17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 16 Şubat 2018 12 ‘O’ da mı aldattı? Önceki hafta, Erdoğan’ın isteğiyle sağlanan, Vatikan gezisinde Papa’ya, “Siz Katoliklerin Lideri, ben İslamın Başı...” diyerek başladığı konuşmasını TV ekranlarında izleyip dinledik. (5.2.2018) Evet öyle, “Baş”mış... Nasıl oluyor bu derseniz, birkaç yıl öncesine şöyle bir bakmamız gerek; yalnız önceden söyleyelim, “Baş” olmak çok hafif kalacak; çünkü, AKP Düzce Milletvekili F. Aslan, “2014” yılında Düzce’de yaptığı bir konuşmada, Erdoğan için, “Allah’ın bütün vasıflarını taşıyan bir lider!” demişti... Ve Erdoğan’dan hiçbir ses, seda çıkmamıştı... Ve bugün de, AKP’li Belediye Başkanı Dursun Ay’ın, Erdoğan için, Düzce’nin caddelerindeki billbordlara, “Ümmetin Lideri!” afişleri astığını, CHP Milletvekili Mahmut Tanal açıklamıştı. (Aydınlık, 21.1.2018) Ayrıca değerli dostlar, Erdoğan’a ülkesinde verilen bu “dinsel unvanları”, Vatikan ziyareti sırasında, “İtalyan basını” da dikkate almış ki, “Erdoğan, çeşnicibaşısıyla birlikte, ‘150’ kişilik heyetle, Roma’ya bir ‘Sultan’ gibi geldi!” diye bildirmiş... Koskoca İtalyan basını, “Sultan”ın, daha doğrusu, “Osmanlı Sultanı”nın, aynı zamanda “Halife” olduğunu da bilir herhalde; kuşkusuz “Papa Franesko”da... İtalya’da böyle karşılanan Erdoğan, Türkiye’ye dönüşte iyice coşacak hep yaptığı gibi yine bir şiir okuyacaktı; ülkenin şu gündeminde, şiirin içeriği “yiğitlik” olmalıydı, seçtiği ya da seçilip önüne konanı, AKP’nin İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılan toplantıda okudu (10.2.2018) ve şiiri, çok ünlü olan şu dörtlüğüyle: “Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakını!”la noktaladı; ne şiirin, ne de şairinin adını söyledi; yalnızca “o malum şairin!” demekle yetindi; oysa okuduğu şiiri yazan, dünya çapında ünlü şairimiz, “Nâzım Hikmet Ran”dı... Ayrıca ortada hadi “absürd” demiyelim “garip” bir durum var, Erdoğan’ın seslendirdiği bu şiirde, gerçek bir savaşı belirten mısraların, sözlerin varlığının ülkenin gündemine uygun bulunduğu besbelli. Ne var ki, şairin ortaya koyduğu bu savaş, “emekçiler”in savaşımı, onların mücadelesi için... Nâzım Hikmet, “emekçilerin, emeğin savaşını”, “Kapitalizm’e karşı mücadelesini” dile getiriyor, “tüm dünya emekçileri adına!”... Kısacası, Erdoğan’ın bu şiiri, işçilerimizin, emekçilerimizin yaptığı toplantılarda okuması gerekir; yoksa “gülünç” bir durum oluşabilir... “Hata” bu şiirin içeriğinde değil kuşkusuz; okuyanda; daha doğrusu bu şiiri seçende, seçenlerde(!)... “Yazı burada noktalanmalı” diyorsam da, Nâzım Hikmet’in, emekçilere bir iki seslenişini daha anımsayalım; açlıktan, çaresizlikten, işsizlikten ne acıdır ki kendini yakanların çoğaldığı bu günlerde; ama yine de, Nâzım’ın “haklı” olduğu, şu dizelerden başlayarak: “Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer” (...) “Kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim”... “Gocuklu çoban kaldırınca sopasını Sürüye katılıverirsin hemen” Nâzım’dan bu yana, bugün, “gocuklu çoban”ın yapısı, durumu (yeri) çok değişti, “devletin tepesine oturan”dan, emekçinin, emekçilerin içine, arasına çöreklenene! değin... Ama yine de, “Biz topraktan, ateşten, sudan doğduk! (...) Neş’emiz sıcak! Kan kadar sıcak,” demeyi de unutmamalı... Kuşkusuz, “yok edin insanın insana kulluğunu” davetini de... Ülkemizin, bütün topluluğumuzun, tüm halkımızın, en çok ihtiyacı olan, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür”, “ve bir orman gibi kardeşçesine”, “bu hasret bizim” çağrısını da... Bu “hasret”i duymayıp, kenara itenler, Nâzım’ı, anamazlar! Anmaya kalkışırlarsa, ortaya “gülünç” bir “durum” çıkar; daha yerinde bir söylemle “dökülür, saçılır!”... Bilmem katılır mısınız? yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Birçok İstanbullu gibi ben de Amerikalıları 1940’lı yıllarda tanıdım. İlk gelenler 1946 yılında ünlü Missouri zırhlısının mürettebatıydı. Zırhlı, Washington Büyükelçimiz iken yaşama veda eden Münir Ertegün’ün na’şını getirmişti. Bu, basit bir jest değildi. Sovyetler Birliği, 17 Aralık 1925’te imzalanan TürkSovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı’nı tek taraflı olarak bozmuştu. Kars ve Ardahan’ı istiyor, İstanbul Boğazı’nda üs talep ediyordu. Bunun üzerine ABD hızla Türkiye’ye yanaşmaya başladı. Eline bir fırsat geçmişti, bunu sonuna kadar kullanacaktı. Missouri’yi başka zırhlılar, uçak gemileri izledi. Cihangir’de oturduğumuz apartman stratejik bir noktadaydı. O gemilerin geldiğini balkonumuzdan ilk ben görür arkadaşlarıma haber verirdim. Bembeyaz giysileri, bol paçalı pantolonları, başlarında kepleri, gürültülü sesleriyle Dolmabahçe önlerine demirleyen gemilerinden Kabataş’a çıkarlar, Gümüşsuyu’ndan Taksim’e, Taksim’den İstiklal Caddesi’ne akarlardı. HHH Amerikalılar, biz, II. Dünya Savaşı sonrası çocukları için çok önemliydi. Güler yüzlü, sevecen, eli açık insanlardı. “Abdülvahit Turan Yenihayat”ın ortası delik yüz para, leblebi unu helvasının beş kuruş olduğu o yıllarda “bonbon”u ilk kez onların ellerinden tatmıştık. Amerikan gemilerine düzenlenen okul gezilerinde, sokaklarda bizlere çikolata, şekerleme, bisküvi dağıtırlardı. Onlara “coni” derdik. Gelişlerine sevinir, gi Hayatın içinden: TürkiyeABD ilişkileri (1) dişleriyle hüzünlenirdik. Conilerin gelişine sevinenler yalnız biz çocuklar değildik. Koca bir yıl Abanoz Sokağı’na sıkışıp kalan “hayat kadınları” özel izinlerle sokaklara taşıp köşe başlarında iş tutmanın keyfiyle “Fayf mani tu fak fak!” diye seslenir, onları tavlamaya çalışırlardı. O günler Beyoğlu’nun sokakları, kaldırımları temizlenir, yılın 362 günü sidik kokan duvar dipleri bile üç gün boyunca mis gibi arapsabunu kokardı. Coniler geldiği zaman İstiklal Caddesi, çocuklara, askerlere, köylülere yasaklanırdı. Onlar, ceplerinde kalan son bonbonları, görevlilerin kestiği köşe başlarına kadar kendilerini “piliz, piliz” çığlıklarıyla izleyen çocuklara dağıtır, sonra papatya suyu ile sarartılmış saçları, bol boyalı yüzleriyle kendilerini bekleyen “ablaların” kollarına girip uzaklaşırlardı. HHH İstiklal Caddesi’ndeki Rus Çorap Pazarı’nın “Us Çorap Pazarı”na, Rus salatasının Amerikan salatasına dönüştüğü o yıllarda Amerikalıları en çok çocuklarla orospular severdi. Daha doğrusu biz öyle sanırdık. Conileri onlardan daha çok seven başkalarının da olduğunu ilerideki yıllarda öğrenecektik! İlk bonbon lezzetini Conilerin elinden tadan çocuklar, daha sonra onların gönderdiği süttozları, sarı peynirle beslendiler. Bir bölümü ilk delikanlılık çağlarında onların “Zippo” çakmağı, “Arrow” gömleği, “Loafer” ayakkabı, “Levi’s” pantolonuyla tanıştı. Kapalıçarşı’daki Eskici Musa 1950’li yıllarda Amerikalı gibi giyinmek, onlar gibi olmak isteyen gençlerin uğrak yeriydi. Musa ne yapar eder bunları bulurdu. Bulmak zorundaydı! Çünkü o yılların kolejli “twinset”li, pilili ekose tergal etekli, beyaz soket çoraplı kızları yukarıdaki standart donanıma sahip olmayan oğlanlara yüz vermezlerdi. Bunların çoğu okullarını bitirdiler, Amerika’ya gittiler. Harvard, Berkeley, Yale, Stanford, MIT gibi ünlü okullara gidemeseler de ikinci, üçüncü sınıf üniversitelerde eğitim görüp geri döndüler. Gençlikleri, “Eskici Musa” ile Perry Como, James Dean, rock’n roll, Ford Thunderbird arasında geçen büyük bölümünün seçimi “American way of life” (Amerikan tarzı hayat) oldu. Amerika’yı, Amerikalıları, Amerikalılar gibi yaşamayı çok sevmişlerdi. (Devamı çarşambaya) Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Kalkınma savaşının kongresi NAZMİ KAL Emekli TRT yapımcısı Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile Samsun’a giderken kafasında üç hedef vardı. Yurdunu işgal eden düşmanı kovarak yeni bir devlet kurmak, sömürge haline gelen, üretmeyen, sanayiden yoksun, kendi kendini besleyemeyen ülkesini kalkındırmak ve Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak... Mustafa Kemal ilk iki ilkesini halk iradesi ile gerçekleştirmek istiyordu. Bu amaçla Erzurum, Sivas Kongrelerini ve nihayet Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni toplayarak halkın iradesi ile düşmanı denize dökerek ilk hedefini gerçekleştirdi. İzmir’den başlattı Mustafa Kemal, ikinci hedefi olan kalkınma savaşını 6 ay sonra 17 Şubat 1923’te düşmanı denize döktüğü İzmir’de başlattı. İzmir İktisat Kongresi bazı kaynaklarda anlatılan “Lozan’ın kesintiye uğradığı dönemde batı dünyasına ‘Biz sizinleyiz’ mesajı vermek için” toplanmış bir kongre değildi. Kurtuluş Savaşı’nı halk iradesi ve onayını alarak gerçekleştiren Atatürk’ün kalkınma savaşını da halk iradesi ve onayı ile gerçekleştirme arzusunun, her konuda demokrasiye ve halka inancının bir göstergesidir. Atatürk’ün kongreyi düzenlemekle görevlendirdiği iktisat vekili Mahmut Esat Bozkurt’un yayımladığı genelge bu inancın belgesidir: “Memleketin rençper, ticaret, işçi ve sanayi kesiminden oluşacak olan bu kongre memleketin ekonomik gelişmesi için acilen 17 Şubat 3 Mart 1923 arasında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin 94. yılı. 1923’te çayına atacak bir topak şekeri, evinin temeline koyacak bir kürek çimentosu olmayan Cumhuriyet, 1938’e gelindiğinde buğday satan ülke olmuştu İzmir İktisat Kongresi için 17 Şubat 1923’te 1135 delege İzmir’de toplandı. alınacak tedbirleri görüşecektir. Kongreye her ilçenin rençper, ticaret, amele ve sanayi erbabından sekizer üye katılacaktır.” Niyet şöyle açıklanabilir: Harpten yorgun çıkan ekonomimiz oldu, halkımız oldu. Bu yüzden ekonomi ile ilgili kişileri dinlemek istiyoruz. Bakalım ihtiyaçları nelerdir? Ne istiyorlar? Hükümetten neler bekliyorlar? Biz de bunları öğrendikten sonra önerilerde bulunacağız. Katılanlar kimlerdi? Kış koşullarında 1135 delege İzmir’de toplandı. Yeterli oteli olmayan İzmir’de delegeler evlerde konuk edildi... Delegeler kimlerdi? İzmir’den kadın amele Hayriye, Emine ve Nigar hanımlar. Malatya’dan tüccar Mehmet, çiftçi Hidayet, Zonguldak’tan madencilerden Bekir Sıtkı Bey, amele adına ocak çavuşlarından Ahmet çavuş ve sanatkârlar adı na makinist Osman Nuri Efendi, Bartın’dan çiftçi Hasan, şirket namına Kadri, Buldan’dan doktor Behçet Uz (Sonradan İzmir Belediye Başkanı ve Sağlık Bakanı), Tekirdağ’dan banka temsilcisi Şeref ve Faik (Öztrak), amele ve bahçıvanlık adına İsmail ve Yakup... Alınan kararlar Atatürk’ün açılış konuşmasını yaptığı kongre önce tarım, sanayi, ticaret, gümrük vs. gibi görüşülecek konuları belirledi, daha sonra kurulan komisyonlarda tek tek tartışıldı, görüşüldü ve özetle şu kararlar alındı. Anonim şirketlerin kurulmalarını kolaylaştırmak. Milli bankalar kurmak. Demiryolları inşasını hükümetçe bir programa bağlamak. Sanayii teşvik etmek. Aşarı kaldırmak. Tarımsal krediyi düzene sokmak. Rejiyi kaldırmak. Amele yerine işçi demek. Çalış ma süresini 8 saate indirmek. Bu kararlar hükümete sunuldu ve bir bir gerçekleştirildi. Böylece 1923’te ateşini yakacak bir çomak kibriti, çayına atacak bir topak şekeri, evinin temeline koyacak bir kürek çimentosu, mektup yazacak bir sayfa kâğıdı olmayan, ununu Romanya’dan, buğdayını Rusya’dan alan Cumhuriyet, 1938’e gelindiğinde tarımda kendi kendine yeten, buğday satan, sanayide demir, şeker, kâğıt, çimento, kauçuk, deri, tekstil ürünlerinde ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayan bir ülke konumuna gelmişti. Osmanlı’nın borçları Bu başarıya ulaşılırken iç ve dış borçlanma yok denecek kadar azdı. 1938’de dış borç 146 milyon dolardı. 537.4 milyon olan iç ve dış borcun büyük bölümü Osmanlı’dan kalan borçlar, yabancı imtiyazında olan ve satın alınan demiryolları, madenler ve havagazı, elektrik, ulaşım hizmetleri içindi. Her yıl düzenli olarak Osmanlı’dan kalan 5 milyon altın lira düzenli şekilde ödendi. Dış ticaret açığı olmadığı gibi, fazlası vardı. Enflasyon yoktu. Dolar 1923’te 1.87 kuruş iken 1938’de 1.26 kuruş olmuştu. 15 yılda elde edilen bu başarı halkın temsilcisi 1135 delegenin aldığı kararlar doğrultusunda gerçekleşmişti. İzmir İktisat Kongresi’nin 94. yılında hem Atatürk’ü anmayı hem kongrenin bu ülkeye katkılarını anlatmak, şu anki durumumuza bakınca aslında ciddi bir görevdi. 16 ŞUBAT 2018 SAYI: 33735 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:26 06:10 06:33 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:51 13:24 16:17 07:34 13:09 16:03 07:54 13:32 16:29 Akşam 18:46 18:32 18:57 Yatsı 20:06 19:50 20:13 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Şahin Öner’i [email protected] zırhlı araçta bilirkişi incelemesi [email protected] MAHMUT ORAL Diyarbakır’ın merkez Yenişehir ilçesinde 10 Şubat 2013 tarihinde düzenlenen PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü protestoları sırasında zırhlı polis aracının altında ezilerek yaşamını yitiren Şahin Öner’in (19) davası, dün Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Davanın 5 yıl sonra görülen ilk duruşmasına, hakkında “kasten adam öldürmek” suçundan ömür boyu hapsi istenen zırhlı aracın sürücüsü sanık polis S.K. katılmadı. Duruşmada, Öner’in kardeşi Mehmet Öner ve yakınları ile sanık ve mağdur avukatları hazır bulundu. Öner ailesinin avukatı, İHD Diyarbakır Hukuk Komisyonu üyesi Abdullah Zeytun, sanıktan şikâyetçi olduklarını, davaya katılmak talebinde bulunduklarını belirtti. Öner ailesinin avukatı Rehşan Bataray Saman ise, sanık S.K’nin tutuklanmasını talep ederek, “Sanık, polislik görevine devam ettiği için tanıklara etki etmek ihtimali vardır” dedi. Mahkeme, sanık avukatının davanın nakline ilişkin talebini reddetti. Öner ailesinin avukatlarının sanığın tutuklanması yönündeki talebi de mahkemece reddedildi. Mahkeme, Öner’i ezen zırhlı araçta bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Duruşma ertelendi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle