02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2020’DEN 2021’E KÜLTÜR SANAT ZEYNEP ORAL 2020’ye damgasını vuran, iktidarın Covid19 virüsünü fırsata dönüştürme çabasıydı. Pandemi koşullarını kendi çıkarları ve zihniyeti doğrultusunda fırsata dönüştüren iktidar, salgını, şiddet, baskı, tehdit ve yasaklar için bahane olarak kullandı. Ekonomik çöküntüyü, adalet rezilliğini gizlemek için gerçekleri gizlediler. 2020’ye damgasını vuran, sistem değişikliğiyle Meclis’i yok sayıp tek adam rejiminin uygulanmasıydı. Bu sistemle salgın koşulları birleşince karşıdevrim adımları körüklendi. Kazanılmış haklar geriletilmeye çalışıldı. Gerici yobaz zihniyeti yaymak için salgından yararlanıldı. Korkunç virüslerle boğuştuk: Laiklik karşıtlığı, haksızlık hukuksuzluk, vicdansızlık gibi... Açlık, yoksulluk, işsizlik gibi… Tırmandırılan şiddet gibi… “Anayasa beni bağlamaz, Anayasa Mahkemesi bana vız gelir”, “AİHM kararları beni bağlamaz” söylemleri gibi… Hiçbir işe yaramayan keyfi yasaklarla milli bayramlarımız ve yaYaşama sevincimizi engelleme çabası şama sevincimiz yok edilmeye çalışıldı. 2020’ye kültür alanında damgasını vuran ise tıp alanında çalışanların kahramanlığı ve sanatçıların, müzisyenlerin, tiyatrocuların dayanışmasıydı. İktidarın, sanatçıları sadaka bağımlısı kılma çabalarına rağmen! 2021 İÇİN 2021 için “öngörüde” ya da “iyi dileklerde” bulunmak yerine düşlerimi paylaşmak, “kaçınılmaz dileklerimi paylaşmak istiyorum: Tek adam sisteminden vazgeçip geleceğimizin iki dudak arasına sıkışıp kalmaması… Bir an önce parlamenter rejime geri dönebilmemiz… Adalete, siyasetin değil, hukukun egemen olması… Laikliğe karşı girişilen tüm karşıdevrim çabalarının ve söylemlerinin derhal durdurulması… AİHM kararlarının, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanması… T.C. olarak altına imza attığımız uluslararası antlaşmalara sadık kalınması… Her tür şiddetin dışlanması… Cehaletin ve yobazlığın geri püskürtülüp akıl ve ilim yolunda eğitim bütünlüğünün sağlanması… Vicdan sesine kulak verilmesi… İnsan yaşamına, insan emeğine, insan onuruna bir damlacık dahi olsa, saygı duyulması… Ancak bunlar gerçekleştirilirse ekonomik çöküntüden de kurtulabileceğimizin içselleştirilmesi… (Listem çok uzundu ama kısa keseceğim.) Bu sıraladıklarımın yapılabilmesi için her birimizin canla başla çalışmasını diliyorum, düşlüyorum. 9 31 ARALIK 2020 PERŞEMBE KADIN HAKLARI MİNE SÖĞÜT Bugünün siyasi koşullarında, Türkiye’de kadın hakları konusunda ilerleme olarak kaydedilecek çoğu şeyin, öncelikle bir “geri kalmışlığa” değil, “gerilemeye” karşı ilerleme olduğunun altını çizmek gerekiyor. İktidar, bu ülkede son yirmi yıl içinde önce sinsice sonra alenen kadın karşıtı politikalar izledi. Batı’yla ilişkileri koparmaya çalıştı, çağdaşlığı karaladı, sivil toplum örgütlerini suç örgütleri olarak mimledi ve muhafazakâr aile düzenini korumak adına kadın özgürlüğünü ahlaksızlık olarak kodlamaya çalıştı. Bu zorlu ortamda, tüm bu olumsuzluklara karşın kadın örgütlenmelerinin inatla güçlenmeye ve sesini daha çok çıkarmaya devam etmesi, kadın hakları açısından 2020’ye damga vuran en önemli olaylardan biridir. Sivil ve mesleki kadın örgütleri özellikle kadın cinayetleri ve kadına ‘Gerilemeye’ karşı ilerleme şiddet konusunda çok önemli işler yaptılar, Şule Çet davasında olduğu gibi son derece sorunlu işleyen hukuki süreçlere müdahale edebilecek ve davanın seyrinin değişmesini sağlayabilecek kadar etkili oldular. Aynı şekilde İstanbul Sözleşmesi’nin önemini vurgulama ve sözleşmeye yönelik olumsuz yaklaşımları bertaraf etme konusunda ve tartışmaları doğru yöne çekme mücadelesinde son derece güçlü, kararlı ve etkili bir tavır sergilediler. DAHA KARARLI Kadın örgütlenmesinin 2020’de elde ettiği başarılar, maalesef 2021 yılının kadın sorunları açısından daha olumlu geçeceğinin habercisi değil, aksine daha zorlu geçeceğinin göstergesi. Kendince 2023 rövanşına hazırlanan iktidarın gittikçe sertleşen ve hırçınlaşan dili ve tavrı yüzünden kadın örgütlenmesine yönelik tehditlerin ve engellemelerin artacağını düşünüyorum. Cinsiyet eşitliği taleplerine karşı açılan savaş iyice kızışacak. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalar muhtemelen yeniden gündeme gelecek. Ve ahlak ve özgürlük tartışmaları daha da kızışacak. Bu noktada kadın örgütleri alanlarında daha zorlu bir savaş verecekler. Ama 2021 boyunca da kadın aleyhine işleyen her süreçte sorumlular ve suçlular karşılarında eskisinden daha kararlı, daha inatçı ve daha güçlü bir örgütlenme bulacaklar. BİLİM ve TEKNOLOJİ Kurtuluş bilimde ORHAN BURSALI T am bir yıl boyunca kulaklarımız, gözlerimiz, okumalarımız, araştırmalarımız bilime odaklı geçti. Dünyayı hâlâ kasıp kavuran, ne kokar ne görünür ne fark edilir SARSCoV2 virüsü 2 milyona yakın can aldı. Bu beladan korunmak ve kurtulmak için bilim tüm silahlarını seferber etti. Güçlerini birleştirdi. Hemen her gün bilimin açıklamalarına odaklandık. Umudumuz bilimsel araştırmalardan çıkacak sonuçlar oldu. Bugüne kadar kullanılan ilaçlardan medet umduk, bir kısmı virüsün hasarını geriletmemizde ve hayatta kalmamızda yardımcı oldu. İnsanların koronaya karşı mücadelesinde başarısı, öncelikle ve daha çok kendi biyolojik yapısının özelliklerine, yerinde ve önemli tıbbi müdahalelere bağlı kaldı. Virüse karşı ne ilaç ne de aşı vardı. Virüsün tüm genetik kodları daha ocak ayında çözülünce bilim tüm güçleriyle aşı geliştirmeye odaklandı. Özellikle mRNA teknolojisi insan bağışıklığının virüse karşı antikor silahlarını geliştirmesinde yüksek başarı elde etti. Dünyada aşı geliştirmede inanılmaz bir hıza tanık olduk. Bunu geçmiş aşıların 51020 yıllık geliştirme süreçleriyle kıyasladığımızda sadece şunu görüyoruz: Bilimin müthiş birikim hızını ve tüm güçleriyle aşı üzerinde odaklanması sonucu elde ettiği büyük başarıyı. Bugün Türkiye dahil çok sayıda ülkede bilim, birbirinden öğrenerek ve başarıları izleyerek yeni ve eski teknolojilerle hızlı aşı geliştiriliyor. Bilim dünyası adeta işini gücünü bıraktı ve virüsü odaklandı. Aralık ayının ortasında, sadece dünyasının biyomedikal kütüphanesi Pubmed’de yayımlanan COVID üzerine araştırma makalelerinin sayısı 74 bini aşmıştı. Bu sayı, bugüne kadarki en büyük rekordu. 2021 de bilimin yılı olacak, çünkü henüz COVID’e karşı bilimsel imha ve yok etme mücadelesi daha yeni başlıyor bile diyebiliriz. Aşılama bir adım, 8 milyar insandan bahsediyoruz. Ama COVID’in ortadan silinmesi öyle kolay olmayacak. 2020’ye olduğu gibi ve 2021’e de bilim damgasını vuracak, komplo teorilerini yıkarak... EDEBİYAT Özlüyorum... ATAOL BEHRAMOĞLU 2020’nin sanat/kültür ve bu arada edebiyat gündemini Covid adlı virüs belirledi. Bu gündemi sinema, tiyatro, müzik alanlarında tam bir verimsizlik, ümitsizlik döneminde yaşadık. Başka ülkelerle karşılaştırabilmiş değilim, fakat bizde kültür ve sanatla zaten pek ilgisi bulunmayan yönetimin Covid sanki işine geldi. Genel bir kapama yapamayan bu yönetim, gücünün yettiği alan olan sanat ve kültür ortamını tam anlamıyla çölleşirdi. Kitap fuarlarının yapılamayışı ise yayıncılık ve kitap satışlarına darbe vurdu. Okuruyla yüz yüze olmaya alışan, bunun mutluluğunu yaşayan yazar ve şair küskünleşti. Evlerde kalmanın bu alanlarda üretime bir ölçüde katkısı da olmuştur belki. Bunu daha sonra değerlendirebileceğiz. 2021’de aşının dilerim bizde de uygulanmaya başlanmasıyla aşamalı olarak da olsa sıkıntılar umarım aşılacak, sinema/tiyatro salonları açılacak, konserler başlayacak, kitap fuarları yeniden kapılarını açacak, online dönemi geride kalacaktır. Bunun için yerel yönetimlerin de daha cesur, daha atak olmaları gerekiyor. Kendi payıma ben okurumla sohbeti, buluşmayı özlüyorum. 2021 umarım umutlarımızın tazelendiği bir yıl olacaktır. EĞİTİM Eşitlik değil adalet FİGEN ATALAY Salgınla birlikte uzaktan eğitim sürecine geçilmesiyle interneti ve cihazı olmayan çocukların eğitimin dışında kalması en büyük sorundur. Uzaktan eğitimle birlikte aylardır sürekli yazdığımız “erişim” sorunu başladı. Yoksulun ne cihazı yetti derslere girmeye ne interneti. Girenler için de çoğu zaman verimli olamadı uzaktan dersler. Bağlantı, cihazlara erişim ve EBA online sistemine erişim konusunda öğrenciler arasında büyük farklılık olduğu, rakamlarla, oranlarla ortaya konuldu. Ancak dezavantajlı çocuklar için yeterince özel önlem alınmayınca “eşit” uygulamalar adaletsizliğe yol açtı ve açmaya devam ediyor. Kimi öğretmenler, öğrencilerine ulaşabilmek ve onları destekleyebilmek için bireysel çaba gösterseler de milyonlarca öğrencide büyük öğrenme kayıpları oluştu. Bu durum, tüm dünyadaki yoksul çocuklar için geçerli. Dünya Bankası’nın raporundaki “Okulların kapanmasıyla dünyanın pek çok yerinde yoksul çocuklar günün en önemli öğününden mahrum kaldı” cümlesi de eğitim sistemlerine yönelik daha derin tartışmalara girmenin anlamsızlığını gösteriyor. Öngörüden çok ortada bazı somut gerçekler var. Yani oranlar, rakamlar vb. Uluslararası kurumların raporlarındaki tespitler var. İki en önemli sorun “öğrenme kaybı” ve “eğitimden kopma”, acil önlemlerin alınmaması halinde 2021’de eğitimin gündemini oluşturacak. Öğrenciler, 2021’in en önemli iki merkezi sınavına çok eşitsiz koşullarda girecek. Devamsızlık ve okul bırakma Türkiye’de büyük sorun. Uzaktan eğitimin devam etmesiyle okuldan kopuşlar ve çalışan çocuk sayısı artabilir. “Salgın bitse bile eğitim metotları değişecek”, “öğrenme ortamları farklılaşacak”, “dijital öğrenme platformları yaygınlaşacak” vb. sözleri hep duyuyoruz ama bizim gibi yoksul ülkelerde bunlar fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirebilir. Uluslararası platformlardan ders alacak İngilizce bilgisi kaç devlet okulu öğrencisinde var? SPOR ARİF KIZILYALIN Spor dünyası da 2020’yi Covid19 pandemisi nedeniyle kâbus yılı olarak noktaladı. Sporun galası olimpiyat başta olmak üzere 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası, Dünya Atetizm Şampiyonası gibi flaş etkinlikler ya ertelendi ya iptal edildi. Formula 1 seyircisiz, tatsız tuzsuz daha önemlisi küçülerek koşuldu. İsveçli Duplantis’in sırıkla yüksek atlamada peş peşe kırdığı rekorlar (6.16 m., 6.17, 6.18) olmasa rekorsuz bir yılı noktalayacaktı atletizm. Sözün özü 2020’nin olayı spor dünyasının evde kalışıydı. Türkiye’de cimnastikçi İbrahim Çolak’ın Avrupa şampiyonluğu, hemen ardından kadın cimnastikçi Göksu Üçtaş Şanlı’nın 30 yaşında Türkiye’ye kazandırdığı ilk bireysel Avrupa ikinciliği, Ukrayna’daki Avrupa Şampiyonası’nda Ritmik Cimnastik Milli Takımı’ndan Duygu Doğan, Azra Akıncı, Peri Berker, Nil Karabina ve Eda Asar’dan gelen altın madalya, modern pentatloncu İlke Özyüksel’in Avrupa şampiyonluğu, güreşte Yasemin Adar, tekvandoda Hatice İlgün ve Nafia Kuş, judoda Kübranur Esir’in madalyaları, yüzmede Emre Sakçı’nın kısa kulvardaki Avrupa rekorları 2020’yi kurtaran gurur tablosu olarak İptaller, ertelemeler Cimnastikte Ukrayna’dan altın madalya ile döndüler. spor tarihine geçti. Türkiye’de Başakşehir, Şampiyonlar Ligi’nde ise Bayern Münih 2020’nin futboldaki izleri oldular. ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK 2020 kayıp yıl olarak tarihe geçerken, spor dünyası 2021’e çok heyecanla bakamıyor. Bu yıla bırakılan Tokyo Yaz Olimpiyat Oyunları’nın, “Yeni Normal” kurallar çerçevesinde gerçekleşecek olması, olası seyirci yasağı, tenisteki GrandSlam organizasyonlarının henüz başlamadan ileri tarihe ertelenmesi, atletizm başta olmak üzere Avrupa ve dünya şampiyonalarının takvimde yer almaması sporun keyfini kaçıran gelişmeler. Keza 1 yıl ertelenen 12 ülke ev sahipliğindeki Avrupa Futbol Şampiyonası’nın takvimi ve formatı da netleşmiş değil. Futbol başta olmak üzere tüm branşlarda seyircinin “taca” çıkışı sporu ekonomik anlamda da felce uğratmış durumda. Stadyum ve salonların “ölü şehir” görüntüsü, maç günü gelirlerinin sıfıra inişi tüm yükün sponsorlar ve yayın ücretlerini üzerine binmesine yol açarken, sporun endüstriyel anlamdaki kaybı da uzun vadeli plan yapmayı engelliyor. Sporun kurtuluşu, “yoğun aşılama” gibi dursa da spor dünyasının kanaat önderleri artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı görüşünde. SAĞLIK ERDAL ATABEK 2020yılını “hastalanan toplum”un sorunlarıyla yaşadık. Elbette Covid19 salgını bu yıla damgasını vurdu. Bütün dünyanın uğradığı “pandemi”, yeni bir virüs türünün yarattığı hastalıklarla dönüşüme uğradı. İnsanların hareket alanları kısıtlandı. Maske ile dolaşma zorunluluğu doğdu. Buluşmalar sınırlandı. İşyerleri çalışamaz oldu, ekonomik sıkıntılar doğdu. İnsanların gelir kaynakları kapandı. Bir yandan hastalığın yarattığı kısıtlamalar, hastanedeki tedavi olanaklarının zorlanması, öte yandan ekonomik daralmalar bütün toplumlarda yeni önlemler yarattı. Online çalışmalar, kargo şirketlerinin iş hacminin genişlemesi yeni yoğunlaşmalar oldu. YANLIŞLAR Türkiye, bir yandan hastalıkla boğuşurken öte yandan ülkenin içine sürüklendiği yönetim yanlışlarının da içine sürüklendi. Ülkenin kötü ekonomik yönetimi kaynakları tüketirken “pandemi yönetimi” de hatadan hataya sürüklendi. Bunların başında, hastalıkla ilgili bilgilerin toplumdan saklanması geliyordu. Bir Bilim Kurulu kuruldu, ancak Hastalanan toplum bu kurulun içindeki görüşler ve varılan sonuçlar kurul tarafından açıklanamadı. Bu sonuçlar sadece yönetimin bildiği ve onların açıkladığı veriler oldu. Bu da yönetime duyulması gereken güveni zedeledi. Bilim Kurulu’na mutlaka girmesi gereken Türk Tabipleri Birliği kurula çağrılmadı. Bu da bağımsız bilim insanlarının resmi çalışmalarda bulunmasının istenmediğini açıkladı. Birçok toplantının ertelendiği, kuruluş törenlerinin engellendiği bir ortamda iktidarın dinsel ya da partili toplantılarına izin verilmesi tam bir çelişi yarattı. Umreye izin verilmesi, umreden dönenlerin yurda dağılması, Ayasofya’nın ibadete açılması töreni, cuma ve bayram namazları gibi toplu ibadetlerin yapılması tam bir çelişki yarattı. Birçok toplantı yasaklanırken AK Parti’nin toplantılarının yapılması başka bir çifte standart oldu. Toplumun güven ekseninden kayması toplumun bu açıdan da hastalanması demektir. Siyasal iktidarın mahkeme kararlarını bile tanımaması, diploma sahtekârlığını savunması da artık her türlü güvencenin ortadan kalktığının işaretleridir. Bu koşullarda Covid19 aşısı nasıl gelecek, kimlere ne karşılığında yapılacaktır? Açıktır ki bu virüse karşı büyük bir iyileşme aracı olan Covid19 aşısı, bütün yurttaşlara ücretsiz olarak yapılmalıdır. GECİKİLDİ Bunu sağlayamayan bir iktidar, bu toplumun sağlığını tehlikeye atacaktır. Bütün ülkelerin aşı üreten ülkelerle yaptıkları anlaşmalara karşın Türkiye, bu adımı atmakta gecikmiştir. Hiçbir şeyin hesabını vermeyen siyasal iktidar elbette bu olayı da bahanelerin arkasına saklanarak geçiştirmek isteyecektir. Ama artık her şeyin ortaya çıktığı durumda ülke yönetiminin sürdürülemediği görülmektedir. 2021 yılı, bu toplumun virüsten de bu kötü yönetimden de kurtuluş yılı olmalıdır. Bu da elbette bu toplum bireylerinin bilinci, örgütlerinin gücü oranında gerçekleşecektir. Hepimizin görevi, bu ortak bilinci ve ortak çalışmayı güçlendirmek olmalıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle