23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 14 MART 2019 PERŞEMBE gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yüz yıldır mesleğimizeve geleceğimize sahip çıkıyoruz Dr. Osman Öztürk / İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Bundan yüz yıl önceydi.  Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, Mondros Mütarekesi imzalanmış, 13 Kasım 1918 günü İtilaf Devletleri’nin 61 parça harp gemisinden oluşan bir donanması İstanbul önlerine demir atmıştı. Bu, açıktı ki, topyekun işgalin başlangıcıydı. Nitekim, kısa süre sonra Tıbbiye’nin bir bölümü de işgal edilecekti. Haydarpaşa Tıbbiyesi’nden Sarayburnu’ndaki düşman gemilerini gören tıbbiyelilerin yürekleri kan ağlıyordu. 14 Mart 1919 “Bir şey yapmalı”ydı, bir şey yapmalı!.. Tıp Fakültesi Talebe Cemiyeti, 14 Mart 1827’de Osmanlı’da modern tıp eğitiminin başlangıcını, Tıphanei Amire’nin 92. kuruluş yıldönümünü kutlamak bahanesiyle 14 Mart 1919 günü bir toplantı düzenledi. Tıp fakültesi hocalarının ve öğrencilerinin hep birlikte katıldıkları toplantıda söz alan hatipler, ateşli konuşmalarla emperyalist işgale karşı tepkilerini dile getirdiler. Sonrasında, Tıphanei Amire’nin 93. ve 94. yıldönümünde de benzer toplantılar düzenlendi.  Tıbbiyelilerin emperyalist işgale karşı mücadele meşalesini ilk yakanlardan olmaları tesadüf değildi. Daha öncesinde 2. Abdülhamit’in İstibdat Rejimi’ne karşı mücadelenin de, “Hürriyet, Adalet, Müsavat!” sloganlarıyla ilan edilen 2. Meşrutiyet’in de en ön saflarında tıbbiyeliler yer almışlardı. Bu topraklarda hekimler her zaman ülke sorunlarına duyarlı, her zaman bilimden, aydınlanmadan, laiklikten, bağımsızlıktan, barıştan ve özgürlükten yana oldular. Bu topraklarda hekimler her zaman ülke sorunlarına duyarlı, her zaman bilimden, aydınlanmadan, laiklikten, bağımsızlıktan, barıştan ve özgürlükten yana oldular. Hiçbir şeye sessiz kalmadılar. Bulaşıcı hastalıklara karşı nefer, deprem mağdurlarına şifa oldular. Doğanın talanına, nükleer belasına karşı durdular. Her zaman iyi hekimlik ve insan haklarından yana oldular. Etik ve deontolojik değerleri korumaktan vazgeçmediler. Sağlıkta yaşanan sorun ve yetersizliklerin ülkedeki yönetim anlayışından, önceliklerinden, tercihlerinden ayrı düşünülemeyeceğini savundular.  100. yıl yürüyüşü Bu sene, tıbbiyelilerin emperyalist işgale karşı direnme iradesini ortaya koymalarının 100. yıldönümü. Bu 14 Mart Tıp Bayramı/Tıp Haftası bizler için her zamankinden daha anlamlı. Bu nedenle her zamankinden daha canlı, daha heyecanlı, daha coşkuluyuz. Bu sene, 14 Mart Tıp Haftası’nın finalinde 100. yıla özel görkemli bir yürüyüş gerçekleştiriyoruz. Her yerden katılım Önce, 17 Mart 2019 Pazar günü saat 13.00’te Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bahçesinde toplanıyor ve ilk olarak emperyalist işgale karşı bayrak açan tıbbiyelilerin anısına Haydarpaşa Tıbbiyesi’nin önünde saygı duruşunda bulunuyoruz.  Ve sonra, en derin köklerimizin olduğu yerden, Haydarpaşa Tıbbiyesi’nden, onlarca kez “İyi Hekimlik, Sağlık Hakkı, Demokrasi, Barış ve Özgürlük” talebi ile mitingler yaptığımız Kadıköy’e yürüyor, Kadıköy İskele Meydanı’nda Hekimlerin Yüzüncü Yıl Bildirgesi’ni kamuoyuna açıklıyoruz. Bu tarihi günde sadece İstanbul’dan değil, bütün Türkiye’den, bütün illerden, bütün tabip odalarından gelen hekimlerle birlikte yürüyoruz. Sadece tabip odaları ve hekimlerle değil, bütün sağlık meslek odaları, meslek örgütleri, sağlık sendikalarıyla, bütün sağlıkçılar ve dostlarımızla birlikte yürüyoruz.  Yüz yıldır ülkemize, mesleğimize ve geleceğimize sahip çıkmanın bilinciyle yürüyoruz. Hekimlerin yüz yıl önce olduğu gibi bugün de emperyalizme, gericiliğe ve istibdada karşı bağımsızlıktan, aydınlanmadan ve özgürlükten yana olduğunu göstermek için yürüyoruz. Türkiye’de hekimlik ve sağlık ortamının sorunlarını ve çözüm önerilerimizi paylaşmak için yürüyoruz. Geçmişimizden aldığımız güçle geleceğe yürüyoruz! Bütün meslektaşlarımızı, bütün sağlık çalışanlarını, bütün dostlarımızı bekliyoruz. 14 Mart’ın düşündürdükleri Her sene onlarca yeni üniversite açılıyor. Tıp fakültesi sayısı 80. Bu rakam her gün değişiyor. Bu sayıda artış iyi midir, kötü müdür? Zaman gösterecek. Her şeye rağmen 14 Mart hâlâ bayram olarak kabul edilebilir mi, bugün bunu düşünmemiz lazım. Prof. Dr. Cengiz Kuday / Beyin ve Sinir Cerrahisi (Nöroşirürji) Uzmanı Her yıl 14 Mart Tıp Bayramı gününde bizim kısa modern tıp tarihimizle ilgili bir şeyler yazmaya çalışırım. Kısa tarihimiz diyorum, bizim çağdaş anlamda üniversitelerimiz ve tıp okullarımız gelişmiş ülkelere göre çok sonra kurulmuştur. 1827’de Tıphane adlı askeri okul açıldı. Şehzadebaşı’nda Tulumbacı Konağı’nda açılan okul daha sonra birçok yer değiştirmiş; ilk modern binası bugünkü eski Haydarpaşa Lisesi. Bugün Marmara Üniversite Kampusu olmuştur. Daha sonra üniversite hocalarının isteği ile İstanbul tarafına taşınmış ve bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binası ve ÇapaCerrahpaşa diye 3 ayrı eğitim vermiştir. 1967’de Cerrahpaşa ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi diye iki ayrı tıp okulu olmuştur. Bugün ise durum daha da karışık olup ayrı bir Cerrahpaşa Üniversitesi kurulmuştur. Haydarpaşa Lisesi İlk tıp bayramı bir zorunluktan doğmuştur. 1919 yılında işgal altındaki İstanbul’da okuldan çıkmaları yasak edilmiş ve elbiseleri üniformaları ellerinden alınmış tıp öğrencileri tarafından 14 Mart’ı işgal kuvvetlerine tıp bayramı olarak bildirilmiş izin istenmiş ve bu etkinlik yapılabilmiştir. Yer, bugünkü eski Haydarpaşa Lisesi’dir. ‘İlim ve Bilim’ 3 gün evvel aramızdan aniden ayrılan ve pazartesi günü toprağa verdiğimiz arkadaşım, meslektaşım eski Hacettepe Üniversitesi Rektörü Tunçalp Özgen, akademik bir toplantıda bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın konusu bilim ve ilimdi. Atatürk, “En hakiki mürşit bilimdir, fendir” demiştir. Fakat bu B harfi bu metnin başından sanki cımbızla çekilmiş bilimilim olmuştur. Her yerde “En hakiki mürşit ilimdir” diye yazar. Bu iki sözcüğün farkını siz sayın okuyuculara bırakıyorum. Biri müspettir, diğeri dogmatiktir fakat tarifler çok eskilere dayanır ve uzundur. Sevgili arkadaşımız Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına ait birtakım rakamlar verdi. Bugünü anlamak Cumhuriyeti yargılamak ve değerlendirmek için başlangıçta nerede olduğumuzu görmemiz lazım. 1923 nüfus 13 milyon. 11 milyon kişi köyde yaşıyor. Toplam köy sayısı 40 bin. 38 bin köyde okul yok. 2 milyon kişi sıtma ve verem, 3 milyon kişi trahomlu, bebek ölüm oranı binde 480, yani yarı yarıya oluyor. Tüm Türkiye’de doktor sayısı 337. 60 eczacı (8’i Türk). Diş hekimi yok. Dip lomalı hemşire 4 kişi. 40 bin köyde toplam 135 ebe, ortalama ömür 40 yaş, okuma yazma erkeklerde yüzde 7, kadınlarda yüzde 4. Okur yazarların çoğunluğu subay. Gayrimüslim okul çağına giren 4 çocuktan 3’ü okula gitmiyor. Toplam okul sayısı 4894. İlkokul 72, ortaokul 23, Türkiye’nin tüm liselerinde kız öğrenci sayısı 230, öğretmenlerin 1/3 ünün öğretmenlik eğitimi yok. Tek üniversite var. İstanbul’da bir yılda yazılan kitap sayısı Paris’te bir günde yazılandan azdır. Bugün nüfus 77 milyon. 2024 arası 6 milyon genç var. Okul çağı (618) 19 milyon genç var. Üniversite mezunlarının sayısı nüfus içindeki payı yüzde 12. Her sene onlarca yeni üniversite açılıyor. Tıp fakültesi sayısı 80. Bu rakam her gün değişiyor. Bu sayıda artış iyi midir, kötü müdür? Zaman gösterecek. Fakat fakülte açmak o kadar kolay ve hesapsız olmaz diye düşünüyorum. Bu okullardaki öğretim üyesi ve yardımcıları yeterli mi, değil mi ve bu okullardan mezun olacak doktorların kalitesi ne olacak henüz bilinmiyor. Şu anda 75 bin tıp öğrencisi var. Her şeye rağmen 14 Mart hâlâ bayram olarak kabul edilebilir mi, bugün bunu düşünmemiz lazım. Bütün yaşananlara rağmen 14 Mart önemli bir gün biz hekimler için. Bir babanın feryadı M. İhsan Yalçın: 19831989 yılları arasında İstanbul Vali Çankırı’da yaparken, değerli eşim de doktor olarak halkımıza hizmet verirken o tarih Yardımcılığı, 19891994 yılları te dünyaya gelen kızımızın arasında da Sarıyer Belediye bugün 49. yaş gündür. Başkanlığı yaptı. 2002’de guatr kanseri Anılarını ve kendisine yapılan ameliyatı; 2017 yılında da rüşvet tekliflerini anlattığı “Ya 11 saat süren bir ameliyatla lana, Talana Karşı” diye bir beynindeki 7 santimlik bir de kitabı var. kütle alınmış ve göz kaybı HHH yaşamakta ve halen tedavisi 10 Kasım 2014’te İhsan Yalçın hakkında şöyle yazmıştım: (www.kongar.org) devam etmektedir. Ameliyatı ünlü cerrah Uğur Türe yapmış ve raporları mevcuttur. “En ciddi ve rahatsız edici Şu anda Tekirdağ olayı 1980 darbesinden sonra Cezaevi’nde henüz bir iddia İstanbul’da Robert Kolej’de name hazırlanmadan tutuklu yaptığım bir konuşma dolayı bulunmaktadır. sıyla yaşamıştım... Dünya tatlısı kızımızın yaş ...Yine bir ‘Gardırop gününü candan kutlarken; Atatürkçüsü’nün ihbarıyla o adaletin değerli yargıçlar zaman hâlâ devam eden sıkı tarafından bir an önce tecelli yönetim, hakkımda soruşturma etmesini diliyorum. başlatmıştı. Gecikme olunca yaşları Daha sonra Sarıyer Belediye 80’i aşan anne baba olarak Başkanı da olan Mülkiye’den bizlerin acı ve üzüntü ve çek sınıf arkadaşım İhsan Yalçın, tiğimiz ıstırabı ifade etmekte o sırada sıkıyönetimle koordi zorlanıyoruz.” nasyonu sağlayan Vali Yardım Yalçın ailesinin yaşadığı cısı görevindeydi. trajediyi anlatmak için, ablası Onun sonradan anlattığına nı ziyarete giden oğlunun da göre, Sıkıyönetim Komutanı İzmir’de tutuklu olduğunu ve Orgeneral Necdet Öztorun işyerine el konulduğunu ekle telefonla İhsan’a ‘Atın bu herifi yelim. içeri’ demiş; İhsan da beni HHH kurtarmak için uzun uzun ne Demokrasiden ve Hukuk kadar Atatürkçü olduğumu an Devleti’nden yanaysak, abuk latmak zorunda kalmış.” sabuk iddianameleri, haksız HHH ve hukuksuz yargılamaları ve İhsan Yalçın’ın kitabından kararları bir yana bıraksak da bir rüşvet öyküsü: bile en azından şu soruları “İstanbul Vali Yardımcılığı’na sormak zorundayız: başladığım günlerde eşimle 1) İddianamesi bile olmadan sokak sokak gezerek uygun hapishaneye atılmış ve orada fiyatlı ve olanaklarımıza uygun unutulmuş olan kaç kişi var? bir konut aramaya başladık. Bir 2) Ölümcül hastalıklarla bo gün odamda otururken eşim ğuşan ve tahliye edilmeyen kaç geldi, ‘İhsan, istediğin o daireyi hasta tutuklu ve hükümlü var? almaya gücümüz yetmez’ diye 3) Yeni doğmuş bebeğiyle söze başlayınca o anda sohbet birlikte kaç anne hapiste, ço ettiğimiz büyük bir firmanın sa cuk büyütüyor? hibi H.K. söze karıştı, ‘Yenge, HHH benim hediyem olsun, bahset İki Barış’ın (Pehlivan ve tiğin o evi alın. İsterseniz benim Terkoğlu) birlikte yazdığı adıma da kaydını yapın. Sonra METASTAZ’ı okuyun, FETÖ size iade ederim’ deyince eşim öncülüğünde, Erdoğan/AKP şaşırdı. Böyle bir şey olama desteğiyle gerçekleştirilen “Bi yacağını belirtince işadamı rinci Silivri Trajedisi”nin bugün H.K. ‘Yahu şu, şu insanlara da de Erdoğan/AKP iktidarı tara yardım edip ev aldım. Evlerin fından nasıl “Düşük Yoğunluklu tapuları da bende’ deyince çok İkinci Silivri Trajedisi” olarak şaşırdım.” sürdürüldüğünü görün! HHH VE İHSAN YALÇIN’IN HHH UNUTMAYIN: FACEBOOK’A KIZI İÇİN DEMOKRASİ, HUKUK KOYDUĞU FERYAT: DEVLETİ VE ADALET, KAR “Dünya tatlısı kızım Zeynep ŞITLARINIZ VE HATTA DÜŞ Yalçın’ın bugün yaş gününü MANLARINIZ İÇİN DE SAVU kutluyoruz. 12 Mart, 1970 NULDUĞU ZAMAN DEĞER yılında, ben askerlik görevini KAZANIR! 74. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2019 Cumhuriyet gazetesinin kültür ve sanat ödülleri kapsamında düzenlenen karikatür yarışmasına, uluslararası karikatür sanatçılarının yarışma sergisi ve albümüne desteği sürüyor. Xavier Bonilla Ekvador C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle