25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 15 27 ARALIK 2020 PAZAR Kristal Berraklığı’nın göz alan güzeli PERA MÜZESI’NIN SON SERGISINDE BIR IŞ VAR KI MERAK VE BEĞENI ODAĞI OLUYOR YAZGÜLÜ ALDOĞAN Şu fotoğraflarda gördüğünüz onikslerin renkleri çok güzel değil mi? Hele büyüteçle baktığınızda içi başka parlıyor dışı başka, doğa ne harikalar yaratıyor! Ben çok severim böyle mor renkli doğal taşları, ametistleri! Ametistten farklılar sanki parlaklıkları farklı, derken Pera Müzesi’nde yeni açılan “Kristal Berraklığı” sergisinde Kıymet Daştan’ın standı önünde takılıp kaldım, ayrılamıyorum. Önce işin adı sandım ama hayır sanatçının adı, Daştan. Taşa bakıyorum ya. Birazdan kendisi de geliyor ve uzun uzun eserini anlatıyor, anlattıkça gözlerimiz hayretle açılıyor! Ametisti andıran mor kuvars görünümlü maddeler aslında eski CD’lermiş! Mimar Sinan Güzel Sanatlar Heykel Bölümü’nü birincilikle bitiren sanatçı Beyrut’ta bir süre kalıp oradaki müzelerde yaptığı incelemelerden esinlenmiş, araştırmaları, denemeleri derken bu çalışmayı gerçekleştirmiş. Değişik materyallerin yüksek ısıda erimesinden ortaya çıkan formların ışığı farklı biçimlerde yansıtması ve ilginç görünümleri ona geniş bir çalışma olanağı vermiş. Önlerine birer de lup koyarak bu görsel şölene davet ediyor izleyiciyi. Tabii serginin konseptiyle ilgili olarak felsefi pek çok şey anlatılıyor ama gözün gördüğüne daha ne eklemeli? Güzel, hayallere salıyor, merak uyandırıyor, göz kırpıyor. Serginin adına da pek uygun düşüyor! Kıymet Daştan, bu eserleri CD’leri eriterek yapmış. Atlas RB, üretimini sürdürüyor! Onur Uğur, Oğuzhan İçer ve Ömer Adil tarafından 2016 yılında İstanbul’da kurulan rock grubu Atlas RB, son olarak “Parçalar 2” isimli kısa albümlerini yayımladı. Müziklerinde özellikle reggae, rock, blues ve rap olmak üzere farklı pek çok tarzdan esintiler barındıran grup, ismini H.G.Wells’in kaleme aldığı tarihteki ilk distopik roman “Efendi Uyanıyor”dan alan ilk albümlerini mart ayında dinleyiciyle buluşturdu. Grup, 2020’nin son çeyreğinde uzun zamandır çalışmalarını sürdürdükleri albümleri “Parçalar”ı iki parça halinde yayımlamaya başladı. “Parçalar 1”, ekimde çıkarken, “Parçalar 2” ise bu ay başında sunuldu. Albümden “Evimde” şarkısı için çekilen video klip ise 25 Aralık itibarıyla grubun YouTube sayfasında yerini aldı. Günaydın ve Çınar’dan yeni dizi Engin Günaydın ve Devin Özgür Çınar’ın başrolleri paylaştığı yeni dizi “10 Bin Adım”, ocak ayında yeni video içerik platformu Gain’de başlıyor. Günaydın ve Çınar’ın yazdığı ve aynı zamanda başrollerini üstlendiği “10 Bin Adım”, uzun ve sağlıklı bir yaşam için tüm dünyada referans olarak kabul edilen “Günde 10 bin adım” önerisine uyarak birlikte yürümeye karar veren iki eski sevgilinin iki yeni yol arkadaşı olma hikâyesini mizahi bir dille anlatıyor. Dizinin yönetmen koltuğunda ise Duygu Güzelmeriç oturuyor. SEVILEN IKILI HEDONUTOPIA 5. ALBÜMÜNÜ YAYIMLADI ‘Hâlâ pişiyoruz’ Elektronik ritimler, melankolik melodi, çok uzaklardan ve derinden geliyormuş gibi bir vokal... Fırat Külçek ve Kerem Feyzi tarafından 2008’de İzmir’de kurulan Hedonutopia, 7 sene boyunca her yıl bir albüm diyerek çıktıkları yolda 5. albümlerini yayımladı. Üstelik, “Beyaz Durak” isimli albüm salgın neORHUN deniyle karantina sürecinATMIŞ de evde kaydedildi. Teklilerin daha ön planda olduğu müzik sektöründe müzikseverlere her yıl albüm hediye eden ikiliyle konuştuk. Grup karantinada ürettikleri albüm sürecini şu sözlerle anlatıyor: “Karantina süreci başladığında Beyaz Durak’ın demolarını çalışıyorduk. Baktık evdeyiz ve her şey durmuş durumda, kendimiz neden kaydetmeyelim dedik ve albümü kaydetmeye başladık. Tabii ki herkes gibi iç hesaplaşmalarımız oldu ama üretime yönelmek iç huzurumuzu da dengeledi diyebiliriz.” n Bu albüm öncekilerine nazaran sözleriyle ön planda. Nasıl ortaya çıktı? Beyaz Durak, Burhaniye Ören’deki bir otobüs durağı, Fırat’ı çocukluğundan beri çok etkilemiş bir yerdir. Yöre halkı bilir o durağı. O durakta beklemişliğimiz de çoktur, fırtınadan yağmurdan sığınmışlığımız da. Yarı ev gibi taştan bir durak. Bu albümde bir bakıma o bölgeyle olan defteri de dürüyoruz; gençliğimizden İstanbul’a kadar olan bir defter bu. Sözlere gelince, genelde sözler anlaşılmıyor gibi bir algı hep var bizde. Aslında bu dinleyicilerimize bıraktığımız oyun alanları. Bu albümde biraz da buyrun sözleri belli olan parçalarımız da var demek istedik... ‘Uzaktan ama kolektif’ n Bir söyleşinizde bu albümün en güçlü albümünüz olduğunu düşündüğünüzü söylemişsiniz? Beşinci albümümüz “Beyaz Durak” prodüktörsüz salt kendi beğenimize ve içimize sinmesine özen göstererek evimizde kaydettiğimiz ilk albümümüz. Komşumuz, dostumuz ve aynı zamanda ses mühendisimiz Cansın Dugan’ın mix ve masteringini göğüslediği, pandemi armağanı niteliğinde bir albüm oldu. Yatak süngerleriyle yalıttığımız kör odamızdaki vokal kayıtları, salona kurduğumuz elektronik davul ile ritim denemeleri ve heyecanla Cansın’a ulaştırdığımız demolar ile keyifli bir süreç yaşadık. Taner Yücel okulundan öğrendiklerimizle, yıllar sonra ilk albümdeki gibi deneyselliği ve bilinmezliği hissettik. Kapak görseli için Cihan Gülbüdak’ın terasında Nazlı Erdemirel bizi ve dolunayı fotoğraflarken, Yankı Karaca Burhaniye’de beyaz durağı çekti. Ressam dostumuz Enis Malik Duran dijital ortamda kapağı oluşturdu. “Bırak Gideyim” ve “Harika”nın kliplerini Sevinj Yusifova ve Kutay Akyürek ile çekerken çocuklar gibi şendik. Her şarkı için oluşturdukları videolar da ayrıca gönlümüzü çeldi. “Meteor” klibinde Dokuzsekiz Müzik’ten Kaan Açıkgöz ve ekibi animasyon yeteneklerini konuşturdular. Bütün bu emekler, dostça, samimiyetle ve herkesin yaptığı işi gönülden sahiplenmesiyle sabahlara kadar çalışılarak gerçekleşti. Bu nedenle özel bir albüm. n Salgınla birlikte içinden geçmekte olunduğu zor süreçle ilgili ne söylemek istersiniz? Belirsizlikle baş etmek güç olabiliyor. Ülkemizde sosyal devlet mekanizması tam olarak oturmadığı için çareler bireysel düzlemdeki yetersizliklerde kalıyor. Pandemiyi sağlıkla atlatıp tekrar konserlere başlamayı heyecanla bekliyoruz. Fırat Külçek Kerem Feyzi muratbeser@muratbeser.com Ağaçkakan ‘Kendiliğinden’ (Sony Music) Hiphop ve rap müziğimizin asosyal çocuğu Ağaçkakan (Burkay Yalnız), yıl içinde bir şarkısını internet âlemine salmıştı ama şimdi 22 şarkıdan oluşan yeni albümü “Kendiliğinden”i ikram ediyor. Şahsi hikâyelerini alışılmadık, gündelik hayatta pek karşımıza çıkmayan sözcük ve ifadelerle çarpıcı biçimde dile getiren Ağaçkakan, 2017 tarihli ilk albümü “A Naşkvit”te olduğu üzere burada da hiphop dünyamızın sözlüğünü kalınlaştırmayı sürdürüyor. Ancak “Kendiliğinden” albümünün bazı farkları da yok değil; ilk albümü tek başına prodükte etmiş, düzenlemelerini yapmıştı Ağaçkakan, ama yenisinin prodüksiyon imzaları, aynı zamanda bu albümdeki beatlerin de sahibi olan yol arkadaşları Emiladem ile Golem. Yanı sıra birer şarkıdaki konukları Nilipek ile Can Güngör. İlkine göre daha ağır bir elektronik sound var burada; doksanların ambient, indie, tekno ve breakbeat etkileri taşıyan. Atmosferi ağır ve katmanlı. Yüksek bir heyecanla konsantrasyon ile hızlıca hayata geçirildiği belli. Mutlaka not düşülmeli; edebiyat referansları da çok kuvvetli. Kalabalıktaki yalnız adam yine çok uzakta pozisyon almış. Bu münasebetle ticari tarafı çokça gözetilmiş, modaya uygun hazırlanmış bir albüm değil “Kendiliğinden”. Farazi & Sorgu ‘AntiKahraman: 90 Nesli’ (Deadly Habits Music / Venus Music / Below System Records) 90BPM sadece müzikal bir oluşum değil, aynı zamanda camianın belli başlı isimlerini çatısı altında toplayan bir stüdyoydu. Farazi (Burak Demir) ve Sorgu (Hüseyin Eski) bu üretken ekibin parçasıydı. Zamanla çatı uçtu ama ikilinin dostlukları sürdü, üretim bandı hep döndü. Hiphop sülalemizin orta kuşağından gelen bu iki iyi müzisyen, sahip oldukları kaliteyi “AntiKahraman: 90 Nesli” adlı yeni albümlerinde derinden hissettiriyor. İkili 10 yıllık geçmişlerinde muhtelif parçalar yapmış, 2013’te bir kısaçalar çıkarmışlardı. 12 şarkılık “AntiKahraman: 90 Nesli” nostaljik değil, adını doksanlar kuşağının müzikal anlayışından ve meselelerinden alıyor. Farazi’nin babasını Kent Fasıl Sirtaki Taverna’da bir düğünde gösteren nefis kapak da bu içerikle örtüşüyor. Mista Brown, Ege Çubukçu, Da Poet, Naci Berktaş, Kamufle, Negatif, Savai, Kodes Kahra; eskisi gibi bugün de misafiri bol bir çalışma bu. Aslında buradaki parçalardan bazıları 90PBPM zamanında yapıldığı için albüm o dönemin son ürünü olarak da görülebilir. Doksanlarda büyükşehirde büyümüş insanların sorunlarına ilişkin muhasebeler toplamı niteliğindeki parça sözleri, yer yer kişisel, yer yer de toplumsal eleştiri tonları taşıyor. Sağlam albüm... Başarı öyküleri Kitabı dikkatle açtım, içinden çıkan DVD’yi, bilgisayarıma yerleştirdim. Bir saat 20 dakika sürecek... Karşısına yerleştim. Pek de heyecanlı değilim. Çünkü bugüne dek Genco Erkal’ın Nâzım Hikmet’le bütünleşmiş hallerini ve performanslarını canlı ya da ekranda binlerce kez izlemişliğim var. (Üstelik ocakta yemek, içeride çok iş var.) Başlat düğmesine bastım. Ustalık ve emek “Onlar ki toprakta karınca, suda balık...” Sonra... Sonra... Soluğumu tuttum. Bir saat 20 dakika sonra, “ve kahreden yaratan ki onlardır, kitabımızda yalnız onların maceraları vardır” sözleriyle o şölen, o mucize sona erdiğinde, yeniden soluk alıp vermeye başladım. Gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Genco Erkal baştan sona Nâzım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı yorumlamıştı. Siyah bir fonda, siyah giysileri içinde sadece yüzü, sesi ve elleriyle... O yüz, o ses, o eller hem anlatıcı hem destandaki tüm kişiler olmuştu. Karayılan, Süleymaniyeli Ahmet, Arhavili İsmail, Kambur Kerim, İzmirli Ali Onbaşı, Deli Erzurumlu, Kayserili Nefer, mavi gözleri çakmak çakmak, sarışın kurda benzeyen o ve daha niceleri, tek tek gözümüzün önüne, yüreğimizin en derinine yerleşiyordu. Bir daha çıkmamak üzere... Her sözcüğün anlamını sanki resmediyordu Genco Erkal. (Sanki değil, öyle.) Her duygunun kapsadığı alanı, elle tutulur biçimde somutlaştırıyordu. Destanın tüm sahnelerini ses ve yorumla görselleştirmişti. Eller ve yüz dağdaki ateş, topraktaki kan oluyordu, ihanet ya da sevda oluyordu. (Yanımda anadili Türkçe olmayan yabancı bir konuk vardı. “Bu Türkçe, seyretmesen olur” dedim. Hayır, film gibi gibi sinema gibi dedi, karşımızdaki kapkara ekrana bakıp.) “Nâzım Hikmet Kuvayı Milliye Genco Erkal’ın görüntülü yorumuyla” tam bir ustalık, sonsuz emek ve olağanüstü özenle hazırlanmış bir eser. Teşekkürler Yapı Kredi Yayınları, teşekkürler Genco Erkal ve emeği geçen herkese. Lale Dikmen Türker Ödülü Geçen hafta içinde pandemi koşullarında bir ödül töreni düzenlendi. Çevrimiçiydi... Lale Dikmen, sınıf arkadaşımdı. Cömertti, ilkeliydi, çalışkandı. Çok da özenli olduğundan biz ona İzmir’de lise yıllarımızda “Kontes” derdik. Dost canlısıydı. Eleştirisini de pattadak yapardı. ODTÜ Sosyal Bilimler Fakültesi 1968 mezunuydu. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalıştı. 40 yıl bir diplomat eşi olarak, Atatürk’ün hedeflediği kadın modelini, yurtdışında donanımlı, yetkin, aydın ve eşit kadın kimliğiyle başarıyla temsil etti. Tek çocuğu, değerli mimar Kerem Türker’i çok genç yaşta yitirince 2016’da eşi Engin Türker’le birlikte Mimar Kerem Türker Vakfı’nı kurdu. Ancak ana gönlü daha fazla dayanamadı. Kısa bir süre sonra o da aramızdan ayrıldı. Sosyal alanda, çağdaş uygarlık düzeylerine ulaşabilme çabalarına yönelik Lale Dikmen Türker Ödülü’ne ilham veren, adını veren arkadaşımı, bugün daha da çok özlüyorum. Ödülün amacı, eşitlik ve insan hakları yolunda yoğun farkındalık yaratabilmektir. Ve ilk ödül, EŞİK’e, yani Eşitlik İçin Kadın Platformu’na verildi. EŞİK kimdir, nedir? EŞİK, bir platformdur. 320 kadın ve LGBTİ+ örgütünden oluşan ve 160 hak örgütü, meslek odası ve sendika tarafından desteklenen EŞİK, bugüne kadar çocukların cinsel istismara maruz bırakılması, İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet alanlarında yerel, ulusal ve uluslararası çok sayıda çalışma gerçekleştirdi. Anımsayın: Ülkedeki gerici zihniyet, geçen nisanda çocuk istismarı faillerine af girişimi başlatmıştı. Buna karşı TCK 103 Kadın Platformu kolları sıvamış ve bu affın çıkmasını önlemişti. Ardından aynı gerici zihniyet, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı harekete geçtiğinde bu kez Ağustos 2020’de EŞİK adını aldı. Farklı alanlardan, farklı yaşlardan, farklı birikimlerden aynı amaçlar doğrultusunda bir araya gelen, ayrımcı değil, birleştirici, bütünleyici bir çaba... Bu ilk ödülün, EŞİK’e verilmesi inanıyorum ki Lalemizi çok mutlu ederdi. Umuyorum ki bu ilk ödül EŞİK’e güç katar. ICOPAL SHINGLE SİSTEM Avrupa’nın öncü shingle markası Icopal’in en yeni teknolojilerle ürettiği, zorlu hava koşullarına dayanıklı shingle ve tamamlayıcı sistem bileşenleri: Yağmur derelerinden, baca diplerine her ayrıntısı çözülmüş, estetik shingle çatı sistemi. bmigroup.com/tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle