23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi DOLAR EDİTÖR: SERHAT ALİGİL TASARIM: SERPİL ÜNAY avro sterlin FAİZ BORSA 1114 MART 2019 PERŞEMBE ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 5.4620 0.3 kuruş 6.1830 2.3 kuruş 7.2160 3.9 kuruş 18.79 0.09 puan 102.197 476 puan 1539.22 13.53 lira 230.08 2 lira Kemer sıkma nisandaYüzde 3’lük küçülme sonrası Türkiye’deki ekonomik krizin geleceği tartışılıyor Prof. Dr. Aziz Konukman, marttan sonra IMF’li ya da IMF’siz IMF politikaları uygulanacağını söyledi. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise krize karşı örgütlü mücadele çağrısı yaptı. SERHAT ALİGİL Türkiye ekonomisinin geçen yılın son 3 ayında yüzde 3 küçülmesi ve yıllık büyümenin yüzde 2.6’da kalması, “ekonomik kriz” tartışmalarını daha da alevlendirdi. İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti’nin bu yıl 43’üncüsünü düzenlediği İktisatçılar Haftası’nın, “Türkiye Ekonomisinde Büyüme ve Kriz” başlıklı ilk gününde konuşan Prof. Dr. Aziz Konukman, dünyadan gelen sinyallere rağmen sıcak para, borç ve inşaat dayalı büyüme modeliyle AKP’nin Türkiye’yi bugünlere getirdiğini, krizin bağıra bağıra geldiğini, TÜİK rakamlarının da bunu itiraf ettiğini anlattı. “Bu yıl da küçülme devam edecek” diyen Konukman, şöyle devam etti: “Marttan sonra IMF’nin kapısı çalınacak. IMF’li ya da IMF’siz kemer sıkma programı olacak. Kısıntı tedbirleri emek cephesine yönelik olacak. 657 sayılı yasa değişecek.” Gelecek nesil için Son verilere göre, geniş tanımlı işsiz sayısının 665 bin ki şi artarak 6 milyon 646 bine çıktığını hatırlatan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da, ekonomik krizin, demokrasi birikimlerinin tümünün ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir yeni rejimde yaşandığını belirtti. Çerkezoğlu emekçi lehine politikaların uygulanması için örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti. Bugünkü durumu “ciddi sıkıntı” olarak niteleyen Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren de, borçlanarak, tüketerek güçlü ekonomi yaratmanın mümkün olmadığını, “gelecek seçim” için değil “gelecek kuşaklar” için ekonomi ve sosyal politikalar izlenmesini istedi. Eren, “Bizi yönetenler bunu anlar diye umuyoruz” dedi. Uzun durgunluk İktisatçılar Haftasında konuşan gazeteci Çiğdem Toker, sık sık değiştirilen Kamu İhale Kanunu’nu, büyük projelerdeki ödeme garantilerini hatırlatıp krizle mücadele için mali saydamlığın önemine dikkat çekerken, Dr. Veysi Seviğ, Türkiye’nin hukukun üstünlü ğü endeksinde 126 ülke içinde 109’uncu olduğunu kaydetti. Yazılı açıklama yapan Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu ise şu konuda uyarı yaptı: “2018’in son çeyreğinde yaşanan küçülme bu yıl da hissedilecek. Özellikle sanayi ve inşaat sektörlerinde, özel tüketim ile sabit sermaye yatırımları harcamalarında toparlanmaya ihtiyaç var. Aksi takdirde ekonomi uzun süreli bir resesyona girebilecektir.” Fitch de, Türkiye’nin potansiyel büyümesini 0.5 puan indirerek yüzde 4.3’e düşürdü. Hacı Sayid konkordatoda Türkiye’nin tanınmış markalarından Hacı Sayid Baklavaları ve kahve zinciri Gloria Jean’s Coffees konkordato ilan etti. 1 Mart’ta Bakırköy Ticaret Mahkemesi’ne konkordato için başvuruldu. Mahkeme şirket ve kişiler için üç aylık mühlet kararı vererek bilirkişi atadı. 6 Mart tarihli tedbir kararıyla birlikte davacılara yönelik herhangi bir icra takibi yapılamayacak. Üç aylık sürede şirketin borçlarını yapılandırılıp yapılandırılamayacağı incelenecek. Gloria Jean’s’in Türkiye’deki isim haklarının sahibi Grup DNC Gıda da bir açıklama yaparak, ekonomide yaşanan olumsuz durum karşısında bu yola gittiklerini, yeni süreçte şirketi güçlendireceklerini belirtti. CHP’li Aygun, sıfır vergiyle patates ithalatındaki soru işaretlerine dikkat çekti: Depolarda 400 bin ton var Beyaz et ve süt üretimi düştü Tavuk eti üretimi ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 1.6, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6.9 azaldı. Ocaktaki hindi eti üretimi bir önceki aya göre yüzde 14.7, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2.8 düştü. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) dün açıkladığı iki ayrı veri, hem tavuk etinde hem de süt ve süt ürünleri üretiminde düşüş yaşandığını ortaya koydu. Buna göre ocak ayında toplanan inek sütü miktarı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4.9 azaldı. İnek peyniri üretimi 59 bin 175 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.4 azalırken; yoğurt üretimi 90 bin 368 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3.4 düştü. Ayran üretimi ise 50 bin 32 ton ile bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5.5 azaldı. l Ekonomi Servisi Çukurova Holding yeni arayışta Kurdaki artış sonrası kredisini yapılandırmak için bankaların kapısını çalan şirketlere bir yenisi eklendi. Çukurova Holding, 2014’te Ziraat Bankası’ndan aldığı 1.6 milyar dolarlık krediyi yapılandırmayı değerlendiriyor. Bloomberg’e göre, kredinin sadece faiz ödemelerini yapan holding, temmuzdaki kredi taksidi ödeme dönemi öncesinde banka ile görüşmeyi planlıyor. Holding, bu krediyi, Alfa Grubu’na rehin edilen Turkcell İletişim’deki yüzde 13.8’lik hisseyi tekrar almak için kullanmış, söz konusu hisseler Ziraat Bankası’nda teminat olarak kalmıştı. Otogazda ‘eşel mobil’ kararı Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS) akaryakıtta fiyat artışlarının vergi indirimiyle son tüketiciye yansıtılmamasını sağlayan eşel mobil sisteminin bu yıl ilk kez otogazda devreye alındığını açıkladı. EPGİS’in Twitter hesabından yapılan açıklamada, “13 Mart’tan geçerli olmak üzere; LPG otogazda 5 kuruş fiyat artışı gerçekleşmiş olup, artış ÖTV’den karşılandığından pompa fiyatlarına yansımayacaktır” denildi. Benzin ve motorinde ise 6.80 TL sınırı bekleniyor. Son 10 yılda Türkiye’de 1.5 milyon1.7 milyon dekar alanda patates üretimi yapıldı. Üretilen patates miktarı 3.94.8 milyon ton arasında değişiyor. 20122017 arasında patatesin tüketici fiyatı yüzde 68 artarken, üretici fiyatı yalnızca yüzde 26.7 arttı. MUSTAFA ÇAKIR Hükümetin 20 Nisan’a kadar sıfır gümrükle patates ithalatı kararı alması soru işareti yarattı. CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, “Aldığımız istihbarata göre depolarda 400 bin ton patates var. 20 Nisan’da Adana’da ve Ödemiş’te turfanda patates çıkacak. Ne bu telaş, ithalat kararı niye alındı? Birilerinin cebini doldurmak için mi üreticimizin ayağına kurşun sıkıldı” dedi. Üretici mağdur olur İthalat yapılacak ülke az GAMZE BAL Türkiye’de patates ithalatı gündemde olsa da diğer ülkelerin elinde yeni mahsulün olmayışı, kendilerine yetmeye çalışmaları, bu ithalatın nasıl yapılacağı konusunda tartışma yarattı. Patates üreticilerinden aldığımız bilgiye göre dünyada patates ithal edecek fazla ülke yok. Edilse bile ithal patatesteki yüksek fiyatlardan dolayı yurtiçindeki fiyatların düşmeyeceği belirtiliyor. İthalat seçenekleri arasında İran ve Mısır var ancak İran’ın depolarında az miktarda kalan patatesi istenilen oranda satmayacağı, Mısır’ın da yeni mahsülünü mayıs sonunda çıkaracağı, ithalatın da sıkıntılı olduğuna işaret etti. Bugün Mısır’da patates fiyatlarının 0.75 Avro/kg olduğuna dikkat çeken bir sektör temsilcisi, “Yeni mahsulün fiyatları ne olur siz tahmin edin. Soğan ithalatının fiyatları geri çekmediğini, yalnızca aşırı yükselmeyi bastırdığını gördük. Patateste bu da olmayacak. Komşu ülkelerin stokları iyice azaldı, herkes kendi ihtiyacını karşılama derdinde” dedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de “200 bin tonluk kota, patates ihtiyacının dörtte biri. İthal patatesin gelip gelmeyeceği belli değil” demesi de böyle bir sıkıntının olduğunu doğrular nitelikte. Öte yandan Pakdemirli, ithal edilecek patatesin, daha önce çalıştığı McCain Food’dan alınacağı iddialarını yalanlandı. Pakdemirli, “Sofralık patates ile dondurulmuş patatesin alakası yok” dedi. CHP’li Aygun, patates ithalatı için Mısır, İran ve Kazakistan ile görüşmeler yapıldığını söyledi. Ayrıca, buralardan alınacak yemeklik patatesin, tohumluk olarak kullanılacağı iddialarına da dikkat çekti. Aygun, “İthal edilecek yemeklik patates, tohumluk olarak kullanılırsa ve bu patatesler hastalıklı çıkarsa Türkiye’de üretime vurulacak darbe hesap edildi mi” uyarısını yaptı. Mısır’da patatesin tonunun 2 bin 4002 bin 500 lira, İran’da da 12002 bin lira arasında olduğunu dile getiren Aygun, “Bu kararname çıkmadan önce iki firmanın İran ile görüşüp, patatesi ucuza kapattığı, böyle bir anlaşma yaptığı yönünde iddialar dolaşıyor. Sonra da yüksek fiyattan iç piyasaya verecekleri söyleniyor. Kendi üreticimizi nasıl mağdur ederiz” dedi. l ANKARA 30 yıllık birikim boşa gidebilir Mercedes Benz Türk AŞ Direktörler Kurulu Başkanı Süer Sülün, otomotiv sektöründeki dönüşüme işaret ederek “İçten yanmalı araçlardan elektrikli araçlara geçiş döneminde Türkiye eğer bu yönde gerekli adımları hızlıca atmazsa 30 yılı aşkın süredir edindiği tecrübelerle oluşan bu üstünlüğünü kaybetme riskiyle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu. Türkiye Elektro Mobilite Derneği’nin kuruluş toplantısında konuşan Sülün, “10 yıl sonra baktığımızda, acaba Türkiye toplam ihra catının yüzde 20’sini otomotivden yapabilecek mi diye soru işareti var. Çünkü sanayi evriliyor, talep değişiyor. Türkiye’yi ve sanayimizi bu evrilmeye hazırlamamız lazım. Aksi takdirde dünya elektrikli araçları kullanmaya başladığında Türkiye olarak biz sadece dizel ve benzinli araçları üretir olabiliriz” dedi. Satışlar düşük Türkiye Elektro Mobilite Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, 2022 yılında Türkiye’de yollarda olacak 140 bin elektrikli araç he def sayısına vurgu yaparak, 2018 yılı sonu itibarıyla resmi satış rakamının 657 olduğunun altını çizdi. 2019 Ocak ve Şubat ayında Türkiye’de sadece 15 adet elektrikli aracın satıldığını ifade eden Kumbaroğlu, “Böyle giderse 140 bin hedefine ancak 100 yılda ulaşabiliriz. Büyükşehirlerin elektromobilite stratejik planlarının olması gerekli. Dernek olarak, özellikle bu seçim döneminde başkan adaylarının gündeminde elektrikli araçların olmasını beklerdik” dedi. l Ekonomi Servisi TEMSA: Elektrikli otobüse hazırız TEMSA Genel Müdürü Hasan Yıldırım, elektrikli araçlar konusunda Türkiye’nin henüz ilk adaptasyon sürecine geçmeye çalıştığını vurgulayarak “Elektrikli araçlar konusunda sancılı bir süreçten geçiyoruz. Ancak eminim, ülkemizde elektrikli araç satışları arttıkça altyapı yatırımları da paralel bir şekilde gerçekleşecektir” dedi. Yıldırım, “Şu an TEMSA olarak seri üretime hazır üç adet elektrikli modelimiz var, yani Türkiye elektrikli otobüste seri üretime hazır” duyurusunda bulundu. Diktatörlerin sonbaharı Cezayir ve Sudan’da halk başlarına musallat olmuş diktatörlerden, diktatörleri ayakta tutan kurumsal yapılardan, bu yapıların içinde yaşayan asalaklardan kurtulmak, demokratik, eşitlikçi (Sudan’da ayrıca kadınlar üzerindeki dinci baskıya son verecek ve barış getirecek) yeni bir rejim istiyorlar. Diktatörler bir taraftan taviz verir gibi yapmaya, öbür taraftan şiddet uygulamaya devam ederek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ancak, halk korku duvarını aştıktan, kendi gücünün ayırdına vardıktan sonra, bu havuç sopa taktiklerinin işe yaramadığı görülüyor. Cezayir’de Bouteflika’nın, Sudan’da Beşir’in uzun (çok uzun) rejimlerinin artık sonuna gelindiği, yıkılma sürecinin başladığı söylenebilir. Cezayir’de Bouteflika başkanlık seçimlerinde 5. kez aday olmaya kalkınca halk, “git artık” sloganıyla sokaklara döküldü. Devletin tüm baskılarına karşın protestolar devam etti. Siyasi bir tepkiyle başlayan kitle eylemleri, hemen ekonomik koşulları anımsayarak, “hırsızlar”, “ülkeyi yediniz” sloganlarıyla yalnızca Bouteflika’yı değil, etrafındakileri de hedef almaya, rejim değişikliği talep etmeye başladılar. Sudan’da ekmek fiyatının aniden artırılmasına tepki olarak, diğer bir deyişle ekonomik taleplerle başlayan isyan, hızla eşitlik, özgürlük, demokrasi sloganlarıyla, din ırk cins ayrımcılığına, şeriat düzenine, kadınlar üzerindeki baskıya son verilmesi talepleriyle, siyasi bir biçim almaya, adeta bir devrime dönüşmeye başladı. Cezayir’de yarıaskeri rejimin, Sudan’da siyasal İslamın beslendiği rant (petrol rantı) gelirlerindeki gerileme, ekonomide krize, toplumda yoksullaşmaya yol açarak isyanların ekonomik zeminini hazırladı; yönetici sınıfın ve kadrolarının beceriksizliklerinin, aptallıklarının, küstahlıklarının, asalak karakterlerinin, aslında birer kâğıttan kaplan olduklarının görülmesini kolaylaştırdı. Rant bittikçe oyunun sonuna doğru Cezayir’de iktidar sınıfları ve ordu/bürokrasi, esas olarak petrol rantını, ulusal ekonomiyi çeşitlendirmek, derinleştirmek yerine, çalarak bir kısmını da halka dağıtarak “vicdanları satın alarak” iktidarda kalmaya devam ediyordu. Petrolgaz gelirleri ihracatının yüzde 95’ini, kamu gelirlerinin yüzde 60’ını oluşturuyor. Uluslararası koşullar bu gelirleri hızla aşındırmaya başlayınca Cezayir’in döviz rezervleri hızla erimeye, parası değer kaybetmeye başladı. Artık rejim kaynaklarını, dolayısıyla direnme gücünü hızla yitiriyordu. Sudan’da bir askeri darbeyle kurulan İslamcı rejim, Sudan’daki etnik ve dini farklılıkları yok sayarak şeriat yasalarını dayatınca, ortaya çıkan kargaşaya Afrika’daki büyük güçlerin rekabeti, emperyalist müdahaleler de eklendi ve ülke bölündü, Güney Sudan ayrıldı. Bu bölünmeyle birlikte Sudan rejimi petrol kaynaklarının, dolayısıyla rant gelirlerinin çok önemli bir kısmını kaybetti. Buna karşılık hızlandırdığı özelleştirmeler toplumun dokusunu dağıtmaya başladı. Dahası, birçok bölgede patlak vermiş silahlı direnişler kalıcılık kazandılar. Beşir için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açılan soykırım davası, rejimin uluslararası alanda tecrit edilmesine yol açtı, dış kaynaklara ulaşmasını çok zorlaştırdı. Sudan ekonomisinin krizi kronikleşti. Bu iki ülkedeki isyanların arasında bir benzerlik daha var (ki bu onları Arap Baharı denen isyanlardan ayırıyor). Kitle eylemleri başlar başlamaz her iki ülkede de muhalefet grupları, aralarındaki farkları ikinci plana atarak bir araya geldiler, bu birliği ifade eden örgütlenmeler kurdular, ortak talepleri kapsayan deklarasyonlar yayımlayarak isyanlara, geleceğe yönelik bir yol haritası sundular. Her iki ülkede de muhalefetin birlikte hareket etmeyi, ortaya bir talepler listesi koymayı başarması, diktatörlerin direnme kapasitesini hızla azalttı. Ancak diktatörler, bir taraftan geçici tavizler vererek, diğer taraftan muhalefeti şiddet yoluyla eriterek, halkı sindirmeye çalışarak, bu arada emperyalist ülkelerden bir veya birkaçına yaslanarak, bu sonbaharı uzatabiliyorlar. Bu olasılığı yalnızca muhalefetin birliğini örgütleme becerisi, disiplini ve darbelere dayanma gücü engelleyebiliyor. Fonlara mevduat şartı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), para piyasası fonlarında fon değerinin asgari yüzde 50’sinin mevduat hesaplarında değerlendirilmesi zorunluluğu getirirken; kararın para piyasası fonlarındaki tutarı mevduata yönlendirerek bankaların fonlama maliyetini azaltmayı ve kredi büyümesini desteklemeyi amaçladığı belirtiliyor. Sektör yetkililerinin verdiği bilgiye göre, karar öncesinde bu oran en fazla yüzde 10’du. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle