18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Z16 amanda Joan Baez temmuzda geliyor Joan Baez, yeni albümü “Whistle Down The Wind” ve kariyerinin unutulmaz parçalarıyla 22 Temmuz’da Pasion Turca organizasyonuyla Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda hayranlarıyla buluşacak. Daha önce verdiği konserlerle Türkiye’deki müzikseverlerle buluşan, ancak 2016’da önceden duyurulan konserini güvenlik endişesi sebebiyle iptal edince büyük tepki toplayan Joan Baez, ‘Fare Thee Well Veda’ turnesi kapsamında muhtemelen Türkiye’deki son konserini verecek. Konserin biletleri Biletix’ten edinilebilir. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] yolculuk... Çarşamba 30 Mayıs 2018 Yapı Kredi Kültür Sanat Collishaw’un sanal gerçeklik sergisine ev sahipliği yapıyor Yapı Kredi Kültür Sanat Mat Collishaw’un “Eşikler”adlı sergi sine ev sahipliği yapıyor. 29 Temmuz’a kadar görülebile cek sergi, izle yiciyi zaman da yolculuğa çıkararak dün yanın ilk fo toğraf sergisi ÖZNUR ne götürüyor. OĞRAŞ ÇOLAK Sanatçı İngi liz bilim insanı William Henry Fox Talbot’ın 1839 yılında Birmingham’da ki King Edward’s School’da açtığı dünyanın ilk fotoğ raf baskı sergisinin kapıla rını aralıyor. Bu sergi alışıl mışın dışında bir sergi. Diji tal ve üç boyutlu olarak in şa edilmiş bir mekâna adım atıyor ve vitrinlere, eşyala ra, yüzeylere dokunuyorsu nuz. Beyaz bir oda. Odanın içinde üç yüksek stand ve be yaz boş bir şömine var. Size serginin yer aldığı odaya gir meden görevli olan ekip yar dımcı oluyor ve gözünüze bir gözlük ve kulaklık takıyor. Odaya doğru ilerlediğinizde işler değişiyor. Tarihi bir bi nanın odasındasınız. Stand lar camekânlı ve içinde fotoğ raflar yer alıyor. Boş şömi ne artık yanıyor, sesini du yuyor ve ısısını hissediyorsu nuz. Standlarda yer alan fo toğrafları elinizle yukarı kal dırabiliyor ve büyütebiliyor sunuz. Sergi alanına girme den önce uyarıların yer aldı ğı yazıyı okumanız önemli. Yazı da şöminede yanan ate şe dokunmayın ve gördüğü nüz hayaletlerden uzak du run yazıyor kısaca. Hayalet ler sizin gibi sergiyi gezen zi yaretçiler. Çıplak gözle baktı ğınızda görünmeyen dışarıya bakan demir parmaklı camla ra doğru yaklaşıyorsunuz ve sesler yükseliyor. Dışarı doğ ru bakınca birileri ateş yakı Mat Collishaw yor, isyan sesleri ve dolaşan insanlar görüyorsunuz. Collishaw, 1839’daki serginin açıldığı sırada protesto gösterileri yapmakta olan işçi örgütü Çartistler’in seslerini ve görüntülerini de sergiye taşıyor. Collishaw ile serginin oluşum sürecini konuştuk. Bir buçuk yıl... n Alışılmışın dışında bir sergi. “Eşikler”in oluşum sürecini anlatabilir misiniz? İlk olarak çok fazla araştırma yaptım. Orijinal sergide yer alan ve bizim kullanacağımız 93 Talbot fotoğrafını belirlemek çok önemliydi. Mimarlık tarihçisi Charles Barry ile yeniden yaratacağımız eski binanın planları üzerinde çalıştık. Projenin çeşitli aşa malarında çalışan 3 ekibim vardı. Bir ekip topladığımız bilgiler ışında grafik efektlerle binanın içini yaratmaya koyuldu, diğer ekip boyutları ilk ekip tarafından belirlenen odayı inşaa etti. Üçüncü ekip ise sanal gerçeklik teknolojisi ile deneyler yaparak sergi için en uygun sistemi geliştirdi. En sonunda üç ekip bir araya gelerek “Eşikler” sergisini yarattı. Bütün süreç 1.5 yıl aldı. n Sanal gerçeklik yaratma fikri nasıl oluştu? Bu fikri yıllardır düşünüyordum. Arkadaşım Pete James 1839 yılındaki ilk önemli resim sergisinden bahsetti bana, ben de hemen bunun tekrar hayata geçirmek için ilginç bir olay olduğunu düşün düm. Son teknolojiyi kullanarak fotoğrafın doğuşuna zamanda yolculuk yapmak. n Bu tarz başka sergiler var mı? Salt Lake City’de Void adlı bir şirkette bir tecrübem oldu. Sanal gerçeklik ortamında elinizde meşale taşıyarak yürüyebiliyorsunuz. Ancak bu canavarları öldürdüğünüz bir oyun, bir sergi değildi. Üzerinde derin derin düşünecek pek bir şey yoktu, canavarları öldürmek dışında tabii. n Gelecek projelerinizden bahseder misiniz? Şu anda Van Eyck’in Ghent Altar Panosu olarak da bilinen Mistik kuzuya hayranlık’ı üzerine bir proje üzerinde çalışıyorum. Bu eser yapıldığı dönemin IMAX sineması. Kapı misali açılan panolarıyla ortadaki büyüleyici resmi gösteren oldukça büyük bir eser, bazı panolarda Collishaw’ın sergiyi oluşturması bir buçuk yılını almış. Son teknolojinin kullanıldığı sergide zamanda yolculuk yapıyorsunuz. eşi görülmemiş bir gerçekçilik var. Bu en çok çalınan sanat eserlerinden birisi. Yakıldı, gizlice yurtdışına çıkarıldı, çalıntı mal olarak satıldı, Avusturya tuz madenlerinde gömüldü, insanlığın kirli parmak izleri üzerinde. Devasa robot kolları ve 96 LCD ekranla panelleri kullanarak panoları tekrar yaratmaya, kötü hikâyesini anlatmaya çalışıyorum. Ayrıca tarihi bir figürü robotları kullanarak yeniden yaşama döndürmeye çalışıyorum. Bu onu gömdüğümüz tarihin örtbasını çekip atmak, maskenin ardındaki insanı ortaya çıkarmak girişimi. Sanal gerçeklik anlamında hâlâ geliştirilme aşamasında olan bir projem var. Bu proje teknolojinin bizi kendi kendimize yarattığımız dijital hapishanelerde nasıl tuttuğunu anlatıyor. 16. yüzyıldan kalma, dokunabileceğiniz, etkileşim içinde olabileceğiniz bir tabloyu yeniden yaratacağım. ‘Cennetin Uykusu’ Tophanei Amire’de MSGSÜ Tophanei Amire KSM/Sarnıç Galerileri, 3 Haziran’a kadar Ömer Yiğit Aral’ın “Cennetin UykusuSleep of Paradise” sergisine ev sahipliği yapıyor. Ömer Yiğit Aral’ın tematik olarak; mitoloji, teoloji ve günümüz dünya gerçekliğiyle yoğrulmuş, farklı teknikler kullanarak oluşturduğu eserleri izleyiciyle tekrar buluşuyor. Belgesellerin odağı Filistin Bağımsız belgesel festivali Documentarist, 914 Haziran’da 11’inci kez düzenlenecek. Dünyanın her köşesinden belgeselleri İstanbul’a taşıyacak olan festival programında bu sene Filistin ve 1968’in 50. yılı temaları öne çıkıyor. Festivalin onur konuğu ise ünlü oyuncu ve bel geselci Mohammad Bakri. Yerli ve yabancı belge sellerin gösteriminin yanı sıra festivalde Canlandırma Belgesel, Yaratıcı Kurgu, Çocuklarla Sinema konulu atölyeler, sinema dersleri, sunum ve söyleşiler gerçekleşecek. (www.documentarist. org) Prof. Dr. Semavi Eyice bugün son yolculuğuna uğurlanıyor Ömrünü sanat tarihine ve İstanbul’a adamıştı Sanat tarihçisi, Bizans ve Osmanlı tarihi uzmanı Prof. Dr. Semavi Eyice organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 96 yaşında hayatını kaybetti. Eyice’nin 400’ü aşkın bilimsel makalesi ve çok sayıda kitabı bulunuyor. Öte yandan Eyice, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün de sahibi olmuştu. Semavi Eyice’nin cenazesi bugün Fatih Camisi’nde öğle vaktinde kılınacak cenaze namazının ardından Fatih Camisi Haziresi’ne defnedilecek. Prof. Dr. Semavi Eyice, 1997 yılında İstanbul 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu başkanıyken dönemin Kültür Bakanı, şimdiki TBMM Başkanı İsmail Kahraman tarafından Taksim Camisi’ne karşı çıktığı için görevden alınmış, hatta hakarete uğramıştı. Eyi Semavi Eyice ce, Taksim’in dokusuna ihanet olacağı gerekçesiyle cami projesine imza atmayınca Kahraman, “Rahmana gitmemiş, alnı secdeyi okşamamış ki... O zaman ben attım imzayı, kendisini kapının önüne koydum” demişti. Erdal Güney’e hapis cezası Şarkısında Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla mahkum edildi Sanatçı Erdal Güney, ‘babacığım’ ifadesi yer alan şarkısı nedeniyle cumhurbaşkanına hakaretten 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi. Güney, aynı suçu 5 yıl denetimli serbestlik süresince tekrarlamazsa hüküm ortadan kalkacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tüm şikâyetlerinden vazgeçtiğine ilişkin dilekçesi bulunmasına karşın mahkeme yine de Erdal Güney’e ceza verdi. Yine aynı şarkı nedeniyle Güney’e açılan Bilal Erdoğan’a yönelik hakaret davasında suçu alenen işlediği gerekçesiyle 112 tam gün para cezası verildi. İyi hal neticesinde ceza 93 gün tam güne indirilerek sanatçı, 1860 TL para ile cezalandırıldı. Sanatçının avukatları mahkemede Güney’in anayasal eleştiri hakkını kullandığını, sadece sanatını icra ettiğini ve bunun sanatsal ifade özgürlüğü olduğunu savundu. l Haber Merkezi Erdal Güney Festival doludizgin 46. İstanbul Festivali geçen hafta üst düzey sanatçıların enerji yüklü konserleriyle doludizgin başladı. İlk üç orkestra konseriyle dünyanın tepesindeki solistler İstanbul’u çınlattı. Açılışta Sascha Gotzel yönetimindeki BİFO’nun solisti, 15. Van Cliburn yarışmasını kazanan Güney Koreli piyanist Yekwon Sunwoo Rachmaninof’un 3. konçertosuyla piyanonun tuşlarındaki hâkimiyetini ve olağanüstü konsantrasyonunu nefesimizi tutarak izledik. Goetzel ve BİFO’nun başarılı eşliğini de ayrıca alkışlamak gerek. İkinci konserde 32 yaşındaki İngiliz kemancı Charlie Siem’in Çaykovski keman konçertosundaki enerjisine ve ajilitesine (çevikliğine) bir kez daha hayran olduk. Varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu, nice ünlü markanın reklamlardaki yüzü; üstündeki konser giysilerini bile kendisi çizen çok yönlü bir kemancı. Aziz Shokhokimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni orkestrası, belki kurulduğundan bu yana en can alıcı konserini verdi. Rachmaninof’un Senfonik Dansları ve konçertonun eşliği son derece dengeliydi. Ayrıca halen Avrupa’da seslerini duyuran iki sanatçımızdan konsertmeister Hande Küden ve birinci viyolonselde Nil Kocamangil’in varlığı da topluluğa güç verdi. La Scala’nın orkestrası, Filarmonica Della Scala, konuk İngiliz şefleri Daniel Harding’in itinalı yönetimiyle, halen dünyanın en ünlü piyanistlerinden birisine, 26 yaşındaki Daniil Trifonov’a eşlik etti. Prokofiyef’in 3. piyano konçertosu kadar, Beethoven’in Eroica senfonisi de dinleyiciyi etkiledi. Trifonov’u ilk günlerinden beri izleyen bir hayranı olarak onu son kez Lucern Festivalinde Chopin programıyla dinlemiştim. Onun konserlerinden sonra dinleyici bir süre bu fani dünyaya dönmekte zorluk çekiyor! İstanbul Festivali’nin yeni projesi genç kadın müzisyenlere destek fonu yaratmak. Yeşim Gürel Oymak öncülüğündeki jürinin seçtiği gençlere eğitimlerine devam için destek verilecek. “Yarının Kadın Yıldızları”ndan birkaç tanesini İdil Biret’in de katıldığı bir konserle Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de tanıdık. İdil Biret, bizim harika çocuğumuz, harika kadınımız, harika insanımız Rachmaninof’un Corelli teması üzerine Çeşitlemeler’ini çalarak gençlere cesaret verdi. Yekta Kara’ya Onur Ödülü Festivalin bu yılki Onur Ödülü, alabildiğine geniş imge gücüyle opera kültürümüzü zenginleştiren rejisör ve dramaturg Yekta Kara’ya verildi. 1978’de Münih Devlet Müzik Akademisinin Opera rejisörlüğü bölümünü bitirmişti. Ünlü tiyatrocu, merhum Ali Taygun ile evliydi, zaman zaman sahne sanatlarına eşiyle birlikte de katkılar yapmıştı. 19922000 arasında İDOB’un genel sanat yönetmenliğini yaptı. Halen kurumun başrejisörü. Yekta’nın sahnelediği nice operayı veya sahne projesini yıllar içinde, yaratıcılığına övgülerle bu sütunlara taşımışımdır. Küçücük sahnelere devasa görüntüler kazandırır. Eserlerin tekdüzeliğini yenmek için sahneye dans eden, mim yapan veya baş oyunculara gölge oluşturan figürler ekler. Rejisörlüğü derin deneyim ve bilgisinin ürünlerini sergiler. İlk kez başlattığı İstanbul Opera Festivali, bugün 9 yaşında. Daha nice üretimlerine. Çocuklarla sanat İstanbul Modern ve Centre Pompidou iş birliğiyle gerçekleştirilen Keşif Alanı eğitim programı “Sanata Bakış” ile devam ediyor. Sanat Arkeologları, Pencereler, Müze Anatomileri, İmge Tepesi adlı bölümlerden oluşan program, çocukların sanat alanında kendi bakış açılarını keşfetmesini sağlamayı amaçlıyor. “Sanata Bakış”; sanat tarihi, mimarlık, tasarım, performans ve animasyon gibi alanların temel prensiplerinden hareket ediyor. Program, 15 Temmuz 2018’e kadar okul grupları için pazartesi hariç hafta içi her gün, çocuklar ve aileler için ise hafta sonları gerçekleştiriliyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle