklar için söz verdiği 25 milyon Avro’yu niçin göndermediğini sordum, Merkel prosedür olarak parayı Birleşmiş Milletler’e verilecek onlar Kızılhaç’a Kızılhaç da Kızılay’a verecekmiş. Bende diyorum ki kapıları açtık alın size mülteci bir de üzerine 100 milyon Avro ben veriyorum.’’ “Biz de ne yaptık? Kapıları açtık Bugün 18 bin, yarın 25 bini geçecek. Neden, Avrupa Birliği sözünde durması lazım. Biz bu kadar mülteciyi bakmak, onları beslemek durumunda değiliz. Eğer dürüst Sınırlar arasında yaşam savaşı veren göçmenlerin trajedisinin sona ermesi, öncelikle Suriye’de ve bölgede savaşın bitirilmesine bağlıdır. seniz, samimiyseniz o zaman siz de burada bir paylaşımda bulunacaksınız. Bulunmadığınız takdirde kapıları açarız’’ dedi. Mülteci pazarlığı Avrupa’ya mülteci akınının Türkiye’de bloke edilmesi karşılığında, Türkiye’ye mali destek pazarlıklarının yapıldığı görülmektedir. Önerilen ise misafir ettiğimiz Suriyeli mülteciler için Türkiye yarı açık göçmen cezaevi olsun siz sınır bekçiliği yapın biz de size para verelim. Özetle Suriyeli mülteciler ile Avrupa ülkeleri arasında tampon ülke olmamız istenmektedir. Kapıları açtık, Avrupa’ya gönderiyoruz açıklamasının üzerinden dakikalar geçmeden binlerce kişinin Edirne’de sınır kapısına ve Ege sahillerine koşturulmalarından bu işin daha önceden planlandığı anlaşılmaktadır. Basına yansıyan görüntülerde sınırda ve Ege kıyılarında çoğunluğu geçici koruma altındaki Suriyeliler olmak üzere Irak, İran, Tunus, Afganistan, Bangladeş, Pakistan ve diğer Asya ülkelerinden gelen göçmenlerin olduğu ve geri gönderme merkezlerinde de geldiklerini ifade edilmesi kapıları açık tutacağız politikasının önceden planlandığını göstermektedir. Kan, gözyaşı ve acı ticareti Ülkelerinde devam eden çatışmalar nedeniyle, yurtlarından göç etmek zorunda kalan, göç ettikleri ülkelerde ve Türkiye’de geçirdikleri süre boyunca, sistematikleşmiş sö mürü, temel hak mahrumiyetleri, nefret söylemi ve ayrımcılık gören mülteciler, ülkelerine dönme umudunu kaybedince ve sığındıkları ülkelerdeki yaşam koşulları kötüleşince, Avrupa’ya doğru sürükleniyorlar. Mülteciler, insan tacirleri aracılığı ile 500800 dolar karşılığında Ege denizine salıyor. Suriyeli mülteciler üzerinden İnsan ticareti bir sektör haline getiriliyor. Hangi ülkeler sorumlu? Daha fazla petrol, daha fazla doğalgaz için Irak’ta, Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da ve Suriye’de, “istikrarsızlık ve kaos” oluşturularak tezgâhladıkları iç savaşlarla, yüz binlerce insanın katledilmesinden, milyonlarcasının yerinden ve yurdundan edilmesinden sorumlu olan ülkelerin başında ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gelmektedir. “Arap Baharı” yalanıyla ülkelerin paramparça edilmesinden, süregiden vahşetten emperyalistler ve işbirlikçileri sorumludurlar. Kendi halkına karşı baskıcı, antidemokratik uygulamalarda bulunan ülkeler, para vererek, silahlandırarak, sınırdan geçirdikleri ve destek oldukları eli kanlı uygulayıcıları ile yürüttükleri vekâlet savaşlarında, 3 ay içerisinde rejimi yıkacak Emevi Camisi’nde cuma namazı kılınacak, Suriye’ye demokrasi ve özgürlük getireceklerdi. 3 ayın üzerinden haftalar, aylar, yıllar geçti, stratejik de rinlikli bahar gelmedi! Neden Avrupa’ya gitmek istiyorlar? Suriyeli mülteciler, bir lokma ekmek ve güvende kalabilmeleri için sığındıkları ülkelerde ve Türkiye’de geçirdikleri süre boyunca sistematikleşmiş emek sömürüsü, temel hak mahrumiyetleri ve ayrımcılık gördüler. Sonuç olarak; Dünya Sağlık Örgütü’nün covit 19 için kırmızı alarm verdiği bir dönemde bu soğuk havalarda kapıları açtık politikası yeni Aylan bebeklerin cansız bedenlerinin denizde görülmesine, salgın hastalık riskinin artmasına neden olacaktır. Sınırlar arasında yaşam savaşı veren göçmenlerin trajedisinin sona ermesi, öncelikle Suriye’de ve bölgede savaşın bitirilmesine bağlıdır. 5 yıl önce ailesiyle Suriye’den savaştan kaçan, Macaristan’da polisin geçişlerine izin vermesini bekleyen 13 yaşındaki Kenan, “Suriyelilerin şimdi yardıma ihtiyacı var. Siz sadece savaşı durdurun, biz zaten Avrupa’ya gitmek istemiyoruz. Sadece savaşı durdurun” diye haykırıyordu. 13 yaşındaki Suriyeli Kenan’ın haykırışını neden duymak istemiyorsunuz? Savaşlarda ve göç yolunda insanların katledilmemesi için, emperyalizmin taşeronluğu ile Ortadoğu’yu ölüm bataklığına çevirenlere, savaş ve sömürü politikalarına, kin ve nefretten beslenenlere, laikliğe savaş açarak toplumu kuşatan gericiliğe, diktatörlüğe ve baskı düzenine, her türlü şiddete karşı, barışı, özgürlüğü, adaleti, eşitliği, bir arada yaşamı savunmaya devam edeceğiz. Bu ne yaman çelişki!.. VEDAT ARIK Süleyman Demirel’in siyaset dünyasına kattığı söz ünlüdür: “Dün dündür bugün bugündür...” Tarih, 20 Ocak 2020... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Berlin’de düzenlenen Libya Konferansı dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlarken şunları söylüyordu: “Bu Bay Kemal’in ilk yanlışı değil. Bir defa ‘Suriye’den gelenleri tekrar Suriye’ye göndereceğim’ diyen bu değil mi? Bu insanlar keyfinden, zevkinden mi geldiler bizim topraklarımıza?” Tarih, 29 Şubat 2020... Erdoğan Dolmabahçe’deki ofisinde partisinin İstanbul milletvekillerine şöyle sesleniyor: “Ve biz dün ne yaptık? Kapıları açtık. Bu sabah itibarıyla 18 bin kişi oldu kapıyı zorlayıp geçenler. Bugün herhalde 25 bin, 30 bini bulabilir. Kapıları bundan sonraki süreçte de kapatmayacağız.” Erdoğan’ın bu açıklamasından saatler sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün sabah sosyal medya hesabında şunları yazıyordu: “Saat 09.55 itibarıyla Edirne üzerinden ülkemizden ay rılan göçmen sayısı 76 bin 358...” Bu yazının kaleme alındığı saatlerde ise rakamın 80 binleri geçtiği bilgisi geliyordu. İdlib şehitlerinin acısını yüreklerinde hisseden milyonların gözü bir yandan da Edirne’de, Çanakkale’de. Muhabirlerimiz Hazal Ocak, Zehra Özdilek, yazarımız Mustafa Kemal Erdemol ile foto muhabirlerimiz Vedat Arık ve Kurtuluş Arı, Ayvacık ve Pazarkule’den izlenimlerini, fotoğraflarını aktarıyor. Sınırları kapatan Batı dünyası ikiyüzlü davranıyor. Umut yolculuğuna çıkan göçmenler, insan kaçakçılarının pençesine düşüyor. Yunanistan sınırında şiddet ve dramlar yaşanıyor... Göçmenler kamuoyunun uzun süredir tartıştığı bir konu. Bu dramı “insanlık sınavına” çevirmeyelim, vicdanları kirletmeyelim. Her ne kadar unutkan toplumlarda “dün dündür bugün bugündür” siyaseti seçim kazandırsa da tıpkı Erdoğan gibi birisi çıkar sorar: “Bu insanlar keyfinden, zevkinden mi geldiler bizim topraklarımıza?” NICE YILLARA PAZAR DERGI... “Cumhuriyet emekçileri ‘Martın başı bahar’ sloganıyla önümüzdeki aya hazırlanıyor. Pazar Dergi, mart ayıyla birlikte her hafta pazar günleri okurumuza “merhaba” diyecek.” Evet... 18 Şubat 2019 tarihinde Cumhuriyet’ten Okurlara köşesinde Cumhuriyet Pazar’ın yeniden “merhaba”sını böyle duyurmuşum. Ve dün üzerinden koca bir yıl geçmiş. Tam 52 hafta... Değerli meslektaşım Hilal Köse’nin yayın koordinatörlüğünde başarılı işlere imza atan tüm Cumhuriyet Pazar Dergi ekibini, yazılarıyla destek ve emek verenleri kutluyorum. Ağır siyasi gündemde bizlere hafta sonunda keyifli, sürprizlerle dolu bir “pencere” açan Pazar Dergi’yle nice yıllara... ERDAL SAĞLAM’IN ILK YAZISI YARIN Ekonomi dünyasının usta kalemi Erdal Sağlam yarın ekonomi sayfalarımızda ilk köşe yazısıyla Cumhuriyet okurlarına “merhaba” di yecek. Erdal Sağlam’ın öngörü içeren analiz ve yorumlarını ben de okurlarımız gibi büyük bir merakla bekliyorum... IKINCI SAYISIYLA BUGÜN GAZETENIZLE Dünyanın iki saygın referans gazetesinin işbirliğinin ikinci sayısı bugün Cumhuriyet okuruyla buluşuyor. Her ayın ilk pazartesisi Fransa’nın dünyaca ünlü Le Monde diplomatique’i gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte ücretsiz ek olarak vermeyi sürdüreceğiz. Her gün ve her ayın ilk pazartesisi bayinizden Cumhuriyet’i ayırtmayı unutmayın!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle