18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 12 Ali Özgentürk, Toronto’nun jüri üyesi Bu yıl 616 Eylül tarihlerinde 43’üncüsü gerçekleşecek dünyanın önde gelen film festivallerinden Toronto Film Festivali jürisinde, usta yönetmen Ali Özgentürk de yer alacak. Böylece Özgentürk, Toronto Film Festivali’nde jüri olan ilk Türk olacak. “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın da aralarında bulunduğu bir dizi filmin senaryosunda imza atan Özgentürk, yönetmenliğini yaptığı “At” filmiyle Tokyo Film Festivali Büyük Ödülü’nü kazanmıştı. EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: SERPİL ÜNAY [email protected] Cumartesi 25 Ağustos 2018 Gürgün Say yaşamını yitirdi Dünyaca ünlü piyanist Fa dından, Bodrum Bitez Köyiçi zıl Say’ın annesi, yazar Ayşe Camii’nden kaldırılacaktır. Se mıştı: “Annemi ziyaret. Bodrum 21.08.2018. 2 ay hastane rı anı, anlatı, günlük, seyahatname, araştırma, tarih ve si Gürgün Say, Bodrum’da tedavi venlerinin başı sağ olsun” pay yoğun bakım ertesi Artık ev yaset kategorilerinde eserler gördüğü hastanede 82 yaşın laşımında bulundu. de annem, derinleşen bitki vermişti. da hayatını kaybetti. Fazıl Say, ayrıca “Dayanışmanız, sel hayat boyutunda, nefes al “Beşikten Başlayan Müzik Bodrum’un Bitez Mahallesi’nde sevginiz, annem için dualarınız ma ve beslenme artık maki Eğitimi”, “Fazıl Say’ı Yetişti 17 yıl yaşayan Ayşe Gürgün Say, 21 Haziran’da rahatsızlandı. 6 yıldır Alzheimer hastası olan Say, Bodrum’daki özel hastanede tedaviye alındı. Beyin embolisi teşhisi konulan Ayşe Gürgün Say, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Fazıl Say, annesinin ölüm haberini, dün kendisine ait sosyal paylaşım sitesindeki hesabından duyurdu. Say, “Sevgili annem Ayşe Gürgün Say’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyim. Cenazesi, 25 Ağustos 2018 Cumartesi günü (bugün), öğle namazının ar için sonsuz teşekkür ederim. Bu son günlerde, bana manevi olarak destek olan, arayan, soran tüm dostlarımıza, sevenlerimize, ekibime, annemin yardımcılarına, aileme teşekkür ederim. Bu zor günlerimde gece gündüz yanımda bana destek olan, Ece’ye sevgisi için sonsuz teşekkür ederim. Sevgili annem nur içinde yatsın” diye yazdı. Annesi Ayşe Güngör Say’ı 21 Ağustos’ta Bodrum’daki evine getiren Fazıl Say, Instagram hesabından fotoğrafını paylaşıp altına şunları yaz nelere bağlı, en azından evinde, artık fazla yaşamsal reaksiyonları da kalmadı, ben en azından evinde olmasını daha doğru buluyorum. Bu zor mertebede, bakıcıları ve en yakınları Güler, Halise, Özay ve Meryem’e içtenlikle teşekkürlerimle. Annem hep ‘hayatın gerçekleri’nden bahsederdi, doğrudur. Şu günlerde gerçekleri kabullenmesi de zor.” Cumhuriyet’e yazmıştı Asıl mesleği eczacılık olan Gürgün Say, daha sonrala ren Hocalar”, “Türbanlı Siyaset”, “Fazıl Say’ın Annesi Olmak: Yeteneğin Keşfi”, “Müziğin Doruğuna Fazıl Say Yolculuğu”, “Fazıl Say’ın Annesi Olmak: Yeteneğin Eğitimi”, “Siyasal Değişimle Kadın Boyutu” gibi kitapları bulunan Gürgün Say’ın, aynı zamanda gazetemizde de “Olaylar ve Görüşler” bölümünde yazıları yayımlanmıştı. Say, gazetemize son olarak 8 Aralık 2011 tarihinde “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Yeni Yasamız” başlıklı bir yazı yazmıştı. Adaleti ara ki bulasın Başrolünü Denzel Washington’ın üstlendiği ‘The Equalizer 2’ aksiyonla gerilimi harmanlayan ama izleyiciyi pek de tatmin edemeyen bir film olmuş son tahlilde Başrolünü yine Denzel Washington’ın oynadığı 2015 tarihli “The Equalizer’ın devamı niteliğindeki “The Equalizer 2” (“Adalet 2”) Oscarlı oyuncunun Antoine Fuqua ile dördüncü işbirliği. Gerçi bu işbirliğinin en verimli halkasının birlikte ilk çalıştıkları film olan “Training day / İlk Gün” olduğunu düşünürsek (Denzel Washington’a En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı getirmişti film) belki de artık gişe başarısı dışında bir getirisi kalmayan bu ortaklığı sonlandırmak zamanı da gelmiştir. İlk filmi izleyenler için bu filmde de pek bir şeylerin değişmediğini, Denzel Washington’ın bir kez daha bilge ama gerektiğinde şiddete başvurmaktan kaçınmayan Robert McCall adlı intikamcıyı (İngilizcedeki ‘vigilante’ tam bir intikamcı değil aslında ama zaten filmin yapımcıları da “Equalizer” yani “eşitleyiciyi” demeyi uygun görmüşler) oynadığını hemen belirtelim. McCall’un en ayırt edici özelliği ise kötü adamları pataklamaya başlamadan önce kolundaki saatin kronometresini çalıştırmaya başlaması ve işi bitince de durdurup kaç saniyede bitirdiğini ölçmesi. Neden?.. Bilemiyoruz, öyle işte. Herhalde zamana dair filozofik bir gönderme ardında ama iki filmde de tam olarak bu tuhaflığın sebebine vakıf olabilmiş değilim. Uyuyakaldığım sahnelerden birindeydi muhtemelen. İlkinden kötü İlkinden de kötü olduğunu düşündüğüm “The Equalizer 2”, ilginçtir, Denzel Washington’ın kariyerindeki ilk devam filmi. Ve eğer birisi onu durdurmazsa bir üçüncüsü de gelebilir diye korkuyorum. Keanu Reeves’in “John Wick” serisine alternatif bir seri, vicdanı olan bir antikahraman yaratmak gibi bir dertleri mi var bilemiyorum ama şimdilik hedefi tutturmuş değiller. Hele Denzel’in takma sakallı bir hacıyı oynadığı tümüyle karikatür açılış sahnesi tam bir fiyasko, aksiyonu bile sevimsizleştiriyor, bırakın yeni bir kahraman yaratmayı. İstanbul’a giden trende geçen bu açılış sahnesini yok sayarsak yine de Denzel Washington’ın filmde izlemeye değer belki de tek oyuncu olduğunu söyleyebiliriz. Güçlü isimlerden kurulu oyuncu kadrosundaki diğer isimler ise (Pedro Pascal, Melissa Leo, Bill Pullman) ne yazık ki filmin sıradan senaryosunda silinip gidiyorlar. “Adalet 2”de Denzel Washington, Robert McCall adlı intikamcıyı canlandırıyor. 1 “Taxi Driver” (1976) İki dev ismi buluşturan ve hatta bu iki ismin devleşmesinde önemli bir basamak teşkil eden “Taxi Driver” (“Taksi Şoförü”) sinema tarihinin en etkili vigilante filmi kanımızca. Vietnam Savaşı sonrası New York’ta taksi şoförlüğü yapan Travis Bickle akli dengesi bir hayli bozuk bir adamdır. Sokaklarda gördüğü çarpıklıklar karşısında elini kolunu bağlı hissetmesi onu iyiden iyiye çıldırtır. Küçücük yaşta bir kızın (Jodie Foster bir kez daha çıkıyor karşımıza) fahişelik yapmak zorunda kaldığını görmesi onun için bardağı taşıran son damla olur ve Travis silah elde sokaklara düşer. Robert De Niro’nun imza performanslarından biri olan Travis Bickle 40 yıl sonra bile hâlâ beyazperdenin en unutulmaz karakterlerinden biri. Martin Scorsese ise yaptığı onca filme rağmen hâlâ ilk olarak bu filmle anılıyor, daha ne olsun? 2 “The Brave One” (2007) Bu seferki vigilante’miz bir kadın! Yine büyük bir oyuncunun, gelmiş geçmiş en iyi kadın oyunculardan Jodie Foster’ın canlandırdığı Erica Bain nişanlısı sokakta öldürürüp de polis aciz (ya da ilgisiz) kaldığında bir dükkâna gidip silah satın alıyor ve hızla eli kanlı bir katile dönüşüyor. Ama hak kını verelim, başlarda büyük bir korkuyla silahı doğrultan ve tetiği basarken heyecandan neredeyse baygınlık geçiren bir acemi intikamcıdan, soğukkanlı bir caniye giden dönüşümü büyük bir ustalıkla sergiliyor Foster. Yönetmen ise çağımızın önemli sinemacılarından Neil Jordan. ‘VIgIlante’ Filmleri 5Vigilante sözcüğünü “yasadışı kanun infazcısı” olarak çeviriyor En İyi sözlükler. İşin doğru su yasanın işlemediği yerlerde kanunu kendi elleriyle uy gulamaya kalkan ve genellikle yar gı kısmını atlayıp cezayı infaz eden kişilere deniyor vigilante. Bu konu da yapılmış filmler, her ne kadar iyi niyetle yapılırsa yapılsın, uygarlık çizgisinde geride kalmış bir bireyi yüceltiyor aslında. İşte en iyi beş vigilante filmi. 5“Death Wish” (1974) Vigilante denince akla gelen ilk filmlerden biri “Death Wish”. Neredeyse bir klasik. Yönetmenliğini Michael Winner’ın üstlendiği filmin en büyük kozuysa o sıralar ününün doruğunda olan ve maçoluğun kitabını tekrar yazan Charles Bronson. Ardından 4 film daha geldiğini ekleyelim. 4 “Harry Brown” (2009) Listedeki en yaşlı vigilante olan ve yaşayan en iyi oyunculardan Michael Caine’in canlandırdığı Harry Brown muhtemelen listedeki en ‘cool’ karakter aynı zamanda. En iyi dostunun öldürülmesi üzerine yeniden eline silah alan eski asker Harry Brown’ın soğukkanlı üslubuyla teker teker suçluları öldürmeye koyulduğu filmin yönetmeni Daniel Barber. 3 “Falling Down” (1993) Sıcak mı sıcak bir günde, ilerlemek bilmeyen trafikte bunaldıkça bunalan, bir de girdiği fast food restoranında beklediği hizmeti alamayan William Foster’ın cinnet geçirip canını sıkan herkese sıkmaya başladığı “Falling Down” dönemin popüler yönetmenlerinden Joel Schumacher’in muhtemelen en akılda kalan filmi olsa gerek. Öfkelendikçe tetiğe basmak dışında fazla bir işi olmayan Michael Douglas da hiç fena değil.Sıradan, gündelik, beyaz yakalı faşizmin sağlam bir portresi. Karacaoğlu alkışlarla uğurlandı Balıkesir’in Edremit ilçesindeki yazlık evinde yaşamını yitiren yönetmen, tiyatro, sinema ve seslendirme sanatçısı Toron Karacaoğlu (87) alkışlarla son yolculuğuna uğurlandı. Toron Karacaoğlu için Altınoluk Merkez Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene eşi Nurten Karacaoğlu, oğlu Ata Tamer Karacaoğlu ve yakınları ile Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, tiyatro sanatçıları Zihni Göktay, Süha Uygur ve sanat camiasından çok sayıda arkadaşı katıldı. Karacaoğlu’nun cenazesi, Altınoluk Mezarlığı’nda toprağa verildi. Tiyatro sanatçısı Zihni Göktay, “50 yıllık ağabeyim ve çok iyi bir dostumdu. Tiyatroya olan saygısıyla bize çok örnek oldu” diye konuştu. l DHA ‘İki İyi Çocuk’ vizyonda Başrollerini Sarp Levendoğlu, Kazım Karakadıoğlu ve Sevcan Yaşar’ın paylaştığı, Hamdi Alkan, Murat Serezli, Günay Karacaoğlu gibi usta oyuncuların yer aldığı “İki İyi Çocuk” sinema filmi seyirciyle buluştu. Filmin yönetmenliğini Mehmet Demir Yılmaz, görüntü yönetmenliğini ise Argyris Theos üstlendi. Filmin müzikleri Yeni Türkü grubunun kurucusu Derya Köroğlu tarafından yapıldı. Film, zihinsel yetersizlik yaşayan Ercan isimli bir çocuğun, yaşadığı acılardan sonraki çıkış yolunu anlatıyor. ([email protected]) Tolga Şanlı “Manzinga” (Stüdyo Arı) “Manzinga”, 23 yaşındaki İstanbullu gitarcı Tolga Şanlı’nın çıkardığı dört parçalık ilk (EP) kısacalar. Dinleyende geleceğine dair büyük umutlar uyandırmasının ilk müsebbibi ise, şüphesiz emektar basçı ve has rakçı olan babası Zafer Şanlı. Tolga, yurtiçi ve yurtdışında başarılı bir öğrencilik geçirirken muhtelif ödüller almış, 2016 yılında da What Da Funk’a katılarak topluluğun “WDF1” albümünde çalmıştı. “Manzinga” kuru bir gitar çalışması değil, çünkü ciddi bir cazrock, senfonik rock ve hardrock konseptine sahip. Yerel motifler de var; biraz gizemli, biraz saldırgan, ama hep enerjik, melodik ve kompleks. Çalışmaya uyduruk bir kelime olarak adını veren parça, Tolga’nın müzikal anlayışı, gitarcılığı ve besteciliği adına çok şey ifade ediyor. Güçlü seslerin arasına yerleştirilmiş incelikli melodi ve soloları ile bu parça muhtemelen onun çıktığı uzun yolculukta en önemli kılavuzu olacak. İyi bir sound konusunda harika yol arkadaşlarına sahip Tolga: klavyede (düzenlemelere ortak olan ve iki parçada nefis solo yapan) Nevzat Yılmaz, davulda Cengiz Tural, basta Zafer Şanlı, trompette Tolga Bilgin ve vokalde Özgür Kurum. Kendi bestelerini çalan ve ümitten fazlasını vaat eden genç bir müzisyen Tolga. Özgür Aydın “12th Street” (OnAir Müzik) İskenderunlu, 1977 doğumlu Özgür Aydın gitar çalıyor, beste yapıyor. Matematik ve fizik okumuş, müziğe ve gitara öğrenciliğinde merak sarmış. Bu sevda uğruna müzik mağazalarında çalışmış. Derken yaşam boyu bir tutkuya dönüşmüş müzik. 1999 yılında Eskişehir’de üniversite okurken, okulun radyosunda program yapmaya ve ufak ufak birileriyle sağda solda tıngırdatmaya başlamış. Mezun olduktan sonra Antalya’ya taşınmış ve 2017 yılında yayımlanan ilk albümü “Mystic Blues”u burada kaydetmiş. “12th Street” Özgür’ün ikinci albümü. Her iki albüm de enstrümantal. Ev stüdyosunda kendi olanaklarıyla yapmış. İlk albümü yalnız kaydeden Özgür’e ikinci albümde (Grup Tını ve Feridun Düzağaç’tan tanıdığımız) basçı Hakan Erken eşlik etmiş. Yabancılaşmadan uzak, sosyal ve paylaşımcı bir duyguyla ince ince işliyor temalarını Özgür. Teknik gösterilere girmiyor, hız yapmıyor. Sakince kendini iyi ifade etmeye ve duygulara önem veriyor. Mark Knopfler’dan David Gilmour’a uzanan bir dizi etkinin altında olduğu gözlemlense de, kendine has olmayı başarıyor. Her parçada çağdaş bir hikâyeyi dramatik bir üslupla anlatıyor Özgür, hem de pastoral bir ortamda ve romantik bir ruhla. Blues motifli, soft rock tınılı masalsı albümler... Antik kentte heykel bulundu Aydın’ın Çine ilçesindeki Alabanda antik kentinde sürdürülen kazı çalışmalarında ay ile güneşi temsil eden Selene ve Helios’un yüz kabartmalarından oluşan 1.5 metrelik heykel bulundu. İçinde 6 farklı tapınağın yer alması nedeniyle “Tapınaklar Kenti” olarak nitelendirilen Alabanda antik kentindeki arkeolojik kazı çalışmaları sürüyor. Helenistik döneme ait meclis binası, tiyatro salonu ve doğu hamamı gibi eserlerin gün yüzüne çıkartıldığı kentteki agorada devam eden kazı çalışmalarında önemli buluntulara rastlanıyor. Kazı Başkanı Doç. Dr. Ali Yalçın Tavukçu, “Bunların antik kentle ilişkisi açısından düşündüğümüzde, Alabanda’nın, Apollon’un kutsal kenti olduğunu biliyoruz. Bulduğumuz kabartma günümüzden yaklaşık 2 bin yıl öncesine ait diyebiliriz” dedi. l AA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle