25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 28 Şubat 2018 TASARIM: BAHADIR AKTAŞ yorum 13 Köşemen Klasik müziğin en sevilenleri Müzik yazarı, Andante Müzik dergisinin yayıncısı Serhan Bali kitap yayıncılığına başladı. Kitap Kurdu Yayınları’nı kurdu. Programında sadece müzik değil edebiyat, doğa, tarih, siyaset ve mimari konularında da kitaplar var. İlk üç kitabı Peter Wohlleben’in “Ağaçların Gizli Yaşamı”, Andrew Schulman’ın “Ruhu Uyandırmak” ve Tim Lihoreau, Darren Henley ile Sam Jackson’ın “En Sevilen Klasikler”. Kitap “Günümüzün En Çok Dinlenen 300 Klasik Müzik Eseri” alt başlığını taşıyor. İngiltere’nin popüler klasik müzik kanalı Classic FM’in dinleyicilerinin oylarıyla oluşturulan Classic FM Hall of Fame adlı listeden yola çıkarak hazırlanmış. Hem bir başucu kitabı hem de klasik müziğin en popüler eserlerini, bestecilerini, ilginç öyküleri ile öğrenmek için keyifle okunabilecek bir kitap. En çok dinlenenler listesi yanında birçok kısa liste de yer alıyor. Kitap eğlenceli bir dille kaleme alınmış hem bestelerin önemini, ilk icra edilmelerini anekdotlarla öğreniyorsunuz hem de bestecilerin yaşamlarını yine ilginç anekdotlarla okuyorsunuz. Bilgi ile öykü dozunda harmanlanmış. Önerilen Kayıt başlığı altında da eserlerin en iyi kayıtlarını kimlerin hangi plak şirketinden kaydettikleri bildiriliyor. “En Sevilen Klasikler” deyince hemen aklımıza Bach, Mozart, Beethoven, Çaykovski gibi büyük besteciler gelecektir. Ama en iyi 300 eserden oluşan bir liste yapmak istediğinizde zorlanacağınız kesin. Ortaya hem çok kapsayıcı bir liste çıkmış hem de bu liste günümüze kadar uzanmış. En sevilen bestecilerin ilk beşi şöyle: 20 besteyle Mozart, 17 besteyle Beethoven, 13 besteyle Çaykovski, 11 besteyle Bach, 11 besteyle Max Bruch. En sevilen beş beste ise şöyle sıralanmış; Rahmaninov’un Do Majör Piyano Konçertosu No. 2, Mozart’ın La Majör Klarnet Konçertosu, Bruch’un Sol Minör Keman Konçertosu No. 1, Vaugan Williams’ın Yükselen Tarla Kuşu, Elgar’ın Mi Minör Viyolonsel Konçertosu. “Klasik Müzik” adındaki klasik’ten ötürü 1800’lerin sonunda noktalanmış bir müzik anlayışı gibi görünür ilk bakışta. Barok’a saplanıp kalanlar da çoktur. Ama listeye baktığımızda yaşayan birçok besteci ile karşılaşıyoruz. Jay Ungar, Karl Jenkins, John Williams, Howard Shore, Ludovico Elnaudi, Arvo Pört, Philiph Glass gibi isimleri görüyoruz. Yirminci yüzyılda bestelenen müziğe Modern Dönem Müziği, Çağdaş Müzik gibi adlandırmalar yapıldığını biliyoruz. Ama John Cage, Arnold Schönberg, Edgard Varése gibi yeni arayışlara girmiş, yeni seslerin izine düşmüş isimler listede yer almıyor. Onları başka bir kategoride görüyor olmalı klasik müzik dinleyicileri. Günümüzde yazılan müziği klasik müziğin bir dönemi olarak kabul ediyorlar sanırım. Yapılan seçmeler, besteciler ve müzik anlayışları bunun işaretini veriyor. Klasik müziğin genel anlayışından kopmuyor yenileşirken onunla da bağ kuruyorlar. Caz müzik sanatçılarının klasik müzikteki arayışlarını, senfonik rock diye bir tür olduğunu da biliyoruz ama Deep Purple’ın klavyecisi John Lord’un Durham Konçertosu ve Paul McCartney’in dört bölümden oluşan Standing Stone ile listeye girmesi yine de ilginç. Filmler için yapılan bestelerin önemli etkisi olduğunu görüyoruz. Titanik, Kurtlarla Dans, Gladyatör, hatta Harry Potter’ın müzikleri listeye girmiş. Aynı şekilde önceki dönemlerden bestelerin de filmlerde, hatta reklamlarda kullanılmasının bu müzik türüne ilgiyi artırıcı, popülerleştirici etkisi olduğu anlaşılıyor. Son dönemlerde çaldıkları aletlerdeki yeteneklerinin yanı sıra güzellikleri ve yakışıklılıkları ile dikkati çeken ve pop sanatçıları gibi sahne alan, klip çeken sanatçıların, grupların da varlığına dikkati çekelim. 28 Şubat 2018 SAYI: 33747 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:1 1 05:56 06:19 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:35 13:23 16:26 07:19 13:07 16:12 07:40 13:30 16:37 Akşam 18:59 18:44 19:09 Yatsı 20:18 20:02 20:24 25Temmuz 1950 tarihli gazetelerde Türkiye’nin 4.500 kişilik bir birlikle Kore Savaşı’na katılacağının duyurulması üzerine yaşamlarında Kore sözcüğünü hiç duymamış, haritada Kore’nin yerini bulamayan insanlar, şimdi hep bir ağızdan savaş çığlıkları atıyorlar, “Kore… Kore…” diyerek sokaklara dökülüyorlardı. Ülkeyi gözle görülür bir savaş ruhu sarmaya başlamıştı. Bu ruha karşı ilk tepki üç gün sonra Barışseverler Cemiyeti’nden geldi. Ne var ki, TBMM’ye telgraf çekerek Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıkılmasını isteyen “hainler”, Adnan Cemgil, Behice Boran, Vahdettin Barut, Kemal Anıl “derhal” tutuklandılar. Aynı ayın son günü Türkiye, NATO’ya girmek için resmen başvuruda bulundu. Her şey yolunda gidiyordu. Dünyada layık olduğumuz yeri yavaş yavaş alıyorduk. HHH “Komünistlere karşı savaş” hem Kore’de hem Türkiye’de sürüyordu. Türkiye’nin NATO başvurusundan bir hafta sonra İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, “ülke çıkarlarına ters düşen” Hür Markopaşa, Hür Gençlik, Barış dergilerinin sahipleri, yazarları, çizerleri hakkında soruşturma başlattı. Söz konusu kişiler mahkemece tutuklandı. Beş gün sonra yeni Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Yeşilköy Havalimanı’nda basına, “Türkiye’de bugün özellikle hükümet olarak komünizmle kesin mücadeleye karar verildiğini” açıklayacak, “okullardan komünistleri temizleyeceğiz” müjdesini verecekti. 26 Ağustos günü işçiler Taksim Meydanı’nda ellerinde Komünist Parti’ye üye olduklarını iddia ettiği 205 kişinin listesinin olduğunu söyleyerek kamuoyunun karşısına çıktı. ABD’de büyük bir komünist avı başlatıldı. Türkiye’de Komünizmle Mücadele Derneği de aynı yılın eylül ayında kuruldu, iki ay son ra da Komünizmle Mücadele dergisi yayına başladı. Bir yıl sonra ünlü Türkiye Komünist Partisi tutuklamaları başlamış, aralarında Dr. Şefik Hüsnü Değmer, Zeki Baştımar, Reşat Hayatın içinden: Fuat Baraner, Mehmet Bozışık, Halil Yalçınkaya ve Mihri Belli’nin de bulunduğu TürkiyeABD ilişkileri (4) 187 kişi tutuklanmıştı. Demokrat Parti hükümeti çıkardığı özel bir kararnameyle, Sansaryan Hanı’ndaki toplanarak komünizmi telin ettiler. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Birinci (Si 28 Eylül günü Türk Birliği Kore’ye uğurlandı. yasi) Şubesi’nin hücreler bölümünü “Ankara Türkiye’deki Amerika sevgisi gittikçe dozunu Garnizon Komutanlığı 2 No’lu Askeri Ceza ve artırıyor, antikomünizmle eşanlamlılaşarak Tutukevi”ne çevirmiş ve bütün tutuklular bura tuhaf bir paranoyaya dönüşüyordu. Bu “derin ya konulmuştu. İşkenceli sorgular, Komünist sevgi”, oğullarını, kızlarını feda edecek kadar Masası görevlisi polisler ve asker sorgucular insanlara egemen olmuştu. 25 Ekim tarihli tarafından yapılmıştı. Emniyet Müdürlüğü’nde gazeteler, Demokrat Parti milletvekili Şev işkence yaptıran askeri sorgu hâkimi aynı za ket Mocan’ın, kızı Ayşe ile damadı Dündar manda mahkemede savcılık makamında da Baştımar’ı komünizm propagandası yaptıkları görevlendirilmişti. İki yıl boyunca burada işken savıyla güvenlik güçlerine ihbar ettiğini yazıyor ce gören ve işkence tehdidi altında yaşayan tu du. Milletvekili babanın söylediğine göre sanık tuklular, daha sonra Merkez Kumandanlığı’nın lar bindikleri bir kayıkta kayıkçıya komünizm Harbiye’de bulunan Ceza ve Tutukevi’ne nakle propagandası yapmışlardı. dilmişler ve yargılamalar burada gizli celselerle HHH sürdürülmüştü. “Komünizmle savaş” ABD ve Türkiye’de Tüm bu çabalar karşılığını bulmuş, Türkiye paralellik gösteriyordu. 1950 yılı Şubat ayında 18 Şubat 1952’de NATO’ya kabul edilmişti. ABD’de Wisconsin senatörü Joseph McCarthy ABD, artık “dost” ve “müttefikimiz” idi. Bağımsız savunma içinOlaylar ve GOrUSler EDİTÖR:NAZANÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr Av. HASAN KILIÇ İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) ismindeki Türkiye kelimesinin çıkartılması açıklaması ile başlayan tartışmanın, baroların etkinliğini yok edecek şekilde, avukatların istediği meslek örgütüne üye olabilmesinin önünün açılmasına ilişkin düzenleme istekleri hayret ve endişe verici. Son zamanlarda sebebini anlayamadığımız bir şekilde avukatların hedef gösterildiği bir süreçteyiz. TBB, hiçbir ayrım gözetmeksizin, tüm ülkedeki 79 ayrı barodaki avukatların birliğini, bütünlüğünü temsil eder. Türkiye Barolar Birliği, adını 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’ndan alır. 79 baronun katılımı ile oluşan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Esasen meslek örgütleri veya kuruluşları anayasada öngörülen ve genel esasları?anayasada düzenlenen kuruluşlardır. Anayasa hükümlerine göre kurulmuşlardır. Savunmayı oluşturan avukatlar, yargılama faaliyetinde vatandaşın tek ve gerçek temsilcisidir. Savunma görevinin yerine getirilebilmesi, ancak ve sadece bağımsız, bölünmemiş güçlü baroların varlığı ile mümkün Avukatlık için TBB’den Türkiye isminin çıkarılması tartışmaları nedeniyle avukatlar geçen pazar Ankara’da toplandı. Avukatlık, kamu hizmetidir ama aynı zamanda serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder. Avukatlık mesleği yeminle başlayan sayılı mesleklerden bir tanesidir. Yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesine göre de “avukat, yargı görevi yapan” kişidir. Baroların kuruluş ve niteliklerine ilişkin yasal düzenlemede şöyle der: “Barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.” TTB’nin kuruluş kanununa gö re, adındaki “Türkiye” ifadesi, bütün illerin barolarının ortak paydasını oluşturduğunu ve baroların çatı örgütü olduğunu gösterir. Yurttaşın temsilcisi Savunma makamını oluşturan avukatlar, yargılama faaliyetinde vatandaşın hak ve yetkilerini koruyan, bu anlamda vatandaşın tek ve gerçek temsilcisidir. Avukatlar ve barolar her zaman hukukun, yargının, insan haklarının korunması için mücadele eder. Avukatlık, özü itibarıyla bağımsız bir meslek. Savunma görevinin ve hak mücadelesinin yerine getirilebilmesi, ancak ve sadece bağımsız, bölünmemiş güçlü baroların varlığı ile mümkün. Bu güçlü çatı yok ise halkın temsilcisi olan avukatlar zayıf ve güçsüz kalacaktır. Yani güçsüz kalan, hakkını arayamayan aslında vatandaşlar olacaktır. Parçalı ve dağınık avukatlık birlikleri talebi avukatları, savunmayı, hak arayışını güvencesiz bırakacaktır. Baroların dağınık veya işlevsiz hale getirilmesi, bu mesleğin bağımsızlığını ortadan kaldıracaktır. Yargı bağımsızlığının tartışmalı olduğu bir süreçte bu durum, bağımlı ve güçsüz bir savunmanın oluşumuna hizmet eder. Anayasamızın 135. maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları tanımlar. Bu maddeye göre bu nitelikteki meslek kuruluşuna üye olma mecburiyetinin kaldırılabilmesi, ancak anayasa değişikliği ile mümkün. Bu hüküm çok açıktır ve baroların yapısı anayasa değişikliği olmadan değiştirilemez. Kaosa neden olur TBB isminden Türkiye kelimesinin çıkartılması ile avukatların barolara üyelik zorunluluğunun kaldırılması; toplumsal yaşamda telafisi imkânsız sonuçlara, kaosa, karmaşaya, hak ih KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr lallerine yol açacağı gibi güçsüz bir savunma, vatandaşın savunma hakkını, hak arama özgürlüğünü yok edecektir. Zorunlu üyeliğin kaldırılması aynı zamanda birden fazla baronun kurulmasına neden ola cağı için hukuk birliğine zarar verecektir. Yar gının vazgeçilmez üç ayağından biri sekteye uğrarsa, yargılama adil ve doğru olmaktan uzaklaşır. Avukatlık yapma ehliyetleri olmadı ğı halde, yasadışı olarak avukatlık yapanların denetimsiz kalması sonucunu doğurur. Mesleki açıdan denetimsiz bir yapı oluşur. Üye kapma yarışına giren meslek örgütleri do ğal olarak üyelerini denetleyemez hale gelir. Avukatlık stajı yapılamaz hale gelir. Staj kre disi gibi destekler ortadan kalkar. Avukatların idari ve disiplin işlemleri yapılamaz hale gelir. 106 bin avukata ve ailelerine TBB ta rafından sağlanan sağlık yardımını ve sosyal yardımlaşmayı ortadan kaldırır. Etnik, siyasi görüş, mezhep, hemşericilik, menfaat sağlama vb. temelli yapılaşmaların ortaya çıkma sına ve bölünmesine neden olur. Avukatların özlük hakları, mesleğin ve mes ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com lektaşın denetimi, disiplin işlemleri, zorunlu müdafilik, adli yardım gibi birçok alanda çok farklı sorunların ortaya çıkmasına ve kargaşaya sebep olur. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının daha güçlü dillendirilmesine sebep olur. Etkin savunmanın ortadan kalkması, uluslararası alanda da siyasi ve hu kuki açıdan ülkemizin elini zayıflatır. “Bağım lı ve güvencesiz avukat” görüntüsü yargıya olan güveni tamamen yok eder. Nasıl ki vatandaşın güvencesi ve vatandaş adına hak arayan avukat ise, avukatın güvencesi de bağımsız ve güçlü meslek örgütüdür. Böylesi bir yasal de ğişiklik tartışmalarının yeni ayrıştırmalara yol açmadan gündemden kalkmasını diliyoruz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle