22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Don Kişot İnsansız Ütopyaya Karşı’24. Ütopyalar Toplantısı, 37 Temmuz tarihlerinde “Don Kişot İn tılımcılar her sabah saat 8.00’de Figen Yazıcı ile birlikte yoga yapsansız Ütopyaya Karşı” sloganıyla İzmir, Karaburun’da yapılacak. ma imkânı bulacaklar. Diğer yandan 24. Ütopyalar Toplantısı’nda Toplam 5 gün sürecek etkinlikler arasında söyleşiler, sergiler, film 4 Temmuz akşamı Uluslararası Ütopya Karikatür Yarışması Sergi gösterimleri, atölyeler gibi birçok aktivite yer alacak. Ayrıca, ka Açılışı ve Ödül Töreni gerçekleşecek. (www.dagarcikturkiye.com) 14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] Pazartesi 28 Mayıs 2018 Japonya’dan Gezi’ye Venedik Bienali 16. Uluslararası İyi‘VTkaüüPrMrrdikakiitiymeöyarrea’’lirüpPnlrğaıükoüvsjynSetoülseenirnKgubdiea’snirşğideliamad, ı. selam Giardini’deki ülke pavyonlarını gezerken bir sürprizle karşılaşıyoruz. Bienal’in en etkileyici sergilerinden birini oluşturan Japonya Pavyonu’nda dünyadaki sosyal ayaklanmaların sergilendiği bir duvar işi var ve Arap Baharı, Occupy eylemleri gibi hadiselerin yanında Gezi Direnişi’ne ait çizimler de görüyoruz. Geri planda AKM’nin görüntüsünün yer aldığı kalabalık bir Taksim çiziminin ön planında bir genç kızın selfi yaptığı duvar işi bir anda 5 yıl önceye götürüyor bizi. Hele bir de genç kızın elindeki telefonda zabıtadan biber gazı yiyen ve o anın bir fotoğraf karesiyle ölümsüzleştirilmesi sonucu Gezi Direnişi’nin sembollerinden birine dönüşen Kırmızılı Kız detayını görünce... Vardiyalar Venedik son yılların en sıcak mayısını yaşıyor olabilir mi? Dünyanın en turistik, en ro mantik ve en kalabalık kentlerinden birinde yürürken aklıma gelen soru lardan sadece biri bu. Türkiye’de olsa muhak kak bir yetkili çıkar “Son 149 yılın en sıcak gününü yaşıyoruz” diye EMRAH KOLUKISA demeç verirdi diye geçiriyorum aklımdan, bu kez Arsenale’nin kapı sındaki kuyrukta bek lerken. Kuyruk uzun ama ilerleme hızlı; birkaç dakika içinde elimizde ki davetiye basılı barkodumuzu oku tup kimlik kontrolünün ardından ser gi alanına atıyoruz kendimizi ve içeri deki serinlikle rahatlıyoruz. Şimdi ar tık biraz sakinleşme ve Türkiye Pav yonu’ndaki açılışa dek etrafı gezip Mi marlık Bienali’nin bu yıl “Free Space” (Serbest Uzam) olarak belirlenen te ması üzerine kimler ne yapmış, görüp inceleme vakti. Yaklaşık 2 saat süren turun ardın dan Arsenale’de yer alan kimi işler den bir hayli etkileniyoruz ve diğer basın mensubu arkadaşlarla notlarımızı karşılaştırıyoruz. Açıkçası bugünlük benim favorim Barselona’daki eski bir kooperatif binasından dönüştürülerek yapılan ve yeni dramatik araştırmalar için ayrılan tiyatro binası Sala Beckett’in ön ve arka planlarının (tüm iç aksamı dahil, tarihi belgelerle sergileniyor ve irili ufaklı bir çok mimari modelle destekleniyor) göz önüne serildiği bölüm oluyor. Henüz hiçbirimiz ertesi gün Giardini (Bahçe) bölümünde göreceğimiz Japonya, Hollanda, ABD Ödül İsviçre’nin 16. Venedik Uluslararası Mimarlık Bienali’nin büyük ödülü olan Altın Aslan, İsviçre’ye verildi. Sofía von Ellrichshausen (Jüri BaşkanıArjantin), Frank Barkow (ABD), Kate Goodwin (Avustralya), Patricia Patkau (Kanada), Pier Paolo Tamburelli’den (İtalya) oluşan jüri ödülü İsviçre’ye evsel uzamın boyut sorunlarını eğlenceli bir şekilde ele alan ilginç mimari yerleştirmesi için verdiğini açıkladı. Jüri ayrıca İngiltere’ye Özel Mansiyon; Portekizli Eduardo Souto de Moura’ya ise En İyi Bireysel Katılımcı ödülünü verdi. Fransa gibi ülke pavyonlarında bizi bekleyen asıl büyük sürprizlerden haberdar değil ve haliyle herkesin aklında Türkiye Pavyonu’nda nasıl bir ortamla ve nasıl bir işle karşılaşacağımız sorusu var. İlk izlenim çarpıcı Vakit gelip de açılış için Türkiye Pavyonu’na girdiğimizde görsel bir sürpriz bekliyor bizi. Mavi rengin hemen her yeri kapladığı bir ışıklandırma var içeride ve uçlarından yükseltilerek havalandırılmış çadır benzeri 7 büyük yerleştirme... Her birinin altında oturulmak için konmuş kübik tabureler ve bir de ekran var. Kısa filmlerin gösterildiği (Youtube üzerinden hepsine ulaşmak mümkün bu arada) bu ekranların her birinde Türkiye Pavyonu’nda düzenlenecek atölyelerin temalarına uygun çağrışımlar ve anıştırmalar bekliyor ziyaretçileri. Tek tek her birine girip izliyoruz ve buradaki her şeyin merakımızı daha da kamçıladığını fark ediyoruz. Heyecan verici bir süreç bekliyor bienal katılımcılarını doğrusu ama sanki her şey sona yaklaştığında bir kez daha gelip, tüm bu atölyelerden neler çıkmış bakıp analiz etmek gerekiyor, gibi geliyor bize. Tam bu noktada İKSV’nin basın bülteninde yer alan şu ifadeleri tekrar hatırlatmakta yarar var belki de: “Dünyadan mimarlık öğrencilerinin katılımıyla zaman içerisinde şekillenerek gelişecek ve bienalin sona ermesiyle tamamlanacak olan Vardiya projesi, alışılagelmiş anlamda bir sergi içeriği sunmayacak. Bienal süresince, 16 ülkeden 122 mimarlık öğrencisi, haftalık 10’ar kişilik vardiyalarla Venedik’e gelerek, farklı temalar etrafında atölye çalışmaları geliştirecek ve film, enstalasyon, maket, fanzin, üç boyutlu baskı gibi pek çok farklı formatta özel içerikler üretecek. Atölye çalışmalarının yanı sıra projenin web sitesinden canlı yayımlanacak 50 dijital buluşma ve 6 uluslararası konuk konuşmacının katılacağı sohbetlerle Türkiye Pavyonu, bienalin açık kalacağı 25 hafta boyunca yaşayan bir buluşma ve üretim mekânı olacak.” İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile Türkiye Pavyonu eş sponsorları adına Schüco Türkiye Genel Müdürü Can Eren, VitrA adına Eczacıbaşı Yapı Ürünleri Grubu Başkanı Ali Aköz ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Şaban Karataş ile İletişim Koordinatörü Doğan Güngör de katıldığı açılışın ardından yine Venedik sıcağına atıyoruz kendimizi ve 2 saat sonra başlayacak açılış resepsiyonuna ve ardından gelecek akşam yemeğine hazırlanmak üzere otele dönüyoruz. YARIN: Bülent Eczacıbaşı ve Şaban Karataş ile bienal üzerine... Oyuncu Arda Öziri’den erken veda Oyuncu Arda Öziri, dün sabah TEM Otoyolu’nda geçirdiği motosiklet kazası sonucu 39 yaşında hayatını kaybetti. Öziri, yapılan müdahalelere rağmen hayata döndürülemedi. Ünlü oyuncu “Akasya Durağı”, “Ruhsar”, “Dadı”, “Ah Be İstanbul” ve “Aşkın Bedeli” gibi birçok dizide rol almış, en son ise “Diriliş Ertuğrul” dizisinde oynamıştı. İzmir Festivali ‘Barışın Sesi’ ile başladı İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV), Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kalkınma Ajansı’nın katkıları, Eczacıbaşı Holding’in ana sponsorluğu, İzmir İtalya Konsolosluğu ile İzmir Goethe Enstitüsü işbirliği, Tekfen ve Arkas’ın program sponsorluğunda düzenlediği 32. Uluslararası İzmir Festivali, “Barışın Sesi” olarak da nitelendirilen Tekfen Filarmoni Orkestrası & Charlie Siem Konseri ile başladı. 32. Uluslararası İzmir Festivali’nde 6 Haziran akşamı yine AASSM’de 10. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması Konseri yapılacak. Konserin davetiyeleri AASSM gişesinden alınabiliyor. Yeşilçam’ın usta ismi Nasır Melek yaşamını yitirdi İran sinemasının efsanelerinden olan ve Yeşilçam’da da oynadığı filmlerle hafızalara kazınan usta oyuncu Nasır Melek, 88 yaşında hayatını kaybetti. Usta oyuncu bir süredir böbrek rahatsızlığı nedeniyle Tahran’da tedavi gö rüyordu. İran sinemasında çok sayıda filmde oynayan ve ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü alan Melek, Türk sinemasında ise Kadir İnanır’ın “İki Kızgın Adam” ve Cüneyt Arkın’ın “Deprem” isimli filmi ile hafızalara kazınmıştı. Bir serginin çağrıştırdıkları Duvardaki büyük ekranda yürüyüşler, mitingler, pek çoğu ne yazık ki o gencecik halleriyle karelerde donup kalmış, yaşlanma fırsatı bulamamış dost yüzler akıp geçiyor. Çevremde tablolar, çeşitli çalışmalar, enstalasyonlar... Bedri Baykam’ın küratörlüğünde Piramid Sanat Evi’nde düzenlenen “1968: Yarım Asırlık Genç” sergisinin 10 Mayıs’ta yapılan açılışındayız. İlginç bir buluşma. Bir yanıyla eski arkadaşlarımla, bir yanıyla da anılarla buluşma... Sergi salonuna kurulmuş vitrinlere o dönemden günümüze bakan mektuplar, şahsi eşyalar, resimler, gazete kupürleri yerleştirilmiş. Vitrinlerden birisi de bana ait. 20 Şubat 1972 tarihli Milliyet gazetesinin manşeti çarpıyor gözüme bir camın altında: “Ulaş ölü, Ziya yaralı.” Çok acı bir gündü hepimiz için. Ama dönemin en büyük gazetelerinden birinin haberi verirken kullandığı dil, 68 hareketinin yarattığı olumlu izlenimi olduğu kadar bugünkünden çok farklı bir gazetecilik anlayışını ve işin aslı daha masum, en azından bu kadar kirlenmemiş bir çağı da yansıtıyor. Firardan sonra Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz meşhur Maltepe firarında yer almışlardı. Ertesi gün hem THKPC, hem de THKO duruşması vardı. Selimiye’deki mahkeme salonuna sadece basın mensupları alınmıştı. En ön sıradaki üç yer boş kaldı. Askeri hâkim Akdemir Akmut gayet soğukkanlı, “Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz hariç tüm sanıklar buradadır, savunmalara devam edilecektir” diye yazdırdı. Kamil Dede hemen söz aldı, “Şimdi THKPC’nin eylemlerini saymak istiyorum” dedikten sonra, bilinen eylemleri sıraladı ve en sonunda, “Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’nın Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi’nden 15 metre tünel kazarak, halkın devrimci mücadelesine katılma eylemi” diye sözlerini noktaladı. Ortalık bir anda birbirine girdi, basın mensupları hemen yandaki THKO davasına koşturdular. Savunmalar sürerken Kamil, “Bir şiir okumak istiyorum” dedi. Hâkim, “Ne alakası var?” diye tersleyince, “Davayla doğrudan ilişkili, zapta geçmesini istiyorum” diye cevap verdi ve çıkardı Akdemir Akmut’un şiir kitabını (avukatlar bulup getirmiş), hâkim buz gibi oldu, Kamil de kitabı mahkeme heyetine göstere göstere okumaya başladı: “Yarasalar, yarasalar / Saçak altından fırlasalar / Arasalar, arasalar / Arasalar da bulamasalar...” Akmut çok sinirli sordu: “Neymiş bunun davayla ilgisi?” Kamil yüzünde muzip bir gülümsemeyle yanıtladı: “Firar oldu ya, yani arasalar arasalar da bulamasalar.” Mahkeme salonunda patlayan kahkaha bugün bile kulaklarımdadır. Deniz’in parkası Sergide dolaşırken bir barikat dikildi karşıma. Bedri Baykam’ın bir enstalasyonu: “Sous les pavés, la plage.” Paris’te Mayıs 68’in meşhur sloganı: “Kaldırım taşlarının altı plaj/kumsal.” Quartier Latin’de barikat yapmak için harıl harıl kaldırım taşlarını söken üniversiteliler bakmışlar taşların altından kum çıkıyor, o esprili slogan doğmuş. Deniz Gezmiş’in yazdığı son mektubun durduğu vitrinin yanında Deniz’in kardeşi Bora Gezmiş ve o dönemin en doğrudan tanıklarından, duayen gazeteci Ergin Konuksever ile konuşuyoruz. Bora, bir 68 müzesi açma niyetlerinden bahsediyor. “Parka”dan söz açılıyor, “Deniz yakalandığında üstündeki parka onun değildi, Sinan’ındı. Zaten kolları çok kısa, belli oluyor” diyor. Çok dikkat çekici bir fiziği olan Deniz’in otobüsle değil, motosikletle gitmesine karar vermişler, Sinan Cemgil de rüzgâra karşı parkasını ona vermiş. Konuksever, “Mahir’in Kızıldere’de üstünde olan kazak da benimdir, mahkemede vermiştim” diye ekliyor. Bir parka, bir kazak, iç içe geçmiş sayısız öykü... HHH Şahsi eşyalar, fotoğraflar, gazeteler, mektuplar, filmler... Arkadaşlarım hep o gencecik, neşeli, aydınlık bakışlarıyla bizi izliyorlar, 50 yıl önceden... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle